GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:129
Tarih:01.07.2012

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasanın 79'uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, aslında şu Meclisten başlamak lazım; yüzde 20'si uyuyor, yüzde 60'ının hafızası dağılmış, algı üçüncü sınıfa düşmüş, ailesi evde bekliyor, yataklar hazır, çocuklar kapıda ve siz buradasınız. Kendi hukukumuzu koruyamadığımız bir yerde milletin hukuku nasıl korunacaktır ayrı bir şey. Ben, aileden sorumlu Sayın Bakan burada mı, ona bakıyorum, o da burada yok.

Şimdi, bakın, şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Burada, 1876 yılında Teşkilatı Esasiye Kanunu'nda yani bundan yüz küsur yıl önce angaryanın yasak olduğu ifade edilmiş. Siz, milleti elden ayaktan düşürüp, mecalsiz hâle getirip, hafızasını zayıflatıp, burada herhangi bir maddeyi görüşüp o maddeyi geçirmeniz ne kadar yasaldır, ne kadar sosyolojiye, psikolojiye, kültüre uygun, takdirlerinize bırakıyorum.

Şimdi, şunu bilelim ki hücre biyolojinin, atom fiziğin, aile de toplumun temel yapı taşıdır. Sizin bu yaptığınız toplumun yapı taşına müdahaledir ve öyle zannediyorum ki -Allah eksiltsin ama- yüzde 20 boşanma davasıyla sonuçlanabilir. Aile faciaları yaratacaksınız ve ben araştırıyorum. Kimi bu konuda sorumlu tutacağız ve ondan bunun hesabını soracağız? Onu bulduğumuz zaman sizin önünüze getireceğiz.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Hocam, aileyle aranızda bir sıkıntı var herhâlde!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Şimdi, efendim, başka bir mesele var. Buraya çıkanların bazılarının nutku tutulmuş, bazıları çok farklı bir boyutta konuyu ele alıyor ve çok değişik bir hareket  var. Bu da bir sindirilmişliği gösteriyor. Bunun da değerlendirilmesi lazım geldiğini söylemek istiyorum ama bu arada başka bir şeyin daha altını çiziyorum.

Buradan, bir arkadaş Ankaralılaşmaktan söz ediyor. Ankaralılaşmak bir şereftir, Ankaralılaşmak bir egemenlik ve bağımsızlık onurunu yaşamaktır, Ankaralılaşmak adam olmaktır. Ankaralılaşmaktan da şeref duyuyoruz. Herkesin de şeref duymasını öneririm. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için, Ankara birtakım negatif sıfatlara addedilip alaya alınacak bir kavram ya da bir düşünce değildir. Haddimizi bilelim, kelimeleri yerli yerine koyalım ve öyle değerlendirelim. Türkiye Büyük Millet Meclisi? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Yahya Kemal'in öbür şiirlerini de ezberleyin. Türkiye Büyük Millet Meclisi elbette dikensiz gül bahçesi değildir ve olmayacaktır. Muhalefetsiz iktidar ancak totaliter bir iktidar olabilir. O da, tarihe gömdüğümüz iktidarlar arasındadır. Demokrasi iktidar ve muhalefet dengesinin kurulabildiği yerde vardır. Hem toplum hem de kainat kozmosa yöneliktir, kaos geçicidir. Dolayısıyla da, kozmos düzen, kaos kargaşa olduğuna göre, kargaşayı düzene çevirmek ise iktidarın görevidir, çoğunluğun görevidir. Ancak çoğunluk yangına körükle koşuyor. İktidar-muhalefet ilişkisinde de bu parametrenin dikkatle ele alınmasını istiyorum.

Parlamento fiziklerin değil, fikirlerin kavga ettiği yerler olmalıdır. Kimse demokrasiyi, barışı ve kardeşliği duygu ve sinirlerinin esiri yapmamalıdır. Hoşgörü, tolerans, kardeşlik duygusunun tartışmalara egemen olmasını diliyorum.

Muhalefeti küçümsemek, köşeye sıkıştırmak doğru değildir. Bazen bir kişi bir devlettir, bazen bir devlet bir kişi etmez. Önemli olan sayı değil niteliktir. (MHP sıralarından alkışlar) Tek kelimeyle söylüyorum ve bu konuda da meydan okuyacak konumda ve durumda olduğumuzun altını özellikle çiziyorum. Burada hiç tevazulu davranmayacağım.

Hukuk bir sistemdir. Sistem parçalardan meydana gelen ve parçaların birbirleriyle ilişkisi ve dış çevreyle ilişkisi olan bir bütündür. Dolayısıyla, sistem girdileri vardır, bir de sistemde bir çıktı vardır. Hukukun sistemi, girdisi yasalardır, mahkemelerdir, geleneklerdir, hapishanelerdir, yargılamalardır, şunlardır bunlardır. Çıktısı da adalettir, barıştır, huzurdur, insanlarda topluma ve hukuk devletine olan güveni anlatır.

Hukuk sisteminde bu ifade ettiğimiz çıktılarda neler var, biraz ona bakalım. Ağzına kadar dolu hapishaneler, sayısı 120 bini aşmış tutuklu kişiler, tutuklu gazeteciler, tutuklu milletvekilleri, yangın çıkaran hapishaneler, tecavüz içinde kıvranan birtakım mahkemeler. Bunlar bize gösteriyor ki hukukta bir problem var, adalette bir problem var ve dolayısıyla çıktısı bu denli bozuk olan bir sistemin girdisi de bozuktur.

Girdi nedir? İşte bu yasadır, burada yaptığımız yasadır. Bu yasayı alelacele, yangından kaçırırmış gibi gelirseniz, böyle, tecavüze uğrayan hapishaneler, çığlık içerisinde inleyen insanlar ülkesi hâline Türkiye'yi getirirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Yahu nerede? Bitti mi? (Alkışlar) Bir beş dakika olmuyor mu?

BAŞKAN - Buyurun, bir dakika ek süre veriyorum.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Peki, teşekkür ediyorum.

Şimdi, yasanın doğruluğu kadar, yapılan işin doğruluğu kadar yöntemi de mekânı da üslubunun da doğru olması gerekir. Daha önce de ifade ettiğim gibi bir şey söylemiştik, demiştik ki: Edebe, adaba, etiğe, estetiğe uygun olmayan davranışın ve sözün anlamı yoktur. Söylenmemesi daha evladır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu yönüyle anlam ortaklığı yaratmak ve bu bağlamdan da insanları bu çerçeve içerisinde el birliğiyle düşünmek gibi bir durumumuz söz konusudur. Hukukun ya da adaletin kalitesi onu uygulayanların çapıyla yakından alakalıdır. Onun için, yasalarla beraber uygulayıcıların çapını da dikkate almadan getireceğimiz hiçbir muamele ve hiçbir işlem bizi istediğimiz sonuca getiremeyecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. [MHP sıralarından alkışlar, AKP sıralarından alkışlar(!)]