GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:16.12.2012

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımın 2013 mali yılı bütçe tasarısının yüce Meclisin onayına sunulması vesilesiyle huzurunuzda bulunuyorum. Öncelikle hepinize saygılarımı sunuyor, millî egemenliğimizin tecelligâhı olan yüce Meclisimizi selamlıyorum.

Sizlere dağıttığımız "2013 Yılına Girerken Dış Politikamız" başlıklı kitapçık hemen her konuda ayrıntılı bilgiler içermektedir. Önümüzde sadece on dört dakika olduğu için ve çok sayıda eleştiri yöneltildiği için ben mümkün olduğu kadar bu sunuşumu bu eleştirilere dönük olarak, dış politika anlayışımızı anlatmaya yoğunlaşmak suretiyle değerlendirmek istiyorum. Bu konuşmayı hazırlarken düşündüm, birçok kereler bu kürsüden değişik konularda dış politika sunuşları yaptık. Fakat ilginç bir şekilde bu sunuşlara rağmen aynı eleştiriler gelmeye devam etti. O zaman, tabii, her türlü eleştiri haktır, mümkün olduğu kadar bu eleştirilerin kaynağını teşkil eden anlayış farklarını ortaya koyarak bir sunuş yapmayı doğru buldum. Dört ana noktaya yoğunlaşacağım:

Birincisi, gerçekten bizimle muhalefet arasında dış politika yönetimi ve anlayışı bakımından bir yöntem farkı var. Bu yöntem farkını anlamadan detaydaki farkları anlamak çok zor. Aramızdaki temel yöntem farkı şu: Bugün, insanlık tarihi büyük bir ivmeyle akıyor, büyük tarihsel dönüşümler yaşanıyor. Bizim kanaatimiz şu: Bu tarihsel dönüşümler yaşanırken gelecekte özne olmak isteyen bir ülke, bir devlet, bir millet bu tarihî dönüşümü seyretmekle yetinemez. Şu riskler gelebilir, şu konular önümüzde sıkıntı doğurabilir düşüncesiyle o tarihî akışı sıradan bir nesne gibi izleyemez. Aksine, gelecek iddiası taşıyan bir ülke, bir devlet, bir millet tarihe ağırlığını koyar, gelişmeleri yönlendirecek iradeyi sergiler. Tarih, arkasından koşarak yetişilen bir olgu değildir, tarih, içinde koşularak ancak anlaşılabilir ve önüne geçilerek yönetilebilir.

Size bu açıdan temel farkımızı gösteren iki örnek vereyim. Büyük bir devrim yaşanıyor Arap toplumlarında. Bizim kanaatimiz şuydu en başından itibaren: Mademki tarihe bu halklar iradelerini koyuyorlar, biz bu halkların iradelerinin yanında yer alacağız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Suudi Arabistan halkının yanında neden yer almıyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Kim ne derse desin tarihî akışın içinde yer alacağız.

Sizlerse şunu söylediniz: "Niye risk alıyorsunuz, bekleyin."

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Katar halkının yanında niye yer almıyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Mısıra tavır aldığımızda, Tunus'a tavır aldığımızda Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri "Neden bu kadar aktif tavır alınıyor?" diye tenkit ettiler. Suriye'de tavır aldığımızda yine aynı tenkitlere maruz kaldık ama tavrımız net ve açıktır. Biz, tarihin arkasından koşmayacağız, tarihî akışı anlayacağız ve tarihî akışı yöneteceğiz arkadaşlar.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine, dünya ekonomi politiği eksen kayması yaşarken ve ekonomi politik Asya'ya, Afrika'ya, Latin Amerika'ya doğru kayarken biz bunu seyretmedik; aksine, doğru bir zamanlamayla bütün bu bölgelerde açılım sergiledik ve büyükelçilikler açtık. Doğrusu şaşırdım; dış politikayı çok iyi bilen, bildiğine inandığım Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi sözcüleri oralarda büyükelçilik açmamızı küçümsediler. Halbuki, ekonomi politik akışı izleyenler bilir ki buralarda temsil edilmeyenler gelecekte dünya ekonomi politiğinde rol alamayacaklar. Bir çarpıcı örnekde buradan vereyim: Etiyopya. 2005 yılında Etiyopya'da 1 Türk şirketi vardı, 50 milyon dolar yatırım vardı. Geçtiğimiz ay Etiyopya'daydım, 341 Türk şirketi var, 3 milyar dolar yatırımımız var. İşte somut dediğiniz gelişme budur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu bütün Afrika'da böyledir, bunu sizler anlamayabilirsiniz ama Afrika'ya akın akın giden Türk iş adamları bunu çok iyi biliyorlar ve her vesileyle Hükûmetimize teşekkür ediyorlar.

