GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:41
Tarih:15.12.2012

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile bağlı ve ilgili kuruluşlarımızın 2013 yılı bütçesini görüşmek üzere huzurlarınızdayız. Bu vesileyle bakanlığımız ve şahsım adına hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, son on yıl içerisinde, ekonomiden sosyal politikalara, sanayileşmeden dış politikaya kadar hayatın her alanında çok büyük bir ilerleme ve değişim sürecinden geçmiştir. Hemen her alanda daha yüksek standartlara ulaşan ve bu hedefini koruyan Türkiye, gücünü ve potansiyelini yeniden fark etmiş ve bunu harekete geçirmiştir. Bugün, kişi başına millî gelirini 11 bin dolar, yıllık ihracatını ise 150 milyar dolar seviyesine taşımayı başarmış bir ekonomiye sahibiz. Özellikle, en önemli ihracat pazarımız olan Avrupa pazarlarında yaşanan sıkıntılara rağmen Türkiye, bir yandan ılımlı bir şekilde büyümeye, aynı zamanda da cari açık gibi kronik sorunlarla mücadele etmeye devam ediyor. Bugün, Türkiye, ekonomideki tüm kırılganlıklarını güçlendiren, risklere karşı daha dayanıklı hâle getiren bir ülkedir. Siyasi ve ekonomik anlamda istikrar ve güvenin sağlanmış olması başlı başına önemli ve değerli bir varlıktır. Bunun önemini ve değerini iyi bilmemiz lazım. İnsan sağlıklıyken sağlığının önemini ve değerini bilmiyor maalesef, hastalanınca ne kadar önemli ve değerli bir şey olduğunu anlıyor. Siyasi ve ekonomik anlamdaki istikrar ve güven de aynen bu derecede önemli ve değerli bir şeydir ve bu dönemde bu sağlanmıştır. Çok şükür, bugün, yarın darbe olur mu, muhtıra verilir mi, postmodern darbe girişimlerinde bulunulur mu veya siyaset yoluyla tasfiye edilemeyen bir iktidar parti kapatma yoluyla tasfiye edilir mi gibi endişeler ve tehditler

Türkiye'de kalmamıştır. Makroekonomik dengeler açısından da döviz fırlar mı, faiz patlar mı gibi kaygılar, bütçe açıkları ne olur gibi kaygılar artık iş adamlarının kafasından silinmiştir. Bunlar, başlı başına önemli ve değerli şeylerdir. Bir sağlıklı insanın sağlığının değerini bilmesi kadar önemli ve değerli olduğunu burada ifade etmek istiyorum.

Bugün, kamu maliyemiz son derece disiplinli, bankacılık sistemimiz çok daha güçlü, Merkez Bankası rezervlerimiz rekor seviyelere çıkmıştır.

Kamu borç yükümüz azalıyor. Borçlanma maliyetlerimiz ve bunun kompozisyonu değişmektedir. Borçlarımız içinde yabancı paranın ağırlığı azalarak Türk lirası öne çıkmaktadır.

Ekonomik dayanıklılığı sağlamaya yönelik bu adımlarla birlikte, artık Türkiye her türlü iç ve dış ekonomik operasyonlara karşı da daha güvenli bir ülkedir. Bunlar neyi sağlamıştır, bunu çok iyi bilmemiz lazım.

Türkiye'de Merkez Bankası rezervlerinin 120 milyar dolara çıkmış olmasıyla, dış borçların toplam borçlar içerisindeki oranının azalmış olmasıyla ve uluslararası kurumlara borçların kalmamış olmasıyla ve Türkiye'nin borçlarının Türk lirası cinsine dönmüş olmasıyla Türkiye bu operasyonlardan artık uzaklaşmıştır. Eskiden birkaç milyar dolarlık para giriş-çıkışlarıyla ekonominin dengelerini sarsabilenler, artık bunu yapamayacaklarının farkındadırlar, kendileri de çok daha büyük riskler almak mecburiyetindedirler. Eskiden Türkiye ekonomisine 2-3 milyar pompalasanız ekonomiyi allak bullak edebilirdiniz, dövizin ciddi manada düşmesine neden olabilirdiniz. Ekonomiden 3-5 milyar dolar çekseniz -çünkü Merkez Bankasının rezervi yoktu- birçok insanın borcunu kat kat artıracak bir operasyona imza atmış olabilirdiniz. Türkiye artık bu operasyonlara açık bir ülke olmaktan çıkmıştır. En önemlisi de bugün, Türkiye ekonomi politikalarını oluştururken artık uluslararası kurumlara bağlı olmaktan çıkmış, tam anlamıyla özgür, bağımsız bir ekonomik politika oluşturabilen bir ülke noktasına gelmiştir.

