| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 13.12.2011 |
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bakanlığımız ile bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlarımızın 2012 yılı bütçesini görüşmek üzere huzurlarınızdayız. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, hepinize hürmetlerimi arz ediyorum.
Türkiye, gerçekten son on yıl içerisinde hayatın her alanında çok büyük değişimler yaşadı ve bulunduğu coğrafyada önemli bir güç ve cazibe merkezi hâline geldi. Türkiye'nin bu başarılarının kalıcı olması ve 2023 yılında dünyanın lider ülkelerinden birisi olması için hep birlikte yapmamız gereken çok daha fazla işler var. Dünyada birçok parametrenin değiştiği bu dinamik süreçte, bugün atacağımız her adım yarın neleri tecrübe edeceğimizi de belirleyecektir. Ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasını temin etmemiz için üzerinde en fazla durmamız gereken alan hiç şüphesiz bilim ve teknoloji alanıdır. Bilim ve teknoloji kapasitesindeki her artış sanayiden ticarete, eğitimden sağlığa, enerjiden tarıma, ulaşımdan iletişime kadar hayatın tüm alanlarına da olumlu bir şekilde yansıyacaktır. Genç ve büyük nüfusumuzun bizim için bir avantaja dönüşmesi ancak ve ancak bilim ve teknoloji alanında gerçekleştireceğimiz dönüşümle mümkün olacaktır.
Türkiye gibi güçlü bir geleneğe sahip olan bir ülkenin muhakkak surette bilgi üreten bir toplum olması, ikinci aşamada ise ürettiğimiz bilginin insanlığın faydasına olacak şekilde nihai ürünlere dönüşmesi gerekiyor. Bu nedenle, ülkemiz için bilim, sanayi ve teknoloji konularını aynı perspektiften incelemek ve ortak politikalarla üretmek zorunlu hâle gelmiştir.
Bu yıl Bakanlığımızın "Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı" olarak yeniden yapılandırılması işte bu ihtiyaca cevap üretme gayretinin bir sonucudur. Zira makroekonomik reformların ağırlıklı olduğu bir dönemden sonra artık mikro reformların ağırlıklı olacağı bir sürecin eşiğinde bulunuyoruz. Gerçekleştireceğimiz mikro reformlar, yakaladığımız güven ve istikrar ortamının değerini artıracak, sanayimize, sektörlerimize ve işletmelerimize rekabet gücü kazandıracaktır.
Bugün, Türkiye, yıllık 140 milyar dolara yakın ihracat yapan ve bu ihracatının yüzde 95'i de sanayi ürünlerinden oluşan bir ülkedir. Bizim ülke olarak rekabet gücümüzü, ucuz ham madde, ucuz iş gücü veya ucuz enerjide aramak gibi bir şansımız yoktur. Böyle bir tavır, Nasreddin Hoca'nın yaptığı gibi, bodrumda kaybetmiş olduğu anahtarı aydınlık diye dışarıda aramasına benzer. Bizim rekabet gücünü, bilimde, teknolojide, ARGE ve inovasyonda, marka ve tasarımda, üniversite-sanayi iş birliğinde aramamız ve bulmamız gerekiyor. Bakanlığımız yeni isim ve yapılanmasıyla bu alanlara özel bir motivasyonla yaklaşacak, ülkemizin rekabet gücünün artmasına doğrudan katkı sağlayacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl uygulamaya başladığımız Sanayi Strateji Belgesi, KOBİ stratejisi ve sektörel strateji belgelerini bu açıdan çok önemsiyoruz. Bu belgeler, Türkiye'nin, artık kısa dönem hesaplarla ve karanlıkta el yordamıyla değil, önünü gören bir ülke olarak orta ve uzun vadeli plan ve stratejilerle hareket ettiğini göstermektedir.
