| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 15.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA RUHSAR DEMİREL (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesiyle ilgili görüşleri paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
Geçtiğimiz yıl da aynı bakanlıkla ilgili parti görüşlerimizi ifade etme görevi benimdi ve ben o görevi ifa ederken bir cümle kurmuştum, onu geçen yılın tutanaklarından aldım, size okumak istiyorum. "Hedefleri net olmayan temennilerden ibaret; bu sebeple ki çok daha ileriye gidemeyeceği kanaatindeyim Kadın ve Aile Politika Bakanlığının çalışmalarının." gibi bir cümle sarf etmişim ben. Ben bu sebeple, Sayın Bakana öncelikle teşekkür ediyorum bizi şaşırtmadığı için, bizi yanıltmadığı için, söylediklerimizi boşa çıkarmadığı için ama millet adına üzüntü içindeyim. Bu kadar imkânları olan bir bakanlığın çok daha aktif, çok daha etkin, ölçümlenebilir, hedefleri sabit çalışmaları olabilirdi diye, o anlamda üzgünüm. Tabii, bunları söyleyince biz söylemiş gibi algılanıyor ama bunu yalnızca biz söylemiyoruz, dünya söylüyor, Dünya Ekonomik Forumu söylüyor, diyor ki: "Türkiye, 135 ülke arasında 124'üncü." Ve bizden sonra kimler var? Diktatör Esad'ın ülkesi var, İran var, Yemen var, birkaç tane ülke var çünkü biz 135 içinde 124'üncüyüz. Dolayısıyla, Türkiye'nin tablosu bu iken ben dönüp bu bir yıl süre içinde biz geçen yıl Sayın Bakana bakanlığıyla ilgili hangi önerilerde bulunmuşuz, bu sene tablo nedir, bundan sonrası ne olur diye bir kısa panoramik ifadelerde bulunmak istiyorum.
Biz Sayın Bakana; "Sayın Bakan, devlet kurumlarımız içinde `AFAD' diye bir kurum var, bunun kurul ve komisyonları içinde Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı yok. Bakanlığınız mutlaka bu kurullarda yer almalı, çünkü ilgili genel müdürlüğünüz var." demişiz. Sayın Bakanın bu konuda bir çalışmasına bir yıl içinde biz rastlamadık, Hükûmetin de bir çalışması olmadı. Ama bu bir yıl içinde AFAD'la ilgili Aile ve Sosyal Politika Bakanlığının görev alması gereken çok önemli bir konu oldu, Suriyeli sığınmacılar. Suriyeli sığınmacılar konusu bu ülkedeki birçok bakanlığı aslında ilgilendiriyor. İlk haber Sağlık Bakanlığından geldi, elimine ettiklerini söyledikleri kızamık, Suriyeli sığınmacılarla beraber daha fazla ortada görünmeye başladı. Dolayısıyla, Aile ve Sosyal Politika Bakanının ben bu konuda özellikle çalışmasını temenni ettiğimizi söylemek istiyorum ve kendisine bir de yer söylemek istiyorum, özellikle Kilis. Kilis'e lütfen birazcık bu perspektiften bakıp ihtimam gösterirseniz memleketin hayrına olur.
İkinci bir konu daha önermişiz; UPSAM'ın TÜBİTAK'la yaptığı bir araştırmayı söylemişim geçen sene yine bu zamanlarda Sayın Bakana. "Sayın Bakan, UPSAM'ın TÜBİTAK'la yaptığı bir araştırma var, bu araştırmada ankete katılan her 4 kişiden birinin `Evet.' dediği bir soru var ve bu, sizin bakanlığınızın ilgi alanına girer. Çünkü, bölücü terör örgütü, kadın insan kaynağının temininde, bu, `Evet.' denilen maddeden çok faydalanıyor. Bu da küçük yaşta kızların evlendirilmesi, berdel, başlık parası ve zorla evlendirmeler, lütfen bu konuya dikkat eder ve ilgilenir misiniz." demişiz; Sayın Bakanın bu konuda bir çalışmasına rastlanmadı, ama başka kurumlar araştırma yapmışlar ve bizim bu söylediklerimizi teyit ediyorlar. Bizim söylediklerimiz derken, UPSAM'ın TÜBİTAK'la yaptığı çalışmayı pekiştirici çok fazla çalışma var diğer kurumlar içinde.