Gelinen noktada ülkemiz için önemli gördüğümüz bir hususu daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Bizim gibi düşük gelir seviyesinden yükseliş dönemine geçen ekonomilerde orta gelir tuzağının dikkatle takip edilmesi gereken bir durum olduğunu ifade etmek isterim. Bu tuzağa düşmemeliyiz. Biz on yılda, birçok alanda düşük seviyelerden orta seviyelere doğru bir geçiş yaşadık. Önümüzdeki on yıl içerisinde, 2023 hedefleri çerçevesinde yüksek seviyelere doğru bir geçişi hızlandırmak amacındayız. Yolculuğumuzu bu standartlara ulaşmak için sürdürmemiz gerekiyor. Yaptıklarımızla yetinmek yerine, yapacaklarımıza, yapmamız gerekenlere, 2023 hedeflerine odaklanmamız gerekiyor.

2010 yılı 12 Eylül referandumunda, hatırlıyorum, bazı tartışmalar yapıldı. O tartışmalar sırasında, referanduma destek veren kesimlerden bazıları bu düzenlemeleri Türkiye'nin demokratikleşmesi adına önemli bulduklarını, yetersiz bulduklarını? Bunu ifade etmek için de şöyle bir slogan söylemişlerdi: "Yetmez ama evet."

HASAN ÖREN (Manisa) - Şimdi "Hayır." diyorlar.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) -Şimdi geldiğimiz noktada şunu söylemeliyiz: "Evet, Türkiye on yıl içerisinde çok şeyler başardı, evet ama yetmez." Bugünün sloganı bize göre bu olmalı. "Evet, on yılda çok şeyler başarıldı, evet ama yetmez."

HASAN ÖREN (Manisa) - O söyleyenlerin hepsi şimdi yanlış olduğunu söylüyor.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Biz de bu anlayışla hareket ediyoruz ve 2023 hedefleri çerçevesinde hareket ediyoruz. Bu vesileyle iç dünyamızın, medyanın, sivil toplum kuruluşlarımızın, hatta muhalefetin 2023 hedeflerine sahip çıkmalarını, bu hedeflerin toplumsal hedeflere dönüşmüş olmasını çok önemsediğimizi ifade etmek isterim.

Sayın Başbakanımız, bu yılki bütçe görüşmelerinin açılışında gerçekleştirdiği konuşmasında önemli bir hususun altını çizdi "İleri demokrasi ve yüksek teknoloji." Konuşmasının başlangıcında, 12 ve 13'üncü sayfalarda buna vurgu yaptı, 22-23'te savunma sanayisinin önemine vurgu yaptı, 58'de AR-GE'ye vurgu yaptı, kitabın 215 ve 220'nci sayfalarında da genel olarak KOBİ'lere ve diğer önemli gelişmelere vurgu yaptı. Bu konuda söz alan milletvekili arkadaşımıza, bu sayfalara bakmalarını hatırlatırım. Ama bizim, ileri demokrasi ve yüksek teknoloji konusuna değinirken hayatı bir bütün olarak kavramamız, ülkemizi birçok farklı temelin üzerinde aynı anda yükseltmemiz gerekiyor. Evet, bizim bakanlığımız, özet olarak, sanayimizin rekabet gücünü artıracak politikalarla ilgilenen bir bakanlıktır. Ancak bunu sağlamak için bir taraftan eğitim, bir taraftan enerji, ulaştırma politikalarımızın da sanayiyi destekleyen, demokrasi ve hukuk standartlarının da iş ve yatırım ortamına katkı sağlayan nitelikte olması gerektiğini, bu alanlarda da birlikte yükselmek gerektiğini görmemiz lazım. İşte bunun için, biz, ileri demokrasi ve yüksek teknoloji hedefini aynı cümle içinde birbirinden ayırmadan zikrediyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye 2002 yılında 230 milyar dolar millî gelir seviyesine sahipti, fert başına 3.500 dolar millî gelire sahipti; bugün 800 milyar dolar millî gelir seviyesine sahibiz, yaklaşık 11 bin dolar? Düşük millî gelir seviyesinden orta millî gelir seviyesine geldiğimizi görüyoruz. Türkiye'de, on yıl önce düşük teknoloji ürünlerinin üretim içerisindeki payı yüzde 47'ler, 50'ler seviyesindeydi, bugün bu pay yüzde 26'lara düşmüş ve orta teknolojilerin payı yüzde 70'ler seviyesine çıkmıştır. Demek ki Türkiye teknolojik düzeyini de düşük teknolojiden orta teknoloji noktasına yaklaştırmıştır. Ama, hâlâ ileri teknoloji konusunda atmamız gereken çok adım var, bunun farkındayız, yüzde 20'lere çıkarmamız gerekiyor. Bugün yüzde 4'lerde, 5'lerde olan ileri teknoloji ürünlerin sanayi içindeki, üretim içindeki payını yüzde 20'lere, 25'lere çıkarmamız gerekiyor; hedeflerimizden birisi de budur. Bu on yıl içerisinde demokratik adımlarla demokrasi standartlarını da çok önemli seviyelere yükselttiğimizi ama ileri demokrasi standartları için daha çalışmamız gerektiğini de bilmemiz lazım. Yani, hem demokraside hem gelir düzeyinde hem teknolojide standartları yükselten bir Türkiye hedefimiz çerçevesinde çalışıyoruz. Şimdi, önümüzdeki on yılda öncelikle bu üç alanda Türkiye'yi gelişmiş ülke standartlarına yani ileri demokrasi, yüksek teknoloji ve yüksek millî gelir seviyesine taşıyacağız.

