| Konu: | 2012 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2010 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 36 |
| Tarih: | 13.12.2011 |
MHP GRUBU ADINA İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 2012 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimi paylaşmak maksadıyla söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, heyetinizi en içten saygılarımla selamlıyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye üretmeden tüketen, kazanmadan harcayan bir ülke hâline gelmiştir. Ekonomi üretimsizlik, üretimsizliğin getirdiği işsizlik ve yoksulluk sarmalıyla kaplanmıştır.
Son verilere göre, 30 milyondan fazla vatandaşımız kredi kartıyla yaşamaktadır. Bankalara tüketici kredisi borcu olanların sayısı 13,5 milyona ulaşmış, toplam 43,5 milyon vatandaşımız, ne yazık ki, bankaların tuzağına düşmüştür.
Ekonomiye yön veren şirketler istihdamını azaltıp kârını katlarken vatandaş işsizliğin ve borç batağının pençesinde yaşamaktadır. Anadolu kaplanları KOBİ'ler İstanbul şirketleri karşısında havlu atmakta, 412 bin KOBİ'nin ekonomideki payı her geçen gün daha da azalmaktadır.
En fazla ticaret yaptığımız beş ülkeyle dış ticaret açığımız artarken fazla verdiğimiz ülkelerle ne yazık ki münakaşalarımız artmaktadır.
Tarım her geçen gün daha da kötüye gitmektedir.
Bütçede personel giderleriyle ilgili tahminlere bakıldığında, çalışanların bu yıl da üzüleceği anlaşılmaktadır; yüzde 3 zam verilerek 3 kuruşa muhtaç edilme geleneğinin devam edeceği görülmektedir.
Emekliler enflasyona ezdirilerek gıda, kira, ulaşım, su, elektrik ve gaz gibi giderlerin arkasında geçim sıkıntısı çekmeye devam edecektir. Dokuz yıldır tek başına Türkiye'yi yönetme sorumluluğunu taşıyan AKP, milleten aldığı yetkiyi huzura, kardeşliğe, ekonomik ve sosyal refaha harcayacağı yerde maalesef çatışmanın, kutuplaşmanın, krizlerin ve ele geçirme ihtiraslarının aracı hâline getirmiştir.
Saygıdeğer milletvekilleri, millî kültür mirasımız, oluşturduğumuz gönül köprüleriyle geçmişten günümüze taşıdıklarımızdır, değer yargılarımızdır, kazanım ve tecrübelerimizdir, inançlarımızdır, gelenek ve göreneklerimizidir, mimarimiz ve tarihimizdir. Tüm bu zenginliklerimizi geliştirmek, tanıtmak ve dünyaya sunmak için ortaya konulan bütçe turizmcilerin dediği gibi "Her şey dâhil sadece 2 milyar Türk lirasıdır." 351 milyar liralık bir bütçeden Kültür ve Turizm Bakanlığına ayrılan 2 milyar Türk lirası Hükûmetin kültürümüze ve turizme ne kadar önem verdiğini göstermektedir. Bu durum üzülerek belirtmeliyim ki hazin bir durumdur. Maalesef, kültür mirasımızın içinde bulunduğu bu dışlanma, önemsememe ve ihmal edilme Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde kadere dönüşmüştür.
Küreselleşme olgusunun yaşandığı bu dönemde milletlerin kültürleri daha da önem kazanmıştır. Tarihî süreç içerisinde farklı medeniyetlerde buluşan Türk kültürü insanlık tarihinin en zengin kültürlerinden biri olarak günümüze kadar gelmiştir. Biz de sahip olduğumuz eşsiz kültürümüzün kıymetini bilmeli ve gelecek nesillere taşıyacak çalışmanın içerisinde olmalıyız. Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı döneminde ise Türk kültürüne, Türk tarihine karşı anlam verilmesi güç boyutlara varan yok sayma çalışmaları olmaktadır. Türk kültürünün, tarihinin öne çıkarılması gerekirken, Bizans ve Roma tarihine ait eserler allanıp pullanarak gün yüzüne çıkarılmakta, Osmanlı ve Selçuklu eserlerine hak ettikleri ilgi ve önem verilmemektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, "kültür" denildiğinde aklımıza ilk önce millî kültür gelmelidir. Bir milleti oluşturan, varlığının devamını sağlayan temel olgu millî kültürdür, ancak Kültür ve Turizm Bakanlığının çalışmalarına baktığımızda her şeye rastlıyoruz, ama millî kültür anlayışının devamını sağlayacak düzenli çalışmalara rastlayamıyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, farklı nesiller karşısında özellikle yeni nesillerin kültür şokuna uğramasına ve kimlik bunalımına düşmesine mâni olacak kaliteli ve ihtiyaca cevap verecek millî kültür değerlerine sahip eserler verilmesi gerekmektedir.