Bu belgelerde, reel sektörün ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlara çözüm üretecek eylemleri belirledik. Eylemlerin hangi kurumlar tarafından ve ne zaman gerçekleştirileceğini de bir takvime bağladık. Bugün farklı alanlarda uygulanan bu stratejilerin birbiriyle uyum içinde olması siyasi istikrarın ne kadar değerli bir unsur olduğunu da bize göstermektedir. Mesela 2011-2016 dönemini kapsayan ulusal bilim, teknoloji ve yenilik stratejimiz de, 2011-2014 yıllarını kapsayan sanayi stratejimiz büyük bir uyum içinde gerçekleşecektir.
Bu belgelerin nihai hedefi ülkemizi Avrupa'nın üretim ve teknoloji üssü hâline getirmektir. Burada bir hususa dikkatiniz çekmek istiyorum. Türkiye'nin hedefi artık sadece üretmek, çok üretmek değil, Türkiye artık nitelikli üretmeye ve teknoloji üssü olmaya odaklanmış bir ülkedir. Sanayi stratejimizde bulunan 72 eylemden 23 tanesinin firmaların teknolojik kapasitesini artırmak üzere hazırlanmış olduğu da bu gerçeği teyit etmektedir.
Otomotiv sektörü bu açıdan çok güzel bir örnek teşkil ediyor. Yarım asırdan fazla bir süredir faaliyet gösterdiğimiz bu sektörde üretim ve montaj konusunda son derece başarılıyız ancak biz bu başarıyla yetinmek istemiyoruz. Türkiye'nin otomotivde tasarım merkezi hâline gelmesi, daha fazla katma değer üretmesi, kendi marka ve modellerini oluşturması ve geleceğin yeni nesil çevre dostu teknolojilerde de bir merkez olması için çalışıyoruz.
Bu açıdan baktığımızda önümüzdeki sürecin iki temel özelliği olacaktır: Bunlardan birisi, geleneksel sektörlerde yüksek katma değerli bir üretim geçişini sağlamak; ikincisi ise bilişim, yazılım, nanoteknoloji ve biyoteknoloji gibi alanlarda da önemli bir ivme yakalamaktır.
Biz Hükûmet olarak insanımıza her zaman güvendik. Başka ülkelerdeki insanların sahip olduğu imkânları bizim insanımıza da sunabildiğimizde bu milletin ne büyük işler başardığına da inandık. Özellikle de sanayicilerimiz kendilerine gerekli şartlar hazırlandığında neler başarabileceklerini son dokuz yılda yaptıkları üretim ve ihracatla kanıtlamış oldular. Bu nedenle, insanımızın önündeki engelleri kaldırmaya, özellikle genç nüfusumuza her türlü fırsatları sunmaya büyük önem veriyoruz.
Kasım ayının ortalarında yapmış olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri ziyaretinde ve başka ülkelere yaptığımız ziyaretlerde genç arkadaşlarımızın gerek üniversitelerde gerekse önemli firmalarda yaptıkları çalışmaları görerek bir kere daha onlarla ve milletimizle gurur duyduk. Önümüzdeki yıldan itibaren her yıl yurt dışında yaşayan bilim adamlarımızı bir araya getiren bir kurultay düzenliyoruz. Oluşturacağımız bir network ile bir yandan ülkemizin bu insanlarımıza daha fazla destek olmasını sağlarken aynı zamanda bu bilim insanlarımızın bilgi ve tecrübelerinden de daha fazla istifade edeceğiz.
Türkiye'de yaşayan çocuklarımızın, gençlerimizin de aynı büyük potansiyele sahip olduklarını biliyoruz. İşte bu nedenle bundan sonra bütün çocuklarımıza okullarda tablet bilgisayarlar dağıtacağız ve sınıflarda akıllı tahta dönemini başlatıyoruz. Bu tablet bilgisayarların ve akıllı tahtaların Türkiye'de üretilmelerini sağlayarak da bu sektörlerde üretim ve istihdam imkânlarını genişletmiş, bu teknolojinin ülkemizde güçlenmesini sağlamış olacağız.
