GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:82)
Yasama Yılı:2
Birleşim:25
Tarih:29.11.2011

MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Milletimizin muharrem ayını kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum. Sayın Başbakana ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Bu tasarının 111 sayılı Askerlik Kanunu'na göre yoklama kaçağı ve bakaya duruma düşen yükümlü sayısının her geçen yıl daha da artmakta olduğu gerekçesiyle hazırlandığı açıklanmıştır. "Bu birikimin engellenmesi amacıyla hazırlanan tasarı ile 30 yaşından gün almış olan yükümlüler, bedel ödemek ve temel askerlik eğitimine tabi tutulmamak suretiyle askerlik hizmetini yerine getirmiş sayılacaklar. Hakkında saklı, yoklama kaçağı ve bakayadan dolayı idari ve adli soruşturma ve kovuşturma yapılmayacak ve başlatılmış olanlar ise sona erdirilecek." denilmektedir. Bu tasarının söz konusu soruna geçici ve kısmi bir çözüm getirmeyi hedeflemiş olduğu görülüyor. Milliyetçi Hareket Partisinin ise daha köklü ve kalıcı bir çözümden yana olduğunu, bunun nasıl gerçekleşeceğini de kamuoyuyla paylaştığını hatırlatmak isterim. Bu tasarı çerçevesinde bir yasal düzenlemeye rıza gösterilse bile kendi içinde adaletsiz pek çok nokta olduğu, en azından onların düzeltilmesi gerektiğini söylemeliyim. Bu konuda değişiklik önergeleriyle daha adil bir hâle getirilmesine gayret edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, sizlerle bazı tespitlerimizi paylaşmak istiyorum. Birincisi, ortaya çıkan düzenleme ihtiyacı çok gecikmiş olarak ele alınmıştır. İkincisi, mademki bu kadar gecikilecekti, o zaman keşke köklü bir çözüm getirilerek sorun tamamen gündemden çıkarılabilseydi. Üçüncüsü, böyle bir ihtiyacın arkasına vicdani ret gibi sinsi bir gündemi de takarak, ayrıştırma faaliyetlerine malzeme yapılmasına izin verilmeseydi.

Kamuoyunun belki yüzde 98'inin tam olarak bilmediği "Vicdan" kelimesiyle ambalajlanmış vicdani ret konusu, bedelli askerlik bahanesiyle malum odaklar tarafından eş zamanlı olarak piyasaya sürülmüş olmasaydı vicdanlar bu kadar sızlamayacaktı.

Fevkalade marjinal bir konu olan bu hususu Türkiye'de böyle bir zamanda ve böyle bir tasarıyla birlikte tartışmaya açmak ve yoğun şekilde gündeme getirmekle yıkım sürecine önemli bir destek sağlanmıştır ve Türk milletinin ayrıştırma sürecine gösterdiği kutlu direnci kırma amacına hizmet etmiştir.

Hükûmetin askerdeki evlatlarımızı teröre karşı koruyamadığı, kışlalarında toplu olarak şehit edildiği bir dönemde, tedirginlik içindeki annelerin önüne "Bedellinin yanında bir de asker olmayı reddetme hakkı var." diyerek çıkmak doğru olmamıştır.

Türk milletini millet yapan hasletleri bu kadar örselemenin kimseye faydası olmayacaktır. Askerliği, parası olanın bedel verip kurtulduğu, olmayanın da kökten reddedeceği bir konu hâline getirmek, kamuoyu vicdanını sızlatmıştır.

Bir ihtiyaçtan kaynaklandığını kabul ettiğimiz için destek verdiğimiz ve zengin-fakir ayrımı yapılmamasını istediğimiz bedelli askerlik yasal düzenlemesini daha baştan malul hâle getirmiştir bu piyasada ortaya çıkan tartışmalar.

Böyle bir konunun gündeme getirilmesine, birden fazla bakanın beyanatlarıyla mahal vermesi yanlış olmuştur. Daha sonra sarf edilen düzeltici ifadelerle Türk milleti teselli olmak zorundadır.

Sayın Başbakanın "Vicdani ret konusu gündemimizde yok." ifadesini de gündemle ilgili bir açıklama olarak değil, "Kimsenin Türk milletinin vicdanıyla oynamaya hakkı yok, buna izin de vermeyiz." anlamında almak istiyoruz.