Bütün bu kavramları bir arada düşünürsek, birlikte değerlendirecek olursak bu konuların hiçbirisini ihmal etmeden kalkınmaya devam etmemiz gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye 150 milyar dolar gibi bir ihracat seviyesine petrol ve doğal gaz ihraç ederek değil, yüzde 95 oranında sanayi ürünleri ihraç ederek ulaşmıştır. Ekonomimizi doğru bir zemin üzerine oturtmuş bulunuyoruz.

Gerçek bir ekonomi üretime dayanan bir ekonomidir ve münhasıran sanayi üretimine dayanan bir ekonomidir. Üretime dayanmayan, sanayi üretimine dayanmayan bir ekonominin geleceği yoktur.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - En son yaptığınız 120 kişiyi Moskova'ya göndermek, başka bir şey yok.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - Bunun bilincindeyiz. Bunu bazı komşu ülkelerden rahatça görebilmekteyiz. Dolayısıyla, Türkiye sanayiye, buna paralel olarak da yüksek teknolojiye dayanan bir ekonomiye sahip olmalıdır ve oturttuğumuz zemin doğru bir zemindir.

Bu on yıllık süreçte, yoğun diplomasi faaliyetlerimiz neticesinde daha fazla ülkeye, daha fazla pazara daha fazla ürün ihraç etmeyi başardık. Ancak bundan daha değerli olan bir husus var: Türkiye artık çok daha nitelikli, çok daha kaliteli ürünler ihraç etmektedir.

2002 yılında, ihracatımız içerisinde düşük ve orta seviyeli ürünlerin payı yüzde 47 gibi eşit bir orana sahipti.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Şu anda bütün fabrikalar, kendi kendine, işçi atmak için sıraya girmiş, sen sanayinin başarısından bahsediyorsun.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - On yıl içerisinde düşük teknolojili ürünler yüzde 26'ya gerilerken orta teknolojili ürünler yüzde 70'ler seviyesine çıktı, az önce de buna işaret etmiştim.

Bu rakamları, tam sıçrama noktasına gelmiş bir Türkiye'nin rakamları olarak -çok önemli bir seviyeyi yakalamışız, çok önemli bir zemin yakalamışız- okumak gerekiyor.

