| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 39 |
| Tarih: | 13.12.2012 |
CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına İçişleri Bakanlığı bütçesi ile Sahil Güvenlik Komutanlığı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum. Bakanlığın ve bağlı kuruluşların tüm personeline başarı, sağlık ve esenlik diliyorum.
Sayın Başkan, Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlı bir kolluk birimidir. Kökleri Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. 2962 sayılı Kanun'la da bugünkü şekle gelmiştir. İçişleri Bakanlığına bağlı, biraz evvel de söylediğim gibi, bir güvenlik birimidir, sefer durumunda ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesine dâhil edilmektedir. Güvenlik birimlerinin sahip olduğu tüm görevlere, kendi görev alanlarında da bu komutanlık sahiptir.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önceki turlara dikkatinizi çekmek istiyorum. Öğleden önceki turda üç bakanlığın bütçesi görüşüldü. Üç bakanlığın bütçesi üzerinde gruplara kırkar dakika süre verildi. Yaklaşık olarak her bütçe için on üç dakika gruplar söz alabildiler. Şimdi, düşünebiliyor musunuz? Bütçe nedir? Bütçe, bir kurumun veya devletin yıllık faaliyetlerinin nasıl olacağı konusunda bize fikir veren bir belgedir. Yani toplanan gelirlerin nasıl harcanacağına ve harcama usullerinin ne olacağına dair kurallar koyan bir belgedir. Ancak her bakanlık bütçesine ancak on üç dakika ayrılabilmiştir. Bu neyi gösteriyor sayın milletvekilleri? Parlamentonun görevini yerine getirmediğini gösteriyor. Yani Parlamentonun işlevsiz bırakıldığını gösteriyor. Parlamentonun bir formalite kurum olarak görüldüğünü gösteriyor. Gelin bu Parlamentoyu daha işlevsel kılalım, Parlamentoyu yasama faaliyetini ve denetim faaliyetini daha iyi yapar bir duruma getirelim.
Değerli milletvekilleri, zaten AKP'nin başkanlık sistemiyle ilgili ısrarı da bundan kaynaklanıyor. Biraz evvel, daha doğrusu birkaç gün evvel Adalet ve Kalkınma Partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonuna başkanlık sistemiyle ilgili önerdiği hususlar basında yer aldı. Bakınız bu önerilerde neler yer alıyor yani AKP'nin önerdiği başkanlık sistemi nasıl bir düzenleme getiriyor:
Başkan Meclise karşı sorumlu olmayacak.
Meclisin başkana soru, gensoru gibi yöntemlerle soru sorması ve güven oylaması söz konusu olmayacak.
Başkan kabinesini Parlamento dışından seçecek, bakanların dokunulmazlığı olacak.
Üst düzey devlet görevlileri Meclisin onayı aranmaksızın, başkan tarafından atanacak.
Bakın, buna dikkatinizi çekiyorum: Başkan istediği zaman kanun gücünde kararname çıkarabilecek, bu kararnameler Meclisin denetimine bağlı olmayacak.
Başkan gerekli gördüğü hâllerde Parlamentoyu feshedebilecek.
Evet, Adalet ve Kalkınma Partisinin önerdiği başkanlık sistemi bu. Hani derler ya: Dervişin fikri neyse zikri de odur. Değerli arkadaşlar, AKP Parlamentoyu görmek istemiyor.
Şimdi, hep Amerika'yı örnek veriyoruz ya, biraz da Amerika'daki başkanlık sistemine bir göz atalım. Orada başkan dilediği zaman kongreyi feshedebiliyor mu? Kesinlikle? Orada başkan Parlamentoyu yani kongreyi dilediği gibi yönlendirebiliyor mu? Başkan dilediği gibi üst düzey kamu görevlilerini atayabiliyor mu? Bakınız, yıllar evvel Obama ilk seçildiğinde Türkiye'ye bir büyükelçi atamak istedi, atadığı büyükelçi Senato Dış İlişkiler Komisyonunda onay görmedi ve Başkan o büyükelçiyi Türkiye'ye atayamadı. Ne zamana kadar? Kongre tatile girene kadar. Değerli arkadaşlarım, bu konuya özellikle dikkatinizi çekmek istedim. Niye? Çünkü iktidar partisinin nasıl bir Türkiye görmek istediğinin açık bir kanıtıdır bu. Gelin, Parlamentoya sahip çıkalım. Türkiye Büyük Millet Meclisini halk iradesinin, millet iradesinin tezahür ettiği yer hâline getirelim.