Çeşitli sebeplerle normal süreci içerisinde askerlik hizmetini yerine getirememiş hükümlülere, yaş itibarıyla verimli bir askerlik dönemi ifa etmelerinin zamanının geçtiği de düşünülerek farklı dönemlerde çeşitli imkânlar tanınmıştır. On dört ay olarak icra edilen bu uygulamalar bazen kısa süreli askerlik, bazen bedelli askerlik şeklinde olmuştur. Dört ay olarak uygulanan kısa süreli askerlikler de bu anlamda birikimi, yığılmayı önlemeye yönelik gayretlerdi ve geçici çabalardı.

Bedelli askerlik uygulaması ise bundan önce 3 kere başvurulmuş geçici bir çözüm yoludur. Şimdi, 4'üncü defa Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmiştir. Birincisi 1987'de uygulanmış, 18.433 sorumlu yararlanmıştır. İkincisi 1992 yılında uygulanmış, 35.311 kişi faydalanmıştır. Üçüncü düzenleme ise 1999 yılında yapılmış, faydalanan kişi sayısı 72.290 olmuştur. Son düzenlemeyle bu yasadan faydalanabilecek yükümlü sayısı 460 bin olarak ifade edilmektedir.

Bedelli askerlik konusu son yıllarda sık sık gündeme gelmiş ve hem Başbakan hem de bakanlar tarafından net ifadelerle reddedilmiştir. İlgililerin konuyu net ifadelerle reddetmesi, kimi zaman asker ihtiyaçlarına kimi zaman adalet duygusuna bazen de cesaret meselesine dayandırılmıştır.

Süreç şu veya bu şekilde işlemiş ve tasarı Genel Kurula gelmiştir. Bedelli askerlik olarak ifade edilen Askerlik Kanunu'ndaki bu düzenleme, problem yaşayan yükümlülerin sorununun çözümü ve kamuoyundaki beklentinin cevaplandırılması açısından destek vermekteyiz bu düzenlemeye. Adaletsiz hüküm ihtiva eden maddelerinin düzeltilmiş olmasını da arzu ediyorduk.

Diğer taraftan, konuyu bugüne kadar geciktirip kalıcı bir düzenleme yapmak yerine geçici bir tedbire başvurulmuş olmasını bir eksiklik olarak da görüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin baştan beri olumlu, destekleyici ve kolaylaştırıcı siyasi tavrı bugünkü aşamaya gelinmesinde önemli bir rol oynamıştır. Ancak, çıkacak bedelli askerlik yasası kapsamında bazı pürüzlerin ve telafi edilmesi gereken tarafların düzeltilmesine fırsat olmamıştır. Parası olanın bedelli askerlik yapabileceği, olmayanın ise bundan yararlanamayacağı görüntüsü netlik kazanmaktadır. Bu tasarıdaki adaletsiz, eşitsiz ve vicdanları sızlatan tablonun düzeltilip yurt dışındaki vatandaşlarımızı da ilgilendiren bedelli rakamının aşağı çekilerek kısmi bir iyileşmeye gidilmesi doğru olacaktır kanaatindeyiz.

Bunun yanı sıra, Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerlik sistemi ve genel hâliyle personel rejimiyle ilgili yaklaşımlar, öneriler de sürekli olarak canlı tutulmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi de Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel rejiminin yeniden düzenlenmesini ve bu konunun süratle neticeye ulaştırılmasını istemektedir. Askerlik süresinden profesyonel orduya kadar bazı teklif ya da görüşler kamuoyuna yansımakta ve taraflar kendi ideolojik tutum ve davranışlarına göre fikir oluşturmaktadırlar. Bu kapsamda, millet ordusu olan Türk Silahlı Kuvvetleri bazı kesimlerin sinsi ve gizli emelleri çerçevesinde çekişme alanına itilmekte ve yıpratılmaktadır. Her ülkede sahip olunan ordunun gücü ve nitelikleriyle ilgili olumlu istikamette talepler, beklentiler vardır. Sahip olunan ordunun gücü ülkelerin durumuyla yakından ilgilidir. O bakımdan, Türkiye güçlü orduya sahip olması gereken ülkelerin başında gelmektedir. Türk milletinin çağlar aşıp gelmesi güçlü orduları sayesinde olmuştur. Bundan sonra da ordusunun gücünün varlık mücadelesinde en önemli dayanağı olacağı açık şekilde görülmektedir.

