| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; olağanüstü mahkemelerin en karakteristik özellikleri, bir, bağımsız değiller; iki, tarafsız değiller; üç, iktidarın güdümündedirler. Bunlarda savunma yoktur, savunma hakkı yoktur; suç isnadı belirsizdir, itham mahkemeleridir. Silahların eşitliği de yoktur iddia ve savunma arasında. Avrupa Mahkemesinin Campbell ve Fell kararında çok güzel bir tespitle, yürütmeden bağımsız mahkemeler değildir bu mahkemeler. Bunlarda avukata erişim hakkı yoktur. Delilleri toplama, sanık hakları diye bir kural yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti tarihi istiklal mahkemelerinden bugüne kadar olağanüstü mahkemelerle idare ediliyor. Olağanüstü mahkemeler Türkiye'de adaleti ortadan kaldıran, Türkiye'de muhalefete yönelik kullanılan bir aygıta dönüşüyor. Kim ki bu olağanüstü mahkemelerden yanadır, tarih ve halk elbette bir gün bunların yargılamasını yapacaktır. Bundan hiç kimse kaçamaz. İnanıyorum ki şu an AK PARTİ sıralarında milletvekillerinin yüzde 50'si olağanüstü mahkemelere yürekten karşıdır, inanarak karşıdır ama bugün bir tavır gösteremiyor.
Bakın, size basit bir örnek olsun diye bir kıyaslama yapacağım. İktidara geldiniz 2002 yılında. Bakın, sizin zamanınızda çıkan yasalarda "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt üyesi gibi cezalandırılır." diye bir yasa çıktı. Bu yasayla ilgili bir önerge. 2002'de basın açıklamalarının cezası üç aydı, 2012'de sekiz yıla çıkardınız. Toplantı gösteri yürüyüşleri üç aydı, on iki yıl hapis cezasına çıkardınız. Zılgıt cezası yoktu, şimdi 2012'de yedi yıla cezasını çıkardınız. Sloganın cezası yoktu, sekiz yıla çıkardınız. Pankartın cezası yoktu, sekiz yıla çıkardınız cezasını. Poşunun cezası yoktu, on üç yıla çıkardınız cezasını. Bırakın onu, sizin Başbakanınız bir şiir okudu diye belediye başkanlığından alındı, zulüm gördü, cezaevlerinde yattı. O günlerden de ders almadınız. O gün size yapılanları bugün siz muhalefete yapıyorsunuz.
Bakın, bir şarkı söyledi diye kendi dilinde, insanlara, propagandadan yedi yıl ceza verir oldunuz bu mahkemeler kanalıyla. Yine, izinsiz gösteri olayı, eskiden üç ila altı ay arasıyken bunun on sekiz yıla kadar cezasını yükselttiniz.
Bunun sonucudur ki bugün 58 bin tutuklu ve hükümlüyle devraldığınız cezaevlerinde 133 bin kişi yatıyor. Bir ranzada 4 kişiye bile yer düşmüyor. Ve insan onuruna yakışmayacak bir ortamda, bugün "özel yetkili mahkemeleri kaldıracağım" dediniz, daha da sınırını genişlettiniz, savunma hakkını sınırladınız, gözaltı sürelerini kaldırdınız. Tutukluluk durumu en büyük yarayken Türkiye'de, bu cezaevlerinin insan onurunu ayaklar altına alan? 13 kişinin yanarak can verdiği Şanlıurfa'dan Sivas katliamında yananlara kadar ne fark ediyor, Allah aşkına söyler misiniz? Bu zulmü yargılamada zaman aşımına uğratan zulüm, bugün de İstanbul'da 200 kişiyi KCK soruşturması adı altında yargılıyor. Bir tek müşteki yok bu dosyada, bir tek delil yok, bir tek eylem yok, bir tek şikâyetçisinin olmadığı ve böyle bir dosyada, bu zulümde, bizim Anayasa Komisyonu danışmanımız Sayın Profesör Büşra Ersanlı dâhil olmak üzere aydınlar, yazarlar, çizerler ve 100'ün üzerinde kadın tutuklu bulunuyor. Bu zulümdür, zulüm, zulüm?
Bakın, arkadaşlar, Afganistan Kralının Celal Bayar'a çok değerli, hediye ettiği tazıyı hatırlatırım size, tazıyı. O tazı var ya "köpek davası" olarak yargılama konusu olmuştu. 2012'de bunun aynısının kapısını açtınız, yolunu açtınız. Bunun da elbette ki siyaseten sorumluluğu vardır. Sizi biraz da vicdanınızla baş başa bırakırken linç ve kaba kuvvetle de?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?bu mahkemelerle de hiç kimse bir yere varamaz. Bunu çok iyi bilmenizi istiyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.