Türk kültürü ve sanatının yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması ve yaygınlaştırılması amacıyla millî kültür enstitüsü kurulmalıdır.
Türk diline değer verilmesi ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması gerekmektedir. Atatürk'ün "Türk demek Türkçe demektir. Milletin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır." sözlerinde söylediği gibi soydaşlarımızın dillerini unutmaması, yeni yetişen nesillere de Türk dilinin öğretilmesi hususunda yapılan çalışmaların artırılması hayati önem taşımaktadır.
Bir başka konu ise, zengin mirasa sahip Anadolu'muzun var olan kültürel zenginliğinin tahrip edilmemesi, sular altında bırakılmamasıdır. Hasankeyf ve Allianoi, ülkemizin sahip olduğu nadide değerler arasındadır. Hangi amaçla olursa olsun bu değerlerin sular altında bırakılma bahtsızlığı içinde olacak çalışmalar yapılmamalıdır. Şimdiye kadar gerçekleştirilemeyen zengin Anadolu kültürünü korumak ve yaşatmak Kültür ve Turizm Bakanlığının öncelikli görevidir.
Sanata ve sanatçıya değer verilmeli, sanatın sanat için yapılması sağlanmalıdır. Sanatçının önüne baskı unsurları oluşturacak engeller çıkarılmamalı, sanatçıların birlik hâlinde hareket edebilecekleri sendikaların oluşumuna katkıda bulunulmalıdır.
Tarih bilimsel araştırmalar ışığında bilim adamlarınca incelenmeli, Türk tarihine ilişkin çarpıtma ve iftiraların önüne geçilmelidir. Bu uğurda yapılan çalışmalar hayati önem taşımaktadır.
Türk dünyasının tüm kütüphane, müze ve arşivlerindeki kültür eserleri tespit edilerek dijital ortama aktarılması şartıyla tüm halkımızın erişimine açılmalıdır. Ayrıca, tarihimizi, kültürümüzü anlatırken teknolojiden en iyi şekilde yararlanılmalıdır.
Çocuklarımızın hayatında yer eden çizgi filmlerde, bilgisayar oyunlarında tarihimizin ve kültürümüzün anlatılmasını sağlayacak çalışmalara ağırlık verilmelidir.
Devlet, tiyatrolara, yazma eserlere, güzel sanatlara değer vermelidir. Sanata ve sanatçıya yapılan yatırımlar artırılmalıdır. Arkeolojik eserlere "çömlek" heykellere "ucube" diyerek aşağılamak, içinde bulunulan endişe verici durumun ifadesidir. Siyasete yön verenlerin topluma örnek olması gerekmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, opera ve bale, cumhuriyetin ilk zamanlarında bir modernleşme girişimi ve o dönemin aktif sanatları olarak Batı'dan kopyalanmış ve ülkemize getirilmiştir. Bugün, gerek tiyatro ve gerekse opera ve bale, çağın değişmesi ve kitle iletişim araçlarının farklılaşmasıyla bütün dünyada belli bir oranda önemini yitirmiştir ancak yine de sosyal yapıda önemli bir biçimlendirme aracı ve önemli bir kültür faaliyeti olarak sürdürülegelmektedir. Biz de tiyatro, opera ve baleyi içselleştirmeli, kendi kültürümüzle birleştirmeliyiz. Kendi kültürümüzle yoğuramadığımız operayla ilerlememiz ve bir yere varmamız mümkün değildir.
Değerli milletvekilleri, turizm, ülkelere ekonomik açıdan büyük katkılar sağlayan bir sektör olduğundan alanı çeşitlenmiş ve gelişmiştir. Ülkemiz, tarihî, kültürel ve doğal değerleriyle büyük bir turizm potansiyeline sahiptir. Son yıllarda yapılan cüzi yatırımlarla ilerlemeler kaydedilmiş, ülkemize gelen turist sayısında önemli bir artış olmuştur. Ancak yapılan çalışmalarla gelinen nokta ülkemizin sahip olduğu değerlerle kıyas edilemeyecek düzeylerdedir. Türkiye ekonomisinin 40'a yakın sektörünü ilgilendiren ve 3,5 milyon vatandaşımıza istihdam sağlayan bu sektör dünya turizm pastasından ne yazık ki, hak ettiği payı alamamaktadır. Genel bütçenin binde 5'i kadar ancak pay alabilen turizm sektörüne hak ettiği yatırımların yapılması ve teşviklerin sağlanması gerekmektedir.