Peki başka ne söylemişiz? Demişiz ki: "Bakanlığınızda Özürlü ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü var, bu isim bu ülkeye yakışmıyor." diye. Sayın Bakan bu konuda şu ana kadar hiçbir şey yapmadı; fakat bazı milletvekillerinin Anayasa değişikliği önerisi oldu. Ben, o konuda partisel değil, genel bir vatandaş tutumuyla bir şey söylemek istiyorum. Bu isim değişikliği sizin, benim bireysel kelime hazinemizle olacak bir şey değil, öncelikle bunu bir kenara yazmamız lazım yani "özürlü"yü çıkarıp "engelli" yazmak bu sorunu çözmez çünkü dünyada literatür çok farklı şekilde ilerliyor. Örneğin, bizlerin birçoğu "paralimpik olimpiyatları" dediğimizde engelli olimpiyatı diye düşünüyoruz. Oysa, işitme engelliler paralimpik kapsamında değildir. Onlar için "deafolimpik" diye ayrı bir olimpiyat vardır. Bu konu bile birçoğumuzun çok da farkında olmadığı bir konu. Dolayısıyla, "özürlü"nün yerine hangi tanımın geleceğini, sanıyorum, Anayasa Uzlaşma Komisyonundaki arkadaşlar enine boyuna düşünüp, bu konunun uzmanlarıyla konuşup daha düzgün bir tanım, daha düzgün bir terim koyacaklardır. O yüzden, bu, bizlerin "Aklıma geldi, `engelli' densin `özürlü' yerine." diyeceğimiz gibi basit bir konu değil.
Peki, bu sürede Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı engelli konusunda ne yaptı? Temmuz ayı başında bir yasa çıktı biliyorsunuz. Engelli Hakları Uluslararası Sözleşmesi'nden bu yana yedi yıllık süre dolduğu için ve kamusal gereklilikler yerine getirilmediği için görüntüde sekiz yıla çıkarılsın yani bir yıl uzatılsın gibi görünen yasa, aslında ilgili fıkralarında "Artı iki yıl daha süre tanınabilir." diyerek görünürde en az üç yıl uzatıldı. O süreçte Sayın Bakanın "Ya, bu ne oluyor? Engellilerin erişebilirliği, ulaşabilirliği, toplumsal içerme; bunlar haksızlık oluyor." gibi bir söylemine hiç kimse rastlamadı. Aksine, yasa çıksın diye çalışmalar yapıldı. Ta ki tarih 16 Kasım 2012'ye gelene kadar. 16 Kasım 2012 günü basında şöyle bir haber var: "Sayın Fatma Şahin'den engelli vatandaşlarımızı ilgilendiren önemli bir açıklama geldi." Bu haberi okuyunca ben "Hakikaten çok önemli bir şey oluyor herhâlde." dedim ama haberin devamı şöyle: "Kanunlardaki "sakat," "çürük" ve "özürlü" gibi aşağılayıcı ifadeleri kaldıracağız." Sayın Bakan, az önce de söyledim, kanunun adının ne olduğu önemli değil. Önemli olan, engellilerimizin ve onların ailelerinin, hatta mevcut literatüre göre de özel gereksinimli insanlarımızın erişebilirliği, ulaşabilirliği, kamusal haklarını kullanabilmeleri, ailelerinin biraz daha refah düzeyinin artması. Ha, neden Sayın Bakan bunu 16 Kasımda söyledi, ona baktım. Çünkü 3 Aralık yaklaşıyordu ve Engelliler Günü geliyordu, bir şeyler söylenmiş olması gerekiyordu o güne kadar. Oysa, ben Sayın Bakana bir öneride bulunmak istiyorum yine parti grubum adına çünkü biz yalnızca eleştirmeyi sevmiyoruz, önerilerimizi her zaman paylaşıyoruz. Örneğin, 2022 sayılı Kanun'la maaş alan yaşlılarımız var, bunlar üç ayda bir maaş alıyorlar, oysa artık biliyorsunuz ki ödemeler çağdaş dünyada ayda bir. Neden bunların maaşını da ayda bir yapmıyorsunuz? Bence bütçeniz buna yeterli, nasılsa üç ayda bir veriyorsunuz, ayda bir verirseniz hiç değilse bu vatandaşlar da daha rahat ederler diye düşünüyoruz.
Gelelim aile içi şiddet konusuna, bu bir yılda ne olmuş? Evet, Kasım 2011'de neredeyse havai fişekler patladı, İstanbul Protokolü imzalandı, arkasından Mart 2012'de Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddeti Önleme Kanunu çıktı. Çıktı ne oldu? Yine kadınlar ölüyor, yine çocuklar tacize uğruyor, yine yaşlılar istismara uğruyor. Fakat, tabii biraz sonra Sayın Bakan konuşurken buna şöyle bir açıklama getirecek diye endişe ediyorum: "Biz artık bu işi kayıt altına aldık, istatistikleri tutuyoruz. Sayın Başbakanın da 2010 yılında bir genelgesi var istatistikler tutulsun diye. Zaten uluslararası beyan da bunu gerektiriyor. Dolayısıyla biz istatistik tutuyoruz, o bakımdan sayı çok artmış gibi görünüyor." diye bir açıklama yapabilir endişesindeyim. O yüzden ben Sayın Bakana bir rapordan söz edeceğim. Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun bir alt komisyon çalışması var. Bu, şiddetle ilgili, kadına ve aile bireylerine yönelik şiddetle ilgili alt komisyon raporu. Bu rapor diyor ki: "Türkiye'de en çok aile içi şiddet -eğer istatistikler önemliyse- Bilecik'te ve en az şiddet de Batman'da." Oysa biz biliyoruz ki Batman en çok kadın intiharlarının olduğu il?
