| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 41 |
| Tarih: | 15.12.2012 |
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) - Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Türkiye'nin AB müzakere heyetinin çok kıymetli üyeleri; Avrupa Birliği Bakanlığının 2013 mali yılı bütçe tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi vesilesiyle huzurlarınızdayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerimin hemen başında, kuruluşundan bugüne, bu yüce çatı altında Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma hedefine katkı sağlamış bütün üyelere şükranlarımı sunuyor, ebediyete intikal etmiş olan bütün parlamenterlerimizi de hayırla, rahmetle yâd ediyorum.
Bu Meclis, milletimizin iradesinin yansıdığı aziz bir Meclistir. Bu Meclis, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ilkesini gururla taşıyan yüce bir Meclistir.
Her zaman ve her platformda vurguladığım bir hususu burada tekrar dile getirmekte fayda görüyorum: Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin yolu, belirli minvallerden, belirli mekânlardan, belirli kesimlerin onayından değil, bu yüce Meclisin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulundan geçmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda görüştüğümüz her mevzu, çıkarılan her yasa, Avrupa Birliği sürecinde de mesafe almamız anlamına geliyor.
Milletimizin teveccühüyle 2002 yılında iktidara gelen Hükûmetimiz, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini öncelikli ve kararlı bir hedef olarak belirlemiş, yine yüce Meclisimizin yardımıyla iktidarımız, bu kararlı hedef uğrunda somut kazanımlara kavuşmuştur. Dikkatinizi çekiyorum: O günden yani hükûmetimizin işbaşına geldiği 2002 yılından bugüne kadar bu çatı altında yaklaşık 300 birincil düzenleme, 1.400'e yakın ikincil düzenleme çıkarılmıştır. Sadece 24'üncü Dönem çalışmalarının birinci ve ikinci yasama yılında Meclisimize 419 kanun tasarısı, 845 kanun teklifi ve 245 kanun hükmünde kararname sunulmuş; bunlardan 119'u, ilgili komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşme yapılarak yasalaşmıştır. Ayrıca Meclisimiz, 31 adet karar almıştır. Tüm bu çalışmalar için 142 birleşimde 597 oturum yapılmış, 856 saat çalışılmış, 43.594 sayfa tutanak tutulmuştur.
Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki, şu anda Avrupa Birliği üyesi ülkelerin parlamentolarında dahi bu performansı yakalayabilecek başka bir yasama organı mevcut değildir. Bu performans, Hükûmetimizin kararlılığı sayesinde Türkiye, hükûmetimizin göreve gelişinden iki yıl sonra 17 Aralık 2004'te yani rahmetli Menderes'in ilk başvuruyu yapmasından tam kırk beş yıl sonra 3 Ekim 2005'te Avrupa'da saatleri durdurmak suretiyle müzakerelere başlamıştır. Açık söylüyorum: Türkiye, 15 Aralık 2012 tarihi itibarıyla yani bugünün tarihi itibarıyla Avrupa Birliği standartlarına tarihinde en yakın olduğu dönemdedir. Biz Avrupa Birliği sürecimize reform perspektifinden bakıyor ve süreci, asla, karşımıza çıkarılan siyasi engellere endekslemiyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nu okudunuz mu? Boş konuşuyorsunuz boş!
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - İleri demokrasi için, Avrupa Birliği standartlarının da üzerinde bir Türkiye için, 2023 hedeflerimiz için "inadına reform" diyerek, "durmak yok, reforma devam" diyerek yolumuza devam ediyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Kaç fasıl açtınız Egemen Bey? Kaç fasıl?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Önümüzdeki dönemde de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulumuzun, AB uyum sürecimizin bir aktörü olarak reform sürecine bağlılığını muhafaza edeceğine şüphe yoktur.
LEVENT GÖK (Ankara) - Boşuna konuşuyorsun.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Sadece AB ile katılım müzakerelerimizin ilerlemesi için değil, vatandaşlarımızın yaşam standartlarının yükseltilmesinde de reformlar olmazsa olmaz bir unsur olarak görülmelidir. Avrupa Birliği reformları, Avrupa Birliğinin reformları değildir. Bu reformların her biri, milletimizin yaşam kalitesini yükselten, ülkemizi daha demokratik, daha müreffeh, daha dinamik, daha şeffaf bir yapıya kavuşturan bir nitelik taşımaktadır.
