| Konu: | 2013 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇESİ VE 2011 YILI MERKEZÎ YÖNETİM KESİN HESAP KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 43 |
| Tarih: | 17.12.2012 |
MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bütçe kanun tasarının 7'nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
2013 bütçesinin birçok bölümü Meclisimizde artık görüşülmüştür. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 11'inci bütçesi de önümüzdeki perşembe günü Mecliste kabul edilecek ve kanunlaşacaktır.
Bütçe görüşmeleri çok önemlidir. Kamuoyu bütçe görüşmelerini yakinen takip ediyor, TRT 3'ten yapılan yayını takip eden çok sayıda vatandaşımız vardır. Bu takipte esas olan da her sosyal kesimin bütçede nasıl yer alacağı, sorunlarına nasıl bir çözüm bulanacağı şeklindedir. Ancak bütçe görüşmeleri heyecansız ve sönük geçmiştir. Bizlere ulaşan mesajlar doğrultusunda halkın hiçbir sorununa çare olunamamıştır. Ancak "Sorunlar çözülüyor, her şey normal, güzel." Şeklinde, bakanlar tarafından, içi dolu, şatafatlı sözlerle mesajlar verilmiştir. Ülkemizin her tarafından insanlarımız telefon ediyor, mesaj gönderiyorlar. Esnaf, çiftçi, köylü, memur, emekli, sosyal katmanların hepsi hâllerinden maalesef şikâyetçidir, dertlerine çare arıyorlar ama çareyi bulamıyorlar. Sonuçta ne oluyor? Umutları kırılıyor ve psikolojileri bozuluyor.
Anadolu'daki esnafların büyük bir kısmı kepenk kapatırken Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının süpermarketler kanununu neden çıkarmadığını bir türlü anlayamıyor. Emekli, İntibak Kanunu'na umudunu bağlamışken İntibak Kanunu'nun tam olarak çıkmamasından dolayı umudunu kesmiş ve kara kara düşünür hâle gelmiş durumdadır.
Memur kredi ve kartzede durumundadır. Memurlar neredeyse almış oldukları ev kredisinden tutun da diğerlerine kadar ödeyemiyorlar, kartların hepsi neredeyse icra dairelerine doğru süratli bir şekilde gidiyor.
İşçi işini kaybedeceği korku ve endişesi içerisinde her geçen gün bir önceki günü arıyor.
Sayın milletvekilleri, bütçenin 7'nci maddesi YÖK bütçesinin öğretim üyesi yetiştirme programı ve tertibinde yer alan ödenek ve Millî Savunma Bakanlığı, silahlı kuvvetler ve NATO'ca kullanılabilecek olan yedek hava alanlarının bakım ve onarımları için ayrılan ödenek tutarları ile ilgilidir. Konu üniversiteler olunca ilk defa insanın aklına, ülkenin ihtiyaçlarına uygun insan gücü yetiştirme ve ulusal ve uluslararası alanlarda bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık görevi olan üniversite öğretim elemanlarının sorunları gelmelidir.
Eğitim gelecek için bir yatırımdır. Eğitimle ilgili her konu önemsenmeli ve gereği de mutlaka yapılmalıdır. Ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin on bir yıllık iktidarında unutulan ve mağdur bırakılan meslek gruplarının başında üniversitedeki öğretim üyelerinden sade memura kadar çalışanlar gelmektedir.
1.017 öğretim elemanı arasında yapılan araştırmada en önemli sorunlar olarak şöyle sıralanmış olduğunu görüyoruz: Ücret düşüklüğü yüzde 52,5; yükselme zorlukları yüzde 22,6; çalışma koşullarındaki ağırlıklar yüzde16,9; prestij kaybetmesi yüzde 8 olarak değerlendirilmiştir. Araştırmaya katılan öğretim elemanlarının yarısından fazlası en önemli sorunlarının ücret düşüklüğü olduğunu ifade etmişlerdir.
Bugün öğretim üyelilerimiz, çalışanlarımız çok mağdurdur. Araştırma görevlileri 2.200 lira, yardımcı doçentler 2.600 lira civarında maaş almaktadırlar. Bu rakamlar çok yetersizdir. Bu insanlar üniversitede nasıl çalışacaklar, nasıl geçimlerini temin edecekler? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı bu meslek grubunu maalesef yok saymış ve mağdur etmiştir.
Öğretim elemanlarının yaklaşık beşte 1'i akademik kariyerlerindeki yükselme zorluklarından şikâyetçidirler. Bu insanların sesini neden duymuyorsunuz? Her yere kadro açıyorsunuz da bu meslek grubuna neden açmıyorsunuz, mağdur ediyorsunuz; anlamak mümkün değildir.
Sayın milletvekilleri, ağır mağduriyet içerisinde bulunan öğretim elemanları için yapılan bir anket çalışmasında öğretim elemanı olmaktan memnun olma durumu incelenmiş, yüzde 66,8'i "evet" derken yüzde 33'2'si maalesef "Hayır, memnun değilim." demiştir. Bu önemli bir orandır. Bu meslek grubu çok ağır şartlarda, çok önemli görevler yapmaktadır. Maliye Bakanlığı başta olmak üzere Hükûmet, bu insanları mağdur olmaktan, yok saymaktan artık vazgeçmelidir çünkü öğretim elemanı ücretlerinin düşük olması, bu mesleği cazip meslek olmaktan çıkarmaktadır. Bu durum, yetişmiş, başarılı öğretim elemanlarının diğer istihdam alanlarına kaçmalarına yol açmaktadır.
