| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 17.12.2012 |
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.
Tabii, bütçe açış konuşmamda Maliye Bakanlığımızın faaliyetleriyle ilgili olarak epey bir bilgi vermiştim, tekrara kaçmamak açısından müsaade ederseniz, bugün, daha çok, gündeme getirilen bazı eleştiriler ve tespitler üzerinde ben de değerlendirmelerde bulunmak istiyorum ama en başında, Sayın Tanal'ın, tabii ki, teşekkürü için biz teşekkür ediyoruz. Yalnız şöyle: Osmanlı Devleti dış borçları konusunda 3.000 adetlik bir kitap basılmış. Kendisine gönderilen kitapta maalesef matbaa hatası olarak bazı boşluklar oluşmuş. Şimdi, ben arkadaşlara sordum, hemen, hiç boş sayfası olmayan bir kitapçık var, memnuniyetle bunu size vermek üzere getirdim. Tabii?
ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Yazarı kim Sayın Bakan?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Yazarı Doktor Biltekin Özdemir, 2010 yılında basılmış. Aslında 3.000 adet basılmış ve büyük bir kısmı da sağlıklı yani boş sayfa yok, bunda da boş sayfa yok fakat nasıl olduysa Sayın Tanal'a o denk gelmiş. Şimdi, ben bunu kendisine vereceğim.
Sayın Başkan, değerli üyeler; tabii, en önemli eleştirilerden bir tanesi vergi konusu. Müsaade ederseniz, ben, tekrar bu konuya değinmek istiyorum.
Türkiye'de toplanan bütün vergilerin, sosyal güvenlik primleri de dâhil olmak üzere, topladığımız bütün vergilerin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 26 yani Türkiye'de vergi yükü ne diye sorarsanız yüzde 26. Peki, bu yüksek mi düşük mü, buna nasıl karar vereceğiz? Avrupa Birliğini 27 ülke oluşturmaktadır biliyorsunuz. Avrupa Birliğinde ortalama vergi yükü yüzde 38,4; Türkiye'de yüzde 26. Peki, haydi diyelim ki Avrupa Birliğinde nispeten daha çok gelişmiş ülkeler var, OECD ülkelerine baktığımız zaman, OECD ülkelerinde ortalama vergi yükü yüzde 33,8. Dolayısıyla, Türkiye'deki yüzde 26'lık vergi yükü iddia edildiği gibi yüksek değil; bu, birinci konu.
İkinci konu, Türkiye'de vergilerin büyük bir kısmının dolaylı vergiler olduğu hususu doğru bir husustur. Ben, zaten bütçe konuşmamda bu eleştiriyi kabul ettiğimizi, bu yapıyı düzeltmemiz gerektiğini ifade ettim.
KAMER GENÇ (Tunceli) - Zenginden almıyorsunuz, fakirin ekmeğinden vergi alıyorsunuz.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Şimdi, Türkiye'de sosyal güvenlik primi dâhil olmak üzere dolaylı vergilerin toplam vergiler içerisindeki payı yüzde 70 değildir; yüzde 47,7'dir, yüzde 47,7. Peki, bu yüksek bir oran mı? Evet, Avrupa Birliği veya OECD rakamlarıyla karşılaştırdığınız zaman biraz yüksek. Mesela, Türkiye'de dolaylı vergilerin millî gelire oranı yüzde 12,4 ama Avrupa Birliğinde veya OECD'de yüzde 11-12 arası yani Türkiye'de dolaylı vergilerin millî gelire oranı biraz yüksek ama çok büyük bir fark yok. Peki, sorun ne? Sorun, doğrudan vergilerin düşük olması. Peki, niye? Bunun birkaç sebebi var. Bunun sebeplerinden bir tanesi, kayıt dışılıktır -o konuya değineceğim ama- sebeplerinden bir tanesi de, doğrudur, bizim hükûmetlerimiz döneminde biz yatırımı, üretimi, istihdamı teşvik etmek için doğrudan vergileri düşürmüşüz. Nasıl? Açıklayayım size. Gelir vergisi en yüksek diliminin tabi olduğu vergi oranı 2002 yılında yüzde 49,5 idi. Bunu biz yüzde 35'e indirmişiz. Niye? Kayıt dışılık azalsın, istihdam artsın diye. En düşük vergi dilimine denk düşen gelir vergisi oranı ise yüzde 22 idi, yüzde 15'e indirmişiz. Burada da demişiz ki: Yine, ücretlileri yani düşük gelir elde edenleri destekleyelim.