Önümüzdeki dönemde Bakanlığımızın önem vereceği konulardan birisi bütün şehirlerimizde bilim merkezleri kurmak olacaktır. Çocuklarımız ve gençlerimiz bu merkezler sayesinde âdeta bilimle iç içe olacaklar, bilime dokunacaklar. Bilim merkezleri çocuklarımızın hem öğrenmelerini hem araştırma ve merak duygularını geliştirmelerini hem de eğlenmelerini sağlayacaktır.
Bakanlık olarak son yıllarda ülkemizin bilim ve teknoloji kapasitesini artırmak için önemli programlar yürüttük. On yıl önce hem mevzuatı yoktu hem de sadece iki tane teknoparkımız vardı. 2001 yılında mevzuatı hazırlandı ve bugün 43 tane teknoparkımız var, 32 tanesi faal ve şirketler teknoloji üretmeye başlamış durumdalar.
SAN-TEZ Programı, ARGE merkezlerinin kurulması, teknogirişim sermayesi desteği gibi çalışmalarımızın yanında TÜBİTAK ve KOSGEB gibi kurumlarımızın sağladığı önemli destekler bulunuyor. Bütün bu çalışmaların meyvelerini de artık toplamaya başlıyoruz. 2010 yılında ARGE harcamalarımız 2002 yılına göre 3 kat artarak 9 milyar Türk lirasını geçmiş bulunuyor. 2011 sonunda yüz binin üzerinde marka başvurusuyla Avrupa'da ilk sıraya yerleşeceğiz. Ancak biz bu başarılarla da yetinmiyor, hedeflerimizi yüksek tutmaya devam ediyoruz. Bu nedenle hem mevcut desteklerimizi iyileştirecek hem de yeni destek modelleri oluşturacağız.
Mesela, bu yıldan itibaren teknogirişim sermayesi desteğinden yararlanan kişi sayısını 100 kişiden 500 kişiye çıkartıyoruz. Ayrıca birinci fazda başarılı olmuş teknogirişimcilerimizin ikinci fazdan da yararlanmaları için, yeni, 500 bin Türk liralık, o firmalarımıza destek modelleri oluşturuyoruz. Çalışmalarına devam ettiğimiz Bilişim Vadisi'nde genç bilişimcilerimiz ve girişimcilerimiz ve küresel markalar için özel cazibe merkezleri oluşturuyoruz.
Bu çalışmalarla ARGE harcamalarının millî gelir içerisindeki payını 2017'de yüzde 2'ye, 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı hedefliyoruz. On yıl önce Türkiye'de ARGE harcamalarının millî gelir içindeki payı binde 35'lerdeydi, bugün binde 85'lere ulaştı, yani yüzde 1'e yaklaştı. 230 milyar dolar olan millî gelirin binde 35'i, binde 40'ı ayrılıyordu ARGE'ye, şimdi 740 milyar dolar olan millî gelirin yüzde 1'i ayrılıyor. Sadece kendisi 2 kat, 2,5 kat artmadı, millî gelirin artışıyla beraber aslında ARGE'ye ayrılan pay 6, 7 kat artmış oldu son on yıl içerisinde. Böylece, üretim ve ihracatımız içinde ileri teknolojili ve yüksek katma değerli ürünlerin payını yüzde 20'ler seviyesine çıkartmış olacağız. Bugün yüzde 5'ler seviyesindedir. Bu oranlarla ülkemiz teknoloji ithalatını azaltan bir ülke hâline geleceği gibi, aynı zamanda teknoloji ihraç eden bir ülke hâline de gelmiş olacaktır.
