GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:10
Tarih:17.10.2012

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, İnönü Üniversitesi eski Rektörü Fatih Hilmioğlu'nun oğlunu toprağa verdik. Ona yapılan zulmü buradan kınamak istiyorum. Uzun süreden beri cezaevinde yatıyor bu insanlar. Hem Fatih Hilmioğlu hem de onun gibi birçok insan, uzun tutukluluk sonucunda çok zulümler çekiyorlar. Bunu, buradan, Meclis kürsüsünden kınamak istiyorum. Ayrıca, aramızda olmayan 8 milletvekili arkadaşımızı da Meclisten bir kez daha selamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ciddi bir meseleye dönüşmüş olan sınavlarda kopya ve şaibe konuları hakkında verdiğimiz araştırma önergesiyle ilgili konuşacağım. Bugün gündemimizde olan konu, istisnai atamalarla dolgun maaşlı işlere yerleştirilenleri, belediye şirketlerine tepeden atananları, yüksek maaşla torpille işe girenleri ilgilendirmiyor. Gündemimiz, canını dişine takıp okuduktan sonra yıllarca KPSS kuyruğunda bekleyenleri, Ankara'da dayısı olmayanları, gariban halk çocuklarını ilgilendiriyor.

Hepimizin bildiği gibi eğitim sistemimizin ciddi sorunları bulunmakta. Bu sorunlar bütün hükûmetler tarafından gündeme alınmıştır. Her hükûmet sözde "reformlar" adı altında bazı değişiklikler yapmıştır ama sorunlar çözülememiştir. On yıllık kesintisiz iktidarda bulunan AKP de çok sayıda değişiklik yapmıştır ama sorun yine çözülememiştir.

Eğitim sistemimizin en büyük sorunlarından biri, eğitim anlayışımızın sınav temelli olmasıdır. İlköğretimden başlayıp eğitimin her aşamasında çok sayıda sınav uygulanmaktadır. Bu sınavlara da hazırlanan insanların eşit şartlarda hazırlanmadığını söylemeliyiz; maalesef, bazıları özel derslerle, bazıları dershanelerle hazırlanıyor, bazıları ise hiçbir test kitabı yüzü görmeden sınavlara hazırlanmak zorunda bırakılıyor. Ancak, hazırlık aşamasındaki eşitsizlikleri sınav sürecine taşımamalıyız, hiç değilse çocuklarımıza sınavlarda eşit olma şansı vermeliyiz.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde yapılan sınavların pek çoğunu ÖSYM üstlenmiş durumda; liseye giriş sınavını da, doktora için başvuru sınavını da ÖSYM yapmaktadır. Dolayısıyla, ÖSYM'nin adil ve bilimsel bir sınav yapması, geleceğimizi yakından ilgilendirmektir.

AKP, iktidara gelmeden önce, Türkiye'nin güvenli kurumlarının başında ÖSYM geliyordu, bu kurumun yaptığı sınavda herkes eşitti. İktidar partisine yakın olmanın, bakanın bacanağı olmanın, gittiğiniz dershanenin isminin, etnik kimliğinizin, inancınızın, doğum yerinizin eskiden bu sınavda hiçbir önemi yoktu. Ne zaman ki AKP iktidara geldi, kadrolaşmada her yolu mübah görmeye başladı, işte o zaman işler değişti. Sınavlarla anılması gereken ÖSYM, artık skandallarla anılmaya başlandı. Son yıllarda neredeyse sorunsuz, şaibesiz ve şüphesiz sınav yapılamadı. O hâlde, herkesin "Neden?" diye düşünmesi gerekiyor. Neden sınavlar kopyasız ve şifresiz yapılamıyor? Suç duyuruları oluyor, sınavlar iptal ediliyor, soruşturmalar açılıyor ama sonuç değişmiyor. Bakıyorsunuz, yine ÖSYM, yine Ali Demir, yine skandal!

Dünyanın hiçbir ülkesinde bir yıl öncesinden haber hazırlandığını gördünüz mü? İnternet'e girin, göreceksiniz ki 2013 yılında yapılacak sınavlarla ilgili başlık ve haberler şimdiden hazırlanmış. Şöyle: "Kopya kök saldı, `kopyass' ertelendi ve Ali Demir yine tatmin etti." 2013 yılının başlıklarından bazıları bunlar. Bunun adı kara mizahtır, her yetkili ve görevli açısından utançtır, Meclisin artık sorumluluk alması ve buna bir "dur" demesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, özellikle 2009 yılında başlayan sızdırma, kopyalama ve şifreleme zincirinin en önemli halkalarından biri, 2010 KPSS'sinde yaşandı. Kopya ayyuka çıktı, sınav iptal edildi ve dönemin ÖSYM Başkanı, onurlu bir şekilde istifa etti, yapması gereken de buydu. Sonra, unvanı tartışmalı, intihali tescilli biri getirildi.

Millî Eğitim Bakanımızla ortak noktaları bulunan kişiye ayrı bir paragraf açmakta fayda var çünkü kendisi bunu fazlasıyla hak ediyor. Bu kişinin akademik serüveni, romandan ziyade bir masala benziyor. Bu masalda masal kahramanları bile aşılıyor. İşte, bu kişinin masalsı akademik serüveninden birkaç kesiti sizlerle paylaşmak istiyorum: Makine mühendisliğinden "doktor" unvanını aldı, alanı olmadığı hâlde tekstil mühendisliğinde hoca oldu. Bir akademisyene ait makaleyi neredeyse bire bir kopyalayıp yayınladı. İntihalinden dolayı, ancak, yapılan yoğun baskılar sonucunda özür diledi.

