| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü mahkemelerin, özel mahkemelerin en büyük özelliği uzun süre tutuklu bırakarak tutuklamayı bir tedbir olmaktan çıkarıp bir cezalandırmaya dönüştürmesidir. Bu özelliği itibarıyla, kamu vicdanında, son beş yılın yargılamaları dikkate alındığı zaman, mahkûm olunmuştur. Bu kürsüde Cumhurbaşkanı da ifade etmiştir, Avrupa Birliğinin bütün ilerleme raporlarında vardır ve bu uzun tutukluluk süresinin bir cezaya dönüşmeden makul bir surette dikkate alınması ve tedbir olan tutuklamadan öte kısa sürede yargılamanın yapılmasıdır.
Türk Ceza Kanunu'nun 2005 yılında değişiklikleri yapılırken temel bir felsefe vardı, bu şuydu: Hazırlık tahkikatları tamamen yapıldıktan sonra çok hızlı ve seri yargılama yapılacaktı. Oysaki şu an özel yetkili mahkemelerde bu seri, hızlı yargılama yok; tutuklu olanlar için üç ay, beş ay, altı ay sonrasına gün veriliyor.
Şimdi, burada gelen önergede de gördük: "Özel yetkili mahkemeler tarih oldu." Hayır. Ne tarihi? Tarih olan hiçbir şey yok ortada. Özel yetkili mahkemeler aynen, yine devam ediyor. Şimdi ben soruyorum, Sayın Bakan burada: Ankara 11, 12 özel güvenlik mahkemesi, İstanbul 10'dan 16'ya kadar özel güvenlik mahkemesi, Diyarbakır 4, 5, 6, 7 özel güvenlik mahkemesi, İzmir Özel Güvenlik Mahkemesi aynı yargıç, aynı personel, aynı kadroyla devam edecek mi, etmeyecek mi? Bunun cevabını versin. Eğer "Gerçekten özel yetkili mahkemeleri kaldırdık." diyorsa, bu mahkemelerin yargıçları, dosyaları kaldırılacak mı, değiştirilecek mi? Bunun cevabı çok kısa. Kamuoyunu da yanıltmanın bir anlamı yok.
Bizim burada getirdiğimiz -önergede getirdiğimiz- üst sınırın beş yıldan fazla olmaması durumu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin kişi güvenliği ve özgürlüğü çerçevesinde, adil yargılama hakkının çerçevesinde ve Türkiye'nin yüzlerce değil, binlerce kez mahkûm olduğu adil yargılanma hakkının çerçevesinde bir gereklilik ama gelin görün ki önergede 2 katı uygulaması getiriliyor. Neye 2 katı? Kitap yazana 2 kat, şiir yazana 2 kat, düşüncesini açıklayana 2 kat çünkü terörist anlayışı, terör tanımı, Birleşmiş Milletlerde 165 tanımı vardır ve uzlaşılmamıştır. Türkiye'deki tanım ise tamamen bunların dışında bir tanımdır. Bu tanıma göre herkes terörist olabilir; şiir yazan, resim çizen, şarkı söyleyen, heykel yapan, tiyatro yapan, müzik yapan, sinema yapan, belgesel çeviren, demokratik hakları için eğitim isteyen, ücretsiz eğitim isteyen, işte, protesto eyleminde bulunan herkes bu yasaya göre terörist. Vatandaşına terörist gözüyle bakan bir başka devlet felsefesi bu kadar yok, bir tek örneği yok. Şu an Arap Baharı'nda devrilen diktatörlerin kendi halklarına karşı bunu kullandıklarını görüyoruz, aynı tanımı, aynı yöntemi.
Şimdi, şuradan soruyoruz: Bu uzun tutukluluk süresi genel bir olay; biz öyle kişiye özel olarak da bunu önermiyoruz. Bu, AK PARTİ İktidarının, Hükûmetin de vicdanını sızlatıyor mu sızlatmıyor mu? Memnun musunuz? Memnun değilseniz aynen devam, aynen devam eğer gençlerin? Vicdanen rahatsızsanız, mademki doğru dürüst bir şey yapmak istiyorsunuz, bu konuda da adım atacaksınız. Yoksa onun ötesinde çıkıp sağda solda cilalı laflar edip "Biz uzun tutuklamaya karşıyız, adil yargılanmadan yanayız. İşte, özel yetkilileri kaldırıyoruz." Bunlar boş laflar hepsi.
Bu konuda önergemizin kapsamı budur. Bu konudaki hassasiyetimizi tekrar huzura getirdik.