Biz, bu zamana kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de üzerimize düşeni, milletimizin bize verdiği ödevleri yerine getirmeye ve reform sürecimize sahip çıkarak kararlılıkla ilerlemeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından gürültüler)
LEVENT GÖK (Ankara) - Kamu denetçilerini kendinizden seçiyorsunuz?
BAŞKAN - Sayın Gök, lütfen.
Lütfen arkadaşlar, dinleyelim.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Sayın Başkanım?
BAŞKAN - Lütfen arkadaşlar, dinleyelim.
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Ne biçim usul ya!
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Sayın Başkanım lütfen susturur musunuz?
BAŞKAN - Dinleyelim Sayın Gök, lütfen.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Genişleme tarihinde hiçbir ülkenin karşılaşmadığı haksız ve siyasi blokajlarla karşı karşıyayız. Dolayısıyla sadece müktesebat uyumu için değil, aynı zamanda bu sorunların üstesinden gelmek için de çaba gösteriyoruz.
2012 yılı, gerek Avrupa Birliğinde gerek bulunduğumuz coğrafyada kritik gelişmelerin yaşandığı, Türkiye'nin küresel öneminin arttığı, gücünün pekiştiği ve ekonomik performansının öne çıktığı bir yıl olmuştur. Avrupa Birliğinin yaklaşık dört yıldan bu yana yaşamakta olduğu mali krizin giderek siyasi krizleri de tetikleyici bir mahiyete büründüğü aşikârdır. Bu yüzden AB üyesi ülkelerin kendi aralarındaki ilişkinin, AB kurumlarının yapısının ve Birliğin gelecekte alacağı şeklin sorgulandığı bu dönemde öne çıkan hararetli tartışmaları yakından takip ettik. Burada, Avrupa Birliğinin bu krizi nasıl atlatacağı, krizden sonra nasıl bir yapıya kavuşacağı üzerine odaklanılması gerekmektedir. Kriz sonrasında karar alma yöntemleri bakımından daha esnek bir bütünleşmeye gidileceği yönünde varsayımlar da mevcuttur.
Nasıl bir Avrupa ortaya çıkarsa çıksın Avrupa fotoğrafı içinde Türkiye'nin konumunun daha da güçleneceği ve Türkiye'nin içinde yer almadığı her fotoğrafın eksik kalacağı Avrupa'nın akil siyasetçi ve akademisyenleri tarafından da kabul edilmektedir.
Öte yandan, bu sürecin Türkiye'nin idari kapasitesine, demokratikleşmesine, ekonomisine sağladığı vazgeçilmez katkılar vardır. Şu an içinde bulunduğu krize rağmen Avrupa Birliği, dünyanın en büyük ekonomisi ve Türkiye'nin en önemli ticari ortağıdır. Hâlâ dış ticaretimizin yaklaşık yüzde 40'ı, AB üyesi ülkelerle gerçekleşmektedir. Türkiye'ye giren doğrudan uluslararası yatırımın yüzde 85'i, teknolojik sermayenin yüzde 92'si AB kaynaklıdır.
2007-2013 bütçe döneminde diğer bütün aday ve potansiyel aday ülkeler için Avrupa Birliğinin ayırdığı kaynağın yarısı Türkiye'ye tahsis edilmiştir. Bu dönemde 4,9 milyar avro yani yaklaşık 11,5 milyar TL tutarındaki hibe AB tarafından Türkiye'ye aktarılmaktadır. Ülkemizin AB üyeliğine hazırlanmasında büyük önem taşıyan idari yapının güçlendirilmesi için de farklı programlar aracılığıyla kaynak ayrılmaktadır.
Sadece Ulusal Ajansımızın faaliyetleri kapsamında 2004'ten bu yana toplam 300 bini aşan vatandaşımız, AB fonlarıyla Avrupa'nın eğitim kurumlarından eğitim almıştır. Bu çerçevede, 130 bin Avrupalı ise bu programlar aracılıyla Türkiye'ye gelmiştir. Sadece 2012 yılı bütçe kapsamında 61 bin vatandaşımız, bu projelerden yararlanmıştır ki hedefimiz 55 bindi, biz hedefimizin de üzerine çıkarak 61 binle yılı kapatıyoruz.