Şimdi, biz, 2023 yılına kadar üretim ve ihracatımız içinde ileri teknolojili ürünlerin payını, az önce söylediğim gibi, yüzde 20'ler, yüzde 25'ler seviyesine çıkarmak için çok kritik bir eşikteyiz. Bu hedefi gerçekleştirdiğimiz takdirde 500 milyar dolarlık ihracat hedefini yakalayabiliriz. Şu anda bizim ihracatımızın kilogram değeri yaklaşık 1,5 dolar seviyesindedir, Almanya'nın ihracat değeri 4,5 dolar seviyesindedir.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ekonomi Bakanı farklı şeyler söyledi dün akşam. Tutanaklara bakın.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - İşte bizim, ihraç ettiğimiz ürünlerde artık nicelikten ziyade niteliğe önem vermemiz, kaliteli ürünleri ve yüksek fiyatlı ürünleri ihraç eder bir ekonomiye, bir sanayi yapısına dönüşmemiz gerekiyor. Bakanlık olarak çalışmalarımızda sanayimizin bu dönüşümünü sağlayacak olan AR-GE, inovasyon, markalaşma, tasarım, üniversite-sanayi iş birliği gibi alanlara odaklandık. Genel seçimlerden sonra bakanlığımızın yapısını değiştirirken işte bu temel ihtiyaca odaklanarak değiştirdik. Ülkemizi bir üretim üssü olduğu kadar bir AR-GE üssü, bir teknoloji üssüne dönüştürmek hiç şüphesiz iyi düşünülmesi, iyi planlanması gereken bir süreçtir. Bu nedenle, önceliklerimiz eğitim sistemini ve üniversiteleri bu hedeflere uygun bir yapıya kavuşturmak, insan kaynağımızı bu yönde zenginleştirmek, özellikle teknoloji odaklı girişimciliği artırmak ve üniversite-sanayi iş birliğini tesis edecek mekanizmaları kurmaktır. Eğer bu alanlarda çalışıyorsanız bugün attığımız adımların meyvesini çok kısa vadede değil ancak orta vadede toplamaya başlayabilirsiniz.

Bakanlık olarak 2 önceliğimiz daha var. Bir yandan geleneksel, iyi olduğumuz sektörlerde, makine gibi, kimya gibi, otomotiv gibi etkin olduğumuz sektörlerde katma değeri artırmak; diğer yandan elektrik, elektronik, uzay, havacılık, bilişim, eczacılık, ilaç gibi sektörlerde yeni bir atılım gerçekleştirmek. Bu açıdan, geçen yıl uygulamaya başladığımız Sanayi Strateji Belgesi'ni çok önemsiyoruz. Uzun dönemli vizyonu "orta ve yüksek teknolojili ürünlerde Avrasya'nın üretim üssü olmak" şeklinde ifade edilen bu belgedeki 72 eylemden 23 tanesi "firmalarımızın teknolojik gelişimi" başlığı altında gerçekleştirilen eylemlerdir.

Ayrıca, 2011-2016 dönemini kapsayan ulusal bilim, teknoloji ve yenilik stratejimiz de, sanayi stratejimiz de tam bir uyum içerisindedir. Aynı şekilde, otomotiv, makine, kimya sektör stratejilerini ve KOBİ Strateji Belgesi'ni uygulamaya koyduk. 2013'ün başında seramik, demir çelik ve elektrik, elektronik stratejilerimizi uygulamaya başlayacağız. Ayrıca ülkemiz açısından çok önemsediğimiz ilaç sektörü için hazırlanan strateji belgesini de Ekonomi Koordinasyon Kurulunda tartışmaya açıyoruz. Stratejik yaklaşım, atacağımız adımları ilan etmek, sektörlere, kamu kurumlarımıza ve firmalarımıza bir yol haritası oluşturmak açısından son derece önemlidir.

Bununla birlikte özellikle çevre, uzay enerji, bilişim ve havacılık gibi kritik gördüğümüz sektör ve teknolojilerde dış bağımlılığı azaltacak proje odaklı çalışmaları da yürütüyoruz. Artık, savunma sanayisi alanında gerçekleştirdiğimiz offset uygulamaları neticesinde kendi tankını, topunu, tüfeğini, füzesini?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kendi tankının tasarımını yapıyor.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - ? insansız hava araçlarını, uydularını yapabilen bir Türkiye var.

2011 yılında, ilk millî yer gözlem uydumuz olan RASAT'ı uzaya fırlattık, şimdi görüntülerini almaya başladık. Artık, Türkiye'nin?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kimlerin uzayda uydusu var biliyor musunuz?