İkinci temel farkımız esasta. Biz insanlıkla bütünleşerek dış politikayı yürütmek istiyoruz. Çevremizle, kader birliği yaptığımız bölgelerle, Orta Doğu'yla, Balkanlarla, Kafkaslarla, Orta Asya'yla birlikte yürümek istiyoruz. Oradaki her gelişme bizi ilgilendirir, orada esen her rüzgâr bizi etkiler, hiçbir şeyi seyretmeyiz. Sizse hep şunu söylediniz: "Suriye'de olaylar varsa bırakın seyretsin, belli bir noktaya gelsin, ondan sonra bir bakarız." Bunun çarpıcı misalleri var. Bakınız, mülteciler politikamızı tenkit ettiniz. Suriyeli kardeşlerimize kapımızı açmamızı tenkit ettiniz; çünkü siz, bölgeye oryantalist bir bakışla bakıyorsunuz, dışarıdan bakıyorsunuz. Suriyelilerin acılarını paylaşmıyorsunuz, Filistin'de gelişmeleri dışarıdan seyretmemizi tavsiye ediyorsunuz -bu konulara geleceğim- biz ise yüreğimiz yanarak izliyoruz bunları ve Suriye'deki kardeşlerimize dün söyledim Suriye Türkmenleri Platformu toplantısında, tekrar söylüyorum: Onlarla bizim aramızda bir sınır görmüyoruz. Saygı duyduğumuz bir sınır var ama gönüllerimizde ve kaderimizde bir sınır görmüyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, Suriye muhalefeti ki, Sayın Korutürk bizim dışımızda geliştiğini söyler. Bütün dünya Suriye muhalefetine Türkiye'nin yaptığı katkıyı bilir ama Sayın Korutürk görmek istemez, ayrı bir mesele. Marakeş'te yaptığımız toplantıda, Suriye muhalefetinin öncü isimlerinden birisi kalktı, şunu söyledi: "Biz, bundan sonra, yıllarca, asırlarca Türkiye'ye teşekkür etsek hakkını ödeyemeyiz." Onun üzerine ben kalktım, şu cevabı verdim: "Bize hiçbir borcunuz yok; çünkü bu borç, bu defter sizin dedeleriniz ve bizim dedelerimiz tarafından tarihte ödendi ve kapandı." (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Biz, kimseyi borçlandırmak için değil, insanlık vicdanı ve bölgeyle bütünleşmemiz adına bu bölgelerle kader birliği yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Hiçbir zaman oryantalist bir tutum içinde olmayacağız; dışarıdan bakmayacağız. İçinde, o insanlarla birlikte, yaşayarak bunu yöneteceğiz.

Yine teşekkür ediyorum; dün, Suriye Türkmenleri Platformu toplantısındaydık; Sayın Mehmet Şandır gerçekten hem öncülük etti hem birlikte iyi bir iş birliğiyle bunu yaptık ama şaşırdım, Sayın Mehmet Şandır'ın bu faaliyetinden Sayın Tuğrul Türkeş'in haberi yok, "Suriye Türkmenleriyle ilgilenmediğimizi" söylüyor. Suriye'de herkesle ilgiliyiz. Suriye'deki Arap'la, Türkmen'le, Kürt'le, Sünni'yle, Nusayri'yle, Hristiyan'la, herkesle ilgiliyiz ve hepsi bizim kardeşimiz.

Yine Sayın Nazmi Gür'e hitaben söylüyorum: Suriye'deki Kürtlerin kaderi de bizim kaderimizdir.

SIRRI SAKIK (Muş) - Bravo!

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Tek şey istedik biz Suriye'deki Kürt kardeşlerimizden, Suriye muhalefeti arasında yer alın ve zulme karşı direnin. Zulme karşı direnen Suriyeli Kürt, Suriyeli Arap, Suriyeli Türkmen bizim yanımızdadır. Zulümle iş birliği yapan PYD gibi, Beşar Esad'la iş birliği yapanlar ise karşımızdadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kim olursa olsun.

İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Öyle bir şey yok Sayın Bakan

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - İster Arap, ister Kürt, ister Türkmen, ister Nusayri ister Sünni. Bizim meselemiz etnik bir mesele değil, etnik bir mesele değil. Bizim tek meselemiz var, ölçümüz adalet, esasta farklı düşünüyoruz, esasta biz farklı düşünüyoruz.

ADİL KURT (Hakkâri) - Hama'da katliam yapan Esad'la bir yılda kavgalı oldunuz, sadece bir yıldır kavgalısınız.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bakın, Cezayir Devlet Başkanı? Sayın Buteflika'yla geçen ay beraberdik. Şunu söyledi: "Sizi hasretle bekliyorduk çünkü sizin buraya yaptığınız ziyaret bir yabancı ülke ziyareti değil, bir sılayırahimdir." dedi Sayın Buteflika

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Silivri'de adaleti nasıl dağıttığınızı görüyoruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Evet, biz Orta Doğu'da, Balkanlarda, Kafkaslarda, Orta Asya'da nereye gidersek gidelim sılayırahim gibi gidiyoruz.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Irak'a niye gidemiyorsunuz?