Bu noktaya gelmişken TÜBİTAK ve TÜBA'yla ilgili çok şeyler söylendi, o konuda da birkaç şey ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, TÜBİTAK Hükûmetin bilim, teknoloji ve inovasyon politikalarını en etkili bir şekilde uygulayan kurumu ve vasıtasıdır. Hükûmet politikalarını uygulayan bir kurumdur. Kendi kendine politika geliştiren ve o politikalar için bilimsel araştırma yapan bir kurum değildir, teknolojik araştırma yapan bir kurum değildir. Hükûmetin bilim, teknoloji ve inovasyon politikalarının en etkili vasıtasıdır. Bu nedenle bilimsel araştırmaların artık, teknolojiye dönüşmesi, teknolojik ürüne dönüşmesi, ticarileşmesi konseptine uygun bir yeniden yapılanma ihtiyacı ortaya çıkmıştır.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Temel bilimsiz olmaz Sayın Bakan, matematik, fizik olmadan olmaz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bu nedenle de TÜBİTAK'ta aynı zamanda ticarileşmeyi, bilimsel araştırmaların teknolojik ürünlere ve ticarileşmeye dönüşmesini sağlayan bir yönetim anlayışıyla hareket eden, bu konuda son derece birikimli ve tecrübeli olan yeni bir yönetimle yeni dönemin konseptine uygun bir yapılanmaya gidilmiştir.
Bilim Kurulunun zaten değişik kurumlardan gelen bilim adamlarından, bürokratlardan ve teknokratlardan oluştuğunu biliyor olmanız lazımdı yani bunda bir değişiklik olmamıştır. TÜBİTAK Bilim Kurulu 13 kişiydi, zaten Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden veya YÖK'ten veya TÜBA'dan veya Hükûmetten, başka bakanlıklardan bilim adamlarının oraya atandığı bir bilim kurulu vardı ama Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile irtibatlanınca 4 tane bilim adamı ve akademisyen yanında, 1 iş adamı da buraya atandı. 4 kişi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının kontenjanı olarak şimdi Bilim Kuruluna ilave oldu. 3'ü profesör düzeyinde bilim adamıdır atananların, 1'i de ARGE'ye son derece yatkın iş adamlarımızdan birisidir, Türkiye İhracatçılar Meclisinde çalışan bir arkadaşımızdır.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Sayın Bakanım, "bilim adamı" diyorsunuz ama fizik enstitüsünü kapattınız, Feza Gürsey Fizik Enstitüsünü yok ettiniz. Bilimden bahsediyorsunuz, fizik enstitüsünü kapattınız.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Dolayısıyla, buraya atanan kişiler aynı özellikleri devam ettirmektedir.
Değerli arkadaşlar -TÜBA'ya gelince- şimdi, bilgiden yararlanmak için önce elimizdeki bilginin doğru bilgi olması lazım, sonra tam bilgi olması lazım, eksiksiz bilgi olması lazım, sonra bir de temiz bilgi olması lazım. Eğer bilgi doğruysa, tamsa ve temiz bilgi ise çok istifade edilir, değilse istifade etmemiz zor olur. Şimdi, ben size, doğru, tam ve temiz bilgi sunmaya gayret edeceğim.
TÜBA 1993 yılında bir kanun hükmünde kararnameyle kuruldu. İşte, kanun hükmünde kararname burada.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Okuduk, okuduk?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Yine, hükûmet kurdu TÜBA'yı, Tansu Çiller'in Başbakanlığında ve Sayın Erdal İnönü'nün Başbakan Yardımcılığında. Buradaki sembol isim Erdal İnönü'dür. Kendisini rahmetle anıyorum, Türkiye'de bilime yapmış olduğu, siyasete yapmış olduğu katkılar nedeniyle rahmetle anıyorum. Eminim TÜBA'nın kurulmasında da öncülüğü kendisi yapmıştır. Onun öncülüğünde, fikrî öncülüğünde kurulmuş olan bir kurum olduğuna inanıyorum. İyi de yapmış.
