GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BDP GRUBU ÖNERİSİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:104
Tarih:15.05.2013

MELDA ONUR (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli vekiller; Barış ve Demokrasi Partisinin cezaevlerinin koşullarının araştırılmasına dönük önergesine lehte söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerdeydi, mayıs ayının ajandasına bakıyordum, eskiden ne olmuş ne bitmiş, gözüme şöyle bir şey ilişti: "18 Mayıs 1978'de Midnight Express farklı ülkelerden gelen gazetecilerden oluşan bir izleyici grubuna Cannes Film Festivali kapsamında gösterildi." diyor. Midnight Express'i biliyorsunuz, gençliğimizin, çocukluğumuzun travmasıdır. Yurt dışına öğrenci olarak çıkanlar ya da bu ülkeye gelmiş turistle iki çift laf etmek isteyenler direkt olarak bir Midnight Express, Geceyarısı Ekspresi'yle terörize edilirlerdi. Bu film ne yazık ki gençliğimizi heba etti. Filmi bilirsiniz belki. Daha sonra yazarı, yönetmeni "Ya, çok mu abarttık acaba, sizi de zor durumda bıraktık." dediler ama... Film şöyledir: "Billy Hayes" diye bir Amerikalı Türkiye'de işte esrarla yakalanır, içeri atılır, çeşitli cezaevlerini dolaşır, en sonunda kaçar. Kaçtığı cezaevinin hangisi olduğunu bilmiyorum. Bilen var mı? Ben bilmiyordum. Geçenlerde okuduğumda gördüm, efendim, İmralı'dan kaçmış kendisi, son kaldığı cezaevi İmralı imiş ve bu kitabı yazarken de ülkedeki çeşitli cezaevlerinden alıntılarla...

Tabii, İmralı'nın artık o hâlde olmadığını söyleyebiliyoruz, neyse ki o eski günlerinde değil. Herhâlde öyle çünkü sayın vekiller gidiyorlar İmralı'yı görüyorlar. İmralı'da yatan hükümlü vatandaşın koşulları aslında belki de bizim bütün cezaevlerinde olması gereken uygun koşullardır. Oysa bizim diğer cezaevlerine baktığımızda aynı şeyleri göremiyoruz.

Şimdi, tabii, az önce Sayın Vekilimiz çeşitli iyileştirmeler, inşaatlar, rakamlar verdi ama... Ya, 24'üncü Dönem hiç değilse ben iki ya da üç kere burada konuşmuşumdur, kaç araştırma önergesi verildi, kaç soru önergesi verildi, rakamını hatırlayamıyoruz. Burada sevgili arkadaşlarımızın, Veli'nin, Nurettin Bey'in, Özgür Özel'in, BDP'den arkadaşlarımızın konuşmaları. Hani biz dolaşmaktan, anlatmaktan yorulduk, hakikaten yorulduk, bilmiyorum, iktidar partisi dinlemekten ve reddetmekten yorulmadı mı?

Sadece bir şeyi çok merak ediyorum. Bu, bugün sekreterimin elime tutuşturduğu birkaç tane mektup. Ha, bu tarafa da geliyor mu bu mektuplar gerçekten yani şu cezaevi mektupları AKP'li milletvekili arkadaşlarımıza geliyor mu diye çok merak ediyorum. Gelmiyor herhâlde ama ne yazık ki yapılan düzenlemeler gerçekleri, gerçek trajediyi çok da fazla yansıtamıyor. Görünen o ki hâlâ bir değişiklik yok. Ben size şöyle söyleyeyim: Artık raporları zaten içerideki arkadaşlarımız şöyle mektuplarla gönderiyorlar, biz de onların üzerinden gidiyoruz. Mesela "2013 Mart ayı hak gaspları raporları" diye Kandıra Cezaevinden ciddi ciddi bir rapor yazıp göndermişler; işte "iletişim hakkının gasbı, disiplin cezaları, yayın hakkının gasbı, diğer hak gaspları" diye. Cezaevi idaresi de oturup bize bunlarla ilgili karşı savunma yazmış.

Şimdi, varsayalım ki böyle bir araştırma önergesine "He" dediniz, "Evet" dediniz -vallahi de tarihe geçersiniz deseniz- neleri araştırabiliriz yani nedir, ne araştırılacak? Bakın, ben size birkaç tane şey söyleyeyim: Şimdi, mesela, birtakım disiplin cezaları geliyor ve itiraz hakları var, itiraz hakları kullanılıyor. Şimdi, itiraz hakları evet, kullanılıyor ama çoğunda itiraz süreleri dikkate alınmıyor ve burada bu itiraz hakları da gasbediliyor. Bir kere bakalım, bunlar var mı, yok mu bir bakarız. Mesela, cezaevi idaresinin mektubunda şöyle bir şey var: "Terör örgütüne mensup hükümlü ve tutukluların..." Şimdi, terör örgütüne mensup hükümlü olabilir ama terör örgütüne mensup tutuklu diye bir şey olmaz, o yargı sürecindedir. Cezaevi idaresinin orada tutuklu bulunan kişilere "terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu" gibi ifadelerde bulunmaları... "Ne önemi var?" diyeceksiniz. Bence çok önemi var; bir bakış açısı, bir algı açısından son derece önemi var. Efendim, aynı mektubu çoğaltarak iletişim hakkı gasbı çokmuş gibi gösteriyorlarmış. Aynı mektubu çoğaltacak, ne olacak ki zaten, çeşitli kişilere gönderiyorlar.

