GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:11
Tarih:18.10.2012

MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

 Biraz önce Çalışma Bakanımızı burada dinledik ve dinlerken de şunun altını özel olarak çiziyorum: "Biz, sosyal diyalogdan yanayız ve sosyal diyaloğu bozacak hiçbir tutum ve davranış içerisinde olmayız ve sosyal diyalogdan ne çıkarsa biz onu uygularız." diyor. Sayın Bakan "sosyal diyalog" dediğiniz konu, işverenle işçiler arasında yapılması gereken bir müzakeredir ama siz genelde bu müzakereyi şöyle algılıyorsunuz: Bizim muhatabımız, sendikaların muhatabı Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu olması gerekirken, zaman zaman Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu TİSK de devre dışı bırakılıyor, siz sadece Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle TUSKON'u muhatap alıyorsunuz ve onların baskısı altında böyle bir çalışma yaşamını düzenliyorsunuz. Oysa, sizin böyle bir anlaşmanın ötesinde Uluslararası Çalışma Örgütü ILO'nun 87, 98 ve 151 sayılı sözleşmeleri, Avrupa Birliği müktesebatı ve Avrupa Sosyal Şartı'nı baz almanız gerekiyor. Bu direktiflerin doğrultusunda kanun teklifini hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeniz gerekiyor.

Yetmez, tarafların anlaşmazlığı hâlinde de Anayasa'nın 90'ıncı maddesi son derece açık ve net. Böyle bir anlaşmazlık hâlinde Anayasa'nın 90'ıncı maddesini uygularsınız geçersiniz gidersiniz ve buna göre bir kanun teklifini buraya getirmeniz gerekirken ısrarla ve inatla diyorsunuz ki: "Biz, sosyal tarafların anlaşmasını bekliyoruz." Mecbur mu? Sendikalar Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğiyle anlaşmaya mecbur mu? Sendikalar TUSKON'la anlaşmaya mecbur mudur? Değildir. Burada uygulanması gereken, uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalar ve Anayasa'mızın 90'ıncı maddesidir ama siz ısrarla ve inatla "Biz, sosyal diyalogdan yanayız." diyorsunuz ve burada da işçilerin, sendikaların istemlerini, taleplerini değil, işverenlerin ve sermaye çevrelerinin taleplerini ve isteklerini yerine getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, yasa -üçüncü bölüm ve son bölüm ve bugün burada bitirilirse yasalaşmış olacak- otuz yıldır uygulanıyor, işçiler, emekçiler otuz yıldır bu yasanın değiştirilmesi için mücadele ediyorlar. 1983 yılında kabul edilen 2821 ve 2822 son on yıldır AKP Hükûmeti tarafından da aynen uygulanmaktadır. Şimdi, bir değişim, bir reform adı altında buraya getirilmektedir ama bu bir reform değildir, tamamen bir bohçadır ve bu bohçaya yapılan yamalarla örtülmüştür. Şimdi, dolayısıyla böyle bir, 12 Eylül ürünü Kanun'un bu yamalarla buraya geçirilmesi kabul edilebilir değildir ve doğru da bulmuyoruz. Bu, otuz yıldır uygulanan bu Kanun'un bu şekliyle değil, sendikaların, işçilerin, emekçilerin ve uluslararası sözleşmelerin getirmiş olduğu düzenlemeler sonucunda olması gerekirken ne yazık ki yine eski tas eski hamam şeklinde geçiriliyor ve burada işçilerin, emekçilerin hiçbir çıkarının ve menfaatlerinin olmayacağını ve önümüzdeki günlerde sendikaların çok büyük bir sıkıntı yaşayacağını görüyoruz.

12 Eylül 2010 yılında çıkarmış olduğunuz referandum kitapçığı elimde. Bu reform kitapçığında aynen şunu söylüyorsunuz. 40 maddede "evet" dediğiniz takdirde Türkiye'de demokratikleşmenin geleceğini söylüyorsunuz. Bunun 28'inci maddesine baktığınızda, 28'inci maddesinde "Grev yasaklarının önündeki tüm engeller kaldırılacak." deniliyor ama dün ve bugün burada yapılan görüşmelerde, ki geçtiğimiz haftadan beri yapılan görüşmelerde grev yasaklarının artarak devam ettiğini bir kez daha burada görüyorsunuz.

12 Eylül 2010'da insanları kandırdınız. "Türkiye'de demokrasi gelecek, sendikalar, demokrasi gelecek daha özgür olacak." dediniz, oyların yüzde 58'ini aldınız ama yine eski şekilde devam ediyorsunuz. Bu doğru değildir arkadaşlar. Bunun değiştirilmesi gerekir, bunun yenilenmesi gerekir ve bizim vermiş olduğumuz bu önergede de diyoruz ki: İşletmelerde, yani bir iş yerinin Ankara'da merkezi varsa, İstanbul'da varsa, Bursa'da var ise, Adana'da var ise, burada bir grev oylaması yapılacaksa, bunun merkezi Ankara'dadır, Ankara'da başvurunun yapılması gerekiyor ve genel müdürlüğün olduğu yerlerden diğer işletmelere yayılması gerekiyor. Çünkü, grev oylamaları masraflı ve külfetli bir iştir ve bu nedenle bunun merkezinin, Ankara'daki merkezinin olması gerekiyor veyahut da şirketin, holdingin merkezi İstanbul'sa İstanbul, Bursa'ysa Bursa, oranın olması gerekirken, bu düzenlemeyle her birim iş yeri için başvurunun yapılması gerekiyor. Bunu doğru bulmuyoruz, bu yanlıştır.

Şimdi geldiğimiz bu noktada, bu düzenlemeyle beraber işçiler, emekçiler, sendikalar Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olacaktır arkadaşlar. Bu doğru bir düzenleme değildir, bu yanlıştır. 12 Eylülün yasakları aynı şekilde bu kanun düzenlemesi içerisinde devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA ÇAM (Devamla) - Ve göreceksiniz 2016'da, 2017'de Türkiye bir sendikalar çöplüğü hâline dönüşecektir. Bunun sorumlusu da Sayın Bakan ve buna el kaldıracak saygıdeğer milletvekilleridir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çam.