Yalnız, kurulurken nasıl kurulduğuna bakalım: Amaçları sayılıyor, "?bilim adamlarını onurlandırmak?" ve benzeri amaçlar. "Başbakana bağlı." Bakın, "Başbakana bağlı?"
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Ama özerk olmalı?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - "?tüzel kişiliğe, bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip Türkiye Bilimler Akademisi kurulmuştur." "Başbakan akademi yönetimiyle ilgili yetkilerini gerektiğinde bir bakan eliyle yürütür." Şimdi, bu kalktı, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı hâle geldi.
Şimdi, Başbakana bağlı olmak bilimsel, idari ve mali özerkliğe aykırı bir durum değilse, o zaman da olmadığı gibi bugün de değildir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Bizi kandıramazsın Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bugün Başbakana bağlı olması bilimsel, mali ve idari özerkliğini ortadan kaldırmadı dolayısıyla "Bilimsel, idari ve mali özerklik." ifadesi yeni kararnamede de durmaktadır.
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) - Sorun orada değil Sayın Bakan, Bilim Genel Kuruluna gelin, Bilim Genel Kuruluna.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, oraya geliyorum. On sekiz yıl önce kanun hükmünde kararnameyle, başarılı buluş, patent sahibi, ödül sahibi bilim adamlarının asli üye ve şeref üyesi olarak onore edilmesi amacıyla bir yetki verildi. Ne kadar olacaktı bu sayı? Türkiye'deki profesör kadrosunun yüzde 2'si kadar. 15 bin profesör kadrosu var bugün Türkiye'de, yüzde 2'si 300 eder. On sekiz yıl boyunca sadece bugün 82 tane asli üyesi vardır. Hâlbuki, akademi üyeliğine ulusal veya uluslararası saygın kuruluşlardan ödül ve madalya almış olmak; kendi adıyla anılan keşif, icat ve teori ve modellere sahip olmak; klasik kitaplarda veya dergilerde makalelerde adı geçmiş olmak; Uluslararası Bilim Atıfları Katalogu'nda genel kabul görmüş olmak ve çok sayıda atıf olmuş olmak gibi özellikler sayıyor. Bu özellikler bugünkü kararnamede de var ama bu özelliklere sahip TÜBA Bilim Kurulu üyesi, TÜBA üyesi olmayı hak eden çok sayıda akademisyenimizin olduğunu?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - O sizin görüşünüz Sayın Bakan, ona TÜBA karar verir, TÜBA, siz değil.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Onların da büyük bir beklenti ve serzeniş içinde olduğunu biz görerek hareket ettik. Bu sayıdaki bilim adamlarının da TÜBA üyesi olabilmesine imkân vermek lazımdı.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Özerklikte TÜBA karar verir. TÜBA kalıcıdır, siz bir gün gidersiniz, başka bir bakan gelir.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Müsaade edin oraya da geliyorum.
TÜBA'nın asosiye üyeleri genç akademisyenlerden oluşur. Teşvik edilmesi gereken gençler, sayı ne olması lazım, on sekiz yıl önceki kararnameye göre? TÜBA, asli üyelerinin 3 katı kadar asosiye üye seçebilir. 300 olması gerekirken asıl üyeler, 900'e kadar asosiye üye seçilmesi imkânı varken on sekiz yılda bugün TÜBA'nın sadece on yedi tane asosiye üyesi vardır 17 tane. Taltif edilmeyi, teşvik edilmeyi bekleyen o kadar genç akademisyenimiz var ki?17 tane?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Ne güzel!
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Şeref üyesi ise asıl üye olamayacak, yaşı ilerlemiş, kendini ispat etmiş bilim adamlarımızdan. Bu bilim adamlarımızdan da 39 tane, 40'a yakın bilim adamımız var.