Mahir Çayan'a ait fotoğrafa el konuluyor. Niye arkadaşlar Mahir Çayan'a ait fotoğrafa el konuluyor ben onu anlamıyorum ki. Mahir Çayan'la ilgili "Hatırla Sevgili"li filmler yapıldı, televizyon dizileri oluyor. Niye Mahir Çayan'a ait fotoğrafa el konuluyor, niye bu bir disiplin cezası gerektiriyor hâlâ? Bunun ne manası var?

Efendim, cezaevinde hâlâ süngerli hücre işkence odası var mı, yok mu? Var mı acaba? Bunu bir araştıralım ya. Süngerli işkence odası var mı, yok mu? Bir kere bu araştırmada bunlar çıkacak ortaya.

Çıplak arama. Kırk kere söyledik ya, soymayacaksınız kardeşim bu insanları. Soyulmak zaten bir işkencedir. Siz, dünyanın en güzel inşaatlarını yapın... Sayın vekilim çok güzel anlattı. Ama adamı girişte çırılçıplak soyuyorsanız, buyurunuz, bu olmaz. Ve bunu kadınlara da yapıyorlar. Kadın erkek fark etmez diyorum ben zaten.

Bunun dışında, efendim, sohbet hakları personel ve mekân yetersizliğinden dolayı kabul görmüyor. Sayın vekilim, demin bol bol mekânların artırıldığından, lojistik iyileştirmelerden bahsettiniz ama sırf mekân ve personel yetersizliği nedeniyle sohbet hakları yeteri kadar uygulanamıyor. Bunları araştıracağız işte. Ve daha bir sürü. İşte, daktilo verilmiyor, o verilmiyor, bu verilmiyor. Ve bir de hasta tutuklu ve hükümlüler.

Değerli arkadaşlar, Mete Diş ismini herhâlde duymayan kalmamıştır. Yani en az bize gelen mektup sayısı 100, herhâlde BDP'ye bir o kadar geliyordur, İnsan Hakları Komisyonuna da geliyordur. Yahu Mete Diş denen arkadaşımızın ölmesini mi bekliyoruz içeride biz çıkartmak için? Ve daha niceleri. Yani sırf Mete Diş yüzünden Türkiye'nin bütün cezaevlerinden biz mektup açmaktan, mektup okumaktan yorulduk. Ve Mete Diş gibi daha birçok isim var.

Az önce sağlıkla ilgili bir iyileştirmeden söz etti sayın vekil. Ben bir şey söyleyeceğim size: Şimdi, "Hastalık durumunda iletişim cezası uygulanmaz." diye bir hüküm var, çok güzel, şahane. Ama kimin hastalığı durumunda biliyor musunuz? Dışarıdaki yakınının hastalığı durumunda. İçeridekinin hastalığında geçerli değil bu hüküm. Bilmiyorum biliyor muydunuz bunu? Ben bilmiyordum. Nereden öğrendim? Füsun Erdoğan diye gedikli bir tutuklu arkadaşımız var, yedi yıldır yatıyor içeride. Kendisi bir iletişim cezası, gereksiz marş söylemekten, türkü söylemekten... Ha bakın, bir de bu var "gereksiz marş, türkü." Bundan dolayı disiplin cezası vardı. Arkadaşımız bir ameliyat olacaktı, tiroit ameliyatı. Üç ay iletişemedi aile, olacak iş değil. E, baktık yönetmelikte dedik ki şey var yani hastalık durumunda iletişim cezası kalkıyor. Hayır efendim, o eğer yakını hastaysa imiş, yani yakını hastaysa onun iletişim cezası... İçeridekini ne yapacağız? Öldürecek miyiz?

Evet değerli arkadaşlar, sizden lütfen artık şu araştırma önergelerinin burada tartışılmasına bir son vermek üzere bir "Evet" rica ediyoruz. "Evet" rica ettiğimizde de işte size saydım nelerin araştırılacağını. Demin Sevgili Vekilimiz çok güzel bir cümle etti, ben onu bir tekrarlayayım, dedi ki: "Çok güzel şeyler yaptık ama uygulamada kötü muamele vesaire varsa elbette üzerine gidilmelidir." Buyurun gidelim. Uygulamada bir sürü kötü, olumsuz işlem var. Bu Meclis niye var? Bunları araştırma... Araştırma önergeleri boşuna sizin kafanızı şişirmek için, bizim de artık, hani, dudaklarımızı kurutmak için, bıktırmak için yapılmıyor ki. Allah aşkına... Ben yine Pervin Hanım'ın verdiği bir tane araştırma önergesinde burada konuştum, başka bir arkadaşımız verdi. Yani bu kaçıncıdır, bu kaç defadır, artık kaç kere gelecek bu? Saysak kim bilir daha sırada bekliyordur. Lütfen, hazır da "Barış" falan dedik bu süreçte, biraz da şu içeridekilerde barışalım ne olur? İçeridekilerle barışmak için "Bunları salalım." demiyoruz, bunların koşullarını düzeltelim, iyileştirelim. Yoksa yani çıkıp burada "Şu kadar cezaevi yaptık, bu kadar lojistik imkân sağladık..." Ama muamele kötü, muamele kötü. Lütfen... Ve en önemlisi de "kanaat önderi" denen bizlerin özellikle cezaevlerine yönelik sözlerinin ben cezaevi müdürleri açısından çok ciddi olumlu ya da olumsuz eylemlere tezahür ettiğini düşünüyorum. O yüzden, en baştan, yani Hükûmet üyelerinden -burada da Sayın Bakan yokmuş- bütün bakanlardan ve siz AKP milletvekillerinden bunu rica ediyoruz. Yeter artık yani. Hakikaten biz de, hepimiz bıktık bunlarla uğraşmaktan.

Bunun için artık bu sözlerimden sonra sizden bir "Evet" bekliyor ve hepinize iyi günler diliyorum.

Teşekkür ederim. (BDP sıralarından alkışlar)