GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:39
Tarih:13.12.2012

CHP GRUBU ADINA MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; İçişleri Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığının 2013 yılı bütçesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi partim Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Suçun önlenmesinden suçla mücadeleye, iç güvenliğimizden mal ve can güvenliğimize, kaçakçılıktan, trafikten sınır güvenliğine kadar gece gündüz demeden görev yapan görevlilere Cumhuriyet Halk Partisi olarak başarılar diliyoruz. Ülkemizin toplam nüfusunun yüzde 78'i polis görev ve sorumluluk bölgesinde, geriye kalan yüzde 22'si ise jandarma bölgesinde yaşamaktadır. Aynı zamanda ülkemiz yüz ölçümünün yüzde 87'si jandarma sorumluluk bölgesinde bulunmaktadır. Bugün itibarıyla, Jandarma Genel Komutanlığında 209.748, Emniyet Genel Müdürlüğünde ise 255.590 kişi görev yapmaktadır. AKP'nin on yıllık iktidarı döneminde 104.246 polis alınmış, önümüzdeki yıl ise 12.440 polise işbaşı yaptırılacağı, Bakanlık çalışmalarından edindiğimiz bilgiler arasında.

Kamu güvenliği hizmeti sunulurken hukukun üstünlüğü öncelik olmak zorundadır. Güvenlik kavramı ile hukuk kavramı ve insan hakları arasındaki denge bozulur ise sürekli karşılaştığımız toplumsal olaylarla karşı karşıya kalırız. Parasız eğitim isteyen öğrencileri, grevli, toplu sözleşmeli sendika yasası isteyen işçiyi, ILO standartlarında toplu sözleşmeli sendika yasası isteyen kamu emekçilerini, insanca bir emekli ücreti isteyen emeklileri, mahsulüne emeğinin karşılığını isteyen çiftçiyi, "Çocuklar öldürülmesin, analar ağlamasın!" diye haykıran anaları, kısacası sizi eleştiren ve tepki koyan, gösteri yapan insanları anlamaya çalışmak, eleştiri hakkına saygı duymak zorundasınız ve buna mecbursunuz. Bu demokrasimizin olmazsa olmaz gereklerinden bir tanesidir. Buna tahammül edemiyorsunuz. Bu insanlar hoşunuza gidecek biçimde davranmıyor diye şiddet ve orantısız güç kullanıyorsunuz. Siz demokrat değil, olsa olsa işkenceci olursunuz.

Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylara müdahalesinde ciddi sorunlar ve problemler vardır. Bunun en canlısını 9 Ekimde, şurada 1 kilometre ileride, Akay Caddesi'nde ben ve diğer milletvekili arkadaşlarım DİSK eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi ve HARB-İŞ eski Genel Başkanı ve Ankara Milletvekili İzzet Çetin birlikte yaşadık. İşçiler, emekçiler, grevli ve toplu sözleşmeli sendika haklarını Parlamentoya iletmek için buraya gelmek istediler. Bizler de sendika kökenli 3 parlamenter olarak gidip kendileriyle dayanışma içerisinde bulunduk. Tüm polis telsizlerinde o alanda 3 tane milletvekilinin olduğu olmasına rağmen, emniyet güçleri geldi, bana, bir milletvekiline, gözlerime biber gazı sıktı arkadaşlar ama biber gazı sıkan bu güvenlik güçleriyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı ve Sayın Bakandan bu konuda bir açıklama bile duymadık arkadaşlar.

