| Konu: | ARDAHAN MİLLETVEKİLİ ENSAR ÖĞÜT VE 28 MİLLETVEKİLİNİN, UYGULANAN GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK POLİTİKALARI İLE ÇİFTÇİ VE ÜRETİCİLERİ SIKINTIYA SOKARAK GÖREVİNİN GEREKLERİNİ YERİNE GETİRMEDİĞİ İDDİASIYLA GIDA, TARIM VE HAYVANCILIK BAKANI MEHMET MEHDİ EKER HAKKINDA GENSORU AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGENİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 9 |
| Tarih: | 16.10.2012 |
CHP GRUBU ADINA ENSAR ÖĞÜT (Ardahan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bizi ekran başında izleyen değerli izleyiciler; çiftçi ve köylülerimizi sıkıntıya sokarak görevini yerine getiremeyen Gıda ve Tarım Bakanı hakkında vermiş olduğum gensoru üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlarım.
Değerli arkadaşlar, bir zamanlar tarım ve hayvancılıkta dünya ülkelerine ihraç yapan Türkiye, bugün ne yazık ki tarım ve hayvancılık ürünlerini, her şeyi yurt dışından getiriyoruz. AKP döneminde, yaklaşık tarım ve hayvancılık ürünlerine milyarlarca dolar, 100 milyar dolara yakın bir para, ödeme yapıldı.
Şimdi size bir belge göstereceğim, 16 Temmuz 1937, Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet Paşa'nın ve bakanların imzaladığı bir belge. Bu belgede Doğu ve Cenup Vilayetleri Mıntıkası Canlı Hayvan İhracatçılar Birliği Türkiye Anonim Şirketinin kurulmasıyla ilgili Kars'a bir ihracatçılar birliği kuruluyor. O dönem -hatırlayacaklardır benim yaşımda ve benden yukarı olanlar- Rusya'ya, İran'a biz hayvan ihraç ediyorduk ve Türkiye'de fevkalade bir hayvan bolluğu vardı, tarım çok genişti, ancak son on yılda AKP döneminde öyle bir konuma geldi ki Türkiye, bir yandan kaçak hayvan geldi, bir yandan kaçak et geldi, bir yandan mezbahalarda eşek kesildi, hayvan kesildi, bir yandan da domuz kesildi, domuz tüketildi. Şimdi ben bunu belgelerle konuşacağım, hiç kimse domuzluk yapmasın.
Şimdi, arkadaşlar, Yurt gazetesinin 14 Ağustos 2012 tarihli sayısına göre Mersin'de Toprak Mahsulleri Ofisinde 700 bin ton tohum GDO'lu buğday çıktı. Tarım Bakanlığı ve oradaki yetkililer bunu tespit ettiler ama buğday nereye gitti, kimsenin haberi yok. Yani bir o değil, mısırda da diğer ürünlerde de GDO çıktı.
Kanser içeren süt tozu; değerli arkadaşlar, 2010'da 2.500 ton süt tozunun ithalatına izin verilmiş, 2 bin ton da tereyağına izin verilmiş. Bu süt tozundan, Çin'de 3 bin civarında çocuk melamin hastalığından hastalanmış ve 6 çocuk ölmüş, yani süt tozundaki melamin? Melamin nedir? 1930'lu yıllarda bir Alman bilim adamının? Kimyasal bir toz, yani zamklıyan, yapıştıran bir şey ama onun içerisinde kanserojen olan bir madde. Bu madde süt tozunda var, süt tozunu Türkiye Tarım Bakanlığı, ithalatını serbest ediyor ve insanlarını zehirliyor. Bu süt tozu çikolata dâhil, dondurma dâhil, bisküvi dâhil her şeyde kullanılıyor.
