| Konu: | SERMAYE PİYASASI KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 35 |
| Tarih: | 06.12.2012 |
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sermaye Piyasası Kanunu Tasarısı komple incelendiğinde, tabii, bir özensizlik var. Özensizlik ne açıdan var? Gerek Borçlar Kanunu, 6098 sayılı Yasa'ya gerek 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'na gerek Türk Ticaret Kanunu'na gerek Medeni Kanun'a yapılan atıfların tamamında sadece ve sadece kanuna atıf yapılmış durumda ancak kanunun kabul tarihi yazılmamış. Bu, kanun yapma tekniği açısından, özen ve ihtimam açısından sakıncalı ve doğru olmayan bir uygulama değerli milletvekilleri.
İkinci husus: Kanun yapılırken tabii ki çağımızın ihtiyacına cevap vermesi lazım. Çok fazla kanun yapmak marifet değil. Marifet, doğru ve zamanında kanun yapmak ve yapılan kanunun da ihtiyaca cevap vermesi gerekir. Mevcut olan bu kanunumuz ve sürekli devam eden kanun tasarıları ve teklifler? Âdeta, ülkede, bir hukuk devletinden ziyade bir kanun devletine doğru bir yaklaşım var. Kanun devleti olmaktan ziyade hukuk devleti olmak, ideali, olması gerekeni bu. Çok fazla kanun var ancak mantar gibi türediği için ve mantar gibi türeyen bu kanunlarda da sağlıklı bir çalışma yapılmadığından dolayı sık sık kanun değişiklikleri gündemde. Sık sık bu kanun değişiklikleri neyi gündeme getirir? Halk kanuna güvenerek yapacağı iş ve planları, programları zamanında yapamamış olur çünkü kanun, uzun vadeli üzerinde düşünülmesi gerekir. Gerçekten, yapıldıktan sonra vatandaşın da o kanunlara güvenerek iş ve eylemlerini, planını, yatırımını ona göre yapması lazım.
Kanunun 75'inci maddesinde ,üye olanlarla ilgili, aidatlarla ilgili hüküm 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 68'inci maddesine göre "Resmi senet hükmündedir." getiriliyor. Türkiye'de bu kadar oda var. Peki, bu kadar serbest meslek erbabının kayıtlı olduğu oda olduğu hâlde hiçbir odaya getirilmeyen korunma maddesi, bu kanunda, sermaye piyasasına kayıtlı olan kişilerin aidatının tahsilatına özgü, bu kadar güçlü, kuvvetli bir hüküm getirilmiş durumda. Evet, bunun getirilmesi aynı zamanda, yani diğer odalarla bunun arasındaki farklılık açısından, ehemmiyet açısından, eşitliğe riayet edilmemesi açısından -bir zırh getirilmesi- kanun yapma eşitliği açısından sakınca doğuruyor.
Bir başka maddesinde "Belirtilen süre içerisinde kişinin hakkının kullanılmaması feragat anlamını taşıyor." yazılı, 105'inci maddede.
Değerli milletvekilleri, ceza hukukunda kişinin hareketli-hareketsiz kalma hâli var. Hareketli olma hâli? Cevap verme olana biz "pozitif hareketlilik" deriz, sessiz kalmasına "negatif hareketlilik" deriz. Kişinin hareketsiz kalması ileride sürebileceği haklarından vazgeçme anlamını taşımaz. Kişi "-feragat" dediğimiz olay- dış dünyada mevcut olan iradesini açık ve net açıklaması gerekir ki dış dünyada bir sonuç doğurabilsin, ona bir anlam yükleyebilelim. Kişi eğer iradesini net bir vaziyette açıklamamışsa, "Ben şu şu hakkımdan vazgeçiyorum." şeklinde yazılı dilekçe vermemiş ise kişinin sessiz kalmasına onun o hakkından vazgeçmesi anlamını yüklememek lazım. Roma devrinde, Roma hukuk döneminde dahi böyle bir yükleme anlamı yoktu ama ne hikmetse, son günlerde, son aylarda önümüze gelen tasarıların çoğunda kişinin sessiz kalması "feragat" olarak nitelendiriliyor. Feragat ise bildiğimiz üzere -105 tane milletvekili arkadaşımız var, bu 105 milletvekili de gayet rahat feragatin?- yazılı bir şekilde, mevcut olan haktan açık ve net bir şekilde, iradesini açıklayarak, ancak o şekilde vazgeçme anlamına gelir ki buradaki anlam, sessiz kalmasının "feragat" olarak nitelendirilmesi doğru bir hadise değil.