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - ? haritalarını kendi uydularımızdan çıkartıyoruz. Çarşamba günü de Allah nasip ederse ilk millî yüksek çözünülürlüklü uydumuz olan GÖKTÜRK-2'yi uzaya fırlatacağız. Artık, sadece uydu üreten bir ülke olmakla da yetinmeyeceğiz, önümüzdeki on yıl içerisinde uydu fırlatma teknolojilerini de kendi ülkemizde gerçekleştirip fırlatma rampasına sahip bir Türkiye hedefi çalışmalarını da başlatmış bulunuyoruz. Aslında GÖKTÜRK-2 uydusu bizim yükte hafif, pahada ağır ürünler üretmemiz gerektiğini göstermesi açısından da son derece önemlidir. İşte, toplamda sadece 410 kilogram olan bu uydunun?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, 980 tane uydu var.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN (Devamla) - ? 140 milyon liralık bir maliyeti vardır; satın alsaydık belki 200 milyon liraya satın alırdık yani kilogramı 500 bin lira, yani kilogramı 250 bin dolar olan ürünler bunlar, kilogramı 1,5 dolar olan ürünler değil.

Yine, Fatih Projesi'yle bir eğitim hamlesi yapıyoruz ama bu sadece bir eğitim hamlesi değil, bu Türkiye'de yazılım ve bilişim sektörünü geliştirecek çok kritik bir adımdır. Fatih Projesi'ne sadece çocukların tablet bilgisayar kullanması olarak bakmayın: yazılım sektörüne, bilişim sektörüne, bilgisayar teknolojilerine sıçrama yaptıracak bir çalışma, bir proje olduğunu görmek lazım.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Bir parçasını söyle Türkiye'de üretilen.

BİLİM, SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI NİHAT ERGÜN  (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin genç, büyük ve dinamik nüfusu bilim ve teknoloji alanında bizim için çok önemli bir fırsattır. Bugün, özellikle bilgi teknolojilerinde dünyaya damga vurmuş firmalara baktığımız zaman, bu firmaların genç insanlar tarafından kurulduğunu görüyoruz. Biz de bakanlık olarak bu genç nüfusumuza ve özellikle üniversitelere odaklanan politikalara özel önem veriyoruz. Mesela, genç nüfusumuzun bilim ve teknolojiye olan ilgilerini artırmak için 81 ilimizde bilim ve teknoloji merkezleri kurma çalışmamızı başlattık. Altmış yıl geç kaldığımız bir iştir bu. Başka ülkelerde altmış yıl önce kurulmuş olan bir konuyu şimdi başlatıyoruz.

Üniversitelerimizi yenilikçilik ve girişimcilik konularında teşvik etmek amacıyla ilk defa yenilikçi ve girişimci üniversite endeksi oluşturduk ve üniversitelerimiz arasında bu yıldan itibaren bir yarış başlattık. Geçtiğimiz günlerde, üniversite-sanayi iş birliği konusunda İstanbul'da büyük bir zirve gerçekleştirdik. Gelecek yıldan itibaren bu, zirveyi 26 kalkınma ajansı bölgesinde, yerel dinamiklerin de ağırlıklı olduğu bir platformda zenginleştireceğiz. Biz şu noktada kararlıyız: Üniversiteler elbette öncelikle bilgi üreten merkezler olacaktır ancak üniversitelerimiz sanayimizin rekabet gücünü artırma noktasında da artık başrol oynayacaklardır, oynamalıdırlar.

2002 yılında Türkiye'de sadece 2 tane teknoparkımız vardı, bugün 47 teknoparkımız vardır. Şimdi teknoparkları ihtisas teknoparklarına dönüştürüyoruz, bilişim ve savunma sanayisi alanlarında özel ihtisas teknoparkları kuruyoruz. Bunların altyapı çalışmaları başladı, 2013'ten itibaren firmalara yer tahsisleri de yapılacaktır.

Yine, gençler arasında teknolojik girişimciliği sağlamak için hibe desteklerimiz devam ediyor. Başlangıçta 100 bin lira hibe verdiğimiz bu gençlere şimdi ikinci bir paketle, başarılı olanlara 550 bin lira ilave desteklerle firmalarını, teknoloji firmalarını daha da güçlendirmeleri için ikinci bir adım programı başlatmış bulunuyoruz.

Yine, KOSGEB aracılığıyla girişimcilik eğitimlerine katılanlara kendi işlerini kurmaları için 30 bin liraya kadar hibe, 70 bin liraya kadar faizsiz kredi desteği veriyoruz. İki yılda 5 bin arkadaşımıza bu desteği verdik. Önümüzdeki yıldan itibaren, her yıl 5 bin arkadaşımıza bu destekleri vermek ve Türkiye'mizi girişimcilik konusunda da önemli bir noktaya getirmek istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.