Kardeşim, sen onu yapacağına kendi yerli köylümüze, çiftçimize teşvik ver, inek alsın, ineğinin sütünü sağsın, versin, insanlar daha sağlıklı beslensin. Niye bunu yapmıyoruz da dışarıdan milyon dolarlar ödeyerek süt tozu ithal ediyoruz? İthal hayvan ve yerli teşvik?
Değerli arkadaşlar, 2010 yılında ithalat başlamadan önce Tarım Bakanlığı dedi ki: "İki yıl ödemesiz, beş yıl vadeli kredi veriyorum, gelin kardeşim, isteyen alsın." Şimdi, benim bir arkadaşım, Latif Şahsular, Ardahan'da da aldı, montofon inek aldı. "6 bin liraya aldım, teşvik aldım, kredi aldım, ipotek gösterdim, 6 bin liraya hayvanı aldım ve ithalatı serbest bıraktı arkasından Tarım Bakanı, ki bize devamlı televizyonlarda diyor ki: `İthalat yapmayacağız, hiç merak etmeyin.' İthalat serbest olunca 6 milyonluk mal 3 milyona indi. Şu anda 3 milyona devlet alsın, ben veririm." diyor. Bakın, isim söylüyorum.
Şimdi, değerli arkadaşlar, insanları iflas ettirmenin bir anlamı var mı? Ürdünlü Hijazi firması? Şimdi, Sayın Bakan, şurada lütfen bir açıklama yapın. Bizim sizinle kinimiz, düşmanlığımız yok, iyi de bir insansınız insan olarak ama siz bu işi yapamıyorsunuz kardeşim. Ürdünlü Hijazi firması, yaklaşık -ithal edilen- yüzde 80 civarında ihaleleri bunlar aldı.
Dün değil evvelsi gün, pazar günü kalktım Tekirdağ'a gittim. Bu angus çiftliği arkadaşlar, angus çiftliği, görüyorsunuz angus çiftliğinin okunu gösteriyor. Angus çiftliğine gittim; çiftliğin küçükbaş hayvanları bu... 75 bin tane küçükbaş hayvan var. Efendim, 100 ile 150 bin baş civarında büyükbaş hayvan var. Bakın, bu çiftlik, çiftliğin resmi, ben kendim duruyorum orada, pazar günü çekindim. Bu, angusların yediği yemler, bir kısmı da çürümüş. Bu da bizim Tekirdağ Milletvekili Emre Köprülü'yle beraber Şahbazlı köyünde oturup muhtarla ve insanlarla sohbet ettiğimiz resim.
Değerli arkadaşlar, burada şunu demek istiyorum: Oraya gitmenizi istiyorum, rica ediyorum Sayın Bakanım, Çevre Komisyonumuz var, gönderin. Bizim CHP'li arkadaşlarımız gidecek perşembe günü ama AKP'liler de gitsin. İnanın, yemin ediyorum Sayın Bakanım, burnunuzu tutamazsınız, öyle bir pis koku var ki, öyle bir pis koku var ki. Hayret ettim. Ama o pis koku sadece o çiftlikte değil, Çorlu'ya gidiyor, bütün köylerde var. Ne yapmışlar biliyor musunuz? Ta Belediye Başkanı, Kent Konseyi Başkanı ve bütün köylüler "Bu çiftlik buradan kalksın." diye imza kampanyası başlatmışlar Başkanım ama kimse duymamış, kimse gelmiyor, gitmiyor. Şimdi, o kokudan dolayı bir sinek var, inanın sinekler insanları yiyor, bakın sinekler insanları yiyor, gidin orada görün. Ben pazar günü geldim. Faik Öztrak Bey anlattı, Candan Yüceer Hanımefendi anlattı, bizim milletvekillerimiz. Yazın Tekirdağ'a yaklaşan bir hayvan gemisi boşaltılırken Tekirdağ'ı bir koku almış, felaket bir koku. Vali demiş ki: "Ben istemiyorum, bu gemiyi geri gönderin." Vali diyor bunu. Belediye Başkanı, halk böyle? Yani o bölgede korkunç bir pis koku var, bu hayvanın cinsinden midir nedir arkadaşlar. Bu kokan hayvanı bize yediriyorsunuz Sayın Bakanım. Daha şimdi geleceğim, ölü hayvanları da bize yediriyorsunuz.
