GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:15.12.2012

MHP GRUBU ADINA HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) -  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türk milletinin saygıdeğer milletvekilleri; 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı kapsamında Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Patent Enstitüsü bütçeleri üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AKP hükûmetleri tarafından hazırlanan 11'inci bütçeyi müzakere etmekteyiz. Bu bütçede de işçi, memur, esnaf, emekli, dul, yetim, çiftçi, 4/C'li, taşeron çalışanı bulunmamaktadır. Bu bütçede de, AKP'nin önceki bütçelerinde olduğu gibi, zenginden de, fakirden de aynı miktarda alınan ve artan dolaylı vergiler vardır.

Esnaf ve sanatkârımız, sermaye ve refahın tabana yayılmasında, gelir dağılımının iyileştirilmesinde, sosyal dengelerin korunmasında çok önemli görev üstlenmektedir. Ülkemizdeki iş yerlerinin yüzde 99'u esnaf ve küçük işletmelerden oluşmaktadır. İstihdamın yüzde 77'si, ekonomide yaratılan katma değerin yüzde 36'sı esnaf tarafından sağlanmaktadır. Bu nedenle, esnaf ve sanatkâr kesiminin sorunlarını ülkemizin genel ekonomik ve sosyal sorunlarından ayrı düşünmemek gerekmektedir. Ülkemizin temel direği olan ve etki alanı itibarıyla her tarafa hitap eden, aile kurumundan sonra, toplumsallaşmanın, iletişim kurmanın, birlik ve beraberliği zenginleştirmenin en güçlü yapısı olan esnaf ve sanatkârlık müessesemiz çökmek üzeredir. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu verilerine göre, 30 Eylül 2012 tarihi itibarıyla ülkemizde 1 milyon 996 bin esnaf bulunmaktadır. Yine bu verilere göre, 2005-2012 yılının Mayıs döneminde 1 milyon 130 bin esnaf kepenk kapatmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, küçük esnaf mahalle aralarına kadar giren büyük alışveriş merkezleri nedeniyle iş yapamaz hâle gelmiş ve kepenk kapatmayla karşı karşıya kalmıştır. Küçük esnaf işinin başında işsiz duruma düşmüştür. AKP'nin on bir yılında her yıl artan esnafımızın protestolu senet sayısı 2012 yılının ilk dokuz ayında, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14,7 oranında artışla 770 bin 732'ye yükselmiştir.

KOBİ'lerin takibe düşen kredi borçları ise yüzde 9 oranında artışla 5 milyar 683 milyon TL olmuştur.

AKP iktidarının on yıllık dönemine baktığımızda, kapısına kilit vuran fabrikalar, hayatına son veren iş adamları, işsizliğe mahkûm edilen insan manzaraları görürüz.

Küçük ölçekli işletmeler "KOBİ kredisi" altında büyük bir de sorun yaşamaktadırlar. En önemli sorunlarından biri, kredinin kime verileceğine bankaların karar veriyor olmasıdır. Yapmış olduğumuz sicil affına karşın bankalar ellerindeki kayıtları silmediği için ekonomik gücü daha zayıf olan küçük işletmelere kredi vermek istememektedirler. Kredi dağıtımı bankanın insafına bırakılmıştır. Bu konuda acil bir önlem alınması esnafımız için büyük önem arz etmektedir.

Bu arada, KOSGEB'de de ilginç şeyler olmaktadır. Dikkatinizi çekmeden geçemeyeceğim. Şu anda KOSGEB Başkanı olarak görev yapan bürokrat kendi kurumu tarafından dava edilmiş birisidir. Basından öğrendiğimize göre daha evvel KOSGEB bünyesinde İkitelli İGEM Müdürü olarak görev yapan şimdiki başkan, kurumu zarara uğrattıkları gerekçesiyle, bir grup kurum çalışanı ile beraber ceza davasına muhatap olmuştur. Yine basına yansıyan haberlere göre mahkeme tarafından müracaat edilen bilirkişiler kurum malları aleyhine suç işleyen sanıkların cezalandırılmaları yönünde rapor tanzim etmişlerdir. Duyumlarımıza göre de davadan ceza almışlardır.