Asgari ücret? Mesela, Türkiye'de -biliyorsunuz- çalışanların yüzde 47'si asgari ücretli. Asgari ücretin üzerindeki vergi yükü, AK PARTİ hükûmetleri döneminde asgari geçim indirimi getirilmeden önce yüzde 12,8'di yani bir asgari ücretli yüzde 12,8 gelir vergisi ödüyordu. Şu anda, yaptığımız düzenlemelerle bu vergi oranını yüzde sıfır ile 5,2 arasına düşürdük. Dikkat edin, gelir vergisinde biz vergi oranlarını düşürmüşüz. Nedir gelir vergisi? Doğrudan bir gelirdir.
Gelelim ikinci konuya, kurumlar vergisi? Türkiye'de kurumlar vergisi ve kurumlar vergisinin dağıtılması hâlinde alınan gelir vergisi, toplamda, 2002 yılında yüzde 65'i oluşturuyordu. Yani, bir şirket 100 lira kâr etseydi 65 lirası vergiydi. Tabii, bu, şirketlerin rekabet gücünü etkiliyordu, kayıt dışılığı etkiliyordu.
Doğrudur, hükûmetlerimiz döneminde kurumlar vergisinde ve dolayısıyla kurumların geliri üzerindeki toplam vergi yükü yüzde 65'ten yüzde 34'e düşürülmüştür.
Şimdi, dikkat ederseniz doğrudan vergi oranları, doğrudan vergiyi oluşturacak kalemler üzerindeki vergi oranları hükûmetlerimiz döneminde ciddi bir şekilde düşürülmüştür.
Bu yetmemiştir, bakın, en son teşvik sistemiyle biz ne yaptık? Dedik ki "Türkiye'nin herhangi bir yerinde stratejik bir ürünü üretin, kurumlar vergisini belli bir seviyeye kadar, yüzde 2'ye düşürüyoruz, gelir vergisini almıyoruz, sosyal güvenlik primlerinden vazgeçiyoruz." Bunların hepsi, aslında yatırım lehine, üretim lehine, istihdam lehine vergiden vazgeçmektir. Hangi vergiden? Doğrudan vergi gelirlerinden. Bu bir tercihtir, ama bununla birlikte tabii ki bir kayıt dışılık söz konusudur.
Ben size kayıt dışılıkla ilgili olarak da çok kısa bir bilgi vermek istiyorum. Kayıt dışılıkla ilgili olarak, gerçekten şu anda ikinci eylem planını uyguluyoruz. Kayıt dışılıkla mücadelede bir eylem planımız vardı 2008-2010 dönemini kapsayan, şimdi 2011-2013 dönemini kapsayan bir planı uyguluyoruz.
Detaylara kaçmak istemiyorum ama bu planın uygulanmasına ilişkin altı ayda bir ilerleme raporu hazırlıyoruz ve gerçekten de çok mesafe katediyoruz, mükellef sayısında çok ciddi artış var ve bunu sadece ben söylemiyorum, TÜİK'in istatistiklerine baktığınız zaman, 2002 yılında kayıt dışı istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 52,1'di, 2011 yılı itibarıyla bu, yüzde 40'a kadar düştü yani tam 12 puanlık bir düşüş söz konusu.
Yine, uluslararası çalışmalar var, bütün OECD ülkeleri için, Avrupa Birliği ülkeleri için yapılan çalışmalar var. Bu çalışmalarda, Türkiye'de genel ekonomik anlamda kayıt dışılığın son on yıl içerisinde yüzde 32-33 civarından yüzde 27'ye kadar düştüğünü görüyoruz. Bu çalışma, aynı zamanda Avrupa Birliğinde ortalama kayıt dışılık oranının yüzde 19 olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, Türkiye'deki kayıt dışılık oranı Avrupa Birliği ortalamasının epey üzerindedir ama son on yılda da çok ciddi oranda azalmıştır.