Şimdi değerli arkadaşlar, mavi hastalık, mavi dil hastalığı. Mavi dil hastalığı Sakarya'ya gelen hayvanlarda çıktı, 20 tane hayvanda. Ben gittim, Pendik laboratuvarından testlerini aldım, "Evet, burada virüs çıktı, mavi dil hastalığı var." dediler. "Bu mavi dil hastalığı nedir, ben bilmiyorum." dedim, dediler ki: "Mavi dil hastalığı çok ölümcül bir hastalıktır, sinek yoluyla bulaşır. Sinek gelir hayvanı ısırır, gider insana konduğu zaman insana geçer ve ölür." Ve bunu bir türlü aydınlığa çıkartamadılar. Dediler ki: "Efendim, Pendik laboratuvarı yanlış yapmış, İngiltere'ye göndereceğiz, testler oradan gelecek." Yahu nasıl oluyor yani teknoloji o kadar zayıf mı bizde? Samimi söylüyorum, bu belgelerle var.
Değerli arkadaşlar, ithal hayvanlardan sakatat? Sayın Bakan, 13 Aralık 2010 tarihinde, Tarım Bakanlığı Koruma Genel Müdürlüğü vasıtasıyla seksen bir il valisine bir yazı gönderiyor, diyor ki: "İthal gelen hayvanların -büyükbaş ve küçükbaş hayvanların- sakatatını sakın yemeyin ve yedirtmeyin, derhâl varsa da imha edin." Bunlar resmî yazı, bak tarihini söylüyorum: 13 Aralık 2010. Niye kardeşim? "İthal hayvanların sakatatını -ciğeri, böbreği, bağırsağı, kelle, paça, bilmem nesi, ne varsa- yemeyin, yerseniz deli dana hastalığına yakalanırsınız ve bunu imha edin." diyor. Malatya'da bir araştırma yapıyorlar, insanlar farkına varmadan marketlerde falan yapılıp satılıyor, gidiyor.
Şimdi arkadaşlar, eğer bir hayvanın iç organları hastalıklıysa, deli dana içeriyorsa, e, eti ne olur? Eti de aynı olmaz mı arkadaşlar?
Bakın, 1986'da İngiltere'de deli dana hastalığı çıktı. On dört yıl sonra, 2000 tarihinde, on dört yaşında bir çocuk deli dana hastalığından öldü. Şimdi, sıkı durun ve kendinizi kontrol edin, deli dana hastalığı ne zaman belli olurmuş biliyor musunuz? Kuluçka dönemi iki yılla on yıl arasındaymış. Bize ithal mal ne zaman geldi? 2010'da, iki yıl olmuş değil mi? Bu sekiz yıl içerisinde eğer hastalanırsa buradaki insanlar, Sayın Bakanım, bunun vebali ve günahı sizin boynunuzadır. Yani bu kuluçka döneminde, eğer, hakikaten -yani Allah göstermesin- bu şey bulaşırsa -ki daha şimdi bulaşmadı, daha yeni- iki yılla on yıl arasında? Bunu bilim adamları söylüyor, bütün İnternet'lere girin görün.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de ilk defa ölü hayvan eti satan Bakan unvanını aldı. Nasıl, bakın: Trakya'da Tarım Bakanlığına bağlı Et ve Balık Kurumunda, Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturmada 15 kişi içeriye alındı, şu anda mahkemesi devam ediyor -yani bugün Turgut Dibek arkadaşım, Kırklareli Milletvekili de söyledi, bana iddianameyi getirdi, Tekirdağ Milletvekilleri de söyledi, diğer