| Konu: | SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ (S.S.: 80) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 22 |
| Tarih: | 23.11.2011 |
BDP GRUBU ADINA SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Devri Osmani'den günümüze gelen bir deyimle başlamak istiyorum. Bu deyimin adı "hamamın namusunu kurtarmak." Bu deyim şuradan inkişaf ediyor: Bir hamamın şöhreti kötüye çıkıyor, orada temizlenmenin dışında birtakım cürümler işlendiği ayyuka çıkıyor, tutuyorlar rastgele o cürümü işleyenlerin birini yakalayıp iyice bir dövüyorlar -biraz cinsiyetçi bir söylem olsa da- hamamın namusunu kurtarmak deniyor. Bu yasayla yapılmak istenen tamamen hamamın namusunu kurtarmaktır. Peki, bakalım hamamın namusu ne durumda?
Şimdi, şike bu ülkede bir devlet politikasıdır arkadaşlar. 12 Eylülde Kenan Evren'in bir Ankara takımını Birinci Lig'e çıkarmasıyla başlamıştır. Çünkü şike büyük ahlaksızlıktır. Niye? Bir başkasının emeğine, bir başkasının hakkına tenezzül edersiniz de o sebepten. Büyük ayıptır ve siz müsabaka başladığı zaman -bir futbol terimiyle söyleyeyim- olmayan bir kuralı müsabaka devam ederken ihdas edemezsiniz. Böyle olduğu zaman birilerinin hakkı mutlaka ketmolunur, bu ayıptır, haksızlıktır.
Şimdi, bununla başladı. Ben sizden biraz önce sataşma gerekçesiyle söz istedim. Aslında bir Sayın Validen bir doğruya tekabül ediyordu. Ben ömrümde bir yeşil sahanın içini görmemişim, bir maçı başından sonuna kadar seyretmemişim. Herhangi bir takımla, millî takım dâhil bir aidiyet ilişkisi yoktur, sadece Beşiktaş Çarşı grubunu ve Lucescu'yu çok severim. Benim şeyim budur. Birisi çok kitap okur, futbolculara kitap okumasını telkin ederdi,Schopenhauer'ı hatırlattı futbolcularına, ondan dolayı severim, Çarşı grubunu da haysiyeti önde tuttuğu için, yoksa onun dışında bir takım mensubiyetim yoktur.
Şimdi, devam edelim. Sırf daha sonra bu şike devlet eliyle işlenmeye devam etti. Anlatıyorum. Buna şike değildir diyecek olan var mı? Oylarınızı değiştirmenizi rica ediyorum, neredeyse yakarıyorum, lütfen bu rikkatle, bu dikkatle dinleyin.
Sırf siyasal, kültürel taleplerde bulundular diye dillerine, ellerine kelepçe vurulan bir kentin, bir halkın takımı Diyarbakırspor'a, devlet nedense belli bir zaman diliminde büyük bir hamilik görevini üstlendi. Bir taraf tutmuyorum, ama asgari bir evrensel hukuk bağlılığım var, bir ahlaki normla bağlı sayıyorum kendimi, onun için takip ediyorum, onun için yüreğimizi incitiyor. Hırsızlık var çünkü. Diyarbakırspor küme düşmesin diye, üst liglere çıksın diye, Altay Sporlu oyuncuların odasına ziraat ilacı sıktırttı bu devlet. Yani bakın, devlet eliyle şike nasıl olur! Burada da bitmiyor.
Türkiye-İsveç millî maçına? Allah aşkına, iki dakika bir tefekkür edin, bu kadar insan dile getirdi, televizyon programlarında söylendi, devlet eliyle, örtülü fonlarla Türkiye-İsveç maçında hırsızlık yapılmıştır, ahlaksızlık yapılmıştır, bu da devletin bu konuyla ilgili bütün makamları tarafından bilinmektedir ve dahilleri vardır.
Şimdi, sorun ne? Önceden biliyorduk fakat bildiğimizi bilmiyorduk, bilmiyor gibi yapıyorduk. Artık bildiğimizi biliyorsak eski ağza yeni taamla bu iş geçiştirilemez.
Peki, çözüm ne? Burada çıkıp, yine gerçekten hiçbir politik mülahazayla söylemiyorum, kendi grubumda bütün açık yürekliliğimle bu yasa tasarısından imzamızı çekmemiz gerektiğini dile getiren benim. Bunu hepinizi tenzih ederek söylüyorum, böyle bir işte dahlimiz olmasını kendi adımıza ahlaksızlık sayarım. Niye? Yine maç sürerken kural değiştirmek. Ee, şimdi, elinizi vicdanınıza koyun. Burada, tabii ki alelusul cevaplar verilebilir: Hayır, bu falancayı kurtarma yasası değildir, filancayı kurtarma yasası değildir. Bence de değildir. Bu nedir biliyor musunuz? Aziz Yıldırım dedi ki: "Ben yanarsam bu yangın nerede durur hiç belli olmaz." Bunu dikkatlerinize sunuyorum. Eğer bu bir gerçekse bırakalım bu yangın nereye gidecekse gitsin. Arınmak iyidir arkadaşlar, yanarak arınmak daha da iyidir. Bu yalansa bırakalım söyleyeni mahkûm etsin. Vicdanlarınıza sorun. Biz, yarın öbür gün halkın içine çıkacağız. X bir takımın taraftarı "Ya, bu falancayı kurtarma yasası." dediğinde kaçımız hulusi kalple "Yok kardeşim, bunu biz evrensel hukuk ilkelerini gözetmek için yaptık." diyeceğiz?
