GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: SPORDA ŞİDDET VE DÜZENSİZLİĞİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ (S.S.: 80)
Yasama Yılı:2
Birleşim:22
Tarih:23.11.2011

CHP GRUBU ADINA BÜLENT TEZCAN (Aydın) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz sporda şiddetin önlenmesine dair 6222 sayılı Yasa'da değişiklik yapılmasına ilişkin 80 sıra sayılı kanun teklifini görüşüyoruz. Teklifin 2'nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.

Değerli arkadaşlar, biraz önce de ifade edildi, bu teklifin görüşüldüğü değişiklik yapılma ihtiyacı ortaya çıkan 6222 sayılı Yasa, 2011 yılı Mart ayında kabul edilerek, daha sonra yürürlüğe girmiş ancak, dün Adalet Komisyonunda yapılan görüşmelerde de ortaya çıktığı üzere, yasanın uygulama sürecinde ortaya çıkan bazı problemler, öncelikle kamu vicdanını rahatsız etme konusunda ciddi problemler yaratacağı görülmüş, ardından ceza adaleti noktasında ciddi sıkıntılar olduğu, ceza adaletini sağlamak fiille, suçla yaptırım arasındaki dengeyi koruma açısından beklenen ölçüde titizlikle hazırlanmadığı düşüncesi hâkim olmuş ve başlangıçta dört grubun ortak önerisiyle yasa teklifi olarak gelmiş, daha sonra gruplardan birisi komisyon aşamasında imzasını çektiğini söylemiş ve bu şekliyle Genel Kurulumuza gelmiş.

Değerli arkadaşlar, bu şekliyle, 6222 sayılı Yasa'da mutabakatla, kamu vicdanını rahatsız eden ve ceza adaleti konusunda sıkıntı yarattığı görülen bir konuda mutabakatla hareket ediliyor olması gerçekten önemli. Bu, sadece yapılacak bu değişiklik açısından önemli değil, aynı zamanda önümüzdeki Parlamento çalışması sürecinde genel olarak Türkiye'de karşımıza çıkan hukuksuzluklar ve adaletsizliklere  karşı alacağımız tavır açısından da önemli.

Değerli arkadaşlar, kamu vicdanını bunun gibi rahatsız edecek başka şeyler de var. Bakın, Meclis açıldığı günden bu yana, 24'üncü Yasama Döneminde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, maalesef, bu yüce Meclis eksik temsil hâlindedir, eksik temsil hâlinde çalışıyoruz. 8 milletvekili tutuklu, henüz yemin etme imkânı bulamadılar ve o günden bu yana, görüştüğümüz kanunlarda milletin verdiği iradeyi kullanmaktan yoksunlar.

Burada bir mutabakat zaptı imzalanmıştı. Meclisin eksik temsilini, bu özrü giderme konusunda, o dönemde Cumhuriyet Halk Partisi grup başkan vekili ile Adalet ve Kalkınma Partisi grup başkan vekillerinin ve yine heyette başka milletvekillerimizin imzası bulunan bir mutabakat metni. Burada aynen şu söyleniyordu değerli milletvekilleri: "Tüm siyasi partilerin ve milletvekillerinin, milletimizin kendilerine verdiği bu onurlu görevi yerine getirmeleri için Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmaları gerektiğine inanıyoruz. Anayasa dâhil tüm mevzuatın, hukukun üstünlüğü çerçevesinde ve kuvvetler ayrılığı ilkeleri dikkate alınarak özgürlükleri genişletici bir anlayışla yorumlanması ve uygulanması gerektiğine inanıyoruz."

Değerli arkadaşlar, bu mutabakat metni imzalandıktan sonra, ne yazık ki bugüne kadar gereğinin yapılması konusunda herhangi bir adım atılmadı. Şimdi sormak lazım: Eğer bu metin hiçbir şey ifade etmiyorsa niye imzalandı? Neden böyle bir metni imzalama ihtiyacı duyuldu? Ne oldu? Vahiy mi geldi?

Değerli arkadaşlar, şunu isterdik: 6222 sayılı Yasa'daki bu değişikliği görüşürken, bu 8 tutuklu milletvekilimizin de iradelerinin bu Mecliste ifade edilebilmesini isterdik, sadece bunu söylüyorum, bunun için bu konuya girme gereği duydum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de maalesef uzun tutukluluk süreleri çok ciddi bir problem hâline geldi. Bakın, Türkiye öyle bir noktaya geldi ki bir evrensel hukuk var, o evrensel hukuk bütün dünyada çağdaş hukuk sistemlerinin uygulanması gereken hukuk anlayışı ve maalesef bir de Silivri hukuku var. Eğer Deniz Feneri davasından tutukluysanız evrensel hukukla muamele edilirsiniz ama iktidara muhalifseniz, karşınızda Silivri hukuku uygulanır, Silivri hukukuyla muamele görürsünüz.