milletvekilleri de- şu anda yargılanıyorlar. Neden dolayı biliyor musunuz arkadaşlar? Ölü hayvan eti satmaktan dolayı. Yani bakın değerli arkadaşlar, öyle bir konuma geldi ki Türkiye, inanın size söylüyorum bakın, okuyacağım buradan: "Kuruma ait sağlıklı, kilolu hayvanlar, piyasadan toplatılan hastalıklı, zayıf hayvanlarla değiştirildi." Bu savcının iddiası, iddianame var burada. "Sakatatlar bozuk olmamasına rağmen sahte veteriner raporu ile imha edilmiş gösterildi, ancak, söz konusu etler satıldı. Bozulmuş ve kokmuş etler Et ve Balık Kurumuna ait sağlıklı etlerle değiştirildi; bozuk etler Kuruma teslim edildi. Piyasadan temin edilen verem ve şap hastalığına tutulmuş hayvanların etlerinin bir kısmı piyasaya sürüldü, bir kısmı sucuk ve kokoreç yapılarak piyasaya sürüldü. Et ve Balık Kurumunun birçok ihalesini kazanan Ürdünlü Hijazi firmasının Türkiye'deki yetkilisi F.Y ve Z.Y kardeşler Et ve Balık Kurumuna eksik hayvan teslim ettiler." Bütün bunların Tarım Bakanlığına bağlı Et ve Balık Kurumunun yetkileri tarafından da bilgisi var, yani hayvanları da eksik teslim ettiler.
Ölü hayvan etleri: Değerli arkadaşlar, iddianamede birtakım çarpıcı olaylar anlatıldı. Buna göre -T.İ, sahibi olduğu Büyükkarıştıran Mezbahanesinde şoför olarak çalışan A.B ile- 113 hayvanın nakliyatı sırasında 3 hayvan kamyondan atlayarak öldü. Aynı anda, arabadan atlayarak kaçan 1 hayvan ise silah ile öldürüldü. Ölü hayvan kamyona konularak mezbahaya götürüldü. T.İ'nin talimatı üzerine ölü hayvanlar kesilerek Et ve Balık Kurumuna verildi. Bu, savcılıkla tespit edilmiş, telefon dinlemelerinden dolayı, onu da söylüyorum arkadaşlar.
"Eksik et" değerli arkadaşlar, Sakarya Et Kombinasında etler, 2011 için 232 kilogram olarak kayıtlara geçti. Aynı hayvanların Büyükkarıştıran Mezbahanesinde kesimiyle elde edilen miktar, 2011 için 173 kilogram, 2012 için 157 kilogram kayıtlara geçti. Bir başka deyişle, mezbahanede kesilen her hayvan başına ortalama 75 kilogram et çalındı arkadaşlar.
Hayvanlar buharlaşmış; hayvan yok.
Soruşturma devam ettiği sürede Et Balık Kurumu çiftliklerinde yapılan sayımlarda yüzlerce hayvanın eksik olduğu tespit edildi. Eksik 178 hayvan için "öldü" yanıtı verilirken, söz konusu ölümlerle ilgili hiçbir belge sunulmadı. Bu hayvanların bugünkü piyasa değeri 540 bin TL değerli arkadaşlarım.
Değerli arkadaşlar, burada muhalefet yapıyoruz. Birbirimizi suçlamanın bir anlamı yok; belgelerle konuşacağız, belgelerle konuşmamız lazım. Sayın Bakan, isterdim ki hakikaten ithal hayvan gelmeseydi, ithal kurbanlık gelmeseydi, ithal saman gelmeseydi, köylü, çiftçi batmasaydı ve bugün de Sayın Bakan Başbakan olsaydı hiç umurumuzda değildi.