Geliyoruz, yine, kanunun geçici 9'uncu maddesinin (4)'üncü fıkrası da tüzel kişiliklerin kapanmasıyla ilgili. Değerli milletvekilleri, tüzel kişiliklerinin kapanması, bu kanunla kurulması, bizim hem eski Ticaret Kanunu'na hem mevcut olan yeni Türk Ticaret Kanunu'na açık ve net aykırılık teşkil eder. Tüzel kişiliklerinin kurulup kapanması? Eğer kanuna siz sermaye artırımını vesairesini koyarsanız, o sermayeye ulaşmazsa kapatılabilir ama onun dışında, bu şekilde geçici hükümle, kanunla bunun kapatılması, mevcut olan yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmekte.
Bir başka husus, yine bu bölümde geçen: "Ve benzeri eylemler" şeklinde cezai hükümlerle karşı karşıya bırakılmakta. Ceza Kanunu'nda, takdir edersiniz "suçta kanunilik" ilkesi geçerli. Bir eylemin suç teşkil edebilmesi için onun tanımlarının net bir şekilde ifade edilmesi lazım. Ancak "ve benzeri eylemler" dediğimiz zaman, kişiyi, cezalandırma açısından keyfiliğe yol açabilecek bir durumla karşı karşıya bırakmış oluruz. Bu da Ceza Kanunu'ndaki, evrensel ilke olan, kanunilik ilkesine aykırılık teşkil eder. Aynı şekilde, yine 112'nci maddenin (2)'nci fıkrasının (ç) bendinde "5237 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre cezalandırılır." Burada "Özel belge" deniliyor. Biz bir yandan borsaya resmî bir hüviyet büründürmüş oluyoruz, bir yandan da yaptığı o yazılı kâğıtlar, evraklarla ilgili resmî belge demeyeceğiz, bu bir çelişki.
Bir başka husus: Yine itirazla ilgili bir sorun var, 58 ve 59'uncu maddelerde olması gerekir. Orada da "İtiraza ilişkin -alınan kararlara itiraz edilebilir- kararlar kesindir." Şeklinde, bu kararların kesinliği... Değerli milletvekilleri, Anayasa'mızın 125'inci maddesi uyarınca bu bir idari işlem. İdari işlem açısından, takdir edersiniz, Anayasa'mızın 125'inci maddesi der ki: "İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." Bu anlamda Anayasa'nın 125'inci maddesine aykırılık teşkil ediyor. Umarım, İç Tüzük'ün 89'uncu maddesi uyarınca Sayın Komisyon bu hususu tekrar ele alır. Yani Anayasa'nın 125'inci maddesine, o kesinlik hükmü, gerçekten büyük bir aykırılık teşkil eder çünkü hak arama özgürlüğünün önündeki engellerden bir tanesi de budur değerli milletvekilleri.
Geliyoruz, yine aynı şekilde "Tanımlar" kısmında da var. "Tanımlar" kısmının maddeleri de o kadar uzun uzun yazılmış ki hakikaten büyük bir sıkıntı. Evet, "Tanımlar" kısmının (ş) bendinde -yani artık alfabede harf kalmadığı için- sermaye piyasası araçlarının tanımı yapılmakta ve sermaye piyasasının araçları; menkul kıymetleri, türev araçları -yatırım sözleşmeleri dâhil olmak üzere- kurulca bu kapsamda olduğu belirlenen diğer sermaye piyasası araçlarından bahsediliyor. Yani tanımın kendisi bile ayrıca tanıma muhtaç, izahata muhtaç. Peki, buradaki tanımda "diğer sermaye piyasası araçları" ne demek?
Buna Sayın Komisyon Başkanından, Sayın Bakandan açıklama getirmelerini istirham eder, hepinize saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)