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Oraya da gidiyoruz, oraya da gittik, gidiyoruz.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Uçağınız neden havada geri döndü?

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sen git bakalım, Irak'a sen git bakalım Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bakınız, yine istismar edildi. Özellikle de Sayın Türkeş'in bu konuyu gündeme getirmesine doğrusu üzüldüm. Gazze'de, doğrudur, büyük bir hissî yoğunluk yaşadık ama aynı hissi yoğunluğu bizler şehit cenazelerinde de yaşadık.

SIRRI SAKIK (Muş) - Roboski'de de yaşarsınız inşallah.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Şahin'in Gaziantep'te nasıl bu yoğunluğu yaşadığını görmüş olmanız lazım. Biz şehit cenazelerinde de onu yaşarız. Biz Gazze'de de yaşarız. Biz Orta Asya'da da, Kırım'da da bunu yaşarız ve hiçbir zaman şehitlerimizin kanıyla Gazzeli mazlumların kanını iki ayrı teraziye koymayız, onların kanı bir ve tektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Burada şunu da ifade etmek isterim: Doğrusu Sayın Kılıçdaroğlu'nu son gensoru dolayısıyla burada cevaplandırmıştım ve bekledim ki hep Sayın Kılıçdaroğlu o ikazlardan sonra edep çizgisine gelir ama maalesef yine Gazze'deki olaydan hareketle hakaretlerini sürdürdü. Sayın Korutürk şahsileştirmeden kaçınmamız gerektiğini söylüyor, doğru, ama şahsileştiren Sayın Kılıçdaroğlu. Gece ve gündüz, akşam ve sabah sürekli şahsileştirerek saldırısına devam ediyor. Biz şu anda Türkiye'de demokrasimizde  bir Kılıçdaroğlu illüzyonu yaşıyoruz. Ama ümit ederim ve tebrik ediyorum, eğer Kılıçdaroğlu gerçekten düşünüldüğü gibi Mısır'a, Ramallah'a, Irak'a giderse bu oryantalist bakış açısı bir nebze düzelir diye bekliyorum. Gitsinler ve görsünler yalnız, sokağın içine girsinler ve sorsunlar "Türkiye'yle ilgili ne düşünüyorsunuz?" diye, "Sayın Erdoğan'la ve dış politikayla ilgili ne düşünüyorsunuz?" diye sorsunlar. Görecekler ki o zaman, dünyayı biraz tanıdığında görecekler ki biz bu bölgede özne olarak varız.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Git, kendi topraklarında var ol önce.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Bu bölgenin halklarıyla kader birliği yapmışız ve ebediyete kadar bu kader birliğini sürdüreceğiz ama o bölgelerden uzak, o insanlara yabancı, o insanlara zulmedenleri mazur gören bir anlayış artık Orta Doğu'da taraftar bulamaz. Gitsinler ve sorsunlar. Ne diyecekler? "Biz Beşar Esad'ın yanında durduk." dediğinde ne anlatacaklar?  "Mültecilerin Türkiye'ye girmesini istemedik." dediğinde ne cevap alacaklar Misır'da merak ediyorum.  Gezsinler ve bunu, Orta Doğu'yu gerçekten içeriden tanısınlar.

Ayrıca, yine bu bölgelerle ilgili olarak Türk Konseyi konusunda Sayın Türkeş'in söyledikleri de doğrusu vakıalardan çok uzak. Son yıllarda Orta Asya'ya dönük olarak yaptığımız hamleler, bütün Orta Asya ülkeleriyle kurduğumuz yüksek düzeyli iş birliği konseyleri? Türk Konseyi başlı başına bizim eserimizdir. Keşke o konseyi sizin dönemde gerçekleştirmiş olsaydınız da biz onun üzerine bir şey inşa etseydik.

YILDIRIM TUĞRUL TÜRKEŞ (Ankara) - Temelini biz attık, Türk kurultaylarıyla temelini biz attık.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Yoktu, hayır, Türk Konseyi 2010 yılında AK PARTİ iktidarı tarafından kurulmuştur ve şimdi de Eskişehir Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edildi önümüzdeki dönemde. Orta Asya'yla ilgili her konuyu yakından takip ediyoruz, yakından ilgileniyoruz.