Bir başka basında yer alan haber ise KOSGEB Başkanının eşinin bir il müdürünün eşine "Eşin müdür, kızın KOSGEB'de çalışıyor, durumunuz iyi, bize maddi destek sağlayın, ailecek dünyada ve ahirette rahat ve huzurlu olmanın gerekleri vardır." ifadeleri olan telefonudur. Anlaşılan AKP'nin bürokratları da, yakınları da AKP gibi dünya ve ahiretten satışlara başlamışlardır. Habere göre il müdürünün eşi şikâyetçi olmuş ve banka dekontlarını savcılığa ibraz etmiştir.

Sayın Bakan, siz bakanlığınızı, ilgili kurumları kimlerle yönetiyorsunuz Allah aşkına, bu mu sizin kadrolarınız?

Anlaşıldığı üzere KOSGEB de AKP'nin kadrolaşma ve yandaş yaratma çabasından nasibini alan kurumlarımızdan biridir. Uzmanlık ve liyakatin yerini alan siyasi kayırmacılık olduğu sürece bu kurumlarımızda yaşanan sorunların sona ermesi bir yana, her geçen gün bir başkası eklenecektir.

Değerli milletvekilleri, binlerce üretime kefil olan Türk Standartları, bu ağırlığın altında ezilmektedir. Özellikle dış ticaret alanında TSE uygulamaları nedeniyle ciddi sorunlar yaşanmaktadır. İthalat işlemlerinde TSE'ye tabi ürünlere ilişkin gümrükleme esnasında zaman ve maliyet yaratıcı nitelikte önemli sorunlar vardır. İthalat esnasında gümrükler tarafından TSE kontrolü için alınan numunelere ilişkin cevabi yazılar oldukça gecikmeli olarak gelmektedir. Bu gecikme ithalatçı firmalarımızın işlemlerini yavaşlatmakta dolayısıyla ticari hayatın yavaşlamasına sebep olmaktadır. Diğer önemli bir sorun ise standartlara ilişkin belgelerin sürelerinin kısa olması, çoğunun ait olduğu takvim yılı içinde geçerli olmasından dolayı yaşanan bürokrasidir.

Patent üretimine baktığımız zaman, Türkiye dünya sıralamasında 80'inci sıralarda kalmaktadır. Bilimsel gelişmeye, araştırmaya, uluslararası standartlara, AR-GE'ye hizmet etmesi gereken bilimsel kurumlar ne yazık ki iktidarın elinde verimsiz birer oyuncak olmuştur. Malumunuz olduğu üzere, bir ülkenin insanı, üniversiteleriyle yenilik ve patent üretebiliyor ve bunu bir fikrî mülkiyet yönetimi ile ticarette kullanabiliyorsa o ülke kalkınabilmektedir.

Türkiye'yi teknoloji, askeri teçhizat ve donanım konusunda başka devletlere bağımlı hâlden kurtarmanın yegâne yolu doğru bir şekilde belirlenmiş araştırma politikalarıdır. AKP Hükûmeti bu politikaları üretmekten oldukça uzak ve yoksundur.

