GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:3
Tarih:03.10.2012

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi ve tüm milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Şanlıurfa Milletvekili olarak Akçakale'de meydana gelen bu olayda vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına başsağlığı diliyorum ve yaralı olanlara da Allah'tan acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, burada, çalışma hayatı açısından son derece önemli, 1980 darbe ürünü olan bir yasayı değiştiriyoruz. Özellikle 1980 darbesi ülkemizde yalnız demokratik haklarda değil, çalışma hayatında da, sendikal harekete de, sendikaların özgürlük mücadelesinde de ciddi anlamda sekteye uğratan bir süreç olmuştur. Bu süreçte kimi sendikaların faaliyeti men edilirken, kimi sendikalar baskı altına alınmış ve maalesef bu süreçte sendikaların önemli bir kısmı çok ciddi bedeller ödemiştir. İşte bu süreçte çalışma hayatına dayatılan yasa ise 2821 sayılı ve 2822 sayılı yasalar olmuştur. Ülkemizde vesayet rejimiyle hesaplaşan Hükûmetimizin, bugüne kadar hiç kimsenin dokunmadığı bu alana da dokunarak sendikal haklar önündeki engelleri kaldırmaya yönelik olarak ciddi anlamda bir mücadelesi olmuştur ve bu mücadelede gerek ülkemizin demokratikleşmesi, ülkemizde bireysel özgürlük alanının genişletilmesi ve gerekse de çalışma hayatının demokratikleşmesi noktasında hiç şüphesiz en önemli süreç, hepimizin bildiği gibi, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandum olmuştur. Bu referandumda milletimizin iradesinin saygın olması noktasında darbe ürünü olarak yerleştirilen birçok düzenleme milletimiz tarafından bertaraf edilirken aynı zamanda bütün çalışanlarımız açısından, gerek memurlarımız açısından ve gerekse de işçilerimiz açısından, darbe ürünü olan düzenlemelere son verilme noktasında çok önemli bir adım atılmıştır.

Bilindiği gibi, referandumla birlikte Meclis olarak yapmış olduğumuz en önemli yasal düzenlemelerden biri, memurlara yapılan hepimizin bildiği Toplu Sözleşme Yasası'nın Meclis tarafından yasalaştırılmasıdır. Bilindiği gibi, kamu çalışanları bu ülkede yıllardan beri kendileriyle ilgili alınan hiçbir konuda söz sahibi olmayan, toplu görüşme yapan, nihai kararın Hükûmet tarafından verildiği bir süreçten, bu referandumla birlikte elde ettikleri toplu sözleşme hakkıyla birlikte artık genel konularla ilgili genel toplu sözleşmenin, yerelde belediyelerde ve özel idarelerde imzalanan yerel toplu sözleşmelerin ve hizmet kollarında da yetkili sendikanın söz sahibi olduğu bu yerel hizmet toplu sözleşmesinin yanında aynı zamanda hizmet toplu sözleşmenin haklarına kavuştukları bir yasal düzenlemeye sahip oldular.

Yine bu süreçte, çalışanların en temel insan haklarından biri olan sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma haklarını bir bakıma garanti altına alan ve bu alandaki kuralları belirleyen hepinizin bildiği İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası da yine bu geçen yıl Mecliste yasalaşan önemli yasa düzenlemelerinden biri olmuştur.

Bugün inşallah bu yasayla ilgili süreç tamamlandığında, bu "Toplu İş İlişkileri Kanunu" olarak gelen ama zannediyorum önergeyle birlikte "Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi" olarak değiştirilecek olan bu yasayla birlikte, en azından, işçi sendikacılığı hareketinde darbenin ürünlerini bertaraf etme adına önemli bir sonuç elde etmiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, bu yasal düzenleme hazırlanırken birçok yeni düzenleme yer almakta. Yapılan düzenleme sadece Anayasa değişikliğine bağlı bir düzenleme değil, aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliği müktesebatı ve ILO'nun sendikal özgürlüklerle ilgili yapmış olduğu eleştirileri de dikkate alarak hazırlanan bir yasa tasarısı.

Bilindiği gibi her yıl ILO'da yapılan toplantılarda Türkiye'deki çalışma hayatındaki mevzuatta olan aksaklıklar eleştiri konusu hâline getirilmekte ve bunların bir an önce düzeltilmesiyle ilgili, ilgili organlara, Hükûmete bildirimlerde bulunmaktadır. Birazdan ayrıntısına gireceğim teknik düzenlemelerin birçoğunda, az önce ifade edildiği gibi, ILO normlarının dışında değil, tamamen ILO'nun Türkiye'ye yapmış olduğu eleştiriler ve değiştirilmesini istediği hususların dikkate alındığını hep birlikte müşahede edeceğiz.

Burada çalışma hayatımızda yer alan sorunlarla ilgili bu yapılan düzenlemede iş kolu sayısının 21'e düşürüldüğünü görüyoruz. Bu iş kolu sayısındaki düşüş, azaltma tamamen Avrupa Birliği ve ILO normlarına uygun olarak yapılmış olup böylece daha güçlü sendikacılığın önü açılmıştır.

