GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:13.12.2012

BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, gayet az sayıda olan kıymetli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Artık, Sayıştay denetiminde gelinen nokta bakanlık bütçelerini teknik, yerindelik, verimlilik gibi açılardan değerlendirmeye tabi tutmayı anlamsız ve imkânsız kıldığı için, Kültür Bakanlığının "turizm" kısmını pas geçip biraz kültürle ilgili hasbihâl edelim. Bundan sonra bütçeler böyle geçecek.

Burada, iktidar partisine mensup değerli konuşmacılar zaten bakanlık bülteni gibi çıkıyorlar, insan bundan muazzep oluyor gerçekten. Yani, bunları Sayın Bakan ve elimizdeki bültenler, bize dağıtılan belge, bilgi ve dokümanlar yeterince söylüyor. Çıkıp beş dakika burada bunları yazılı bir metinden tekrar etmekten daha fazlası bekleniyor. Yani, burada çıkıp, kültüre, sanata belki turizme dair kendi şahsi deneyimlerini paylaşsalar Genel Kurul bundan daha müstefit olur. Erik çalmışlarsa çocukken o bile bundan makbuldür. Bakanlık bülteni gibi konuşmak gerçekten hiçbir etki yaratmıyor, bir yönetmen gözüyle söylüyorum, sadece yabancılaştırma efekti. Nedir bu? Ellerine bir kâğıt veriliyor, çıkıyorlar, birbirinin tekrarı şeyleri söyleyip duruyorlar.

Bugün, Türk olduğu daha kuvvetli bir rivayet olan, El Birûnî'nin ölüm yıl dönümü. Bu tarihten yaklaşık bin küsur yıl önce yaşamış, bari biz biraz kültür ve sanattan bahsedelim, onun Sanskrit dilinden Arapçaya çevirdiği "Potancali" adlı eserde yazdığı bir söz var: "İnsanların düşünceleri türlü türlüdür, dünyadaki esenlik ve gelişmişlik de bu farklılığa dayanır."

Şimdi, Sayın Kültür Bakanı, saklamaya gerek yok, benim saygı ve sevgi duyduğum, kişisel dostluğum da olan birisi. Fakat bu saygı ve sevgiyi bir kenara bırakırsak bu politik alanda ülke ne durumda, kendisi Bakan ve Bakanlık olarak ne durumda, buna dair birkaç farklı şey söylemek istiyorum çünkü iktidar "Meclis kürsüsünde en aykırı şeyleri söyleyebilirsiniz." diye lütfetti, biraz aykırı şeyler söylemek istiyorum. Eminim ki, kendisi de eğer bizim tanıdığımız Sayın Ertuğrul Günay ise bundan sıkıntı duyuyordur bu anlatacağım şeylerden ya da duymalıdır.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Sonra cezaevine atıyorlar.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şimdi, bir sayın vekil çıktı, "Tiyatrolar şöyle, böyle. Okullara gittik, şunu ettik, bunu ettik falan." diye bir sürü, sade suya tirit şeyler  söyledi. Bundan iki üç gün önce İzmir'de Yenikapı Tiyatrosu Gogol'un "Palto" adlı oyununu sergilediği için vicdani retçi İnan Suver'e destek amacıyla, yargılandılar.  Sanırım bundan üç gün önce, Nimet Nazlı Masatçı, tiyatronun sanat yönetmeni de dâhil olmak üzere altışar ay hapis cezasına mahkûm edildiler. Eğer ben bu ülkede Kültür Bakanı olsaydım bundan fena hâlde rahatsız olurdum, çok mübalağalı bir şey söyleyeyim, istifa ederdim. Normalde, normal bir tepki olurdu bu ama günümüzde artık mübalağalı sayılıyor.

Dostoyevski, malum, onun için "Hepimiz onun paltosunun altından çıkmışız." der Gogol için. Akaki Akakiyeviç'tir kahramanı, bir yoksulu anlatır. Tir tir titremektedir, parasını zor şer bütün bir ömür -Petersburg'da geçer hikâye- biriktirir ve bir palto alır. Sonra bir gece haydutlar bunu gasbederler. Bir mühim adamın yanına gider, bunun için adam onu tersleyerek -bütün dünyası paltosu- başlar: "Bu ne cürettir!" Oyunun en önemli repliğidir.  Çünkü, o adam, önemli olduğunu düşünmektedir; onun yanına böyle paldır küldür herhangi bir dert için girilemez. Daha sonra terslenir, o kapıdan çıkar ve soğuktan donarak ölür. Akabinde memur Akaki'nin hayaleti dolaşmaya başlar ve insanların paltosunu gasbeder. Yani seyrettiğiniz bir oyunu paylaşsaydınız bundan faydalıydı. İnsanların paltosunu gasbeder ve o mühim adamın da paltosunu gasbeder. Oyun, çok kıymetli, tiyatro literatürüne geçmiş bir oyundur; yoksulun hakkını alma biçimine, mazlumun hakkını arama ve alma biçimine en şahika eserlerden birisidir. Kalinkin Köprüsü, bu anlamda, hep yoksulların geçtiği, yoksulların gezdiği ve bir gün, zenginlerin elinden o paltolarını alacağını yani mazlumun zalimden hakkını alacağı bir şeydir.