En önemli konulardan birisi, yabancı bilim adamlarının TÜBA'ya kazandırılması konusudur. Yabancı bilim adamları, on sekiz yılda sadece 2 bilim adamı TÜBA'ya üye yapılabilmiştir -2 bilim adamı, on sekiz yıl boyunca- birisi Bernard Lewis'tir, birisi de bir Alman profesördür.
Değerli arkadaşlar, bütün bu tablo bize şunu göstermektedir ki Türkiye'deki bu gelişmeler TÜBA'da bir yeniden yapılanma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Nasıl TÜBA kurulurken Hükûmet bu konuda öncülük etmişse bugün TÜBA yeniden yapılandırılırken de Hükûmet öncülük etmektedir. Hükûmetin amacı TÜBA'yı idare etmek değildir; dokunmak ve çekilmektir.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - İkna olmadık Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Dokunmuştur ve TÜBA'nın kendi idari, mali, bilimsel özerkliğine göre çalışmaları devam edecektir.
Değerli arkadaşlar, bugün, üye seçiminin tek bir kanaldan olması bize göre TÜBA'daki bu tıkanıklığı meydana getirmiştir. Dar bir kadronun oluşmasına tek bir kanaldan seçilmesi gerçeğinin neden olduğunu tespit ederek bugün şöyle bir noktaya geldik: 1993 yılında 10 tane üye TÜBİTAK'ın önerisiyle Başbakan tarafından atanmıştır. O 10 üyeye bir 10 üye daha kendisi atamıştır, 20 üye olmuştur. İşte bugüne kadar ki bütün oluşumu Hükûmetin atamış olduğu o 10 üye ve onların atadıklarıyla 20 üye oluşturmuştur.
Değerli arkadaşlar, ben oluşuma itiraz etmiyorum, önemli olan TÜBA'nın, Bilimler Akademimizin bundan sonraki süreçte çok daha etkin, verimli çalışmalar yapabilmesidir.
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Bir örnek gösterebilir misiniz?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Eğer biz TÜBA'ya dokunmasaydık TÜBA'dan haberi olan bile yoktu. "TÜBA" diye bir yer var mıydı, yok muydu diye haberi olan bile yoktu da şimdi Allah'tan birçok insanın TÜBA'dan haberi oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Ne istediniz de TÜBA yapmadı? Hangi araştırma için bilgi istediniz de TÜBA yapmadı?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Daha da çok insanın TÜBA'dan çalışmalarla haberi olacaktır eminim.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Ne istediniz de yapmadı TÜBA?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Kanun Hükmünde Kararname'yle ne yaptık?
BİNNAZ TOPRAK (İstanbul) - Sayın Bakan, bir örnek gösterebilir misiniz, bir örnek?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) -
TÜBA üyeliğine seçimi üç kanala ayırdık: Birinci, mevcut kanal, TÜBA'nın kendisinin seçeceği üyeler, TÜBA Genel Kurulunun seçeceği üyeler. Nitelikler aynı, yukarıda saydığım niteliklerle üye seçilecek. İkinci kanal, TÜBİTAK Bilim Kurulunun seçeceği üyeler, TÜBİTAK Bilim Kurulu. Üçüncü kanal, YÖK Genel Kurulunun seçeceği üyeler.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - TÜBİTAK'a kim atıyor Sayın Bakan? YÖK'e kim atıyor Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, TÜBA Genel Kurulu da, TÜBİTAK Bilim Kurulu da, YÖK Genel Kurulu da aynı nitelikteki üyeler arasından, üç ayrı kanaldan TÜBA üyesi seçeceklerdir. Nitelikler değişmeyecektir, aynı nitelikteki üyeler.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Başbakan atayacak Başkanı.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) -, Birisi belediye otobüsü şoförünü getirip TÜBA üyesi yapacak hâli yok. Yukarıda saydığımız niteliklerdeki üyelerden seçilecektir.