Sayın milletvekilleri, kamu yönetimi yapısı içerisinde köklü bir yeri olan İçişleri Bakanlığı, toplum ve devlet yaşamında önemli işlevi olan bir bakanlıktır. Bakanlığa verilen görevler, il sistemi içerisinde vali, kaymakam ve bağlı kuruluşların personeli tarafından yerine getirilmektedir. Her kademede görev yapan personelin, görevini tam bir tarafsızlıkla ve görev tanımına uygun olarak yerine getirmesi hepimizin ortak beklentisidir. Elbette bu konuda en büyük görev Sayın Bakana ve merkezde görev yapan üst kademe yöneticilerine, taşrada ise valilere düşmektedir. Üst kademe yöneticileri ve valilerin, görevlerini konjonktürel siyasi rüzgarlara göre değil, adaletle ve mevzuata uygun olarak yerine getirmeleri ülkenin huzuru, halkın mutluluğu için büyük önem taşımaktadır ancak üzüntüyle belirtmem gerekir ki son yıllarda, belirttiğim bu makam sahipleri görevlerini yaparken Anayasa ve kanunlara uygun hareket etmek yerine Sayın Bakanın kanunsuz ve hatta konusu suç teşkil eden emirlerine göre hareket etmeyi tercih etmişlerdir. Bunun en yeni örneği, Cumhuriyet Bayramı kutlama etkinliklerine katılmak isteyen halkımıza reva görülen işlemdir. Hükûmet -dikkatinizi buna da çekmek istiyorum- millî bayramların stadyumlarda değil, sokakta ve halkın katılımıyla kutlanması gerektiğini ifade etmiş, bunu değişik şekillerde belirtmiş ve bunun için yönetmelik değişikliğine gittiğini ifade etmiştir. Ama ne olmuştur sonunda, sonunda ne olmuştur? Cumhuriyet Bayramını sokakta kutlamak isteyen yurttaşlarımıza biber gazıyla ve başka müdahale yöntemleriyle engel olunmak istenmiştir. Hani biz millî bayramları sokakta ve halkın katılımıyla kutlayacaktık? Öyle değil miydi? Yönetmelik değişikliğinin sebebi o değil miydi? Yoksa bu ad altında 23 Nisan törenlerine çocuklarımızın katılmasını mı önlemek istiyordunuz? Veya 19 Mayıs törenlerinin gençlerimiz tarafından kutlanmasını mı engellemek istiyordunuz? Çıkardığınız yönetmelik bunu öngörmesine rağmen daha doğrusu böyle bir gerekçe ileri sürmenize rağmen ne oldu da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama etkinliklerine yurttaşlarımızın katılmasını engellemek istediniz? Cumhuriyet Bayramını kutlamak ne zamandan beri suç oldu Sayın Bakan?
Değerli milletvekilleri, halkımız tüm engellemelere rağmen, konulan barikatlara rağmen Cumhuriyet Bayramını büyük bir katılımla, büyük bir coşkuyla kutlamış, daha sonra da Büyük Atatürk'ün manevi huzuruna çıkmıştır. Bunu önlemeye kimsenin gücü şimdiye kadar yetmemiştir, bundan sonra da yetmeyecektir. Sayın Bakan anayasal suç işlemiştir, maalesef kamu görevlilerini de suçuna ortak etmiştir. Şunu hepimizin bilmesi lazım: Konusu suç teşkil eden emir hiçbir şekilde yerine getirilmez. Konusu suç teşkil eden emri yerine getiren kamu görevlileri sorumluluktan kurtulamaz.
Bakınız, size bir örnek veriyorum: İzmir'de bir üniversite öğretim üyesi, o zamanki kılık kıyafet yönetmeliğini gerekçe göstererek bir öğrenciyi derse almadığı gerekçesiyle hürriyeti bağlayıcı cezaya çarptırılmıştır.
Değerli arkadaşlarım, şunu hatırlatıyorum hepinize: Keser döner sap döner, gün olur hesap döner. Bunu hiç kimse aklında çıkarmasın.
Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanlığında çok iyi yetişmiş personel vardır ancak İçişleri Bakanlığı ve Sayın Bakan, bu personeli yeteri kadar değerlendirmemektedir. Görevlendirmelerde ve üst görevlere getirmede liyakate, ehliyete, deneyime ve birikime önem verilmemektedir.