Mahkeme, bu "Palto" oyununu halkı askerlikten soğutmak olarak yorumlamış. Bu da "Al sana bir kaya nerene dayarsan daya." misali yani oyunun yasaklanması ayrı bir vahamet, askerlikten soğutma gibi? Bu nasıl bir şey ki? Gören de beller bu halk can atıyor. İşte, durmadan yeni teklif getiriyorsunuz bedeli düşürsek, yaşı azaltsak, aman bak şu bakayalar, yoklama kaçaklarını toparlarsak diye. Bu ithamla bir sanat eserini sergileyenlere de hapis cezası veriliyorsa ben Kültür Bakanı olsam gerçekten istifa ederdim. Bir daha da?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) - Bence Gogol'ü yargılayanlar istifa etmeli.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Şöyle olurdu?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) -  Yani bence  Dostoyevski'yi yargılayanı söylemek lazım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) -  Bu daha vahim Sayın Bakan -süremi ben verimli kullanayım- yargılanan Gogol'dür tam tersine çünkü?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İzmir) - Olamaz, bu ülkede ben  kırk yıldır izliyorum Gogol'ü, böyle bir şey olamaz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - İşte, bakın, siz tıpkı o "Palto" hikâyesindeki muktedir gibi bir tepki verdiniz şimdi. Yargılanan Gogol'dür elbette, cezayı alan bunlar. Elinizden gelse rahmetliyi de mezarından çıkıp bundan dolayı verirsiniz, bugünkü mahkemeler böyle.

Kazım Koyuncu Kültür Merkezi kapatılıyor.

İkinci şey "Burada da yargılanan Kazım Koyuncu değil." demeyin. Niye? Ücretsiz orada sanat ve kültür çalışmaları yapılıyor; efendim, burası lokal gibiymiş gerekçesiyle kapatılıyor. Sonunda bu karar durduruldu ama iki üç ay bununla cebelleşmek zorunda kaldı. Niye? Ölçüye bakar mısınız? Parasız orada çay vermeyi, dayanışmayla, imeceyle bu ülkenin en güzel, en has Laz evlatlarından birini yâd etmek, şad etmek ve onun sanatını, kültürünü yaymak için uğraşan bir şeye "Siz para almıyorsunuz, bu olabilemez." diyor çünkü neoliberal sistemin dini, imanı, Allah'ı, kitabı paradır; bunun dışında başka bir şeye idraki yetmiyor, kendisi parasız hiçbir şey yapmadığı için bunun parasız da olabileceğine akıl sır erdiremiyor.

Şimdi, vaktimiz olsa kültürel kimlik hakkı konusunda Kültür Bakanlığı, Sayın Kültür Bakanı ne düşünüyor, bunları konuşmak isterdik ama partisinin ne düşündüğünü biliyoruz. Anayasada kültürel kimlik hakkını reddettiler yeni anayasa komisyonunda. Bu çağın nasıl bir kavramı olduğunu ve nelere şamil olduğunu en iyi Sayın Bakan bilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (Devamla) - Senede bir iki tane Kürtçe kitap yayınlayarak -hayırlı bir iştir, onu teslim ederek söylüyorum- bu sorumluluktan kurtulmuş sayamazsınız kendinizi. Bütün bunlar bir araya geldiğinde bir tepki vermeniz bekleniyor Sayın Bakan.

Tekraren de teessüf ediyorum "Orada yargılanan Gogol değil." yaklaşımı çok vahim bir yaklaşım. Peki, tiyatrocu yargılanabilir mi, tiyatrocu yargılanabilir mi; Gogol'ün öyle bir oyununu sergilediği için yargılanabilir mi? Üstelik sizin İzmir'de oluyor bu; bu da vehameti artıran ayrı bir olay.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Esas konuşmayı yirmi dakika İçişleri bütçesinde yapacağım. Kolay gelsin. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Önder.