Askerliğin hangi ülkede nasıl olduğu, hangi ülkenin ne çapta bir orduya sahip olmak istediği bilinmesi gereken önemli hususlardır. Ama bunların hiçbiri Türk ordusunu zayıf düşürecek sinsi tekliflerin gerekçesi yapılmamalı, tam tersi "Hedefi olan milletlerin güçlü orduları olur." anlayışı iyi anlaşılmalıdır.

Bu nedenledir ki ordumuzun modernizasyonu, yüksek teknolojiye dayalı savaş gücüne ulaşması, tarihin birçok döneminde olduğu gibi, bugün de önümüze çıkmış olan ateş çemberi içinde kalma hâllerinde milletimizi salimen düze çıkaracak güce sahip olması gerekiyor. Bu anlayışla ordumuzun teknik özellikleri en üst düzeye çıkarılıp, hareket kabiliyeti geliştirilip gücü artırılırken ihtiyaç duyulan asker sayısı yeniden hesaplanabilir.

Bölücülük tehdidinin ve bölgesel çatışma riskinin üst düzeyde şekillendiği bugünkü zaman aralığında Türk ordusunun hırpalanması ve kötü niyetlilerin tacizine maruz bırakılması çok acı ve vahim neticelere neden olacaktır. Bu olumsuzlukların önüne geçilmesi amacıyla partimiz yeni bir askerlik sisteminin samimiyetle ve ihtiyaçlara uygun şekilde hayata geçirilmesini arzulamaktadır.

Bu itibarla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel rejimi sağlam ve güvenli esaslara bağlanmalı ve artık siyasi gündemin tamamen dışına çıkarılmalıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin Türk Silahlı Kuvvetleriyle iş birliği ve diyalog hâlinde yapacağı çalışmalar sonucunda askerlik süresi ve kapsamıyla ilgili belirlenen ihtiyaçların giderilmesi mümkün olmalıdır. Şüphesiz askerlik görevinin ifasında eşitlik ilkesi vazgeçilmez ve asla ikamesi olmayan bir konudur. Nitekim Anayasa'nın 10'uncu maddesi, herkesi dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşit saymaktadır. Yine Anayasa'nın 72'nci maddesi, vatan hizmetini her Türk vatandaşının hem hakkı hem de ödevi olarak tanımlamakta ve hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceğinin ya da getirilmiş sayılacağının kanunla düzenleneceğini ifade etmektedir. Buradan anlaşılacağı üzere vatan hizmeti hak olduğu gibi her Türk vatandaşının vecibesidir de.

Bu durum paralelinde Milliyetçi Hareket Partisinin askerlik sistemiyle ilgili teklifi şu şekildedir:

1) Askerlik görevi Anayasa'nın 10'uncu maddesi sınırları içinde kesinlikle herkesin eşitliğine dayanması gereken ve 72'nci maddede tanımlanan vatan hizmetinin bir gereği, millî ve maddi bir yükümlülüğüdür. Öncelikle askerlik süresi ülkemizin savunma ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yeniden belirlenmeli, kısaltılmalı ve hangi meslek, gelir düzeyi veya eğitim seviyesine sahip olunursa olunsun bu süre bağlayıcı olmalıdır.

Askerliğin millî bir görev olduğu ilkesinden taviz verilmeden Türk Silahlı Kuvvetlerinin insan gücüne fazla ihtiyaç duymayacak bir şekilde modernizasyonu yapılmalıdır. İçinde bulunduğumuz coğrafyada Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcı vasfını kaybetmeyeceği şekilde teknolojik imkânlarla donatılması sağlanmalıdır.

2) Bu şartlar altında her Türk vatandaşı görevi, kökeni, mesleği, durumu ne olursa olsun tam bir eşitlik içinde, gerektiğinde silah altına alındığında askerlik hizmetinin yürütülmesini sağlayacak niteliklere kavuşacağı temel askerlik eğitimine tabi tutulmalıdır.

3) Yükümlülük süresinin temel eğitim aşamasının dışında kalan bölümü için ise iki husus ve alternatif düşünülmektedir. Bunlardan bir tanesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacına binaen yükümlülüğünün geri kalan kısmını tamamlayacak olanlara, kamu görevi ifa ettikleri yaklaşımıyla, Devlet Memurları Kanunu'na göre göreve yeni başlayan bir memurun alabileceği ölçüde maaş ödenmelidir. Böylelikle, fiilî askerlik görevinin içinde bulunanlar işinden, ailesini geçindirmekten mahrum kalmayacaklar ve aile düzenleri devam edecektir.

