| Konu: | ORMAN KÖYLÜLERİNİN KALKINMALARININ DESTEKLENMESİ VE HAZİNE ADINA ORMAN SINIRLARI DIŞINA ÇIKARILAN YERLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE HAZİNEYE AİT TARIM ARAZİLERİNİN SATIŞI HAKKINDA KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 96 |
| Tarih: | 18.04.2012 |
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biraz önceki Hatip arkadaş, Komisyonda milletvekilleri arasında sağlanan mutabakatın satış bedelleriyle alakalı olarak nasıl Genel Kurulda bozulduğundan bahsetti. Ben de konuşmamda hak sahibi sayılma ile ilgili görmüş olduğum noksanlıkları belirtmek istiyorum.
Hak sahibi sayılmanın üç kriteri var. Nedir bunlar? 2/B alanlarındaki taşınmazın Aralık 2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesâtın sahibi olduğu tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilen kişi olmak, süresi içerisinde idareye başvurmak ve idarece belirlenen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul etmek. Birinci kriterin uygulanmasında 2/B alanlarının geçirdiği hukuki süreç dikkate alındığında, aynı tapu kütüklerinin beyanlar hanesinde gösterilenler ile yasal hakkı oluşmuş ancak yasal sürecin özellikleri bakımından beyanlar hanesinde gösterilmeyenler arasında büyük bir adaletsizlik doğacaktır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesinin 89, 93 ve 2002 tarihli kararları da dikkate alındığında, başvuranların hak sahibi olup olmayacakları da son derece tartışmalıdır.
İkinci kriter ile ilgili olarak şu hususun da dikkate alınması gerekmektedir: Hak sahiplerinin hak sahibi olduğu, idare tarafından kayıtlara dayalı olarak bilinmektedir. Devletin kayıtlarına göre hak sahibi olduğu kesin olan bir kişinin, herhangi bir sebeple belirlenen süre içerisinde başvuru yapamaması sebebiyle hakkını kaybetmesine bir hukuk devletinde nasıl rıza gösterilecektir? Bunun için idari kayıtlara göre hak sahibi olanlara bir tebligat çıkarmak gerekmez mi? En ücra köy ve mezralarda oturan, özellikle malul, yaşlı ya da dul hak sahibi vatandaşlarımızın bu düzenlemeden haberdar olamayabileceği gibi bir kaygı taşıyorum. Hele hele bu arazilerin yer altı ya da yer üstü zenginliklerle donanmış ya da rantı çok yüksek sahalar içerisinde olabileceği düşünüldüğünde birilerinin şu anda bu arazilere sahip olmak için kenarda beklediklerini görür gibiyim. Bu işler yapılırken arkada ciddi haksızlıklar, adaletsizlikler tortusu da bırakmamak lazım. Ayrıca, bu kişiler için belirlenen başvurma sürelerinin kişilerin yazılı tebligatı tebellüğ ettikleri tarihten itibaren başlatılması gerekmektedir. Böyle bir düzenlemeyle hazinenin vatandaşların haklarına hukuksuz olarak el koyması da engellenecektir.
Bu düzenlemedeki sorunlar bundan ibaret değil değerli arkadaşlar. Başvuru sürelerini düzenleyen diğer maddelerinde de bu sorunlar kendisini göstermekte. Birinci bölümün 7'nci maddesi 1'inci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde ve 3'üncü fıkrasında hakkın kullanımı hak düşürücü sürelere bağlanmıştır. Böyle bir haksızlığı ve hukuksuzluğu gidermek için idarenin kayıtlara göre hak sahibi olduğu bilinen kişileri yazılı olarak haberdar etmesi, bildirimde bulunması uygun olacaktır. Üçüncü kriter de, idarece belirlenen satış bedelini itiraz ve dava konusu etmeksizin kabul etmektir. Hiçbir hukuk devletinde vatandaşa yasayla böyle bir dayatma yapılamaz. Bu düzenlemeyle idarenin teklifini kabul etmeyenler doğrudan satış hakkından yararlanamayacaklar. İdare "Benim teklifimi kabul etmek zorundasın, benim teklifimi kabul etmezsen itiraz edemez, yargıya gidemezsin." diyor.
Değerli AKP milletvekilleri, hatırlayınız, 2010 Anayasa referandumunda "Hiçbir idari işlemi yargı denetimi dışında bırakmıyoruz, uyarma ve kınama cezaları da dâhil." diye propaganda yaptınız. Bakın, şimdi büyük bir çelişki içerisindesiniz. Vatandaşların anayasal hak arama hürriyetini sınırlandırıyorsunuz. Bu kimin haddine düşer, hakikaten merak ediyorum. Demokrasi ve adalet talebiniz ipleri elinize geçirinceye kadar mıydı? 13'üncü fıkra da aynı, 1'inci ve 2'nci fıkra gibi idarenin dayatmasını düzenlemektedir. Üç kriter de tamamen bir dayatmadır.
Tasarı yasalaşmaya doğru giderken bu hususları sizlerle paylaşmak ve hak sahipliği açısından bazı haksızlıkların önüne geçmek için Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına bu uyarıcı konuşmayı yapmayı bir vazife bildim. Bu uyarılar doğrultusunda gerekli tedbirlerin alınacağı ümidini muhafaza ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Korkmaz.