Dokuz yıllık iktidarları döneminde herhangi bir sektörde marka oluşturma başarısı gösteremeyen Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, ülkemizin turizmini çeşitlendirecek dünyadaki turizm pazarında belirli bölgelerimizin markalaşmasını da ne yazık ki sağlayamamıştır.
Geleneksel pazarları açmayı düşünmeyen, yeni pazarlar açmayı ilke edinmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, ülkemizin sahip olduğu değerlere de sahip çıkamamaktadır, bugün kültürümüzün en özgün değerlerinden Gaziantep'in baklavasını Yunan'a, Anadolu'nun keşkeğini Ermeni'ye kaptırmak üzeredir.
Sayın Başbakan 2004 yılında, 2010 yılına kadar turizmde hedefimizi belirleyerek, 25 milyar dolar turizm yatırımı yapmak ve her yıl için 30 milyar dolar turizm geliri elde etmek şeklinde ifade etmişti. Ancak 2010 yılına geldiğimizde Sayın Başbakanın söylediği ne turizm yatırımı yapılabilmiş ne de hedeflenen turizm geliri elde edilebilmiştir. 2012 yılında bile 1 milyar euroyu bulmayan Kültür ve Turizm Bakanlığının bütçesiyle hedeflenen yatırımlara ulaşılabilmesi de zaten mümkün değildir.
Turizm sektöründeki bir başka mesele ise, hâlâ bir turizm politikamızın olmamasıdır. Politikasızlığımız yüzünden, yıllar içinde ülkemize gelen turist sayısında artış olmasına rağmen, kişi başına sağlanan turizm geliri sürekli düşmektedir. 2002 yılında Türkiye'ye gelen turistin ortalama harcaması 640 dolarken günümüzde 550 dolar seviyesindedir. Maalesef turizmden sağladığımız kişi başına gelir sürekli azalmaktadır. Turist sayısındaki artıştan ziyade, kişi başına turizm gelirindeki artışı hedeflememiz ve buna göre çalışma yapmamız gerekmektedir.
İstediğimiz seviyeye ulaşamayışımızda önemli bir unsur da tanıtım eksikliğidir. Dokuz yıldır ülkemiz, doğru, etkin ve yaygın bir şekilde tanıtılamamıştır. Kültür ve Turizm Bakanlığının? Her yıl, turizme katkıyı artırmak için tanıtım filmi çekileceği medyada yer almaktadır ancak dokuz yıldır, Türkiye'yi tanıtacak, kabul edilebilir bir reklam filmi çekilememiştir. Bu bile, turizm sektörünün ne kadar vahim bir durumda olduğunun kanıtıdır.
Saygıdeğer milletvekilleri, kıyı bölgelerimiz başta olmak üzere, tüm turizm bölgelerimizde çevre duyarlılığını hiçe sayan, imar planı değiştirmekten, inşaat yapmaktan başka hiçbir şey düşünmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarı, "Türkiye'nin Davos'u olacak." dediği Bursa Uludağ'da, üç yıldır, yeni oteller yapmak hususunda bırakın bir çivi çakmayı, var olan otelleri yıkarak mevcut kapasiteyi bile düşürmüştür.
Dokuz yıllık iktidarları döneminde hâlâ bir tanıtım stratejisi oluşturamayan Adalet ve Kalkınma Partisi, elindeki turizm potansiyeline sahip değerleri kaçırmada da oldukça ustalaşmıştır. 2 milyar insan tarafından televizyonlardan izlenen, binlerce turisti ülkemize getiren Formula 1 yarışlarına sahip çıkamayarak büyük bir turizm potansiyelinin tanıtım fırsatının kaybedilmesinin de tek sorumlusudur. Bütün bu sorunların çözümünün temelinde ise turizm çerçeve yasa taslağının bir an önce tamamlanarak tasarı hâline gelmesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasının sağlanması yatmaktadır. Ülkemizin turizm rotası, doğal tarihî ve kültürel zenginlikleri, çevreye duyarlı, tarihe saygılı, özgünlüğünü muhafaza eden ve sürdürülebilir bir anlayışla katma değer yaratacak şekilde değerlendirilmelidir. Turizm sektöründe üst gelir gruplarını hedef alan, doğal sermayeyi koruyan ve sürdürülebilir kılan Türk turizminin karşılaştırmalı rekabet üstünlüğüne uygun olarak golf, termal, kongre, kruvaziyer, sağlık turizmi ve ekoturizmini ön plana çıkaran bir yapının oluşturulması gerekmektedir.
Saygıdeğer milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle 2012 yılı Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olması dileklerimle hepinizi en derin saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Büyükataman.