| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 7 |
| Tarih: | 11.10.2012 |
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sizin sorununuz!
BAŞKAN - Benim sorunum değil grupların sorunu Sayın Çetin, lütfen?
İZZET ÇETİN (Ankara) - Sizin sorununuz!
BAŞKAN - Herkes kendi sorumluluğunu bilecek, benim sorunum değil.
Buyurun Sayın Özgür Özel.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Süreyi yeniden başlatacak mısınız?
BAŞKAN - Niye yeniden başlatayım, Sayın Çetin kesti.
Buyurun.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sendikalar ve toplu iş sözleşmesi kanununun ikinci bölümünde grubumuz adına söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Şu an saat gecenin bir buçuğu. İktidar partisi, Sayın Dora, Sayın Demirel ve benim yasaya ilişkin eleştirilerim kimseler tarafından duyulmasın, televizyonun başında izleyenler tarafından izlenmesin diye bizi bu saatlerde, bu boş koltuklara konuşturuyorlar. Bunun ayıbını kendilerine bırakıyorum.
Bu kanun Mecliste görüşülmeye başladığı tarihlerde dahi Toplu İş İlişkileri Kanunu'ydu bunun adı. Yani bir Hükûmet düşünün ki sendikalar için on yıldır yapmayı taahhüt ettiği ve bir türlü yapmadığı kanunda, sendikanın adını anmaktan, toplu iş sözleşmesinin adını anmaktan ve "grev" demekten korkuyor. Daha sonra çok övündükleri şekilde dört grup bir arada uzlaştı ve bugünkü adını aldı ama hâlâ daha bu yasadaki, bu yasanın bir mana ifade etmesi için, en önemli kısım grev hakkıdır, "grev" kelimesi yasanın adında bile yok. Bu tip kanunlar hükûmetler için, iktidarlar için turnusol kağıdı niteliğindedir, sizin renginizi belli eder. "Biz işçiyi severiz." demekle olmaz. Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Sendikal hareketin Türkiye'deki tarihi boyunca iki büyük darbe aldı sendikal hareket. Bunlardan bir tanesi 12 Eylül 1980 darbesidir, diğeri de AKP İktidarının sendikalara vurduğu darbedir. AKP İktidarı açıkça işçi düşmanıdır. (CHP ve BDP sıralarından alkışlar)
Rakamlara bakalım, rakamlar yalan söylemez. 1980 darbesinden önce Türkiye'de 2.2 milyon işçi vardı, bunların 1,5 milyonu sendikalıydı. Şimdi 11 milyon çalışan var, bunların sadece 938 bin tanesi sendikalı ve bunlardan 360 bin tane, kamuda çalışan sendikalı işçiyi de düşerseniz özel sektörde çalışan işçilerin sadece yüzde 3'ü toplu iş sözleşmesinden yararlanıyor, yüzde 5.9'u sendikalı. İşte AKP'nin Türkiye'de sendikal hareketi getirdiği nokta budur.
Birkaç daha rakam vermek isterim. AKP İktidarının en önem verdiği hususlardan bir tanesi araştırmalar yapmak, anketler yapmak, ona göre de güya toplumun beklentilerini tartıp ona göre siyaset yapmak. Bakın, bir anket ne diyor? Hem de çok güvenilir bir kaynağın yaptığı anket. "Sendikaya üye olursanız işverenin sizi cezalandıracağına inanıyor musunuz?" sorusuna:Türkiye'deki işçilerin yüzde 87.9'u "Evet." cevabını veriyorlar. "Sendikanızı özgürce seçme hakkını düşünüyor musunuz?" sorusuna ise Türkiye'deki sendikalı işçilerin yüzde 77'si "Hayır." cevabını veriyorlar. İşte sizin döneminizdeki ileri demokrasi, işte örgütlenme özgürlüğü.
Türkiye'ye sarı sendikaları, ak sendikaları hediye eden, Türkiye'yle bunları tanıştıran AKP İktidarı artık ileri demokrasi diye söylediği bir sarı demokrasiyi de hem de AKP sarısı demokrasiyi Türkiye'nin hayatına sokmuş durumda.
