| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 6 |
| Tarih: | 10.10.2012 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
5'inci maddeyle ilgili sendikalar yasası, grev ve toplu sözleşme yasasıyla ilgili söz almış bulunuyorum.
Dün, Ankara sokakları âdeta bir savaş alanıydı. İçişleri Bakanlığı Ankara'nın sokaklarını âdeta bir savaş alanına çevirdi. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinde Sendikalar, Grev ve Toplu Sözleşme yasalarını görüşüyoruz. Bunların muhatabı olan işçilerin, emekçilerin ve sendikaların kendi taleplerini ve isteklerini Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımaları ve bu isteklerini ve taleplerini duyurmaları kadar daha doğal bir şey olamaz. Dün, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonunun genel başkanları ve Başkanlar Kurulu ve üyeleri, Türk-İş'e bağlı sendikalarımızın yöneticileri ve işçi kardeşlerimiz Akay Caddesi'nde toplanarak taleplerini ve istemlerini Türkiye Büyük Millet Meclisine iletmek üzere buraya gelmek istediler. Bizler de işçi kökenli milletvekilleri olarak başta DİSK'in Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Harb-iş Sendikasının uzun yıllar Genel Başkanlığını yapan ve ikinci dönem de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan İzzet Çetin ve biz, kendileriyle dayanışma içerisinde bulunmak üzere Akay'a gittik ama gördüğümüz tablo âdeta Nazi Almanyası'nı, Hitler Almanyası'nı ve Mussolini İtalyası'nı andırır bir şekilde barikatlar kurulmuş ve işçileri ve emekçileri caddelerde ve sokaklarda yürütmemek için ellerinden gelen bütün tedbirleri ve önlemleri almışlardır. Ne istiyor işçiler? İyi bir sendika yasası istiyorlar. Ne istiyor emekçiler ve sendikalar? Gelecekte işleri, aşları ve gelecekleri için sendikalarıyla özgürce mücadele yapabilmeleri için daha güzel, daha doğru, ILO standartlarına 87 ve 98 sayılı sözleşmelere uygun bir sendika yasası istiyorlardı ama bunun karşılığında biber gazıyla karşılaştık. Bugün gazeteleri görmüşsünüzdür, dün televizyonları izlemişsinizdir; işçiler, emekçiler biber gazlarıyla karşı karşıya kaldı, hayati tehlike geçiren işçi kardeşlerimiz ve emekçiler karşı karşıya kaldı. Şimdi soruyoruz: 12 Eylül 2010 yılında referanduma gittiniz, daha iyi bir anayasa için gittiniz. İşçilerin ve emekçilerin önündeki engellerin kaldırılacağını referanduma götürdünüz ama düne baktığımızda bütün bunların hepsinin birer aldatmaca olduğunu, birer takiye olduğunu bir kez daha gördük. Vatandaşın birisi İçişleri Bakanına diyor ki: "Seviyoruz sizi." Anadolu'nun güzel bir tabiriyle "O zaman, beni seviyorsan bir takla at, olmadıysa istersen bir kıvır da görelim." diyor. Ama o İçişleri Bakanının, işte elemanları dün milletvekilleri dâhil olmak üzere hiçbirini dikkate almayarak bizleri biber gazına boğdu arkadaşlar. Türkiye'nin 2012 yılında demokrasisinin geldiği nokta açık ve net bir şekilde belli. Buradan, 10 Ekim 2012, bu kürsüde, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde söylüyoruz ve iyi dinleyin ve o İçişleri Bakanı duysun: Er veyahut da geç, o İçişleri Bakanı o biber gazını tadacaktır, tattıracağız ona. (CHP sıralarından alkışlar) İşçiler, emekçiler o biber gazını o İçişleri Bakanına tattıracaktır, onun ne olduğunu, organik mi, inorganik mi olduğunu, mutlaka görecektir arkadaşlar.
ALTAN TAN (Diyarbakır) - Biber gazı bulamazsanız Shelltox sıkın.
MUSA ÇAM (Devamla) - Şimdi verdiğimiz önerge arkadaşlar, son derece masum, işkollarının tespitiyle ilgili. Yirmi sekiz işkolu var yirmi bire düşürülüyor. İşçiler sendikalara başvuruyor diyor ki: "Bu işkolunda toplu sözleşme yapacağım." Bakanlık yetki veriyor, diyor ki: "Bu, gıda iş koluna girer." İşveren itiraz ediyor, diyor ki: "Hayır, bu gıda iş kolu değil, nakliyat iş kolu." iki yıl sürüyor, 3 yıl sürüyor arkadaşlar.
Şimdi biz önerge veriyoruz, diyoruz ki: Bunun kararını, sadece, Bakanlığa bağlı Genel Müdürlük vermesin. Çalışma Bakanlığı tek başına vermesin bunu. Kim versin? İşçi ve işveren temsilcilerinden oluşan birer temsilci, üniversitelerden de bir temsilci olsun ve kararı buna göre versinler; "bu versin" diyoruz, Sayın Bakan da "Katılmıyoruz" diyor ve kapıları kapatıyor.
Sayın Bakan, niye kapıları kapatıyorsun, niçin kapatıyorsun? Yetki belgesini sadece Bakanlığınıza bağlı Genel Müdür vermesin. Hem işçi hem işveren hem Bakanlık temsilcisi hem de ister meslek örgütlerinden isterse hukuk üniversitelerinden birer öğretim üyesi gelir, o işin, hangi iş koluna girdiğinin kararını verir ve dolayısıyla insanlar mahkeme kapılarında aylarca, yıllarca beklemezler arkadaşlar ama Sayın Bakan alışkanlık hâline getirmiş, "katılmıyoruz" diyor, çıkıyor. Ne olacak peki?
Araç muayene istasyonlarını nakliyat iş koluna veriyorsunuz, işveren itiraz ediyor, bu sefer gıda iş koluna veriyorsunuz, iki yıl geçiyor aradan, tekrar nakliyat iş koluna veriyorsunuz ama sözleşme geldiği zaman o iş yerinde toplu sözleşme yapacak bir tek işçi bulamıyorsunuz. Neden? Tümünü işveren atmıştır arkadaşlar.
Dolayısıyla Sayın Bakan, getirdiğimiz önerge son derece makul, ve karşılanabilir bir önergedir. Bunu lütfen bir kere daha gündeminize almanızı istiyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)