Yine önemli eleştirilerden bir tanesi, bizim vergileri esas itibarıyla ücretlilerden aldığımız konusudur. Bakın, şöyle söyleyeyim: Bugün yaklaşık 5 milyon 656 bin asgari ücretlimiz var ve bunlardan topladığımız toplam gelir vergisi yani asgari ücretliden aldığımız toplam gelir vergisi 2 milyar dahi tutmuyor. Yani, 1 milyar 962 milyon lira topladığımız toplam vergi. Peki, toplam vergilerimizin yüzde kaçını asgari ücretlimizden alıyoruz? Yüzde 0,77 yani vergi gelirlerinin yüzde 1'i dahi asgari ücretliden alınmıyor. Onun için?
MEHMET GÜNAL (Antalya) - ÖTV, KDV ne olacak?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Değerli arkadaşlar?
HASAN ÖREN (Manisa) - Almayın Sayın Bakan.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Hayır, gerekirse? Bakın, imkân yaratalım ama zaten sıfıra kadar indirmişiz.
Şimdi değerli arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim: İşveren sigorta primi payını yüzde 19,5'tan yüzde 14,5'a indirdik. Bu da doğrudan yine bir -çünkü OECD kapsamında baktığınız zaman, uluslararası karşılaştırmalar açısından baktığınız zaman- vergiden vazgeçmeyi ifade ediyor. Özetle, ortalama ücret üzerindeki vergi yükünde Türkiye eskiden OECD'de yüzde 42,7 ile 1'inci sıradaydı, 2002 yılında, şu anda Türkiye yüzde 36'lık bir vergi yüküyle OECD ülkeleri arasında 8'inci sıraya düşmüş durumdadır.
Değerli arkadaşlar, vergi politikamızı oluştururken gerçekten rekabet gücünü biz iyileştirmeyi temel bir öncelik olarak görmüşüz ama bu, sermayeyi peşkeş anlamına gelmiyor. Bugün, yatırım olmazsa istihdam olmaz, istihdam olmazsa yoksullukla mücadelede biz asla başarılı olamayız.
Buradan, bu kürsüden bizim mutlaka 2013 yılında KDV'yi bile artıracağımız söylendi. Ben, şunu açık ve net olarak buradan söylüyorum: Şu an itibarıyla, 2013 yılında, ne genel gelir vergisinin ne kurumlar vergisinin ne de KDV'nin oranlarında bir artış öngörmüyoruz. Hükûmetlerimiz döneminde eğitimde, sağlıkta, giyimde, turizmde biz KDV oranlarını yüzde 18'den yüzde 8'e kadar düşürdük.
Şimdi, gelen eleştirilerden bir tanesi de tabii ki pırlantayla ilgili bir eleştiri. Biliyorsunuz, pırlanta ve benzeri ürünler ağırlık olarak çok hafif ama paha anlamında, değer anlamında da son derece ağır ürünlerdir ve maalesef bu anlamda da kayıt dışı kanaldan ülkeye sokulması ihtimali nispeten yüksek olan ürünlerdir. Evet, doğrudur, Türkiye'de yüzde 20 ÖTV var pırlantada ama KDV yok. KDV yok ama daha yüksek olan yüzde 20 ÖTV var. Dolayısıyla, pırlantadan bu ülkede vergi alınmadığı hususu yanlış bir husustur. Yalnız şu bir gerçek: Avrupa Birliğindeki uygulamalardan farklı. Avrupa Birliğinde pırlanta benzeri ürünlerden KDV alınıyor, Türkiye'de ise sistem bu şekilde düzenlenmiş, KDV değil ÖTV alınıyor. Ha, gelin hep birlikte, arzu ediyorsanız, ÖTV'yi düzenleyelim, kaldıralım, KDV getirelim, ben buna son derece açığım, bu konuda zerre kadar bir tereddüdümüz yok.
Şimdi değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz?
HASAN ÖREN (Manisa) - Mazotta ÖTV de var, KDV de var, ikisini bir alalım.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Yok, yok. Ben çok iyi biliyorum, Avrupa'da genelde?