"Kopyala-yapıştır" ile hazırladığı teziyle dört ay içerisinde doçent oldu. Doktora tezini makalelere bölerek profesörlüğe kadar yükseldi. Başlık numarasını değiştirerek aynı makaleyi 2 kez yayınladı. Eski bölüm başkanının hazırladığı ders notlarını kendi imzasıyla bastırdı. 5 akademis-yenden sadece 1'inin olumlu görüş bildirmesine rağmen, kopyalama ve kes-yapıştır yöntemini kullanarak jet hızıyla profesör oldu. Bu başarılarından dolayı gündelik yaşamımızın bir kahramanı hâline geldi; fıkralara konu olan Sayın Demir hakkında animasyonlar, hatta belgeseller yapıldı.

Öyle bir adam, adil ve bilimsel bir ölçüm yapılması gereken bir kurumun başına getirildi. Bu kişi, ÖSYM'deki "başarılarıyla" kendisini tanıyanları haklı çıkarmış, geçmişine sadık kalmıştır ancak ÖSYM sınavlarında yaşananlar, sadece bu kişiyle açıklanacak kadar basit değildir. Bu kişi, olsa olsa tezgâhın bir çarkı olabilir. Onun için, daha geniş bir pencereden bakmalıyız.

Değerli arkadaşlar, 2009 yılında polis okulu için yapılan sınav sorularının daha önce bir dershane tarafından -dikkatinizi çekiyorum- öğrencilere "deneme sınavı" olarak sunulduğu tespit edildi ve sınav iptal edildi.

2010 yılında yapılan KPSS'de kopya çekildiği tespit edildi, "Eğitim bilimleri" kısmı iptal edildi, "Genel kültür" kısmının sonuçları geçerli kabul edildi. Oysa "Genel kültür" kısmında da kopya çekilmişti. Kopyacılar, bu kısımdan aldıkları puanla atandılar. Bu kopyacılığın üzerinden iki buçuk yıl geçti, ne fail var ne de doğru düzgün işleyen bir yargı süreci.

Mayıs 2011'de diploma denkliği sınavı yapıldı. Hekimler için uygulanan sınav sorularının yüzde 75'inin bir önceki yılın soruları olduğu belirlendi, kimin ne yaptığını kimse anlayamadı.

2011 yılında düzenlenen YGS sınavında kopyanın yerini şifre aldı. Ali Demir, önce "Şifre yok." dedi, daha sonra "Şifre var ama kopya yok." dedi. "Kopya yoksa şifre neden var?" diye sorulmadan, tarafsız Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından "Tatmin oldum." şeklinde beyanlarda bulunuldu.

2012 yılında KPSS soruları, sınav devam ederken İnternet ortamında paylaşıldı. Paylaşılan sorular, tek örneği ÖSYM'nin elinde bulunan ve adaylara verilmeyen master kitapçığının sıralamasıyla bire bir aynıydı! Üstelik, sorular iki farklı kaynaktan yayınlandı, bunu da bir milletvekili arkadaşımız Twitter aracılığıyla ortaya çıkardı. Ali Demir, sınavın sorunsuz olduğunu söyledi; Başbakan, sınavla ilgili yapılan haberlere ve eleştirilere esti gürledi. Ancak şimdiye kadar hiçbir yetkili, soruların kim tarafından nasıl sızdırıldığını açıklayamadı.

Sınav sonucuna göre iller başarı sıralaması ise gerçekten ilginç. Oralarda eğitimde destek olamayan Hükûmet, kopya aracılığıyla, şifre aracılığıyla bazı illerimizin eğitim sıralamasını yükseltti. Örnek vermek isterim, bakın arkadaşlar, 1'inci sıra Siirt, 2'nci sıra Bingöl, 3'üncü sıra Kırşehir, 4'üncü sıra Bayburt, 5 Muş, 6 Batman, 7 Bitlis, 8 Ağrı, 9 Adıyaman, 10 Tunceli. Kimler yükseldi? AKP'nin ve başka unsurların yakınları bu sınavlarda başarılı oldu.

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Hangi unsurlar?

VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu illerin 2012'de böyle bir başarısı yok, inşallah önümüzdeki yıllarda başarıları olur.

2012 yılının savcılık ve hâkimlik sınavı, kopya gerekçesiyle iptal edildi. Faillerin bulunması ve yargı sürecinin başlaması için atılmış somut bir tek adım yok.

Cevap anahtarının kaybolması, içinde soru olmayan kitapçıkların bastırılması, hatalı sorular yöneltilmesi, bireysel kopya girişimleri de var. Bunlar, "beceriksizlik ve bireysel girişimler" olarak değerlendirilip önemsenmeyebilir. Ancak sınavlarda yapılanlara bakılırsa kocaman bir kopya, şifre ve sızıntı karanlığıyla karşı karşıya olduğumuz açıktır.

2009 yılından 2012 yılına kadar geçen süre içerisinde 6 şaibeli ve kopyalı sınavın olduğu açıktır. Bu sınavlara katılmış insan sayısı 3 milyonun üzerindedir. En az 3 milyon insan hakkının yenildiğini biliyor. Milyonların hakkının yenildiği kopya silsilesinin karanlıkta kalması kabul edilemez. Bu karanlığı aydınlatmak da bizlerin görevidir.

Bugünkü tabloya bakılırsa, ÖSYM, adil ölçüm yapan bir kurum olmaktan uzaklaşmıştır. Sınav sonuçlarını doğrudan etkileyen seri olayların yaşanması tesadüf olamaz. Son iki yılda yaşanan sınav skandallarına baktığımızda, kökü derinlerde bir karanlık yapının varlığı kuvvetle muhtemel gözükmektedir. Bu, korkunç bir karanlıktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Karanlığın çözümü ise kararlılıktır. Sizleri karanlığa karşı kararlı olmaya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ağbaba.