Bütçe büyüklüğü bakımından Türkiye'nin Ulusal Ajans,ı Almanya ve Fransa'nın ardından 33 ülke arasında -dikkatinizi çekiyorum- 3'üncü sıradadır. Bütün bu verileri bir araya getirdiğimizde Ulusal Ajans sekiz yılda 20 binden fazla projeye toplam 525 milyon avro kaynak tahsise etmiştir, Türk lirasıyla 1,5 milyarlık bir kaynaktan bahsediyorum. Bu anlamda, ülkemizin eğitim sistemine gerçek bir uluslararası boyut kazandırılmış, insan kaynağımızın gelişimine büyük bir katkı sağlanmıştır. Sadece Erasmus Programına katılan öğrencilerimizin yüzde 60'ı, Leonardo da Vinci isimli mesleki eğitim programından yararlanan vatandaşlarımızınsa yüzde 78'i, ilk kez yurt dışına bu programlar vasıtasıyla çıkmıştır.
Bildiğiniz gibi, Türk Akreditasyon Kurumu TÜRKAK, 10 Nisandan bu yana Bakanlığımızın ilgili kuruluşu olmuştur ve TÜRKAK Yasası, sizlerin de desteğiyle kısa bir süre içerisinde bu Mecliste kabul edilmiştir.
TÜRKAK da aslında, Türkiye, Avrupa Birliğine üye olmadan kendi alanında AB standartlarını yakalamış, 2002 yılında Kopenhag'da Avrupa Akreditasyon Birliğine tam üye olarak kabul edilmiştir. TÜRKAK'ın başarıları, ülkemizin de sınırlarını aşmış, Orta Asya cumhuriyetlerinden, Balkan ülkelerinden, Körfez ülkelerinden TÜRKAK'a akreditasyon alanında eğitim talepleri gelmeye başlamıştır. Bu önemli ve stratejik kuruluşumuz, kurulduğu günden bu yana akredite ettiği her ürünle nasıl AB sürecimizde mesafe almamızı sağladıysa, bundan sonra da genişleyen ve güçlenen vizyonuyla, başta "Helal Gıda" olmak üzere çeşitlenen çalışma alanıyla AB standartlarına giden yolu kısaltacaktır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, ilişkilerdeki tüm sorunlara ve müzakere sürecinde karşılaşılan siyasi engellemelere rağmen AB sürecinin Türkiye'ye sunduğu fırsat ve kazanımlar, Hükûmetimiz tarafından maksimum düzeyde değerlendirilmektedir.
Biliyorsunuz Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin dönem başkanlığında Türkiye'nin AB'yle ilişkilerinin duracağına dair varsayımlar vardı. Biz ise Avrupa Birliğinin tarihinde ilk defa "Pozitif Gündem" adı altında yeni bir süreci icat ettirdik ve "Pozitif Gündem" çerçevesinde müzakere sürecine hız kazandıracak çok önemli gelişmeleri sağladık.
"Pozitif Gündem" asla müzakere sürecinin bir alternatifi değil, müzakere sürecinde Türkiye'yi daha da ileriye götürecek geçici bir köprü olarak değerlendirilmiştir ve bu süreçte, sözüm ona bir AB üyesinin sözde dönem başkanlığında iflasını ilan etmesi, AB Dönem Başkanlığının mekanizmasının iflasla anılması, bizim için değil, Avrupa Birliği için düşündürücü olmuştur ve biz bu süreçte, "Pozitif Gündem" çalışma grubu toplantılarında 6'ncı Fasıl olan "Şirketler Hukuku", 28'inci Fasıl olan "Tüketicinin ve Sağlığının Korunması" ve 32'nci Fasıl olan "Mali Kontrol" başlıklarında 4 farklı kapanış kriterinin gerçekleştirildiğini Komisyondan yazılı olarak teyit almış bulunmaktayız.