Yine, 29 Ekimde, yaşlısıyla genciyle, çoluğuyla çocuğuyla, engellisiyle, kadınıyla kızıyla, gazisiyle, malulüyle herkes, cumhuriyetimizi kutlamak üzere Anıtkabir'e binlerce insan geldi ama o binlerce insan biber gazı ve suyla püskürtüldü. Âdeta bir Kerbela yaşandı orada arkadaşlar. İşte, AKP'nin "ileri demokrasi" dediği düzen, bu düzendir ve bunun sorumlusu ve müsebbibi de "Bizim gazımız organiktir, hiçbir zararı yoktur." diyen İçişleri Bakanı da burada oturmaktadır. Eğer bir içişleri bakanı "Benim gazım organiktir." diyorsa ve birtakım kolluk kuvvetleri de bundan cesaret alıp da bunu yapıyorsa? Ama, Sayın Bakan da orada, ne güzel, pişkin pişkin gülüyor arkadaşlar. İşte gördüğümüz durum, tablo budur arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu kabul etmek mümkün değildir. At sahibine göre kişner. At sahibine göre kişner. Eğer sahibi böyle yapıyorsa at da ona göre kişniyor arkadaşlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, valiler? 29 Ekimde, Türkiye'nin değişik yerlerinde, insanlar kendi ceplerinden otobüsler tuttular, buraya gelmek istediler arkadaşlar. Vermiş olduğu talimatla, illerde valiler, emniyet müdürleri, kaymakamlar otobüsleri sudan gerekçelerle bağladılar ve sefere çıkartmadılar arkadaşlar. Şu anda, Türkiye'de -birçoğunu belki tenzih ederek söyleyebilirim ama- birçok vali, kaymakam ve emniyet müdürü, âdeta -tek parti dönemini eleştiriyorsunuz ya- tek parti dönemi gibi, âdeta parti başkanı gibi görev yapmaktadırlar arkadaşlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ondan kötü? O zaman insanlarda vicdan vardı.

MUSA ÇAM (Devamla) - Nereden cesaret alıyor? Sayın İçişleri Bakanından cesaret alıyor.

Değerli arkadaşlar, bugün, ülkemizde, emniyet mensuplarının isimlerinin karıştığı dinleme skandallarıyla karşı karşıyayız. Yasak olduğu hâlde emniyetçe vatandaşa, basına servis edilen belgeler var. Bir cemaatin emniyet içinde, özellikle istihbarat şubesinde yapılandığına ilişkin çok ciddi iddialar vardır ve bunlar konuşuluyor. Cemaate mensup kişilerin, devlet içinde devlet gibi davrandıklarını her gün  çeşitli gazetelerde bunları okuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bugün ülkemizde sürmekte olan pek çok  soruşturmada insanlar, önce suçlu ilan edilmekte ve suçlanandan da masumiyetini ispatlaması istenmektedir. İşte bugün Silivri'de yaşanan da budur. 1.379 gündür tutuklu olan Mustafa Balbay ve arkadaşları, bugün orada bunun ceremesini ödemektedirler.

Yine bugün İstanbul'da Çağlayan adliyesinde 1999 yılından beri yargılanan Sosyolog Pınar Selek'in de davası, yine aynı şekilde orada devam etmektedir. Kısacası, devletin içerisinde bir komplo olarak devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, bunun bu şekilde devam etmesi mümkün değildir. Jandarmanın ne kadar güç ve zor koşullar altında çalıştığını biliyoruz, emniyet görevlilerinin de ne kadar zor ve güç koşullar altında çalıştığını biliyoruz. Bunların önündeki sendikal örgütlenmelerin yasak olmadığını, ILO standartlarına, Avrupa Birliği müktesebatına ve Anayasa'nın 90'ıncı maddesi çerçevesinde sendikalaşmalarının önünde hiçbir engel yoktur.

Jandarma dedik, 1970'li yıllarda, öğrencilik dönemimizde hepimizin poliste görmüş olduğumuz zahmetlerden ve eziyetlerden dolayı jandarmaya daha sevecen, daha sıcak bakıyorduk ve jandarmayı gördüğümüzde de şu marşı söylüyorduk:

(İzmir Milletvekili Musa Çam, aşağıdaki metni marş formunda okudu)

"Jandarma biz sosyalistiz

Dostuz yalnız biz sana

Kurtuluşun bizimledir

Elini uzatsana

Jandarma sen ah bir bilsen

Sana ne iş verdiler

Belki bir gün `Bakan' sana

`Köylünü kurşunla." der." (CHP sıralarından alkışlar) 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çam.

MUSA ÇAM (Devamla) - Bundan bir yıl önce Uludere'de Bakan ve Başbakanın vermiş olduğu talimatla 9 yaşından 19 yaşına kadar  çocuklar bombalanıp öldürüldü. Onların kan izleri ve parmak izleri, Başbakanın ve İçişleri Bakanının alınlarında durmaktadır arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çam.

MUSA ÇAM (Devamla) - Hepimize 2013 yılının barış, özgürlük ve demokrasi getirmesini diliyor, savaşsız bir  dünya dileğiyle hepinize saygılar sunuyor, yeni yılınızı kutluyorum. (CHP sıralarından alkışlar)