AYTUĞ ATICI (Mersin) - YÖK kime bağlı Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - İkinci yaptığımız değişiklik Başkan seçimi konusundadır. Başkan, TÜBA Genel Kurulunun 1 adayı seçip Başbakana göndermesiyle ve Başbakanın onu atamasıyla oluyordu. Biz, TÜBA üyelerinin önüne şunu koyduk: 3 üye seçin, 3 aday belirleyin, Başbakanın önünde de 3 adaydan 1'sini TÜBA Başkanı olarak atama inisiyatifi bulunsun.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Şimdi anladık Sayın Bakan.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Eğer Başbakanın onayı önemli değilse niye o zaman Başbakana gidiyor 1 üyenin atanması? Başbakanın onayı önemliyse 3 tane adayın Başbakanın önüne gitmesi daha doğru bir yaklaşım olmaz mı?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Özerkliği deldiniz Sayın Bakan. Tebrik ederim.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Hayır.
Üçüncü konu: Asil üyelerin yaşını yetmişten altmış yediye indirdik. Niye? Değişim biraz daha hızlansın diye. Bir sürü genç akademisyen aşağıdan yetişiyor.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - "Sürü" demeyin lütfen.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - TÜBA üyesi olmaya aday bir sürü akademisyen araştırmalar yapıyor, dünyanın her yerinde ciddi çalışmalar yapıyor. Değişimin hızlanması için, yetmişten altmış yediye indirildi ki altmış yedi yaş üniversitelerdeki emeklilik yaşıdır.
Bir de asil ve asosiye üye sayısını 150'şer olarak belirlemiş olduk. 150 asil, 150 asosiye üyeyle çalışmış olacak.
TÜBA'nın mevcut Başkanına, TÜBA'nın mevcut üyelerine ne asil ne asosiye ne de şeref üyelerine?
MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - "Asosiye" ne demek Sayın Bakan?
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - ? ne de TÜBA'nın mevcut Konseyine yani yönetim kurulu olan Konseyine bugüne kadar yaptığı çalışmalardan dolayı herhangi bir laf söylemedik, hiçbir polemiğe girmedik. Bilim adamlarımız çok hoşumuza gitmeyen eleştiriler de yapabilirler, önemli değil, yapsınlar, bu ülkenin değeridir onlar, ben onlara değer vermeye devam edeceğim. Onlarla asla bir polemiğe girecek de değilim. Benim Bakan olarak görevim, bilim adamlarımızın önünü açmaktır, onlara yapacakları araştırmalarda nihayetsiz imkânlar temin etmeye çalışmaktır. Biz de Bakanlık olarak hem TÜBA vasıtasıyla hem TÜBİTAK vasıtasıyla bu bilim adamlarımıza nihayetsiz imkânlar sunacağımızı?
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - TÜBA bilimsel araştırma yapmaz, TÜBA enstitü kurmaz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - ?önümüzdeki süreçte TÜBA bilim adamlarımız göreceklerdir, istifalarını veren TÜBA üyelerimiz de göreceklerdir. Ben "Acele etmeyin." diyorum bilim adamlarımıza.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Kendimize göre bilim akademisi kurabiliriz.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bekleyin, sabırlı olun, göreceksiniz ki sizin içinde bulunduğunuz bugüne kadarki TÜBA'dan daha iyi performans gösteren Bilimler Akademisi ortaya çıkmazsa o zaman gelin. Zaten bu bir kararnamedir, Parlamentoda bu kararnameyi hızlı bir şekilde yasalaştırarak?
OKTAY VURAL (İzmir) - Hemen görüşelim, hemen tartışalım.
BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - ?yeni şekli tartışalım ve o yeni şeklin nasıl bir şekil olacağına hep birlikte karar verelim diyor, bu duygu ve düşüncelerle, eleştirileriyle ve önerileriyle bütçemize katkıda bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımı saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Birkaç konu daha vardı, o konular zaten soru-cevap bölümünde de cevaplandırabileceğimiz nitelikteki konular, onlara da orada temas etmek üzere hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.