GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:6
Tarih:10.10.2012

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasasını görüşüyoruz. 1980 darbesinin üzerinden yaklaşık olarak otuz iki yıl geçti, Anayasa 16 kez değişti. Buna bağlı olarak birçok kanun, tüzük, yönetmelik değiştirildi ve ilk kez, bu ülkede çalışan işçilerin, emekçilerin geleceklerini, sendikal hayatın geleceğini belirleyecek olan kanun teklifini görüşüyoruz. Görüşürken, geçtiğimiz yıl içerisinde, 2011 yılına kadar son kez uzatılmıştı -baraj- istatistiklerin açıklanması. Bu yıl ocak ayından itibaren, ocak ve temmuz ayında yayınlanması gereken istatistikler ne yazık ki açıklanmadı. 1.700 iş yeri, yaklaşık 400 bin işçi ve emekçi kardeşimiz ne yazık ki toplu sözleşmeden faydalanamıyorlar ve toplu sözleşmeyi bağıtlayamıyorlar.  

Şimdi, bunu gerekçe göstererek "1.700 iş yeri, 400 bin işçi toplu sözleşme yapamıyor." deyip ILO sözleşmelerinin dışında bir sendikal yapıyı, sendikal kanunu, grev ve toplu sözleşme yasasını getirip burada oldubittiye getirerek kabul etmek, kabul ettirmek doğru bir iş değildir. Bunun anlamı şudur: Ölümü gösterip sıtmaya insanları razı etmektir ve dolayısıyla bu getirilmiş olan kanun, ILO standartlarına ve sözleşmelere, Avrupa Birliği anlaşmalarına aykırı bir düzenlemedir.

Sayın Bakan, buradan size bir çağrıda bulunuyorum: Yukarıda tribünde Türkiye Devrimci İşçi Sendikalarına bağlı yöneticiler, işçiler, Türk-İş'e bağlı sendikaların yöneticileri burada oturuyorlar ve izliyorlar bizleri. Sizden istirham ediyorum, şurada ara verelim, bu arkadaşlarımızı aşağıda hem bir akşam yemeğine davet edin -dün biber gazı yedi arkadaşlarımızın hepsi- hem de bu yasanın değiştirilmesi gereken maddelerini, o arkadaşlarımızdan bir kez daha dinleyin ve nasıl bir sendikal yasa, nasıl bir grev ve toplu sözleşme yasası istiyorlar, kendi ağızlarından -birinci ağızdan- dinlemenizi istiyoruz ve talep ediyoruz. Bunları yapmadığınız takdirde, sadece TOBB'un, TÜSİAD'ın, ticaret ve sanayi odalarının, MÜSİAD'ın, işverenlerin dayatmaları sonucunda "Eğer barajlar yüzde 1'e düşer ise Türkiye'de sendikal hareket patlar, sıfır olursa mahvoluruz, yok oluruz." aldatmacalarına boğun eğmeyiniz Sayın Bakan. Bu arkadaşlarımızı aşağıda dinleyin ve arkadaşlarımızın taleplerini ve istemlerini, lütfen, hayata geçirecek önlemleri ve tedbirleri alalım, onlar da huzurlu, doğru bir sendikacılık anlayışını hayata geçirsinler ve insanlar mağdur olmasınlar.

Şimdi, bu maddeyle getirilen değişiklikle ilgili verdiğimiz önerge? Burada, eski kanunda divan var, genel kurulu yönetecek olan bir divan oluşturulmuş fakat yeni düzenlemede genel kurulun yönetilme biçimi ve şekli tam olarak açık değil, net değil. Bundan kaynaklanan birtakım sıkıntılar var. Genel kurulu yönetecek olan divan seçilir ve o divan tarafından da genel kurul yönetilir ve buna uygun bir şekilde de tutanaklar tutulur ve bu tutanaklar da seçim kuruluna teslim edilir ve sendikanın da genel kurul tutanaklarının içerisine kaydedilir arkadaşlar. Bu unutulmuş, ihmal edilmiş ve bunun mutlaka eklenmesi gerektiğini söylüyoruz, fazla bir şey değil bu.

İkincisi: Seçimlerde aday olanların listeleri, listeleriyle birlikte organlara göre ayrı ayrı olarak başkanlık divanınca düzenlenmesi ve seçim kuruluna öyle teslim edilmesi gerekirken, bu da yok. Düzenlenen kanunun içerisinde bu da olmadığı için bir eksiklik var. Bunun anlamı şudur: Yarın öbür gün genel kurullarda bir diktatörya kurulabilir, kimi sendika yöneticileri oy kullanma esnasında delegelere ille bu renkteki oyu kullanırsın, şunu kullanacaksın diye bir baskı yapılır. Şimdi, seçimlere gidiyoruz, seçimlerde nasıl? Bütün siyasi partilerin ayrı ayrı bölümleri ve altında adayları mevcut. Şimdi, bunun, bu şekilde düzenlenmesi gerekirken, bir liste içerisinde düzenlenmesi gerekirken, çarşaf liste içerisinde düzenlenmesi gerekirken, bunlar açık ve net, bu şekilde belirtilmemiş. Belirtilmediği takdirde, yarın genel kurul süreçlerinde antidemokratik uygulamalar olur ve yanlış tercihler olur, işçinin üzerinde birtakım baskılar oluşur ve bu baskılar sonucunda da hiç istemediğimiz sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu nedenle, seçim sisteminin demokratik olabilmesi için burada listelerin divan tarafından tanzim edilmesi ve tanzim edildikten sonra seçim kurulu tarafından onaylanarak seçimlere geçilmesi gerekiyor.

Son derece naif, son derece doğru bir önerge getiriyoruz ama Komisyon Başkanı da diyor ki: "Katılmıyoruz." Sayın Bakan da diyor ki: "Katılmıyoruz. "

Arkadaşlar, biz ne yapalım daha, ne söyleyelim biz, ne söylememizi istiyorsunuz sayın milletvekilleri? En naif, en doğru bir önergeyi getiriyoruz ama buna rağmen ne Komisyon katılıyor ne de Bakanlar katılıyor.

Bari siz katılın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)