Bu arada TSE ile ilgili hususlarda kulağımıza gelen duyumlara göre, TSE Başkanı aynı zamanda AKP üst kurul delegesiymiş, AKP kongresinde oy kullanmış. Doğru mudur, isim benzerliği midir, böyle bir şey olabilir mi? Mevzuat buna müsaade ediyor olabilir ama bunun etik olduğunu, meşru olduğunu ifade etmek son derece güç. Sayın Bakandan bu hususu açıklamasını bekliyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, her yönetim mutlaka bir denetim unsuruna sahiptir. İşlerin iyi gidip gitmediğine, amaca yönelik çalışmalar yapılıp yapılmadığına ilişkin tespit ve değerlendirmeler denetim birimlerince yerine getirilir. Cami yaptırma ve yaşatma derneğinden tutun, spor kulüpleri, siyasi partiler, genel müdürlükler, bakanlıklar, hülasa devlete dair her kuruluşun bir denetim birimi ve organizasyonu vardır. Denetim, her kurumun, kuruluşun olmazsa olmazıdır. AKP ise on bir yıldır "Denetim olursa olmaz." anlayışını benimsemiştir. İktidara geldiği ilk günlerde bakanlıkların teftiş kurullarını kaldırmaya teşebbüs eden AKP -kurucularının geçmişinde denetim elemanları ile ilgili bir travmadan olsa gerek- kaldıramadığı teftiş kurulları yerine, onların yetkilerini budayarak Nasrettin Hoca'nın leyleğine benzetmeyi tercih etmiştir.

AKP hükûmetleri yargıyı kontrol ederek yargısal denetimleri istedikleri şekle sokmuştur.

AKP basının bir kısmını satın alarak, bir kısmını da baskı altında tutarak halkın doğru bilgi almasını, dolayısıyla sağlıklı kamuoyu oluşmasını engelleyerek kamuoyu denetiminin oluşmasını imkânsız hale getirmiştir.

       AKP, ihale işlerini denetleyen kamu ihale mevzuatıyla oynayarak Kamu İhale Kurumunun sağlıklı bir denetim yapmasının, ihalelerin istisnalarını arttırarak kamunun daha ucuz alım yapmasının önüne geçmiştir; yine tüyü bitmemiş yetimin hakkına el uzatmıştır.

AKP hükûmetleri, Meclisin siyasal denetim yapma kapsamında milletvekillerinin verdiği yazılı, sözlü soru önergelerine ya cevap vermemiş ya doğru cevap vermemiş ya da lakayıt cevaplar vermişlerdir. Meclis soruşturması ya da gensoru yoluyla denetim yapmak ise parmak demokrasisinin kurbanı olmuştur.

Kurumlarda ise denetlenen kurumun başında bulunan kişinin emrinde iç denetçiler ihdas edilerek, garip bir şekilde, doğru işler yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi beklenmeye başlanmıştır.

Kamu kurumlarında idari denetim yapan elemanlar, denetlenen birimin yöneticilerinin iktidara yakınlığına göre tembih edilmektedir. Eğer iktidara yakın ise kamu kurumunun başındaki yönetici, denetim, öğretici denetim; iktidara uzak ise, iktidara karşı ise infaz denetimi tavsiye edilmektedir.

İşte, böyle bir atmosferde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapan bir hesap mahkemesi olan Sayıştay, kurumları denetlemekte idi. Kurumların denetimine yetişmekte zorlanan Sayıştaydan iktidar partisinin oylarıyla kapasitesinin, denetim kapasitesinin artırılması yerine, denetim yetkisi elinden alınmıştır. Müzakere ettiğimiz bütçe ise, 1862'den bu yana ilk defa Sayıştay raporu olmadan müzakere edilen bir bütçedir.

Sayın milletvekilleri denetim, kurala uygun oynamayı temin eder. Denetim, tasarrufu, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumayı temin eder. Denetim, düzen ve intizam temin eder. Denetim, haksız ve hukuksuz zenginleşmeyi önler. Sizin oylarınızla denetimden kaçırılan ve devletin, milletin cebinden alınan her kuruşta oylarınızla sorumluluk sahibi olmaktasınız. Denetim, bu Meclisin hakkı, aynı zamanda görevidir. Bunu engelleyen Sayıştaya da, Hükûmete de gerekli cevabını vermek ettiğimiz yeminin bir gereğidir.

Bu duygularla, Türk milletinin milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Türkoğlu.