Yine burada, özellikle işçi sendikacılığından gelen arkadaşlarımızın sendikal mücadele boyunca en önemli sorun olarak önlerine çıkan yetki itirazlarıyla ilgili sorun da bu yasayla çözülmüştür. Sendikalar arası rekabet nedeniyle yetki itirazları mahkemelerde uzun yıllar sürdüğü için maalesef toplu iş sözleşmeleri yapılamamaktadır ve toplu iş sözleşmelerinin yapılamamasından dolayı da en büyük mağduriyeti, çalışanlar, emekçiler ve işçilerin ödediğini de hepimiz çok iyi biliyoruz. Yıllardan beri maalesef işverenler açısından da toplu iş sözleşmesi yapmama adına ellerindeki en önemli gerekçe, bu yetki itirazlarına itiraz yapılması ve yetki itirazı sonuçlanmadan toplu sözleşme masasına oturulmamasıdır. Bu yapmış olduğumuz düzenlemeyle, bu anlamda artık yetki itirazlarında mahkeme sonucu bekletilmeden direkt olarak toplu sözleşme masasına oturmanın önünün açıldığını, yetki itirazlarında iş kolu tespiti taleplerinin bekletici mesele olmaktan çıkarıldığını da özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasal düzenlemede, yine ILO'nun her yıl bütün toplantılarında kesintisiz olarak Türkiye'yi eleştiri konusu hâline getirdiği ve değiştirilmesini istediği bir diğer konu -mevcut olan 2821 ve 2822 sayılı yasalarda- sendikaların iç işleyişleriyle ilgili bütün düzenlemelerin yasalarda ifade ediliyor olmasıdır. Bu yapılan düzenlemeyle birlikte, yine Avrupa Birliği ve ILO normlarına uygun olarak sendikaların iç işleyişlerine ilişkin olarak önemli hükümlerin tümü yasa metninden çıkarılmış, bunlar sendikaların tüzüklerine bırakılmıştır. Sendikaların işleyişleriyle ilgili bu hususların sendikaların tüzüklerine bırakılmış olmasındaki en önemli kazanım, burada çalışma hayatının olmazsa olmazı olan, sendika üyelerinin kendileriyle ilgili alınacak olan kararlarda daha fazla söz sahibi olmalarını sağlamış olmamızdır.

Değerli arkadaşlar, bir diğer önemli düzenleme, Türkiye'de merkezî uluslararası kuruluş kurma hakkının bu yasayla düzenlenmiş olmasıdır. Bilindiği gibi mevcut olan 2821 sayılı Yasa'da Türkiye'deki sendikaların, işçi sendikalarının Avrupa'da ve dünyadaki uluslararası kuruluşlara nasıl üye olacağıyla ilgili bir düzenleme yer alırken, şu andaki bu toplu iş ilişkileri kanunuyla birlikte yalnız Türkiye'nin uluslararası kuruluşlara, sendikalar birliğine üye olması değil, aynı zamanda Türkiye'deki sendikalarımıza uluslararası kuruluş kurma hakkı tanınmaktadır. Özellikle dünyada küresel güç olma mücadelesi veren, her alanda gündem belirleyen, vizyonu ve gelecek tasavvuru olan bir Türkiye anlayışının bu çalışma hayatına yansıması açısından son derece önemli bir düzenlemedir ve ümit ediyorum ki, artık Türkiye'deki sendikalarımız, dünyanın değişik bölgelerinde kurulan sendikalara üye olmanın yanında, Türkiye merkezli bir sendikalar birliği kurmak suretiyle Türkiye'nin gelecek vizyonuna çok önemli bir katkı sağlayacaklardır.

Yine, bu yasada işçi sendikası üyesinin kesintisiz bir yılı geçmemek üzere işsiz kalmasının sendika üyeliğini etkilemeyeceği düzenlemesi ile işçi ve sendika arasındaki bağ ciddi anlamda güçlendirilmiştir.

Yine, aynı iş kolunda, aynı zamanda, farklı iş yerlerinde çalışan işçilerin birden çok sendikaya üye olabilmelerine imkân sağlayan düzenleme de bu yasa içerisinde yer almaktadır. Bunun, özellikle 12 Eylül referandumunda, bizim çalışanlara söz verdiğimiz, Anayasa değişikliğinde yer alan ve şu anda da Anayasa değişikliğine paralel olarak ikincil mevzuatta yerini bulan bir düzenleme olduğunu da hatırlatmak istiyorum.

