GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 1937-1938 YILLARINDA, BUGÜNKÜ ADI TUNCELİ OLAN DERSİM'DE TEDİP VE TENKİL UYGULAMALARININ BÜTÜN YÖNLERİYLE ARAŞTIRILMASI AMACIYLA, VERİLEN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 29/11/2011 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİN AYNI BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:29.11.2011

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünlerin yoğun gündem maddesi Dersim. Dersim'le ilgili tartışmalar sürüyor ancak bu konuda bu tartışmaların sürmesine rağmen sağlıklı bir adım atılamıyor. Bizim araştırma önergemiz, 37-38 yıllarında Dersim'de tedip ve tenkil uygulamalarıyla ilgili. Bu araştırma önergemizde, özellikle orada yaşananların tanıkların da anlatımıyla ki İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarından Orgeneral Muhsin Batur'a ve o dönemin şairleri, aydınlarından yaşayanlarına kadar orada ne olup bittiğini Meclisin araştırması, bugünkü önergemiz bu.

Şimdi, bu konuda BDP olarak şunu ifade etmek istiyoruz: Sayın Başbakana geçmiş olsun, rahatsız şu an. Bir ilk gibi gözükse de sözlü olarak yapılan özür dilemesinin anlamını bulması ve sonucunu doğurabilmesi açısından birtakım adımların atılması gerekiyor ve bu konuda bir önceki dönemde ve bu dönemde de Barış ve Demokrasi Partisi olarak Meclise birçok konuda araştırma önergesi ve kanun teklifi verdik.

Önce şunu ifade etmek istiyorum ki bu tür durumlarda, dünyada bu tür acı olaylar karşısında yapılanlar bellidir; geçmişle yüzleşilir, hakikatler komisyonları kurulur, araştırma komisyonları kurulur ve meclisler kararlar alırlar. Bu meclislerin kararları kalıcıdır. Sayın Başbakanın il başkanları toplantısındaki sözleri sadece basına yansıdığı kadarıyla geçerli çünkü dünyada özür örneklerine baktığımız zaman çok farklı şeyler görüyoruz. ABD 2010'da yerlilerden özür dilemiş, Avustralya 2008'de Aborjinlerden özür dilemiş, 2000'de Hollanda Yahudiler, Çingeneler ve Endonezyalılardan özür dilemiş, 98'de Kanada yerlilerden özür dilemiş, Rusya Lideri Boris Yeltsin 43-44'de Çeçen, İnguş ve Tatar gibi halkların sürülmesinden dolayı özür dilemiş, 1993'te Güney Afrika Cumhuriyeti "apartheid" rejiminden dolayı özür dilemiş, Japonya dilemiş, Britanya Kraliçesi II. Elizabeth'in özür dilemesi var, 70'lerde Batı Almanya Şansölyesi WillyBrandt'ın -sosyal demokrat liderin- Varşova gettosunda öldürülen Yahudiler için diz çöküp özür dilemesi var.

Şimdi, bütün bu gerçekler karşısında şunu açıkça ifade etmek istiyorum? Sayın Başbakana grubumuzun soru önergesidir, dikkatinizi çekmek istiyorum. Burada Sayın Başbakana Tunceli'de tedip ve tenkil soruluyor ve uluslararası sözleşmeler gereği bu konuda cevap verilmesi isteniliyor. Bu yasaların, idam edilen insanların mezar yerlerinin bildirilmesi isteniyor ve kaç kişinin öldürüldüğü... Sayın Başbakan bunu Adalet Bakanlığına havale ediyor. Adalet Bakanının verdiği cevap gerçekten utandırıcı bir cevap. Ne diyor? "Bunu aldık, inceledik ve mezar yerleriyle ilgili -Adalet Bakanlığının metni var, isteyen, ilgili arkadaşlara verebilirim-sorduk, araştırdık." diyor ve "Anayasa 98'e göre, sorular sorulduğunda?" Bu sorulara nasıl cevap verileceğini anlatıyor bize ve "?hükme bağlandığından, önergenin bilgi istemeye yönelik olmayıp kişisel görüş ileri sürülmek suretiyle düşünce öğrenmeyi amaçlayan diğer sorularına cevap verme yasal imkânı görülmemiştir."