İkinci husus, temel eğitimden sonra yükümlülük hizmeti dışında kalacak olanlardan kamuoyunu tatmin edecek belirli bir tutar üzerinden bedel alınmalıdır.

4) Sürekli yurt dışında çalışan vatandaşlarımız bunların dışında tutulmalı ve Türk Milletinin güvenliğini temin edecek profesyonel asker sayısı da kendi mecrasında ele alınmalıdır.

Bu hâliyle, vatan hizmetinin yerine getirilmesinde herkes için eşitlik prensibi nispi olarak sağlanacak, parası olanın bedelliden istifade edeceği, olmayanın da yararlanamayacağı adaletsiz ve insafsız bir süreç ortaya çıkmayacaktır.

Önerdiğimiz bu köklü düzenlemelerin yapılabilmesi, mevcut tasarının adaletsiz hükümlerinin düzeltilmesi için bir alt komisyon çalışması yapılmasını istedik ama bunda alt komisyon kurulması temin edilememiş oldu. Bu talebimiz ilgi görmedi.

Şimdi, yasadaki temel olumsuzluklara temas etmek istiyorum sayın milletvekilleri. Bunlardan bir tanesi, alınacak ücret konusudur. Belirlenen ücretin 30 bin lira olarak belirlenmiş olması, bunu verebilecek olanın askerlik hizmetini yapmış sayılacağı, faizle bulacak olanın büyük yükler altına gireceği, hiç bulamayanın da bu imkândan yararlanamayacağı anlaşılmaktadır. Bu büyük bir adaletsizliktir. Bunun düzeltilmesi için, belirlenen fiyatın 15 bin liraya çekilmesi konusunda değişiklik önergesi teklifimiz var. Bu konuda desteklerinizi rica ediyoruz. Bu adaletsizliğin giderilmesi açısından Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirilen bir fırsat da olmuş olacaktır.

Size burada acıklı bir örnek vermek istiyorum değerli milletvekilleri. 21 Ekimde Çukurca'da şehit edilen 24 evladımızdan Birol Elmas Sakaryalı idi. Birol Elmas'ın şehitlik haberini evine getirenler Birol Elmas'ın fakir ailesinin elektriklerinin üç haftadır kesik olduğunu öğrendiler ve bu sıkıntı ailenin evladı şehit olduktan sonra anlaşılmış oldu çünkü artık elektrik faturalarını yabancı bir özel şirket tahsil ediyordu, ne şehit umurundaydı ne fakir umurundaydı ne asker. Ve o elektriğin açılması elektrik idaresinde çalışan hemşehrilerimizin topladığı, o gün için, alınan tedbir olarak onların topladığı paralarla gerçekleşmiştir. O bakımdan bu düzenlemelerin hem vicdanları sızlatmaması hem fakiri dikkate alması hem de ordumuzun ihtiyaçlarını göz ardı etmemesi gerekiyor.

Bir başka husus otuz yaş meselesi değerli milletvekilleri. Mademki bir yığılmayı, bir problemin ortaya çıkardığı yığılmayı çözmeye çalışıyoruz, o hâlde yaş sınırının belirli kriterlerle daha aşağıya çekilmesi gerekiyor. Bu da lisans eğitimi sonrası yapılacak yüksek lisans eğitimlerini, lisansüstü eğitimi dikkate almak suretiyle, doktorayı dikkate almak suretiyle yirmi yedi yaşına çekilmelidir diye teklif ediyoruz.

Sözlerimi bitirirken tekrar vurguluyorum: Ortaya koyduğumuz köklü çözüm esaslarının dikkate alınarak hem ordumuzun güçlendirilmesi hem de askerlik yapma hakkı ve şerefi üzerindeki tartışmaların sonlandırılmasını istiyoruz. Geçici bir çözüm olarak gündeme getirilmiş olan bu yasanın eksiklerini ve adaletsizliklerini?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - ? giderme şansı vardır. Yüce Meclisin bunu değerlendirmesini bekliyoruz.

Bu yasanın milletimize hayırlı olması dilekleriyle hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)