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Eskiden öyleydi, şimdi değil.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - ?çünkü Batman'daki insanlar şiddeti şikâyet edecek kadar bile yaşamıyorlar, telefona erişebilecek kadar yaşamıyorlar.
Velev ki Batman'da şiddet azalmış olsun, yine aynı rapor diyor ki: "Türkiye'de Ağrı ilinde 2008'den 2011'e gelene kadar aile içi şiddet 5 kat arttı." yani "En çok Bilecik'te ve artışın da en yüksek olduğu il Ağrı." diyor rapor. Eğer Sayın Bakan istatistiklere itimat ediyor olsa idi Koza'yı sanıyorum bu 2 ilden birinde mutlaka açardı yani en çok şiddetin olduğu istatistiklere sahip il Bilecik'te ya da 5 katı artan Ağrı'da ama Koza hiçbirinde açılmamış bunların. Sayın Bakan başka yerlere Koza açtı, demek ki istatistikleri kendisi de doğru bulmuyor ve eğer istatistikleri bir yana bırakır da gerçek hayata dönersek Sayın Bakan bu şiddet konusunda eğitim verdiklerini söylüyor biliyorsunuz. Eğitimlerin de yerine ulaşmadığı, gerçek anlamda yetişkin eğitimi olmadığını Sayın Van Vali Yardımcısının beyanlarından anlıyoruz. Van Vali Yardımcısı bizce Gülşah Öğretmen'in vefatında kusurludur. Ve ayrıca Adıyaman'da babasından şiddet gördüğü için Bakanlığınıza bağlı sığınmaevinde barınan kızın, il müdürünüzün de icazeti alınarak sığınma evinde kendisine şiddet uygulayan babasıyla görüştürülmesi yönetmeliklere aykırı bir tutum olup bu kızın tekrar şiddet görmesine sebep olan bir il müdürünüz var. Siz bu konuda bir işlem yaptınız mı bilmiyorum, herhâlde gereğini yapmışsınızdır diye düşünüyoruz. Ve bütün bunlar da gösteriyor ki, "Kamu personelini bilgilendiriyoruz, kamu personelini eğitiyoruz, askeriye ile karşılıklı protokol imzaladık." Bunlar yalnızca yelpaze, bunlar bir kovboy dekoru. Biz bu kovboy dekorunun içinde ne var diye bakıyoruz, dekorun içinde pek bir şey yok.
Ayrıca, son, Mecliste yaşanan bir olay var biliyorsunuz; kadına karşı şiddet mi dersiniz, mobbing mi dersiniz, adına ne dersiniz bilmiyorum fakat o konuda sanıyorum Meclisteki bütün kadın milletvekilleri bir tutum, bir tavır geliştirecektir ilgili şahsa karşı. Ve o sebepledir ki ben sizden rica ediyorum, isterseniz bu yetişkin eğitimine kabinedeki üyelerden başlayın, hatta bazı beyler bu konuda bence öncelikle eğitim alması gereken kişiler olduklarını ortaya koyuyorlar.
MEHMET METİNER (Adıyaman) - Sayın Demirel?
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - Sayın arkadaşım söz alıp cevap verebilirsiniz.