Şimdi, çözüm ne? Burada, işi tetikleyen süreç bu. Biraz önce Sayın Bakanı okudum. Başbakan gerçekten dirayetli duruyordu "Ya, böyle şey mi olur?" dedi. Sayın Bülent Arınç bu konuda itiraz etti. Ne oldu da? Kamuoyuna bunun cevabını vermeden bu kanunun, bu değişikliğin objektifliği konusunda kendi vicdanlarınızı bile ikna edemezsiniz bırakın başkalarını ikna etmeyi. Bu da?
Arkadaşlar, bu kadar rutine bağlamayalım. Kendi vicdanımız da çok kıymetli bir şeydir.
Sayın Vali'ye sataşma yapmadan bir göndermede bulunmak istiyorum. Eğer sataşma olarak söz isterse bana da sataşmasını diliyorum. 2004 yılında çıkan yasada, yasanın 17'nci maddesinde aynen bir diğer kulübün taraftarını ırk, din, dil söylemiyle, mezhep söylemiyle, cinsiyet söylemiyle tahrik edici şeylerin önlenmesine dair bir 17'nci madde hükmü vardı.
Ee, şimdi yine devlete dönelim. Evet, dedim "Taraftar değilim" ama gazete okuyoruz. Arşivleri karıştıran herkes bunu bulur. Ben ismini buradan beyan etmeyeceğim. Niyetim kimseyi zem etmek ya da kimsenin vebalini almak değil. İl yöneticileri, mülki erkan özellikle taşrada bulundukları takımın fahri banisiler; bunu bilmeyen var mı? Bakın, okuyun gazeteyi. Hakem, yan hakem ofsayt bayrağını kaldırıyor -İnşallah doğru söylüyorumdur- Emniyet Müdürü "İndir lan o bayrağı" diye başlıyor ve o bayrağı neresine ithal edeceğinin ayrıntılı tarifini yapıyor; haya ederim, buradan söyleyemem. Bunlar vardı.
Peki "Ayağı kalkmayan Ermeni olsun." "Yunan dölü." Bu sloganlar koro hâlinde tribünlerden atılmadı mı? Hangi kolluk 2004'te çıkan yasanın 17'nci maddesini uyguladı? Ayıptır, günahtır, yazıktır diye buna bir engel oldu? Onu bırakın. Gerçekten hicap duydum. Ben Sayın Başkandan söz istedim. Burada "Gavurlara şunu yapıyorsunuz, Müslüman'dan bunu esirgiyorsunuz." diyorlar.
Şimdi "gavur" dediğinden, ondan sonraki konuşmacı onun Peygamberinden alıntı yapıyor. "Günahsız olan ilk taşı atsın."
Şimdi, böyle gelişigüzel, ırkçı, tefrik edici, tekfir edici söylemleri biz burada yapıyoruz. Bu, yüz binlere dağılıyor; tribünlerde de aldığı hâli görüyorsunuz.
Bir geyik vardır; bugün bu geyiğe de değinmek istiyorum: "Camiye, kışlaya, spora siyaset sokulmaz." denir. Üçünde de siyasetin dik âlâsı yapılır. Burada kastedilen, garip gurebanın orada siyaset yapmamasıdır. Emeğin, mazlumun, mağdurun orada siyaset yapmamasıdır.
"Sırtı kalınlar" dedik. 1 milyar dolara çıkmış sektörün büyüklüğü. Burada, halka düşen, seyirciye düşen, sadece bunu finanse etmek. Hacir altındadır. Burada üç beş tane zenginin ve -sadece yayın haklarına bir bakın, büyüklüğünü takdir edersiniz- onların yediği herzelerin vebalini biz temizlemek zorunda değiliz.
Bakın, hiç, KCK davasına girmedim; hiç, diğer tutuklamalardan bahsetmedim. İzzetinize sesleniyorum: Bu çok ayıp bir şeydir. Gerçekten bu konuda partiler de bağlayıcı karar almasın. Kim, izzetine bunun, nefsine bunun hesabına verebiliyorsa buna "evet" desin, gitsin çocuğunun gözüne bakarak "Ben bu konuda objektif davrandım evladım." desin. Allah'a emanet olun. (BDP ve CHP sıralarından alkışlar)