Bu durumu, bizler Manisa'da, işçilerin yaşadığı, rakamlarla ifade edilen bu korkuyu artık bir sanayi kenti olan, binlerce, on binlerce işçinin fabrikalarda çalıştığı Manisa'da her gün kulaklarımızla duyuyoruz. Sendikanın "s"sini ağzına alanları fabrikalar derhâl işten çıkarıyor. Peki, bu işverenin ne güvencesi var? Bir tanesi siz Sayın Bakan, bir tanesi siz sayın AKP'li milletvekilleri, diğeri de kapıdaki binlerce işsiz. Ve eskiden sendikalı olan bir tane işçiyi işinden edenler şimdi o kadar cesurlar ki "Takım." diyorlar, 100 kişilik, 80 kişilik takımın tamamını işten çıkarıyorlar. Âdeta şu gözle bakıyorlar: "Bu, sendikanın "s"sini ağzına alan kişi, kendisi olduğu gibi etrafındaki birkaç arkadaşını da kontamine etmiş olabilir. Mutlaka hepsinden birden kurtulmalıyız." Tabii bir başka şeye de hizmet ediyor, bir mahalle baskısına. İşçi arkadaşına sendikayı, sendikal hakları, örgütlülüğün önemini anlatan, bu onurlu, bu kutsal, bu doğal hakkı kullanan işçileri, emekçileri arkadaşları şu gözle görüyor: "Eyvah, hepimizi işten attıracak bu." Ve ondan korkuyorlar, ondan kaçıyorlar. İş yerinde sendikayı savunanlar, örgütlenme özgürlüğüne inanan emekçiler bir cadı avının kurbanı oluyorlar âdeta, Orta Çağdaki vebalılar gibi arkadaşları onlardan kaçıyor. Böyle bir noktaya getirdi AKP İktidarı Türkiye'deki sendikal hareketi. Oysa bilinçli işçi ne kadar kıymetli bir şeydi. Şimdi bilinçli işçi, arkadaşlarının bile ondan korktuğu, kaçtığı işçi noktasına geldi. Buna engel olmak için bir şeyler yapması beklenirken Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanlığının, biraz önce yapılan değişiklikte olduğu gibi, AKP Grubunun buradaki gücüyle, artık 30 kişiden az işletmelerde sendikal örgütlenmeyi imkânsız kılacak ayıplar ayıbı bir düzenlemeye de imza attı. Buna, gecenin bu vaktinde tarihe not düşmek için söylenilecek bir tek söz varsa o da şudur: Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)
AKP'nin, işçi sınıfına karşı hasmane tutumu rakamlarla ortada. Meydanların ortak bir sesi var, ne kadar da haklıymış meydanlar "AKP sağlığa zararlıdır." derken. "AKP sosyal güvenliğe, AKP işçi haklarına ve örgütlenme özgürlüğüne zararlıdır." derken. Dedim ya, bu yasa sizin turnusol kâğıdınızdır. Renginiz belli oldu, sizler birer işçi düşmanısınız. (CHP sıralarından alkışlar)
"12 Eylülle hesaplaşacağım." diye oy isteyip, 12 Eylülle hesaplaşmak bir yana, kendisi 12 Eylülün ürünü olduğu için 12 Eylülün etinden, sütünden yararlanan, örneğin seçim barajından yararlanan, Yüksek Öğretim Kurumundan yararlanan, kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinden yararlanan AKP, 12 Eylülün grev yasaklarından da yararlanmaya devam ediyor. Samimi değilsiniz, samimiyetsizsiniz. Samimi olsanız Türk Hava Yolları grevi için Ali Babacan "Ekonomiye etkisi olacak sektörlerde, kimse kusura bakmayacak, grev yasağı olmayacak." demezdi herhâlde. Be insafsız adam, ekonomiye etkisi olmayan bir sektör mü var? Be vicdansız adam, ekonomiye etkisi olmayan sektör olur mu? Bizden utanmıyorsan, halktan utanmıyorsan, korkmuyorsan, Allah'tan kork! (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özel lütfen? Lütfen Sayın Özel? Lütfen?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Çok ayıp ya! Terbiyesizlik yapıyorsun!
AHMET AYDIN (Adıyaman) - Bu saatte bu olur mu? Ayıp ya!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Ayıp denilen bir şey var.
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İkiyüzlüsünüz, ikircikli tavırlar içindesiniz.
BAŞKAN - Lütfen diyorum?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Hem Türk Hava Yollarındaki toplu görüşmeye müdahale edip Hava-İş Kolunda grev yasağı getiriyorsunuz, sonra da "Türk Hava Yolları bir anonim şirkettir, Türk Hava Yollarının iç işlerine karışamayız." diyorsunuz. Siz, Türk Hava Yollarında ne yaptınız? Hem gittiniz oradaki insanların, emekçilerin işverenlerle ilişkilerine müdahil oldunuz yani haneye tecavüz suçu işlediniz. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Oradan bir meşru müdafaa hakkı doğurdunuz. Bu meşru müdafaa hakkını kullanan 304 tane emekçiyi de işinden ettiniz. Bütün dünyada bu meşru müdafaa hakkıdır, bunun adı da fiilî grevdir. Siz fiilî grev hakkını doğurdunuz, siz onların grev hakkını ortadan kaldırdınız diye grev yaptılar ve onları işten attırdınız. Bu, tüm dünyada var, bir tek Kenan Evren'in anayasasında yok. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Topçu dedi ki: "Bu grev bir ihanet eylemidir." Bakın, ben size söylüyorum: Sizin o söz geçiremediğiniz Hamdi Topçu var ya, Türk Hava Yollarının topçusu, Suriye topçusundan bile tehlikeli bir adamdır, Suriye topçusundan bile vicdansız bir adamdır. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Sayın Özel, Genel Kurulda olmayan bir bürokrat hakkında, lütfen? Temiz bir dille konuşmak durumundasınız İç Tüzük'ün 67'nci maddesine göre, lütfen ama?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Ve çok açıkça şunu söyleyeyim: Suriye topçusu -hepimizin içini yakan, hepimizin içini yaralayan bir şekilde bir haneye top isabet etti- o haneyi yaktı, hepimizin yürekleri yandı ama Türk Hava Yollarının topçusu 300 haneye ateş düşürdü. Çok açık ve net bir biçimde şunu söylemek istiyorum: O gün, bu Bakan burada oturamadı, gitti, daha sonra timsah gözyaşları dökmek üzere. O ayıbın içinde yoktu. Ulaştırma Bakanı burada oturdu, bütün eleştirileri müstehzi ifadelerle, gülerek yanıtladı, daha sonra Sayın Bakan: "Bu düzenleme doğru olmadı." dedi ve mişcesine yaparak gitti Türk Hava Yollarındaki bu işçiler için güya ara buluculuk görüşmeleri yaptı. Sonuç ortada, samimi değilsiniz, turnusol kağıdı gösterdi ki sizler birer işçi düşmanısınız, AKP, örgütlenme özgürlüğüne zararlıdır, AKP işçi sınıfının düşmanıdır.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özel.