Peki, kadınların şiddete uğraması, kadınların öldürülmesi konusunda durum bu. Erkeklerin ölümünde durum ne diye baktık, bir başka öneri de bu konuda yapmak istiyorum Sayın Bakana. Eşi vefat eden kadınlara yardım diye bir kampanya var biliyorsunuz. "Kampanya" diyorum, yasal dayanakları çok tereddütlü. Ve Sayın Bakana bir soru önergesi verdim ben -kendisi de sağ olsun cevap verdi çünkü vermeyenler de oluyor- dedim ki: Sayın Bakan neden 250 lira? Neye göre? Asgari ücretin ne kadarı ya da asgari geçimin ne kadarı? Sayın Bakanın cevabında diyor ki: "Dayanışmayı Teşvik Fonu'nun Kurulu böyle bir karar verdi." Neye göre? Onu bilmiyoruz. Ve diyor ki: "Biz Boğaziçi Üniversitesiyle bir çalışma yaptık, yaklaşık bu 150.000 kadına ulaşmak adına böyle bir şey yaptık." Peki, kaç kadına vermişler? 150.000 diye yola çıkmışlar ama 228.551 kadına verilmiş. Nasıl verilmiş? Kurul "250 lira olsun." demiş, verilmiş. Peki, kurul buna "250 lira olsun." dediğinde veriliyor da 2022'den istifade eden yaşlılar, mağdurlar niye 116 lira alıyor? O zaman 2022'yi Hükûmet olarak 250'ye çekin, minimum 250 olsun. Sayın Bakan, sizin Bakanlığın bütçesi bunu da kaldırır çünkü Bakanlığınızın ciddi bir bütçesi var, büyük oranda bir yükseltme var rakamda. Madem siz eşini kaybetmiş kadınlara 250 lira veriyorsunuz, o zaman, bu 2022'den istifade eden vatandaşımıza da minimum 250 lirayı biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak istiyoruz.
Fakat, burada şöyle bir şey var: Sayın Bakana sordum ben "Kimler alabiliyor?" diye. Sayın Bakan cevap vermiş, diyor ki: "Mutlaka eşi vefat etmiş olmalı. Başka da hiç kimseyle beraber yaşıyor olmamalı." Şimdi, şiddetle baş etmek için bir kampanya yapıyorsunuz. Bu kadınlar şiddetle baş edemiyorlarsa, hayatta kalma başarısını da eğer göstermişlerse bütün şiddete rağmen, olur da "Ekonomik bir sıkıntı içindeyim, kocamdan boşansam." dese, şansı yok. Bu 250 lira o kadınlara yok. İlla şiddeti evde yaşayacaksın, ölmez sağ kalırsan, kocan senden önce ölürse biz sana 250 lira veririz gibi bir mantıkla hareket ediliyor.
Ben bu 250 liralık ödemeleri, nerelere verilmiş diye de sormuştum Sayın Bakana. Ben o rakamları paylaşmak istiyorum: Efendim, Ankara'nın yaklaşık 5 milyon nüfusu var, başkentimiz, Antep'in yaklaşık 1 milyon 700 bin nüfusu var, benim milletvekili olduğum bölge Eskişehir'in de yaklaşık 800.000 nüfusu var. Orantılı olarak size söylüyorum: Şimdi, Gaziantep'te 1 milyon 700 bin nüfusuyla 9.057 kadına yardım verilmiş, 5 milyonluk Ankara'da 4.476 kadın yardım almış ve Gaziantep'in yarısı büyüklüğündeki Eskişehir'de 1.140 kadın yardım almış.
ALİM IŞIK (Kütahya) - İyi ama Bakan Antepli!
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - Dedim ki herhâlde ilçelerde durum farklı olur. İlçeleri de içine alıp baktık. 5 milyonluk Ankara'da 8.500 kadın yardım almış, 1 milyon 700 binlik Gaziantep'te 10.790 kişi yardım almış, benim 800.000'lik Eskişehir ilimde de 1.823 kadın yardım almış.
Sayın Bakan, Eskişehir, Antep'in yarı büyüklüğünde. O yüzden, sizin yarınız kadar kadınımız yardım alsaydı, bizim Eskişehir'de de 5.000 geçkin kadın yardım alabilirdi. Ben, Eskişehir Milletvekili olarak rica ediyorum, benim bölgemdeki kadınları da Gaziantep'tekiler kadar gözetir, kollarsanız Eskişehirliler memnun kalacaklardır.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Adaletli olacağız, adaletli.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - Efendim adaletli dağıtıyorsunuz, 1 milyon 700 binlik Gaziantep'te 10.790; 5 milyonluk Ankara'da 8.500 kadına dağıtmışsınız.
AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANI FATMA ŞAHİN (Gaziantep) - Eşi vefat etmediyse nasıl maaş vereceğiz?
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Gaziantep'e çok göç var.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - Adalet, partinin isminde kaldığı zaman bir anlam ifade etmiyor. Ankara kadar göç alan bir Antep olduğunu düşünmüyorum.
ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Gaziantep son on yılda çok büyüdü.
RUHSAR DEMİREL (Devamla) - Eğer, bu konuda fikirleriniz varsa, gelir burada ifade edersiniz. Sizin bu interaktif çabalarınızı ben saygıyla karşılıyorum, yeterince konuşma fırsatınız olmuyor sanıyorum kürsüde.
Ben, bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Önerilerimiz, umuyorum gelecek yıla kadar dikkate alınarak kadınlarımıza iyilikler getirir. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Demirel.