| Konu: | YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 01.07.2012 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve günaydın diyorum.
Yoğun bir çalışmanın arkasından, yaklaşık yirmi saatlik bir çalışmanın arkasından konuşuyoruz. Bir defa, on yıllık AKP Hükûmeti döneminde, ne zaman Sayın Başbakan, bakanlar ve AKP yöneticileri "reform" deseler, şahsen beni bir korku ve bir titreme alıyor çünkü o reformun bize iyilikler getirmeyeceği ve o "reform" adı altında birtakım gizli hesapların olduğu açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor. İşte "yargı reformu" diye getirilen reformun arkasında da yine özel mahkemeler ve özel mahkemelerin ele geçirilmesiyle, kuşatılmasıyla ilgili birtakım hesapların olduğu açık ve net bir şekilde ortaya çıkıyor.
Şimdi, değerli arkadaşlar, cuma günü, Fransa'nın en itibarlı, en prestijli gazetesi Le Monde'un manşetinde aynen şöyle söyleniyor: "Mösyö Erdoğan, Sevil Sevimli'nin suçu nedir?" diye soruyor. Fransa'nın Le Monde gazetesinin manşeti: "Mösyö Erdoğan, Sevil Sevimli'nin suçu nedir?" diye soruyor.
Sevil Sevimli, Fransa'da doğmuş ve Fransa'da öğrenimini gören bir Türk vatandaşı ama orada doğmuş ve aynı zamanda Fransız pasaportu olan bir Türk ailesinin kızı. Fransa'da Lyon Üniversitesinde okuyor, iletişim okuyor ve son sınıf öğrencisi ve Erasmus bursu nedeniyle "Vatanıma gideyim, ülkemde, bir yıl da orada okuyayım ve orada hem Türkçemi geliştireyim hem de köklerimi araştırayım, ailelerimle buluşayım." diye Türkiye'ye geliyor ve Eskişehir Anadolu Üniversitesinde İletişim Fakültesinde öğrenim görmeye başlıyor.
Bu öğrencinin, Sevil Sevimli'nin yaptığı iş: "Paralı eğitime hayır." diye öğrenci arkadaşlarıyla beraber üniversitede ve Eskişehir'de döviz ve pankart açıyor arkadaşlar. Ne yapıyor Sevil Sevimli? Bu 1 Mayısta İstanbul'a öğrenci arkadaşlarıyla birlikte gidiyor, "1 Mayıs"a katılıyor, öğrenci kolektifleriyle birlikte piknik yapıyor ve "Parasız eğitim sloganı atıyor." diye 9 Mayıstan beri tutuklu, arkadaşlar, Eskişehir H tipinde tutuklu ve özel mahkemede yargılanacak. Le Monde gazetesi manşet atmış, diyor ki: "Nasıl bir ülke ki Türkiye, bir üniversite öğrencisi parasız eğitim istediği için, "1 Mayıs"a katıldığı için ve öğrenci arkadaşlarıyla pikniğe gittiği için bir örgüt üyesi kategorisine koyularak on iki yıl cezayla yargılanmaya başlanıyor?"
Şimdi, arkadaşlar, bir öğrenci, doğru dürüst Türkçeyi bile konuşamayan, aksanlı olarak konuşan bir öğrenci, Türkiye'ye, vatanına gelip eğitim görmesinin sonucunda bugün tutuklu ve özel mahkemede. Dosyasının ne zaman tanzim edileceği ve davanın ne zaman açılacağı belli değil. En az altı ay cezaevinde yatacak ve biz şimdi, Fransız dergilerinde ve gazetelerinde ve üniversitelerinde Türkiye'de bir öğrencinin tutuklandığını her gün manşetlerde okuyacağız. Dün, Fransa'nın değişik üniversitelerinde, Lyon'da, Paris'te, Sorbonne'de, Strasbourg Üniversitesinde, Mulhause Üniversitesinde, Belford Üniversitesinde ve Montpellier Üniversitesinde öğrenciler, Sevil Sevimli'yle dayanışma için forumlar düzenliyorlar ve orada eylemler yapıyorlar. Türkiye'nin itibarını ve prestijini bu kadar yerle bir etmeye hakkınız var mı arkadaşlar?
Yine, 3 ve 9 Haziranda Ankara'ya gelen, kısa adı MEDEL olan Demokrasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliğinin yayınlamış olduğu bir manifesto var arkadaşlar. Bakın, bu MEDEL Komisyonu Türkiye'ye geliyor, Adalet Bakanı, yüksek yargı organlarının başkanları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, baro başkanları, bir dizi yargı mensubuyla görüşüyor ve yayınladıkları metin de aynen şudur arkadaşlar:
Raporda, Deniz Feneri, şike, MİT,KCK soruşturmaları örnek gösterildi. Soruşturma yargılamanın, politik gücü elinde tutanların çevreleri için tehlikeli boyut kazandığından ilk tepki olarak savcı ya da hâkimin dosyadan el çektirildiği, haklarında soruşturma açıldığına dikkat çekildi. Raporda, "Böylesi bir korku hâkim ve savcıların kişisel ve kurumsal bağımsızlıklarına bir tehdittir tespiti yapıldı." deniyor.
Yine "Soruşturmalarda, yabancıların, politik gücü elinde tutanların çevreleri açısından tehlikeli boyut kazanmaya başladığında, ilk tepkileri ilgili savcıya veya hâkime dosyadan el çektirmek, görevini ya da görev yaptığı şehri değiştirmek?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
MUSA ÇAM (Devamla) - ?yine, savcı veyahut da hâkim hakkında disiplin ya da ceza soruşturması başlatmak ve kanun değişikliği yaparak iktidar yandaşlarını yargıdan muaf tutmaktır." deniyor.
BAŞKAN - Sayın Çam?
MUSA ÇAM (Devamla) - "Prensip olarak adaletin üç işlevi vardır: Birincisi uyuşmazlık yönetimi, ikincisi düzen sağlamak, üçüncüsü ise siyasi gücün sınırlandırılmasıdır."
BAŞKAN - Sayın Çam, lütfen?
MUSA ÇAM (Devamla) - "Türkiye'de yargı siyasi gücün emrine verilmiştir ve yargının kontrol ve sınırlandırma işlevlerini yapmasına izin verilmemektedir." deniyor değerli arkadaşlar.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)