"Pozitif Gündem" kapsamında vize konusunda da önemli adımlar atıldı. 27 üye ülke, otuz yıllık bir çabamızın neticesinde ilk defa Türkiye ile vize muafiyet müzakerelerine başlanabilmesi için Komisyona yetki verdi ve 20 Temmuz tarihinde hazırlanan Türkiye'ye İlişkin Taslak Vize Muafiyeti Yol Haritası Konseye sunuldu. Geri kabul anlaşması ise ülkemiz tarafından parafe edildi. Biz, bu konuda, Türkiye olarak, bugün masada her zamankinden daha haklıyız ve daha güçlüyüz. Önümüzdeki eşikleri açmak için biz, kararlı, ilkeli ve güçlü konumumuzu muhafaza ederek vatandaşlarımıza analarının ak sütü gibi helal olan vizesiz seyahatin önünü açmak için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Çok değerli milletvekilleri, bu süreçte, 2012 yılında, müktesebata uyum kapsamında, Türk Standartları Enstitüsü Avrupa Birliğinin resmî standardizasyon kuruluşlarına tam üye oldu. Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu ihdas edildi. Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gibi önemli reformlar hayata geçirildi.
AB'ye üyelik sürecimizde önemli bir yer teşkil eden siyasi kriterler, yargı ve temel haklar ve adalet, özgürlük ve güvenlik alanlarında 3'üncü yargı reformu paketi yürürlüğe girdi.
Ülkemiz ilk defa Kamu Başdenetçisini Meclis tarafından seçti, görevine başlattı. [CHP sıralarından alkışlar (!)]
Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu yürürlüğe girdi, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı hazırlandı. Bunlar gibi daha birçok önemli reform adımları bu süreçte hayata geçirildi.
Nitekim, 10 Ekim'de yayımlanan Avrupa Birliği Komisyonunun 2012 İlerleme Raporu'nda Türkiye'nin 33 teknik faslın 32'sinde ilerleme kaydettiğinin vurgulanmasıyla ülkemizin attığı adımlar tescil edilmiş oldu. Dikkatinizi çekiyorum, açılmamış 20 faslın 17'sini siyasi engellerle bloke eden Avrupa Birliği, Türkiye'nin aslında 33 faslın 32'sinde ilerleme kaydettiğini âdeta teslim etmiş oldu.
Münferit olaylardan yola çıkılarak genellemelere ulaşıldığında raporun objektifliğine gölge düşürüldüğünü üzülerek bildirdik. Burada, bu kürsüde söz alan bazı milletvekillerimiz bunlardan, bu raporun içeriğinden duydukları hassasiyetleri bizlerle paylaştılar. Ben kendilerine teşekkür ediyorum ama kabullenemediğim bir şey var: Rumlara sataşmamızdan rahatsız olsa olsa ancak Rumlarla iç içe olanlar olabilir diye düşünüyorum. Ben Brüksel'de bunlara cevap vermekte sıkıntı yaşamıyorum da kendi Meclisimde Rumları savunanlara gerçekten hayret ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Kimdir onlar?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Çöpe atılması gereken Avrupa Birliği süreci değildir.
AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) - Karnından konuşma, kimdir onlar?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - O eleştirileri getirenlerin savundukları şiddet siyasetidir.
Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği raporunu ben çöpe atmadım, bir başka saygın milletvekilimiz attı. O da onun şahsi görüşüdür, ifade özgürlüğü çerçevesinde attığı bir karardır. Ama bugün "Kürtçe", "Kürt sorunu" gibi kelimeleri protesto duymadan kullanabiliyorsak, hep beraber, bu bizim eşitlikçi yaklaşımımızdandır.
PERVİN BULDAN (Iğdır) - Bunun için mi Kürtlere bu kadar hakaret ediyorsunuz!
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Bunları göz ardı edip PKK'nın terörünün peşine takılacaklarına, gelsinler, burada, bu büyük çatı altında, Millî Birlik ve Kardeşlik Projemize cevap versinler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Buradan geri atmaya çalışıyorsunuz elinize fırsat geçse.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Biz Kürt'üyle, Türk'üyle, Çerkez'iyle, Laz'ıyla, Zaza'sıyla, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla hep birlikte, bu ülkenin daha da aydınlık yarınlara kavuşması için gerekli reform adımlarını atmak için, terörden uzak bir şekilde, gerçekten ülkenin sorunlarını aşacak siyaseti sizlerle birlikte ortaya koyabileceğimizi hâlâ ümit ediyoruz.