Yine, ILO'nun Türkiye'ye getirmiş olduğu en önemli eleştirilerden biri grup toplu sözleşmelerinin ve çerçeve toplu sözleşmelerin olmayışıdır. Modern endüstri ilişkileri sisteminde var olan grup toplu sözleşmeleri ve çerçeve sözleşmeleri de ilk defa bu yasada yer almaktadır. Yapılan düzenlemeyle, Ekonomik ve Sosyal Konseyde temsil edilen işçi ve işveren konfederasyonlarına, üye işçi ve işveren sendikaları arasında iş kolu düzeyinde sadece kendi üyelerini kapsayan çerçeve sözleşmeler yapma imkânı tanınmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın en fazla tartışılan maddelerinden biri hiç şüphesiz iş kolu barajlarıdır. Yıllardır sendikal istatistiklerin yanlış olduğunu bütün sosyal taraflar bilmektedir ama maalesef buna rağmen bugüne kadar hiçbir adım atılmamıştır, ancak artık gerçek veriler üzerinden sendikacılık yapmanın zamanı gelmiştir. Bilindiği gibi Çalışma Bakanlığı yasa gereği yılda 2 defa, ocak ve temmuzda çalışma hayatı istatistiklerini yayınlar. Bu istatistiklerde hangi iş kolunda ne kadar işçi çalıştığını ve bu işçilerin hangi sendikaya üye olduklarını belirler, yayınlar. Bu yayınlamayı yaparken Çalışma Bakanlığının bugüne kadar kullanmış olduğu ve hepimizin yanlış olduğunu bildiğimiz ama maalesef, bunun üzerine amel ettiğimiz rakamlar sendikalar tarafından bildirilen sayılardır. Sendikalar da bu bildirimleri yaparken sendikaların kurulduğu günden itibaren üye olan ama gerek istifa gerek işten ayrılma gerek ölüm nedeniyle sendika üyeliğinden ayrılanları düşmediğinden dolayı, maalesef, verilen sayılar hiçbir zaman gerçeği yansıtan sayılar olmamıştır.

Bilindiği gibi, 2009 yılında yapılan bir yasal düzenlemeyle birlikte, artık çalışma hayatıyla ilgili istatistiklerin sendikaların bildirimleri yerine Sosyal Güvenlik Kurumunun verilerinin esas alınarak yayımlanması esasıyla ilgili bir yasal düzenleme yapılmıştır. Bu, Türkiye'nin çalışma hayatıyla ilgili atacağımız her adımda daha sağlıklı bir zemin üzerinden adım atmamızı sağlayacak önemli bir düzenlemedir. Ama bu barajlarla ilgili düzenleme yayımlanmadığı için? Biliyorsunuz Meclise 2 sefer gelen erteleme yasasıyla birlikte bu sayılar yayımlanmadı. Bu ertelemenin de yapılmasının en önemli sebebi bu sayıların yayımlanması hâlinde birçok sendikamız mevcut olan yüzde 5 barajının altına düşeceğinden dolayı işçilerimizi temsil edecek hiçbir sendikanın olmayışı ve böylece toplu sözleşmeden faydalanamayacak olmalarıdır. Yani bizim AK PARTİ Hükûmeti olarak, AK PARTİ olarak 2009 yılından itibaren bu SGK verileri esas alınarak yayımlanacak olan istatistikleri ertelememizin en önemli sebebi, bu konuda çalışanların mağdur edilmemesidir.

Burada yeni düzenlemeyle birlikte barajın yüzde 1'e düşürülmesi esas alınmıştır. Şimdi yüzde 10 olan barajın yüzde 1'e düşürülmesiyle ilgili ben burada "Yüzde 10 olan barajı yüzde 1'e düşürdük. İşte böyle bir düşme var." anlamında bir söylem içerisinde olmayacağım ama şunu ifade edeyim: Daha önce çalışanlarla ilgili olan veriler de sağlıklı değildi, bu konuda sendikaların belirlemiş olduğu üye sayıları da sağlıklı değildi ama biz artık ilk defa sağlıklı belirlenecek olan çalışan sayısı üzerinden sağlıklı bir şekilde, yüzde 1 barajını merkeze alarak verileri yayımlama imkânına sahip olacağız. Bu yüzde 1'i esas aldığınız zaman, yüzde 10'la mukayese ettiğiniz zaman yine çalışanların lehine olan bir durum olduğunu, mevcut olan durumun muhafaza edildiğini ve mevcut olan çalışanların toplu sözleşme masasına oturmalarını sağlayacak olan bir baraj yüzdesi olduğunu da özellikle ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yine bu düzenlemedeki en önemli unsurlardan biri de grevle ilgili yapılan düzenlemelerdir. Biliyorsunuz, yeni düzenlemeyle, siyasi amaçlı grev, genel grev, dayanışma grevi, iş yeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme türü bazı grev ve grev benzeri eylemleri yasaklayan bütün hükümler yasa metninden çıkarılmıştır.

Yine ayrıca, sendikaların en fazla mağdur olduğu ve bu konuda da eleştiri getirdiği, grev yapması sırasında bireylerin eylemleri nedeniyle ortaya çıkan zararlar sendikalardan alınmakta iken yeni düzenlemeyle grevde bireysel eylemlerden kaynaklanan iş yeri zararlarının sorumluluğunu bireyin kendisine veren düzenleme yer almaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu görüştüğümüz yasa, çalışma hayatı açısından son derece önemli bir yasa. Bu yasa, darbe ürünü yasalardan tek tek kurtulma adına atılan önemli bir yasa; darbelerin üzerinden silindir gibi geçtiği sendikaların hak ve özgürlüklerini yeniden kendilerine iade eden önemli bir yasa. Ondan dolayı, böyle bir yasal düzenlemede emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinizi saygı, sevgi, muhabbetle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaçar.