GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:42
Tarih:16.12.2012

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesiyle ilgili görüşmeler yapılırken, daha önceden konuşan arkadaşlarımızın yapmış oldukları katkılara, eleştirilere teşekkür ediyor, orada tespit ettiğim, kafalarımızda var olan bazı sorulara da cevap vermek istiyorum.

Çok değerli arkadaşlar, önce şunu söylemek isterim: Biz, hakikaten, eğitim meselesinde son zamanlarda yaptığımız düzenlemelerle, uluslararası alanda Türkiye'yle küresel düzeydeki gelişme arasındaki farkı kapatacak türden faaliyetlere ağırlık verdik. Bir başka ifadeyle dünya ile aramızda stratejik bir açıklık meydana gelmişti, o stratejik açıklığı kapatacak düzeyde, eğitim sistemi üzerinden birtakım düzenlemeler yaptık.

Bu yaptığımız düzenlemelerle aslında üç ana hedef belirliyoruz kendimize. Onlardan bir tanesi, küresel düzeyde ihtiyaç duyulan bilgi ve yetenekleri çocuklarımıza kazandırmak. İkincisi, ulusal düzeyde ihtiyaç duyduğumuz, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyaç ve beklentilerini de karşılayacak bilgi ve becerileri kazandırmak. Üçüncüsü ise, toplumsal ve ahlaki değerleri, millet olma bilincini, bir tarih şuurunu, sosyal sorumlulukları çocuklarımıza aşılamaktır.

O yüzden, ilk önce üzerinde duracağım konu, millî eğitim sisteminde değerler üzerinden yaptığımız eğitimle ilgili bilgiler olacak. Hemen şunu söylemeliyim: Millî Eğitim Bakanlığının en çok önem verdiği konulardan birisi değerler üzerinden eğitim yapılmasıdır. Bu açıdan bakıldığında, cumhuriyet tarihi boyunca, doğrusu, millî eğitim sisteminde bunun hassasiyetle korunduğunu söylemek mümkün. Özellikle 2006 yılından sonra ise konuyla ilgili daha farklı uygulamalar da gündeme getirilmeye başlanmıştır. O tarihe kadar daha çok değerlerin bizzat kendileri öğretilirken ve çocuklarımıza kazandırılmaya çaba sarf edilirken, şimdi hem değerlerin bizzat kendilerinin öğretilmesi hem de okutulan derslerin içerisinde diğer disiplinlerin kazanımları arasına da yerleştirerek öğretilmesi esas alınmıştır. Bu açıdan bakıldığında, okuttuğumuz neredeyse bütün derslerimizde, sahip olunması gereken değerlerin anlatıldığını ve o değerlere göre de bir hassasiyetle müfredat oluşturulduğunu bildirmek istiyorum. Hayat bilgisi, sosyal bilgiler, Türkçe, fen ve teknoloji, din kültürü ve ahlak bilgisi, beden eğitimi, müzik, bilişim teknolojileri gibi -aklınıza ne kadar ders geliyorsa- ve özellikle de son yılda koyduğumuz 21 seçimlik dersin her birisinde biz, değerlerimize, adil olma, vatanseverlik, bağımsızlık, bilimsellik, doğruluk ve dürüstlük, estetik, hoşgörü, yardımseverlik, merhamet, öz güven, saygı ve sevgi, barış, yeniliğe açık olma ve girişimcilik, cömertlik ve çalışkanlık, duyarlılık, vefa, kadirşinaslık gibi pek çok -burada hepsini ayrı ayrı saymaya gerek yok- değerlerimizin her birisini, millî ve manevi, ahlaki değerlerimizi açık ve net olarak tespit etmiş, eğitim öğretimin bütünlüğü içerisinde onları işlemeye çalışıyoruz.

Ayrıca, hem öğretmenlerimizi bu konuda özel olarak eğitiyor hem de değişik illerimizde ve farklı zaman dilimlerinde bu değerlerin çocuklarımıza kazandırılmasıyla ilgili özel programlar yapıyoruz. Bunu, bu vesileyle sizlerle paylaşmak istedim.