Bakanlık merkez birimlerinde ve taşrada, özellikle de Mülkiye Teftiş Kurulunda pek çok deneyimli mülki idare amiri ve başka personel bulunmasına rağmen bunlar değerlendirilmemekte, personelin değerlendirilmesinde şuna veya buna yakınlık göz önünde bulundurulmaktadır. Deneyimli personel bir kenara itilmiş bulunmaktadır. Merkezde görevlendirilen valilerin birikimlerinden, deneyimlerinden yararlanılmamaktadır.
Sayın Bakan bu bakanlıkta yetişmiştir. Sayın Bakan bakanlığı bilen biridir, daha doğrusu, bilmesi gereken biridir. Bunların mutlaka göz önünde bulundurulması lazım.
Sayın Bakan, yerel yönetimler üzerindeki vesayet denetimi de devlet adına İçişleri Bakanlığı tarafından yerine getirilmektedir. İçişleri Bakanlığı, maalesef, bu denetim yetkisini kötüye kullanmaktadır. Muhalefete mensup belediyeler üzerinde korkunç bir baskı uygulanmaktadır ve özellikle CHP'li belediyeler kıskaç altına alınmaya çalışılmakta, itibarsızlaştırılmaya çalışılmaktadır. Siz ne yaparsanız yapın, vatandaşlarımız, yurttaşlarımız bunun gereğini yapacaklardır. Tüm suç duyurularına rağmen ve yalanlamalarınıza rağmen Kayseri Büyükşehir Belediyesine mülkiye müfettişi gönderilmemiştir, bunda çok ısrarcı olmuşsunuzdur. Acaba gizlediğiniz bir şey mi var Sayın Bakan?
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili, Sayın Başkan hakkında istenen ön inceleme iznini neden vermiyorsunuz? Ben müteaddit defalar bunu size sordum. Şayet öyle bir durum yoksa söyleyin, "Mülkiye müfettişleri öyle bir talepte bulunmamışlardır." veya "Bakanlık kontrolörleri öyle bir talepte bulunmamışlardır." deyin.
Ankara Büyükşehir Belediyesinden Eskişehir yolundaki demir yığınının ve büyük bir kamu zararına sebebiyet veren Gökkuşağı'nın hesabı sorulmamıştır. Bakın, Sayın Bakan yanınızda oturuyor. Ankara'daki 3 metro hattını Ulaştırma Bakanlığı devralmak zorunda kalmıştır. Yanınızdaki Sayın Bakana sorun, bunun ne kadar kamu zararına sebebiyet verdiğini lütfen Sayın Bakandan öğrenin ve gereğini yapın Sayın Bakan.
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sen sor, görelim böyle.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Sayın Bakan, başta da söylediğim gibi İçişleri Bakanlığının en büyük görevi, en önemli görevi, ülkede emniyet ve asayişin ve huzurun temin edilmesidir ama maalesef ülkemizde ciddi güvenlik problemleri yaşanmaktadır. Her gün şehit haberleriyle insanların yüreği yanmaktadır. İnsanlarımız ayrıştırılmış, kamplaşmalarına sebebiyet verilmiştir.
Hükûmet, can ve mal güvenliğini sağlamakta aciz kalmıştır. Size ibret verici bir örnek veriyorum: Son olarak, hâkimler ve savcılar, kendilerini korumak için bireysel silahlanma yoluna gitmişlerdir. Bu, ciddi bir devlete yakışır mı? Bu, ciddi bir devlete yakışıyor mu Sayın Bakan? Hâkimini, savcısını koruyamayan bir devlet, ciddi bir devlet olabilir mi? Bu, üzüntü verici bir durumdur.
Bakınız, dört yılda, 2008-2012 yılları arasında 27 bin çocuk kaybolmuştur, 62 bin çocuk suç işlemiştir. Adaletsizlik, yoksulluk, yasaklar ve yolsuzluklar artmıştır. Ülkede bu duruma çözüm aranacağına, Hükûmet bu duruma çözüm arayacağına maalesef yapay gündemler oluşturmaktadır. Bütçe Kanunu'na eklenmesi gereken Sayıştay raporlarını eklememek suretiyle bütçeyi?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - ?bütçenin meşruiyetini tartışılır hâle getirdiniz ve ülkeyi bu duruma getirdiniz.
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Serindağ.
ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Ben bütçenin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)