HASAN ÖREN (Manisa) - Benzinde, mazotta var da onda niye yok?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Avrupa'da da var. Avrupa'da da benzinde hem ÖTV hem KDV var.
HASAN ÖREN (Manisa) - O zaman pırlantadan da al!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, büyümeyle ilgili eleştiriler yapıldı. Müsaade ederseniz, 1924 yılıyla 2002 yılı arasında büyüme yıllık ortalama yüzde 4,54; 1924-2011 yılı arasında yüzde 4,61; 1993-2002 arasında yani bizden önceki on yılda büyüme ortalama yüzde 2,98. Yani bizden önceki on yılda büyüme yüzde 3 civarı, bizden önceki yetmiş dokuz seksen yılda büyüme yüzde 4,5. AK PARTİ hükûmetleri döneminde, 2003-2011 döneminde büyüme yüzde 5,25. Dolayısıyla, yaklaşık 0,75 puan yıllık fark var ama bu, keşke 80 yıl boyunca olsaydı. Çünkü, bunu kümülatif, bileşik anlamda seksen yıl getirseniz tabii ki millî geliri 2 kattan çok daha fazla artırma potansiyeli ortaya çıkardı.
Şöyle bir örnek vereyim ben size: Daha geçen iki hafta önce OECD bir rapor yayınladı, 2003 ve sonrasına ilişkin bir rapor ama bunda son on yılın değerlendirmesi de var. OECD'nin raporuna göre, son on yıl içerisinde Türkiye OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke. Bakın, OECD ülkelerinin büyüme ortalaması yüzde 1,7; OECD'ye göre -yani önümüzdeki sene için- dünya ekonomisi yüzde 3,5; Türkiye'de üç aşağı beş yukarı yüzde 3 civarında.
Değerli arkadaşlar, yoksulluk konusu gündeme getirildi. Tabii ki yine, dünya standartlarında yoksulluğu ölçmenin bir yolu Birleşmiş Milletlerin gösterdiği standartlardır. Bunda, kişi başına günlük 1 dolar altı Türkiye'de yaşayan yok zaten, 2005'ten bu yana sıfırlanmış durumda. Günlük 2 dolar 15 sentin altında bir harcamayla yaşayan vatandaşlarımızın toplam nüfusa oranı yüzde 3'tü 2002 yılında, şu anda yüzde 0,14'e inmiş durumda yani neredeyse sıfırlanmış durumda.
Yine, günlük 4 dolar 30 sentin altında yaşayan vatandaşlarımızın toplam nüfusumuza oranı 2002 yılında yüzde 30'du, şu anda yüzde 2,79'a inmiş durumda. Evet, başka tanımlar da var ama sonuç itibarıyla uluslararası karşılaştırma açısından bunu önemsiyorum.
Şimdi, eleştirilerden bir tanesi bizim savunma harcamalarının daha çok arttığı yönündeydi.
Değerli arkadaşlar, savunma, güvenlik yani içinde jandarma, sahil güvenlik, emniyet, Millî Savunma Bakanlığı? Toplam harcamalar, bakın, 2002 yılında 12 milyar lira imiş, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,4'ü imiş. 2013 yılı bütçesiyle 41,4 milyara çıkıyor ama gayrisafi yurt içi hasılaya oran olarak yüzde 2,6'ya düşüyor ama eğitime bakarsanız? Bakın, eğitime ayırdığımız para 2002 yılında 11,3 milyar lira, şu anda 68,1 milyar lira; bütçe içindeki payı yüzde 9,4'tü, şu anda 17'ye çıkıyor; gayrisafi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 3,2'ydi, şu anda 4,3'e çıkıyor. Dolayısıyla, Türkiye tercihini çok açık ve net bir şekilde insana yatırımdan, beşerî sermayeden, insanımıza yatırımdan yana kullanmıştır. Aynı şey sağlık için geçerlidir, aynı şey mahallî idareler için geçerlidir.
Değerli arkadaşlar, yine önemli eleştiri alanlarından bir tanesi, takdir edersiniz ki, KİK'le, Kamu İhale Kurumuyla ilgiliydi. Özellikle istisnalar konusu çok yoğun bir şekilde gündeme getirilen bir husustur. Müsaade ederseniz, bu konuda sizlerle bazı bilgi ve verileri paylaşmak istiyorum.
