GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:129
Tarih:01.07.2012

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yani Türkiye'de bu hükûmetler devlet gibi kuruluyor. Türkiye'de her iktidar, maalesef, kendi kimlik algısını, millet algısını, eğitim anlayışını, din telakkisini ve tarihe bakışını halka doğrudan doğruya dayatıyor. AKP İktidarının bunlara bir de yargı dayatması, kendi hukukunu üreten, inşa eden bir dayatma içerisine girdiğini görüyoruz. Özel yetkili, genel yetkili çok da fark etmiyor aslında; sorun kökten yargıçlar temelinde çözülmek isteniyor ve yoğunlaşma da bu noktada söz konusu oluyor. Türkiye'de her hükûmet, bu nedenle, kendisinden öncekini âdeta yok sayan, tasfiye eden bir anlayışın ürünü olarak ortaya çıkıyor. İktidara geldiği tarihi milat sayan, her defasında, sözüm ona, her konuyla ilgili beyaz sayfa açanlar, aslında, bu zihniyetin dışa yansımaları olarak görülebilir. Hükûmetler kendilerini büyük bir tarihî sürecin halkasından ibaret ve onun devamı gibi görecek yerde tarihî zincirin hikmeti hükûmeti, ontolojik bir  sonucu, bir varlık nedeni olarak görmektedirler. Bu geçmişte de böyleydi, bugün de böyle. Bu bakış açısı yanlış.

Değerli milletvekilleri, sürekli devrim gibi, sürekli mahkeme kurmak, mahkeme kaldırmak, aslında temel itibarıyla, bir yönü itibarıyla da kurumsallaşmayı önemli ölçüde engellemektedir. İnsanlar, nereye, ne biçimde hangi geleneklerle yaklaşacaklarını, maalesef, bu sayede bilemiyorlar, anlayamıyorlar. Toplumların olduğu kadar kurumların da bir tarihleri vardır. Sonuç itibarıyla, her kurum, geleneği, göreneği, kuralı ve kaidesiyle var olur. Her yapı özünde tarihsel bir muhassaladır. Hepimizin de öyle birer muhassala olduğumuzu söyleyebiliriz. Köklü milletlerin köklü hukukları, töreleri, gelenekleri ve yasaları vardır. Bu nedenle de köklü gelenekleri, yapıları ve kurumları olan milletler sık sık yasalarını, kurallarını, kaidelerini değiştirmezler. Tabii, gecekondu yasası, korsan önerge söz konusu olduğunda bunları bir süre sonra değiştirmek de mukadder oluyor. Milletler için değişerek devam eden, devam ederek de değişen bir tanım veya bir sosyolojik vaka olarak ifade edilir. Devam ve değişme aslında birbirine bağlıdır ama milleti millet yapan, değişen tarafı değil devam eden yanıdır. Her gelişme ve değişme, daha ileri seviyede bilinç ve aidiyet üreterek toplumları birbirine bağlar.

Unutmamak gerekir ki bugünün sorunlarına ancak bugünün cevapları verilebilir, dünkü cevaplar verilemez. Milletlerin gelecekleri planlanabilir ama geçmişleri planlanamaz ve yönetilemez. Bu nedenle, milletlerin geçmişlerinin yargılanmaya değil, algılanmaya ihtiyacı vardır. Bir milletin olduğu gibi bir kurumun da geçmişini yok saymak, onu çocuk yerine koymak anlamına gelmektedir. Milletleri çocuk yerine koymakla tarihi çocuk yerine koymak aynı şeydir ve her ikisi de yanlıştır. Yasa çıkarmak, yasa değiştirmek sorun çözmüyor.

Geçmiş -hâl- gelecek arasında bağlantı olmayan uygulamalar başarısızlığa mahkûmdur. Geçmişin yanlış, yanlı ve kötü uygulamalarından ibret alınarak gelecek planlanmalıdır. Geçmişin kötülüklerini ve yanlışlıklarını tekrar etmek toplumu ileriye değil geriye götürür. Bu bakımdan, aşağıdaki uygulamalar acilen terk edilmelidir.

Temel hak ve özgürlükler bağlamında, bireyler bir yana siyasi partiler bile izlenme, dinlenme ve kayıt altına alınma gibi bir muameleye tabi tutulmaktadır, bunlar reddedilmelidir. Görülmekte olan davaların savcılarını, yargıçlarını değiştirmek bir kenara bırakılmalıdır. Hükûmet yargı organlarını siyasallaştırma politikasını süratle terk etmelidir. Diğer yandan, muhalefetteki siyasi parti yöneticilerinin, Genelkurmay başkanlarının ve yargı mensuplarının yasa dışı yollarla tespit edilmiş ses kayıtlarının yayınlanmasına bir son verilmelidir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları yasal ya da yasa dışı dinlenme, izlenme ve takibat altına alınma tehdidi algısından kendisini kurtarmalıdır. Türkiye'de yayınlanmamış kitapların suç unsuru olarak nitelendirilmesine bir son verilmelidir. Devleti kostüm, demokrasiyi basit bir çoğunluk sistemi görmek anlayışı yanlıştır, terk edilmelidir.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.