Onun dışında yine üzerinde duracağım bir başka husus "ALO 147"yle ilgili spekülasyonlar.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, "ALO 147 Çağrı Merkezi"ne ciddi anlamda bir haksızlık yapılıyor. Çünkü, çağrı merkezinin yaptığı faaliyetlere baktığımızda hemen şunu söylemeliyiz: Aylık olarak 80 bin kişinin müracaat ettiği ve bilgi aldığı bir merkez burası. Yaklaşık 100 kişi çalışıyor; bunların 50'den fazlası da Van depreminde sakat kalmış, özürlü olmuş engellilerden meydana geliyor. Yine, bu arkadaşların her birisi son derece özveriyle ve yine son derece kibar bir şekilde kamuoyunu bilgilendiriyorlar. Aylık, yaklaşık ve ortalama 80 bin çağrıya cevap verdiğimizde, bunlardan tam 89'unun bilgi edinmeyle alakalı olduğunu söylemeliyim size. Yüzde 89'u bilgi edinmeyle alakalı, yüzde 6'sı birtakım taleplere yönelik, yüzde 4'ü genel anlamda şikâyet, yine, bunların içerisinden on binde 1'i öğretmenler için yapılan şikâyetlerden oluşuyor. E, birazcık insaf edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Yüzde 1'i de görüş ve öneri oluşturuyor ve bunların hepsini değerlendirmeye alıyoruz.

Çok değerli arkadaşlar, yine, konuşmacılardan bazı milletvekilleri eğitim sisteminin aslında sadece altyapı demek olmadığını ifade etti. Buna çok katılıyorum. Gerçekten de eğitim sisteminden bahsediyorsak, sadece altyapılardan bahisle eğitimi iyileştirebileceğimizi söyleyemeyiz. Ancak altyapı yetersizliklerinin eğitimin niteliğinin geliştirilmesine ciddi anlamda engel olduğunu da hep beraber kabul etmeliyiz. Mesela, bugün derslik sayısındaki yetersizliğin ve ikili eğitimin varlığının normalde haftalık olarak Avrupa Birliği ortalamalarına gelecek şekilde ders saatlerinin artırmasına mâni olduğunu, bu açıdan bakıldığında -evet, altyapıdan bahsetmek yetmez ama- Millî Eğitim Bakanlığının sadece altyapıyla uğraştığını iddia etmekse gerçekten yanlış bir bilgi veya kamuoyunu yanıltmakla ilgili bir çabadan ibaret kalır.

Ben size şunu söylemeliyim: Derslik ve pansiyon yapımları, şartlı eğitim yardımları, burslar ve parasız yatılılık, taşımalı öğretim sistemi, ilköğretim kurumlarının standartlarıyla ilgili İKS düzenlemeleri, Aşamalı Devamsızlık Yönetim Modeli, yetiştirici sınıf öğretim programı, kız çocuklarının okullaştırılması, öğretmen ihtiyacının karşılanması, Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme yani FATİH Projesi, ücretsiz ders kitabı dağıtımı gibi aslında fırsat eşitliğini artıran tedbirlere ek olarak ayrıca eğitim sisteminde müfredatın iyileştirilmesiyle, ders içeriklerinin ve kazanımlarının gözden geçirilmesiyle ve küresel düzeyde rekabet edebilecek şekilde kazanımların gözden geçirilmesiyle ilgili yapılan çalışmaları buna eklemek gerektiği kanaatindeyim. Dolayısıyla, Millî Eğitim Bakanlığı, sadece altyapıyla değil gerçek anlamda eğitim sisteminde niteliğin geliştirilmesi ve çocuklarımızın küresel düzeyde rekabet edebilecek hâle gelmesiyle de ilgileniyor; bunu anlatmalıyım.

