| Konu: | ORMAN KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ DOĞRUDAN GÜNDEME ALINMASI (2/11) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 29.11.2011 |
METİN LÜTFİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6831 sayılı Orman Kanunu'nun 40'ıncı maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin kanun teklifi hakkında konuşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Orman köylerindeki temel geçim kaynağının tarım olması bu alanlarda yaşayanlar açısından tarım-orman ilişkilerinin ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Temel uğraşım alanı tarım olan, bu kesimde kullanılabilir alanların yetersiz olması, mevcut alanlarda da verim düşüklüğü gibi sebeplerden dolayı tarımsal üretimin yapısında değişikliğe gitmenin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Orman köylerinin tarımsal yapısının çözüme ulaştırılması Türkiye tarımının temel yapısının da iyileştirilmesine yardımcı olacaktır.
Hükûmet bu uygulamalarıyla insanların evlerine ekmek götürebilecekleri bir iş elde etmeleri yerine kendi yandaşlarına rant dağıtmayı yeğ tutmaktadır. Bu anlayış yalnızca orman köylüsü için geçerli olmayıp AKP iktidarının tüm uygulamalarına sirayet etmiştir. Sayın Millî Eğitim Bakanı okulları bir işletme mantığıyla kanun hükmünde kararnamelerle yönetirken, rotasını kaybetmiş bir gemi gibi eğitim sistemini belirsizliğe götürmektedir. AKP iktidarı, millî eğitim sistemine 10 kuruşluk kalıcı ve sürdürülebilir bir katkı yapmamıştır.
Bu nedenle, bilim ve teknolojinin kullanımını bir ihale dağıtma aracı olarak gören Hükûmetin en önemli eksiği bir eğitim felsefesinin olmamasıdır. Millî Eğitim Bakanlığının en önemli sorunu öğretmenler ve yeni bilgi teknolojilerinin okullarda kullanımıdır. Bilgi teknolojileri donanım değil, yazılım teknolojilerine dayanan uygulamaların önemli olduğu bir alandır. Bu nedenle gerekli uygulamalar yapılmadan acele düzenlemeler hiçbir zaman amacına ulaşmamaktadır. Zaten iktidarın kafası da bu konuda kesinlikle karışıktır. Daha önce Hüseyin Çelik döneminde iddialı nutuklarla bilişim sınıfları açılmış ve eğitim sistemimizin kurtuluşu olarak sunulmuştu, keza çok ama çok önemli bir projeydi. Bu sınıfların hepsi, Nimet Çubukçu döneminde kaderine terk edilmiş, gerekli düzenlemeler yapılmadığı için işlevsizleşerek yok olmuşlardır, şimdi ise kapanacak hâldedirler. Oysa bugün, çok büyük ümit bağlanan ve kuruluş olarak sunulan Fatih Projesi için gerekli altyapıyı sağlayabilirlerdi. Bütün bunlar göstermektedir ki eğitim, bu iktidar için sadece bütçesine daha çok para aktarılan bir ticaret alanı gibi gözükmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı, 2012 yılı Plan Bütçe Komisyonuna sunduğu tasarıda, bilişime yönelik olarak okul öncesi ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki tüm okullarda bilgisayar sınıflarının kaldırılması ve bütün dersliklere aşamalı olarak en az birer dizüstü bilgisayar ve projeksiyon cihazı konulmasını amaçlamaktadır. Öğretmenler üzerinde ciddi şekilde, özellikle bilgisayar teknolojisi öğretmenleri üzerinde ciddi şekilde burada durulmalı ve elimizdeki insan kaynağı bu kadar kolaylıkla harcanmamalıdır. Her sınıfı bilişim sınıfı hâline getirmek hem olanaksız hem de eğitim sistemimizde her ders, bilişim sınıflarında işlenebilir değildir.
AKP'nin son aylarda çıkardığı kanun hükmünde kararname otuz dört olmuştur. AKP çıkardığı bu kanun hükmünde kararnameler ile TBMM'yi baypas etmekte ve "Ben yaptım, oldu." mantığıyla tek adam despotizmine giderek uzlaşma aklını yok saymaktadır.
Yapılan değişikliklerin ne anlama geldiğine ilişkin ayrıntılı bir değerlendirme yapmanın ötesinde -teşkilat yasaları başta olmak üzere yüzlerce insanın- kamuoyuyla paylaşılmadan kanun hükmünde kararnamelerle değiştirilmesi kabul edilemezdir. Bu denli önemli ve neredeyse devlet teşkilatını ve ücret sistemini yeniden yapılandıran yasa değişikliklerinin kamuoyuyla paylaşılmak istenmemesinin hangi kamu yararına hizmet ettiğini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Kanun hükmünde kararnamelerle ülkenin yönetilmesi, Meclis komisyonları ve Büyük Millet Meclisinin devre dışı bırakılmasının ülkemize hiçbir yararı yoktur, olamaz da. Bakanlıkların teşkilat ve görevlerini baştan aşağıya değiştiren, eğitim, sağlık başta olmak üzere, çeşitli alanlardaki temel kamu hizmetlerini piyasaya uygun içerikle dönüşümünü hedefleyen son kanun hükmündeki kararnameler, önümüzdeki süreçte kamu emekçilerinin, sözleşmeli istihdam başta olmak üzere, esnek çalışma, angarya çalışma, performans değerlendirme ve düzenlemelerle daha fazla hak kaybıyla karşı karşıya kalacağının sinyallerini bugünden vermektedir.
Son olarak, Van'dan bir öyküyle konuşmamı bitirmek istiyorum. Adı Fatmanur. Çukurova Belediyesinin kurduğu Yaşamkent'te, Kızılay çadırında kalıyor. 4 kardeşten 2'ncisi olan Fatmanur altıncı sınıf öğrencisi, ağabeyi yedinci sınıf. İki ve dört yaşlarında bir kız, bir erkek kardeşi var. Babası Mutlu Başbakanın sözünü tutmuş ve 3 değil, 4 çocuk yapmış. Fatmanur'un annesi ev hanımı, babası işsiz. Yaşamkent'te, aşevinde karınlarını doyuruyorlar. 5 Aralıkta?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - ?Van'da eğitim öğretim başlıyor. Şimdi sizlere, Hükûmet yetkililerine, siyaset yapmadan soruyorum.
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Baydar.
METİN LÜTFİ BAYDAR (Devamla) - Gözleri çakmak çakmak, cin gibi olan Fatmanur okumak istiyor. Bu çocuğumuza sunduğunuz seçenekler nelerdir? Deprem bölgesinde okul öncesi eğitimle ilgili ne yaptınız? Fatmanur'a eğitim ve fırsat eşitliği için, yüreğinizin sızlamaması için ne öneriyorsunuz?
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)