İşte, bu yüce Meclisin, tıpkı 6222 sayılı Yasa'nın değişikliğine ilişkin kamu vicdanını ve ceza adaletini rahatsız eden bu hükümlerde uzlaştığı ve uyuştuğu gibi, uzun tutukluluklar, haksız tutuklamalarla ilgili de aynı mutabakatı sağlaması Türkiye'de hem demokrasinin hem de hukuk devletinin yerleşmesi açısından önemlidir diyoruz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bugün yasanın 2'nci maddesinde ceza adaletinden kaynaklanan sıkıntılar nedeniyle daha önce çok yüksek bulunan maddelerde indirime gidildi. Dün komisyonda görüştük ve mutabakata vardık. Bu mutabakatla, evet, ceza adaletini sağlama konusunda bu indirimlerin yapılması gerekir. İşte, iki yıldan beş yıla kadar olan cezaların altı aydan bir yıla, iki yıla kadar diye indirimler sağladık.

Şimdi, bu gerçekten de suç ve ceza arasındaki dengeyi sağlama açısından önemli. Böyle bir mutabakat sağlanmış ama Türkiye'de bütün eylemler konusunda, bütün faaliyetler konusunda neden böyle bir evrensel hukuk ölçütlerinde mutabakat sağlayamıyoruz?

Bakın, değerli arkadaşlar, öyle bir süreç yaşıyoruz ki Türkiye'de, şimdi önümüze gelecek -yine Adalet Komisyonunun gündeminde- terörizmin finansmanının önlenmesine dair bir kanun tasarısı görüşeceğiz, Hükûmet tasarısı; bu teklif, o tasarı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de son yıllarda ilginç bir terör tarifi var,dikkat edin. HES'lere karşı mücadele ederseniz terör suçundan yargılanırsınız, parasız eğitim isterseniz terör suçundan yargılanırsınız, Başbakanı üniversitede protesto ederseniz terör suçundan yargılanırsınız, kitap yazarsanız terör suçundan yargılanırsınız. Bakın, daha dün bir gazetede çıkan haber: "Mahir Çayan, Hüseyin Cevahir ve Ulaş Bardakçı'yı andıkları için on iki yıla mahkûm edildi." terör suçundan gençler on iki yıla mahkûm edildi.

Bakın arkadaşlar, suç delili kavramı değişti Türkiye'de. Suç delilleri neymiş? Tiyatro oyunu sahnelemek, müzik dinletisi sunmak, pankart açmak, Dev Genç marşı söylemek. Suç nasıl işlenmiş? "Kurtuluşa kadar savaş. Emperyalizme ve oligarşiye karşı mücadelede şehit düşenleri anıyor ve umudu selamlıyoruz." dedikleri için, emperyalizme ve oligarşiye karşı çıktıkları için terör suçundan on iki yıl hapis cezasına çarptırılmışlar. İktidarın terör suçunu böylesine uygulamada yerleştirmeye çalıştığı bir süreçte, emperyalizme ve oligarşiye karşı mücadelenin hem de tam da bu zamanda en onurlu mücadele olarak kabul edilmesi gereken bir dönemde terör suçundan gençlerimiz yargılanmaya başlıyor. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Kararın gerekçesini oku, gazete haberi değil!

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, gerekçeleri biliyoruz, Oda Davası iddianamesinde bu dokunulmaz kürsüde söylenenlerin dahi iddianameye nasıl girdiğini biliyoruz, suç delili olarak nasıl sokulduğunu biliyoruz. Biliyoruz o gerekçeleri, nasıl hazırlandığını biliyoruz. O dosyaların nerede hazırlandığını ve hazırlatıldığını, o tezgâhların nasıl kurulduğunu biliyoruz ve hiç şüpheniz olmasın, onun nasıl boşa çıkarılacağını da biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, lütfen Sayın Hatibe müdahale etmeyelim.

Buyurun.

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Konuya dönüyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi şunu talep ediyorum, bütün milletin vekillerinden, sizlerden şunu talep ediyorum: Geldiğiniz yeri değil yetki aldığınız milleti düşünün, millete karşı sorumluluğunuzu düşünün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TEZCAN (Devamla) - Bu ülkenin geleceğiyle ilgili sizi bir yere taşıyanlarla değil bu ülkeyi nasıl nereye taşıdığınızın hesabını millete verecek iktidarın?

Hepinize teşekkür ediyorum, sağ olun.

(CHP sıralarından alkışlar)