Değerli arkadaşlar, istisna kapsamında 2011 yılında yapılan alımların toplamı 11 milyar 870 milyon lira. Bu, toplam kamu ihale mevzuatına tabi bütün harcamaların yüzde 15,85'ini oluşturuyor. Dolayısıyla istisnalar yüzde 15,85. Peki, bu rakam yüksek mi? Evet, çok yüksektir. Peki, bunlar nereden kaynaklanıyor şöyle bir bakalım.
Değerli arkadaşlar, bu kanun 2002 yılında çıkarıldı. 2002 yılında çıkarılırken istisnalar vardı.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kaç madde?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu istisnalar, bakın, kanun çıkarılırken yapılan, ilk orijinal kanunda var olan istisnalar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kaç tane?
MALİYE BAKAN MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - ?bugünkü istisnaların harcama olarak yüzde 96'sını oluşturuyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kaç taneydi, şimdi kaç tane?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Müsaade edin arkadaşlar, bakın, ben bir anlatayım size.
Değerli arkadaşlar, bu istisnalar 11 milyar 870 milyon lira, onu anlattım. Şimdi, nereden geliyor? Bakın, 3/g bendi var. KİT'ler, KİT'lerin alım satımları istisna olmuş. Bu ne zaman istisna olmuş? 2002 yılında kanun çıkarılırken. Miktarı ne kadar şu anda? 5,4 milyar lira. Bakın, bir kalem, toplam istisnaların neredeyse yarısı KİT'ler.
KAMER GENÇ (Tunceli) - KİT'lerde bu kadar alım yok ya!
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - İkinci olarak 3/b kapsamı var, 3/b. 3/b nedir? Savunma, istihbarat harcamalarıdır. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk çıkarıldığı zaman istisna edilmiş. Miktarı ne kadar 2011 yılında? 3 milyar 64 milyon lira.
Peki, üçüncü kalem istisna, 3/c. Ne zaman istisna edilmiş? Kanun ilk çıktığında. Miktarı ne kadar? 2 milyar 452 milyon lira. Nedir bu? Hava taşımacılığıyla ilgili istisnalardır.
Peki, 3/e, Adalet Bakanlığının kendi ıslahevlerinde ürettiği ürünler.
Değerli arkadaşlarım, az önce saydığım bu istisnaların tamamı Avrupa Birliği mevzuatında olan istisnalardır?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hangi harfe geldiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - ?ve bizdeki istisnaların yüzde 95,5'unu oluşturmaktadır.
KAMER GENÇ (Tunceli) - TOKİ ihalelerinde yüzde kaç pazarlıkla veriyorsunuz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Peki, geriye kalan yüzde 5 niye var, geriye kalan 4,5 niye istisna? Şimdi, diyelim ki Mersin'de, son anda, bazı uluslararası etkinliklere, ev sahipliği yapmak için bir karar çıktı. Bunu kamu ihale mevzuatı çerçevesinde yetiştirmeniz mümkün olmuyor, gelinmiş burada istisna alınmış. Bunun benzeri istisnalar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sayın Bakan, kaç harf dâhil bildiğiniz?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Arkadaşlar, bir müsaade edin, daha üç gün, dört gün beraberiz. Ben bütün sorulara?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Söylemiyorsunuz ki?
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Ama böyle diyalog şeyi yok ki? Müsaade edeceksiniz.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ama kaç harfe geldiniz onu söyleyin.
MALİYE BAKANI MEHMET ŞİMŞEK (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, diyelim ki Kamu İhale Kanunu'ndan istisna. Peki, istisna olunca hiçbir mevzuata tabi değil mi? Peki, bu Kamu İhale Kanunu çıkmadan önce bütün ihaleler kanunsuz mu yapılıyordu?
Değerli arkadaşlar, istisna kapsamındaki alımların da kuralları var, Sayıştay denetimine tabidir.
Benim sürem bitiyor, birkaç gün burada beraberiz, bütün sorularınıza zaten cevap vermeye çalışacağım.
Ben tekrar hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Şimşek.