Şimdi değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa saman geldi. Sap, saman, ot ithal eden Türkiye. Siz ne cevap vereceksiniz ya? Sap, saman, ot ithal edilen Türkiye. Bu sap, saman, ot ithal ediliyor ya, oradan geliyor ya Sayın Başkanım, o yemlerde hastalık olup olmadığını nereden biliyorsun? O yemlerden bizim hayvanlarımıza geçmeyeceğini nereden biliyorsunuz? Ya şimdi, bir de bu var. Peki, onu yapacağına kardeşim, sen git bizim kendi üreticimize teşvik ver, prim ver. Bunlar eksinler, biçsinler, hayvanlarını beslesinler.
Bakın, benim Ardahan'da Kuşuçmaz köyünden bir arkadaşımız Cemal Saltaş -ismimi söyle dediği için söylüyorum ve zaten önergeye de yazmıştım- 20 bin TL kredi almış ve 13 tane büyükbaş hayvan satın almış arkadaşlar. Bu hayvanların 7'sini satarak 4 ton saman alabilmiş ancak. Bakın, 7'sini satmış 4 ton saman almış. Geri kalan 6'sını da 5 bin TL'ye satamıyor. Geri kalan 6'sını da satamıyor 5 bin TL'ye. Yani 20 bin TL faizle bir para almış; 25 bin lira olmuş ve 10 bin lira öyle çıktığın zaman 15 bin lira daha devlete borcu var. Bakın, bugün Tarım Bakanın emriyle -arkadaşlar çok iyi dinleyin bunu- bu arkadaşın evine Ardahan İl Tarımdan adamlar gidiyor, diyor ki: "Senin ismin İl Tarıma burada yazılmış, sen hayvandan dolayı kredi aldın mı? Sen demişsin ki: "1 inek 1 ton saman." Doğru mudur? Sen ne kadar kredi aldın?" Diyor ki: "Ben de kardeşim aynen anlattım, benimle beraber geldiler, meydana gittik `Samanın kilosu kaç para?' diye, sorduk. Diyarbakır'dan, Urfa'dan gelen samanı, mercimek saplı samanı. 1.100 lira diyor, adamlar kendileri söylediler tonu. Onlarla beraber meydana gittik, beni ihzarlı götürüyorlar. `Ya kardeşim, Tarım Bakanı emir vermiş, biz seninle beraber hem hayvan pazarına gideceğiz hem saman pazarına gideceğiz, bakalım senin dediklerin doğru mu?' Ben 1 inek 1 ton saman demiştim fakat bu arada saman artmış 1.100 lira olmuş. Hayvan pazarına gittik, ben ineklere bin lira demiştim, sordular `Amca, bu ineği kaça satarsın?' dedi ki `700 liraya.' `Ya 700 liraya nasıl satarsın, şimdi hemen versek parayı verir misin?' `Evladım, ben bunu satmak için buraya getirdim ver 700 lira hemen vereyim.'" Hele bırak onu, Rize'den gelip 400 liraya, 500 liraya inek aldıkları oldu arkadaşlar. Çünkü kış geliyor ağır koşullar hayvanını besleyemeyecek adam, yok pahasına satıyor.
Değerli Bakanım, bunu, İl Tarımla, İl Sağlıktan adam götürüp, adamın evini denetleyip, adamı böyle bir İl Sağlığıyla, jandarmayla hayvan pazarını veya saman pazarını dolaştırmayı siz yakıştırabiliyor musunuz kendinize? Lütfen buna bir açıklama yapın. Bu ne kadar ayıp ya! Böyle bir iş olabilir mi arkadaşlar? Yani biz neyin peşindeyiz? Siz deyin ki kardeşim: "Ben samanı ucuz getiriyorum, senin hayvanın para edecek, sen kazanacaksın." Ya millet kalmadı, köyden göçtü. Köyde oturan genç çocuklara, delikanlılara kızlar gitmiyor, evlenmiyor. Niye? "Çünkü senin paran yok pulun yok, ben köyde sana niye geleceğim, şehre git geleyim." diyor. Yani köydeki çocuklar da evlenemiyor sizin yüzünüzden on yıldır perişan ettiniz çiftçimizi.
