GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:11
Tarih:18.10.2012

EROL DORA (Mardin) - Sayın başkan, değerli milletvekilleri; 197 sıra sayılı Toplu İş İlişkileri Kanun Tasarısı'nın 72'nci maddesindeki değişiklik önergemiz üzerinde Barış ve Demokrasi Partisi adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sendikalara üyeliğin işten atılmakla eş değer görüldüğü bir toplumsal gerçeklikte sadece yasal değişimlerle bir adım ilerleme olmayacağı açıktır, önemli olan mantığın değişmesidir. Gerek özel sektörde örgütlenmenin mevcut yasaların desteğiyle oldukça zor olması gerekse de kamu kuruluşlarının özelleştirilmesiyle buralarda örgütlü sendikaların üye kaybetmesi sonucunda bugün ülkemizde sendikalı sayısı tarihin en düşük sayılarında seyretmektedir. Özel sektörde sendikalaşma oranının yüzde 5'ten az olduğunun tahmin edildiği, milyonlarca çalışanın olduğu bir ülkede her bir sendikanın üye sayısının binlerle ölçülüyor olması, ülkemiz açısından acı bir tabloyu yansıtmaktadır ve son derece düşündürücüdür. Çalışanların yüzde 95'inin örgütsüz olduğu bir gerçeklik, göstermektedir ki halkımızın çalışma hayatına ve günlük yaşamına dair en basit ve temel taleplerini savunması ve haklarını kullanması mümkün olmamaktadır.

Yasa tasarısının gerekçesinde, geçen yıl gerçekleşen referandumun ardından kabul edilen önerilere hayat vermek ve yıllardır ülkemizdeki sendikal örgütlenmenin önündeki engelleri eleştiren ILO ve AB normlarına uymak kaygısıyla ve özgürlükçü bir yaklaşımla hazırlandığı iddia edilse de maalesef sunulan tasarı, bu standartları yakalamaktan uzak görünmektedir.

Üzülerek ifade etmek istiyorum ki yasa tasarısı, bu bağlamda 12 Eylülün getirdiği yasakçı zihniyeti sürdürmektedir. Aynı şekilde yasa tasarısının gerekçesinde mevcut kanunla sendikacılığı ileriye taşımanın mümkün olmadığı belirtilmiştir ancak yeni tasarıda da bunun olanaklı olmadığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Mevcut kanunda var olan ve savunulması mümkün olmayan çifte baraj sistemi aynen korunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa tasarısının en can alıcı maddelerinden biri de hava yolu ulaşımında grevi mümkün kılmayan düzenlemedir. Grev kırıcılığını yasal hâle getiren, grev hâlinde işçilerin yüzde 40'ına çalışma zorunluluğu getirilmesi ve bu listenin de işverence tespit edilmesi şartı, antidemokratik bir uygulama olarak hafızalara kazınacaktır.

Tasarının 72'nci maddesinde işçilerin en temel hakkı olan grev hakkının engellemesine yönelik bir takım düzenlemeler mevcuttur. Maddenin birinci fıkrasında geçen "millî servet" ibaresi muğlaktır ve her yere çekilebilir durumda olduğu için yasa metninden kesinlikle çıkarılması gerekmektedir.

"Grev ve lokavtın kötüye kullanılması" başlıklı bu madde, 2822 sayılı Kanun'un 47'nci maddesi çerçevesinde düzenlenmiştir. Aslında 2822 sayılı Kanun'un bu hükmü, grev hakkının özünü doğrudan ihlal eden bir mahiyet arz etmektedir. "Millî servet" kavramı, ülkede yapılan tüm üretim sonuçlarını kapsayan bir kavramdır ve tatbikatta çok geniş bir anlam yüklenmektedir. Grev eylemi, doğal sonucu olarak mutlaka üretime zarar verecektir ve dolayısıyla ister istemez millî servete zarar verecektir. Dolayısıyla bu hükmün 2822 dâhil, hiçbir surette yasalarda yer almaması gerekir. Kötü niyetli uygulamacılar elinde son derece suistimale açık, grev hakkının kullanılmasını engelleyen bir anlayışla kullanılabilir.

Konuşmama son verirken, tekrar, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (BDP sıralarından alkışlar)