Çok değerli arkadaşlar, yine konuşmacılardan bazıları Özel Kalem, Strateji Geliştirme Başkanlığı ve Özel Eğitim bütçeleri üzerinden yorumlar yaptı ve özellikle de Millî Eğitim Bakanlığının yatırım bütçesiyle ilgili değerlendirmeler yapıldı. Doğrusu, bunların hepsine birlikte bir göz atmak gerektiği kanaatindeyim. Şunu bir kere belirtelim: Hakikaten, özellikle Nur Hanım'ın, Sayın Serter'in verdiği bilgiler doğru bilgilerdir ve ortaya koyduğu oranlar da doğru oranlardır çünkü bu bilgileri biz açık bir şekilde paylaşıyoruz ve her birinize sunuyoruz. Bu açıdan bakıldığında? Hatta ben şunu da söylemek istiyorum arkadaşlarıma: Nur Hanım'ın özellikle Plan ve Bütçedeki konuşmasında hem de buradaki konuşmasında, meseleye çok fazla ideoloji ve siyasal bir tavır takınmadığını, daha rasyonel meseleye baktığını görüyorum. Bunun çok katkı sağlayıcı bir yaklaşım tarzı olduğunu değerlendiriyorum. Bu açıdan bakıldığında, topyekûn, hep birlikte eğitim sistemine daha rasyonel bir gözle bakmanın bu ülkeye katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Bu sebeple de rakamları analiz ederken rakamlara biraz daha ayrıntılı, biraz daha analitik baktığımızda veya biraz daha ayrıntısına inerek değerlendirdiğimizde de farklı şeyleri söylemek mümkün. O açıdan, ben hemen şunu söylemeliyim: Evet, genel Millî Eğitim bütçesi içerisinde yatırım bütçesinin payı düşüyor ama arkadaşlar, takdir edersiniz ki, biraz daha ayrıntılı gözle baktığınızda dile getirilen zaman diliminde yani 1990'larda yaklaşık okullaşma oranlarının yüzde 50'nin altında olduğu bir Türkiye'den, 200 bine yakın bir öğretmen sayısından? O civarlarda çünkü 2002'li yıllarda bu oran 554 bin civarındaydı, öğretmen sayısı olarak. Bakacak olursanız şayet, o zaman Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin daha küçük ama yatırım bütçesinin bunun içerisinde daha fazla pay aldığını görürsünüz. Şimdi ise Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi daha büyük ama onun içerisinde daha fazla payın öğretmenlere gittiğini ifade etmek lazım çünkü şu anda Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin yüzde 80'e yakını neredeyse maaşlara ayrılmış durumda.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Onu söyleyin. Baştan beri bunu söyleyin Sayın Bakan, baştan beri.

AHMET YENİ (Samsun) - Baştan beri onu söylüyor.

ENGİN ALTAY (Sinop) - Hiç söylemedi, ilk defa söylüyor. Gerçeği söyle.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Hem bütçenin büyük olması bunun içerisinde yatırım için ayrılan kaynağın düşük olduğunu göstermiyor. Yatırım için ayrılan kaynak, gerçekten de şu anda yaklaşık 3 milyar liradan fazla. Bir de bütçe dışı gelirlere baktığımız zaman neredeyse yıllık olarak 3,5 milyarı aşacağını tahmin ettiğimiz bu yatırım rakamı miktar olarak asla düşük değil ama Millî Eğitim Bakanlığının büyüyen bütçesi içerisinde düşük kalıyor. Ama bunun da genel seyir içerisinde tabii bir durum olduğunu ifade etmek lazım çünkü derslik ihtiyacı bundan yaklaşık on yıl kadar önce yüzde 50'nin üzerindeyken, şimdi, şu anda bu oran yüzde 30'un altına düştü ve dolayısıyla da bu alana yapılacak yatırımların nispi olarak azalması söz konusu olabilir. Daha da önemlisi, bir gün derslik ihtiyacımız kalmadığında, sadece yenileme yatırımları için cüzi bir kaynak ayrıldığında, "Yatırıma para ayırmıyorsunuz." diye yapılacak eleştirinin anlamsızlığını burada belki de altını çizerek söylemek lazım.