Şimdi, bu Hükûmetin, Başbakanın Bakanının verdiği cevap bu ve diyor ki: "Bilgi Edinme Yasası'na göre istediğiniz bilgiyi edinebilirsiniz." Buyurun, edinin arkadaşlar, Seyit Rıza'nın arkadaşlarının mezar yerini size birisi çıkar söyler belki.

Bakın, bir soru önergesi daha, o dönem bizim Tunceli Milletvekilimiz Şerafettin Halis tarafından verilmiş. Mezar yerleriyle ilgili soruluyor, yine Adalet Bakanlığına Başbakan havale ediyor. Cevabı okusanız, üzüntü verici bir şey.Elâzığ Savcılığına sorduk, sağlık müdürlüğüne sorduk, belediyesine sorduk -tarih, sayılar var- Tunceli Valilik makamına sorduk, maalesef, Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerini bilmediklerini söylemişler, hadi buyurun? Genelkurmayın arşivleri, devletin derinlikleri, her şey belgeli arkadaşlar. Şimdi, Adalet Bakanı bunu söylüyor, onun da Başbakanı özür diliyor. Şimdi, bu cevap 2008'de verilmiş.

Bakın, yine, kanun teklifini verdik Dersim'le ilgili. Burada anlatıyoruz "Neden Dersim adı geri verilmelidir?" Çünkü Dersim Osmanlıya bağlı bir vilayetin adı, tarihî bir anlamı var ve bu ad değişikliğinin işte o dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya tarafından verilen önergeyle 7 Kasım 1935'te yapıldığını? Eski ismin iadesini istiyoruz. Bu da Mecliste duruyor bizim önergemiz. İstediğiniz önergeyi yirmi dört saatte indirip, buradan yirmi dört saatte geçiyor. "Buyurun gereğini yapın." diyoruz.

Yine, bizim, Seyit Rıza ve arkadaşlarının, Şeyh Said'in ve Saidi Nursi'nin mezar yerleriyle ilgili araştırma önergemiz var. Bu da burada, Mecliste duruyor arkadaşlar.

Dersimli kayıp kızlarla ilgili araştırma önergemiz var, bu da Mecliste duruyor ve bütün bunların üzerine işte insan hakları kuruluşlarının açıklamaları: "Bu konuda özür yetmez." diyor ve sıralıyorlar "Gereğinin yapılmasını -neler neleryapılsın- mezar yeri gösterilsin, Dersim adı iade edilsin, özür dilensin, başka adlar..." Bu da tabii, Cindoruk Meclis Başkanlığımızı yaptı burada biliyorsunuz. Evet, tek parti döneminden kökleri gelir, Celal Bayar da, rahmetli Menderes de o zaman CHP'de görev yaptılar. Onun için, iki kökten gelen AKP ve CHP, geçmişte bu konuda ortak sorumlu. Yani kimse sıyrılamaz bundan.

Yine, Dersim Dernekleri Federasyonunun bizi ziyaretiyle ilgili burada çok açık ve net talepleri var. Yine mezar yerleri, yine Dersim'in adının iadesi, yine işte bazı havaalanı isimlerine katliamcıların isimlerinin verilmesinin geri alınması ve Meclis Başkanı diyor ki, Çiçek, şimdiki: "Bu konuda bir Meclis araştırması açılabilinir."

Şimdi, bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman, bizim sayımız bu Meclis araştırma önergesine yetmiyor. Geçmişte hep reddettiniz bütün bunları. Şimdi, Sayın Başbakanın yapacağı bir şey var. Eğer bu konuda adım atılmasını istiyorsa bunu artık yazılı bir metne çevirip, Meclise getirip, Meclis kararı olarak özür dileme faslını ayrıca yapabilir ama bunun için önceden bir araştırma komisyonu kurulması gerekiyor. Bu araştırma komisyonu bizim aslında bütün diğer acı olayları da kapsayacak şekilde hakikatler komisyonu olarak kurulması yönündedir ve bugün bu tartışmalara Meclis bir irade koyarak bu araştırma komisyonu kurulmasına "Evet" derse inanıyorum ki özrün bir anlamı olur, bir şey ifade eder, ondan sonra yol açılır ve yürünülür. Eğer "Yok, bunu bir özürle, sözle geçiştireceğim." dersek burada yine yanlış yapılmış olur.

Bu nedenle, araştırma önergemizin kabulünü diliyorum.

Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)