| Konu: | TOPLU İŞ İLİŞKİLERİ KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 11 |
| Tarih: | 18.10.2012 |
MUSA ÇAM (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Toplu iş ilişkileri veyahut da sendikalar, grev ve toplu sözleşme yasası birazdan vermiş olacağınız oylarla yasalaşacak ama bu yasalaşacak olan sendikalar ve toplu sözleşme yasasının, işçiler, emekçiler, çalışanlar için çok doğru bir kanun olmadığının bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Bizim, milletvekilleri olarak, Parlamento olarak işimiz kanun yapmak, yasa yapmak. Bizim elimizden kanun yapmak, yasa yapmak yetkisini aldıkları takdirde, Parlamentonun ve milletvekillerinin hiçbir fonksiyonu kalmaz. Silahlı kuvvetlerin, güvenlik güçlerinin elindeki materyalleri elinden aldığınız takdirde hiçbir fonksiyonları kalmaz. Çiftçinin elindeki tohumu, traktörü elinden aldığınız takdirde, çiftçinin hiçbir fonksiyonu kalmaz. İşçilerin de elindeki grev hakkını elinden aldığınız takdirde, sendikanın da hiçbir fonksiyonu, hiçbir işlevi kalmaz arkadaşlar.
Bu düzenlemelerle birlikte, işçilerin, üretimden gelen gücünü kullandığı grev hakkını ortadan kaldırdığınız veyahut da kullanamayacak duruma soktuğunuz takdirde, o zaman, sendikanın da sendika görevini yapması, iş yerindeki işçilerin, temsilcilerin yöneticiliğinde sendikal görevlerini yerine getirmelerinin hiçbir anlamı ve görevi kalmaz arkadaşlar.
Getirmiş olduğunuz bu düzenlemeyle, birçok grev yasağını getiriyorsunuz ve 12 Eylül 1980'den sonra, özellikle on yıllık AKP iktidarı döneminde, hem petrokimya iş kolunda hem cam iş kolunda grev ertelediniz ve bunları grev yasağı içerisine aldınız.
Son olarak, mayıs ayında korsan taksicilikle ilgili getirmiş olduğunuz gece yarısı kanun teklifinin içerisine hava iş kolunu da -grev yasağı kapsamı içerisine- aldınız arkadaşlar, hem de 12 Eylül 2010 tarihinde referanduma giderken bunu kabul ettiğiniz takdirde, Türkiye'de sendikal hak ve özgürlüklerin önündeki bütün engellerin ve yasakların kalkacağını söyleye söyleye bunları gerçekleştirdiniz ve şimdi bununla birlikte de yine grev yasaklarına devam ediyorsunuz.
Vermiş olduğumuz önergede Sayın Başkan, bir iş yerinde grev varsa o işletmenin önünde, sizin getirmiş olduğunuz teklifte "4 işçi grev gözcüsü olarak orada görev yapar." diyor. Biz de diyoruz ki bu 4 olmuş, 14 olmuş, 24 olmuş, ne değişir? Ama o iş yerinde bin kişinin, 2 bin kişinin, 3 bin kişinin, 700 kişinin, 800 kişinin çalıştığı bir iş yerinde 4 kişi grev gözcüsü olacağına 14 kişi olsun, 15 kişi olsun, 20 kişi olsun sizi ne rahatsız eder, Sayın Bakan, sizi ne rahatsız eder, Sayın Komisyon, sizi ne rahatsız eder, orada 15 kişinin olması sizin neyinizi bozar, ne rahatsız eder sizi?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Bu tarafa dön, bizi rahatsız ediyor ya.
MUSA ÇAM (Devamla) - Ama arkadaşlar, Komisyon da buna katılmıyor, Sayın Bakan da katılmıyor. Peki, değerli milletvekili arkadaşım, o işyerinde 4 kişi yerine 14 kişi kalsa ne rahatsız eder sizi, ne sıkıntı olur, niye kabul etmiyorsunuz, neden kabul etmiyorsunuz? Bin kişinin çalıştığı bir iş yerinde 4 tane grev gözcüsü olacağına 14 tane olsun ne olur, ne olur arkadaşlar, kıyamet mi kopar, dünya altüst mü olur, ne olur yani? Değil ama amacınız TOBB'un, TUSKON'un, sanayici ve işadamlarının dayatmış olduğu şekilde, o iş yerinde sadece 4 kişi gözüksün, başka hiç kimse gözükmesin, burada grevin olup olmadığı bile belli olmasın imajını ve görüntüsünü vermek istiyorsunuz. Bu, doğru değil, bu, iyi bir şey değildir. Hem bir taraftan işçilerin, emekçilerin, yoksulların oylarını alacaksınız hem de onların ayaklarına kurşun sıkacaksınız.
Aslında bu yaptığınız doğru, iyi bir şey yapıyorsunuz. Kabahat sizde de değil, kabahat, o işçi ve emekçi kardeşlerimizin bütün bunlara rağmen hâlâ size oy veriyor olması ama en büyük kabahat de onları yöneten o sendika yöneticisi arkadaşlarımızın o işçileri, emekçileri bilinçlendirip, sınıf mücadelesinde nasıl ve ne şekilde durmaları gerektiğini öğretmemeleri, kendilerine kurşun sıkan, onların hayatlarını zindan eden bir neoliberal iktidara karşı hâlâ oylarını nereye vereceklerini öğretememiş olmasıdır. Sıkıntı budur, kabahat sizin değil, kabahat, bizim ve sendika yöneticilerinin o işçi arkadaşlarımızı, emekçi kardeşlerimizi değiştiremediğimiz için, dönüştüremediğimiz için, onların çıkarlarının, menfaatlerinin bir sağ partiye oy vermek değil, bir sol partiye oy vermek olduğunu anlatamamamız ve onları eğitmememizden kaynaklanıyor. Siz ne yapsanız haklısınız.
AYŞE NUR BAHÇEKAPILI (İstanbul) - Siz kimsiniz de işçileri eğiteceksiniz!
MUSA ÇAM (Devamla) - Ama bir kez daha söyleyeyim: Geçtiğimiz günlerde işçiler, sendikacılar, sendikacı arkadaşlarım bunun mücadelesini yaparken, İçişleri Bakanının talimatıyla biber gazı sıkıldı işçilere, emekçilere ve milletvekillerine.
Burada bir kez daha söylüyorum: Her fani olduğu gibi Sayın İçişleri Bakanı da er veyahut da geç biber gazını tadacaktır ve biz, o biber gazını Sayın İçişleri Bakanına tattıracağız diyor ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)