Bu açıdan, ihtiyaçlar nerede daha yoğun ve daha büyükse ve daha şiddetliyse, kaynakların da zaman içerisinde birinden diğerine doğru kaydırılarak kullanılmasının doğru bir yaklaşım olacağını düşünüyorum.

Özellikle Özel Kalem Müdürlüğünün bütçesinin yüksek olmasına dair söylenebilecek yegâne şey şu: Çok değerli arkadaşlar, orada, sadece Özel Kalem Müdürlüğünün kaynakları veya yatırım ve mal ve hizmet alımları söz konusu değil. Millî Eğitim Bakanlığının, Bakanlık, Müsteşarlık, müsteşar yardımcıları, şahsa bağlı bütün kadrolardaki kişilerin ücret ve maaşları hep birlikte Özel Kalem Müdürlüğü bütçesinde gözükmektedirler. Orada sadece Özel Kalem Müdürlüğünün mal ve hizmet alımına ayırdığı kaynağın 550 milyon veya biraz daha üzerinde olduğunu ifade etmem lazım, dolayısıyla orada yapılan yorumun yanlış olduğu kanaatindeyim. Ama bu arada bir şeyi ifade etmek isterim. Benim Özel Kalem Müdürünün işini iyi idare ettiğine, hatta Bakanlığın işlerini ve Bakanın işlerini çok iyi yaptığına dair bir dedikoduyu da burada dile getirdiler arkadaşlar.

Evet, arkadaşlar, ben buradan itiraf ediyorum. Ben, geçtiğimiz günlerde bir yemekte?

ENGİN Altay (Sinop) - 24 Kasımda.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - ?bütün genel müdürlerimizin, grup başkanlarımızın, yani Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatının bütün yöneticilerinin katıldığı bir toplantıda, geçtiğimiz bir yılın muhasebesini yaptım.

Orada, beş ay gibi kısa bir süre içerisinde, 4+4+4 gibi yeni eğitim sisteminde, bütün, 42 binden fazla binayı gözden geçirip, ele alıp, onların hangisinin ilkokul, ortaokul, lise olacağını belirleyen, sonra eğitim sisteminde 21 yeni seçimlik dersin hepsinin müfredatını yayınlayan ve daha da önemlisi, onların öğretim malzemelerini hazırlayan bütün teşkilat çalışanlarıma teşekkür ettim. Tek tek zikrettim, her bir genel müdürlüğü ayrı ayrı ifade ettim, bu arada, bütün bu yoğun çaba içerisinde arı gibi çalışan Özel Kalem Müdürüm ve ekibini de tebrik ettim.

Ben, teşekkür etmeyi, iyi bir idarecinin vasfı ve ahlaki bir meziyet olarak görüyorum, ama bunun dedikodusunu buraya getirenlerin, daha da önemlisi, o dedikoduyu duyanların, buraya taşıyanların hangi ahlaki değere sahip olduklarını da sizin mizacınıza bırakıyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çünkü, bu dedikoduyu hakikaten Meclisin de şeyine yakıştıramadığımı ifade etmeliyim.

Yine, bunun ötesinde, Millî Eğitim Bakanlığıyla alakalı, imam-hatip okullarının oranlarıyla ilgili bir eleştiride bulunuldu. Hemen şunu söylemeliyim: Toplam ortaokul sayısı 16.910, bunların içerisinde imam-hatip ortaokulu 1.097, oranı yüzde 6,4 arkadaşlar. Toplam lise sayısı 10.408, toplam imam-hatip lisesi sayısı 708, oranı yüzde 6,8. Öğrenci olarak baktığımızda da, imam-hatip ortaokul ve lise öğrencilerinin toplam ortaokul ve lise, genel olan öğrenciler arasındaki payı da yüzde 5,03. Dolayısıyla oranları da bu vesileyle sizlerle paylaşmayı görev bildim.

Çok değerli arkadaşlar, son olarak şunu söylemek istiyorum: Kontenjanlar için? Aslında vaktim kalmadı ama konuşmanın iki talihsiz cümlesi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER (Devamla) - Peki, sorularda cevaplandıracağım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.