SEBAHAT TUNCEL (İstanbul) - Edebiyat yapıyorsunuz Egemen Bey.
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başta da ifade ettiğim gibi, Türkiye, Avrupa Birliği sürecinin temelini reform sürecine bağlılık üzerine inşa etmiştir. Bu temel üzerinde Hükûmetimiz yoluna kararlılıkla devam edecektir. Bu çerçevede, Bakanlar Kurulunun yeniden yapılandırılması kapsamında Hükûmetimizin ihdas ettiği Avrupa Birliği Bakanlığı, aynı zamanda Türkiye'nin bir reform mutfağı anlayışla çalışmaktadır.
Bu mutfakta gerçekleştirdiğimiz çalışmaların yüce Meclisimizin gündemine kanalize edilmesi, ülkemizin reform sürecinin bu çatı altında ilerlemesi Bakanlığımız için de büyük bir memnuniyet vesilesidir.
Bu zamana kadar olduğu gibi bundan sonra da Bakanlığımız, yüce Meclisimizin Avrupa Birliği sürecindeki öneminin bilinciyle hareket edecek, ülkemizi Avrupa Birliği standartlarına taşıyacak reformların hazırlanmasında ve uygulamasında bu sinerjiyi muhafaza ederek çalışmalarını yürütecektir.
Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini rahmetli Menderes 1959 yılında başlatmıştır, rahmetli İsmet İnönü 1963 yılında Ankara Anlaşması'nı imzalayarak kurumsallaştırmıştır. Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci, sağıyla soluyla, Türk'üyle Kürt'üyle, Çerkez'iyle Laz'ıyla, genciyle yaşlısıyla, askeriyle siviliyle, işçisiyle emeklisiyle, memuruyla serbest çalışanıyla bütün vatandaşlarımızın ortak paydasını temsil eden bir süreçtir.
Bu süreç, bir devlet politikasıdır. Bugüne kadar aradan geçen elli üç yılda, bütün cumhuriyet hükûmetleri, Avrupa Birliği sürecinde önemli kazanımların gerçekleşmesine katkı vermişlerdir ama 17 Aralık 2004 tarihinde Sayın Başbakanımızın Brüksel'de o meşhur, masaya yumruğunu vurmasıyla Türkiye kırk beş yıllık bir arayışa son vermiş, bir bekleyişe son vermiş ve Avrupa Birliğiyle müzakerelerinde çok farklı bir noktaya gelmiştir.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kızılay'da kutlamayı onun için mi yaptınız gündüz vakti havai fişeklerle?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Bugün Türkiye, 59'da, o ilk başvuruyu yaptığı günlerde olduğu gibi kişi başına düşen gelirin 400 dolar olduğu bir ülke değil, 11 bin dolara yaklaşan kişi başına düşen geliriyle, son beş yıldır Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisiyle, en genç ve dinamik nüfuslarından birisiyle, Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu enerji kaynaklarının yüzde 75'ini sınırlarında bulunduran stratejik konumuyla Avrupa Birliğiyle artık eskiden olduğu gibi alt-üst ilişkisi içerisinde değil, tam tersi, eşitler ilişkisini yürütmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz, müzakere sürecimizde diklenmiyoruz ama dik duruyoruz. Haddini bilmeyenlere anladıkları dilden cevap veriyoruz. Bizim değerlerimize hakaret etmeye kalkanlara da onların anlayacağı dilden, onlara münasip cevapları da aynı şekilde veriyoruz.
LEVENT GÖK (Ankara) - Egemen Bey, kaç fasıl açıldığını söyleyin de anlayalım! Kaç fasıl açtınız, kaç fasıl kapattınız?
AVRUPA BİRLİĞİ BAKANI EGEMEN BAĞIŞ (Devamla) - Ben bu süreçte gösterdiğiniz desteğe, katkıya, yapıcı eleştirilere teşekkür ediyorum. Avrupa Birliği Bakanlığının 2013 yılı bütçesinin ülkemiz için, demokrasimiz için, Avrupa Birliği sürecimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Bakan.