Sayın Bakanım, lütfen gelin, burada açıklama yapın. Siz dediniz ki TRT Haber programında: "İthalatı durdurduk." Ya, Allah aşkına kimi kandırıyorsunuz ya? Ayıptır ya! Çok ayıp ya! Bakın, söylüyorum tarihini arkadaşlar: 10 ile 15 Ekim yani bir hafta önce Türkiye'ye 6 bine yakın Mersin Limanı'ndan hayvan girdi arkadaşlar. Lütfen, buna cevap verin.
Telefonla konuşma, bana cevap ver, gel buraya.
İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - İşi var, işi var.
OKTAY VURAL (İzmir) - Ürdünlü firmanın mı? Ürdünlününki mi?
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Hayır, Ürdünlü değil bu firmalar. Firmaların ismini söylemek istemiyorum ama "M Et", "N Et" bilmem ne. Ben bugün belgeleri aldım, mesela biri 4.635 hayvan ihraç etmiş -o civar- birisi 8 bin. Bu hayvanlardan da bir kısmı ölmüş. Adama dedim ki: "Bu ölü hayvanları ne yapıyorsunuz?" Dedi ki: "Kaptan denize atıyor." Çevreciler, kaptan denize atıyor kardeşim ya! Böyle bir zulüm olabilir mi arkadaşlar ya! Ya, burada, şimdi, bu Şahpaz köyünde inanın bana aynen köylüler şunu söyledi: "Ölen hayvanları gece gelip veriyorlar, götürüyorlar, kasaplarda satıyorlar." Ya değerli arkadaşlar, biz nerede yaşıyoruz, hangi ülkede yaşıyoruz, hukuk devleti miyiz, nedir bu, nasıl böyle bir zulüm olabilir arkadaşlar? Yani ben inanın, bu araştırmaları, ben gittim bir aydır araştırma yapıyorum. Yani bir gensoru veriyorsak bunun arkasında durmamız lazım, gerçekleri söylememiz lazım, sadece Bakanı karalamanın bir anlamı yok.
Şimdi, hayvan pazarlarına hayvan geldi, hayvanlar? Ya, şu anda belediyeler bizim köylülerimizi soyuyor, hayvan üreticilerini; 5 bin lira, 7 bin lira, 8 bin lira bir çadıra para alıyorlar değerli arkadaşlar ya. Yahu, bir belediye para almasa ölür mü?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
ENSAR ÖĞÜT (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.
Ya, kırk defa söyledik arkadaş, şu belediyelere bir söyleyin, çoğu da AKP'lidir, ya bu Anadolu'dan garip gelmiş, hayvanını satacak, çadır veriyorsun, "5 bin lira para, nakit yatır." diyor. Adam diyor: "Param yok, hayvanımı satınca getireyim.", "Yok olmaz, şimdi getir, yoksa vermiyorum." diyor.
Bir de "Sağlık raporu olan hayvanları köprüden öteki tarafa geçirmem." diyorsun. Yürütmeyi durdurma kararı almamıza rağmen sizin talimatınızla, Göleli arkadaşlarımızın 21 tane hayvanını, Büyükçekmece'de, adamları ağlata ağlata kestiler ya! Diyor ki: "Ben, tamam, yanlışlıkla getirdim. Sağlık raporum var. Verin hayvanlarımı geri götüreyim.", "Olmaz. Bulduk, keseceğiz." diyor. Tarım Bakanının emriyle adamın hayvanlarını kestiler. Adam ağladı, "Ya, ben dağa mı çıkacağım? Ben borçluyum. Şimdi borcumdan dolayı memleketime gidemeyeceğim." dedi arkadaşlar.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri; benim sürem bitiyor. Bu önergeme kabul oyu vermenizi istirham ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Öğüt.