Son yıllarda yüksek lisans öğrencilerinin sayısında önemli derecede düşüşler görülmektedir. Bunun en önemli nedeni, yüksek lisans ve doktora yapmanın kişiye getirdiği hiçbir avantaj olmamasıdır. İşe girmede hiçbir önceliği olmayan yüksek lisans öğrenimi, 23-24 yaşından sonra bir daha iki üç yıl maddi külfet getirmektedir. Bu bağlamda, yüksek lisans öğrenimi kayıp olarak değerlendirilmektedir. Bundan dolayı da uzun vadede, yüksek lisans öğrencilerinin istihdam ve burs sorunu çözümlenmelidir. Kamuda işe girerken de en azından bunların yapmış oldukları o çalışmalar göz önüne alınmalı, ona göre değerlendirilmeli ve öncelik verilmelidir.
Sayın milletvekilleri, bütün dünyada araştırmalar yüksek lisans ve doktora öğrencileri tarafından yapılmaktadır. Dolayısıyla bu gençlerin önü açılmalı, AR-GE çalışmalarında yer almalı ve teşvik edilmelidir. Başarılı çocuklara da sonuçta kadro şansı mutlaka verilmelidir.
Üniversitelerimizde öğrenim gören çocuklarımız da birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Üniversitelerin birçoğunun bulunduğu illerde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurtlar maalesef çok yetersizdir. Gençlere değer vermiyoruz. Onlara seçme ve seçilme yaşını düşürerek değer verir gibi gösteriliyor, ancak Adalet ve Kalkınma Partisinin gençlere nasıl değer verdiğini görüyoruz. Çocuklar okula kayıt yaptırıyorlar, sonra kalacak yer problemiyle maalesef karşı karşıya kalıyorlar. Hijyen şartları iyi olmayan kalabalık odalarda kalma durumuyla karşı karşıyalar. Devlet kendisi yurt açamıyorsa verin teşvikleri, özel teşebbüs güzel yurtlar açsın. Siz de açılan özel sektör yurtlarını ve öğrencilerin kaldığı yerleri Bakanlık olarak kontrol edin, ağır yaptırımlar getirin. Bunların hiçbiri yapılmayarak sözle, lafla maalesef geçiştiriliyor. Ayrıca, öğrencilere verilen krediler de çok azdır, yetersizdir. Geri ödemelerde birçok sorunlar yaşanıyor. İş bulamayan çocuklar ve aileleri çok zor durumdadırlar maalesef. Çocuklarımıza daha fazla burs ve kredi verelim. Mağdur aileleri "Burs bulacağız." diye kapı kapı dolaştırmayalım.
Ayrıca, yurt dışına gönderdiğimiz öğrencilere çeşitli imkânlar sunarak onları tekrar ülkemize getirerek çalışma şartları sağlayalım çünkü o çocuklar, çok çalışkan ve zeki insanlardır. Ancak maalesef yurt dışında master ve doktora yapan öğrencilerimizin de paralarını tam zamanında gönderemiyoruz. O öğrencilerimizden de çok ciddi sıkıntılar vardır. Bir öğrenciye bir aylık parasını siz gönderemezseniz, yurt dışında acaba o çocuk ne yapacaktır? Bunu göz önüne alarak, buradan bakanlık yetkililerine seslenmek istiyorum: O çocuklarımızın mutlaka paralarını tam zamanında gönderelim, ellerine ulaştıralım.
Sayın milletvekilleri, ayrıca, yurt dışında üniversitelerimiz ve Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarımız vardır. Bu okullara sahip çıkalım, onları denetleyelim. Kırgızistan'daki Manas, Kazakistan'daki Ahmet Yesevi üniversiteleri; yine, Azerbaycan'da ve çeşitli Türk dünyasında okullarımız vardır. Bu okullar çok yakından takip edilmelidir. Oralara kaliteli, başarılı öğretim üyelerimizi göndererek oraların kalkınması ve gelişmesi için gerekli olan insan gücünü yetiştiren yeni yeni bölümler açmalıyız. O bölgeye ne türlü okul faydalı ise mutlaka onu açmalıyız.
Ayrıca, yurt dışındaki Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullara da mutlaka sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. O okullarda şu anda fiziki şartların çok ağır olduğu, çok bozuk olduğu ve eski laboratuvar sistemleriyle, eski bilgisayarlarla hizmet yapılmakta olduğunu da buradan söylemek istiyorum. Hatta, enteresandır, "FATİH Projesi" adı altında Türkiye'de okullara bilgisayar dağıtımları yapılırken neden biz FATİH Projesi'ni, işte, Türk dünyasındaki o okullara da vermiyoruz, oradaki öğrencileri de faydalandırmıyoruz? Sonuçta, Türk dünyası bir bütündür. Türk dünyasındaki üniversiteler de, öğrenciler de bizimdir değerli milletvekilleri.
Tabii, söylenecek çok söz var. Sözlerimin sonuna gelirken bir vatandaş, özellikle, ısrarla, konuşmaya çıkmadan önce yapmış olduğu telefonda söylememi istediğinden söylemek istiyorum, Ali Bıldırcın isimli bir hemşehrimiz diyor ki: "Ben mağdur olan bir çiftçiyim. 2002 yılında buğday fiyatı 35-40 kuruştu, 2012'de 50-55 kuruş oldu. Büyük bir mağduriyet yaşadım. Bu bütçede ben kendimi göremedim, inşallah bundan sonraki zamanlarda kendimi görürüm."
Bütçenin hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Doğru.