Ayrıca Osmanlı kalelerinin yıkıldığını söylediniz, sessiz kalmakla itham ettiniz. Ecyad Kalesi Ocak 2000'de MHP iktidarı döneminde yıkıldı. Revaklarsa yıkılmayacak, merak etmeyin. Bizim tahkimimizde revaklar orada ebediyete kadar kalacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu konuda da sırf bunu garanti altına almak için Suudi Arabistan yönetimi revaklarla ilgili bütün mimari işlemi bir Türk şirketine verdi.

Üçüncü bakış açımız, farkımız, vizyon farkı. Bizler küresel ve bölgesel bir vizyon perspektifiyle bakıyoruz. Sizlerde ise vizyon yok, konjonktürel eleştiri var, her gün tavır değiştirerek eleştiri var. Küresel vizyonumuzun bir işaretini söyleyeyim, küresel vicdanın sözcüsü olduk. Bakın, geçen ay içinde ben Gazze ziyareti dışında Filistin'in tanınmasıyla ilgili Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna katıldım. 138 oyla orada küresel vicdanın sözcüsü olduk ve bütün dünyaya Türkiye'nin verdiği destek resmi yankılandı.

Ondan kısa bir süre sonra Marakeş'te bu sefer Suriye zulmüne karşı Suriye'nin Dostları Grubu Toplantısına 130'u aşkın ülke ve uluslararası kuruluş katıldı. Onun da öncülüğünü Türkiye yapmıştı ve o zaman siz tenkit etmiştiniz. Birinde bir küresel güç "hayır" dedi, diğerinde diğer küresel güç "hayır" dedi ama ikisinde de ilkesel tutumu sergileyen Türkiye oldu. Ne müttefikimizin ne dediğine bakarak Birleşmiş Milletlerde tutum aldık ne de Suriye konusunda komşumuzun ne dediğine bakarak. Bütün bu politikalar Ankara merkezlidir ve AK PARTİ patentine aittir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurunu ve aziz milletimizin izzetini her yerde savunduk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Doğru, AK PARTİ patenti!

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Şimdi, bakınız, biz Filistin'de bu mücadeleyi verirken, Sayın Loğoğlu'nun, geçen hafta, 12 Aralıkta Reuters'e yaptığı bir açıklama var. Diyor ki Sayın Loğoğlu: "İsrail'le ilişkilerimiz Türkiye'nin bu bölgede oynayacağı rolün temel taşıdır, yapı taşıdır, tutkalıdır. İsrail'le ilişkilerin durumu şimdiki gibi olduğu zaman biz Orta Doğu barış sürecinin, Orta Doğu denkleminin dışında kalıyoruz, çatışmanın bir tarafı oluyoruz. Türkiye, muhtemelen birçok insanın düşündüğü liderlik rolünü oynayamadığı için Washington'daki birçok çevrede dile getirilmeyen bir hayal kırıklığına neden oldu." Amerika Birleşik Devletleri'ndeki hayal kırıklığı bu kadar önemli mi? Filistin konusunda kim hayal kırıklığına uğrarsa uğrarsın biz Filistin halkının yanında olduk, olacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Korutürk gitsin, önce Sayın Loğoğlu'yla konuşsun Amerika adına nasıl konuşuluyor diye.

ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Amerika Başkanı sizi parmakla çağırdı.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Herkes şunu bilsin: Bakın, yine Sayın Korutürk, Irak'a Komşu Ülkeler Platformunu savundu, komşu ülkelerle sıfır sorunu savundu, Suriye-İsrail ilişkileri dolaylı müzakerelerini savundu. Mimarı da, müellifi de biziz. Niye savunuyorsunuz? Sanki müellifinden habersiz yazıyı paylaşmak gibi. O gün o politikalar ne kadar doğruysa bugün de o ölçüde doğrudur.

EMRE KÖPRÜLÜ (Tekirdağ) - Sen Obama'nın parmakla çağırdığı bir adamsın.

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Dördüncü temel farkımız, Türkiye idrakimizle ilgili. Biz muktedir ve müşfik bir devlet olarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yaşatma ve yüceltme çabası içindeyiz. Sizler ise kudret gösterdiğimizde "Macera!" diyorsunuz, şefkat gösterdiğimizde "Bize ne!" diyorsunuz. Aramızdaki temel fark bu.

HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Tarihte ilk defa olarak askerlerimizin kafasına çuval geçirildi. Amerika'yı sen nasıl yücelttin ya! Nasıl yücelttin, anlatsana.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Kes sesini ya!

DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Ve Sayın Adil Kurt, hiç merak etmeyin, 2023'te bu devletin yükselişini göreceksiniz; 2071'de zaten küresel bir gücün içinde onurlu vatandaşlar olarak yaşayacaksınız. Bizi kimse bölemez, bölemeyecek. Aksine, çevremizle bütünleşerek bir dev hâlinde uluslararası sisteme?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Davutoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)