GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUNLAR İLE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:98
Tarih:24.04.2012

ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 223 sıra sayılı Bazı Kanunlar ile Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Burada benden önceki konuşmacılar özellikle kanun teklifi içerisinde yer alan BDDK, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu, üst kurulda yer alan gerek Başkanlar gerekse yönetiminde yer alanların yeniden atanmaları ve süreleriyle ilgili görüşlerini dile getirirken bazı dikkat çekici ve altını çizmemiz gereken kavramlar kullanıldı. Özellikle makroekonomik performans noktasında Türkiye'nin geldiği noktayı değerlendirme noktasında bazı görüşler ifade ettiler. Gönül arzu ederdi ki bunlar eleştirilirken kendi eleştirdiklerinin de yerine birtakım önerilerde bulunmalarını beklemek ve duymak isterdim. Açıkçası tüm konuşmacıları dikkatli bir şekilde dinledim. Acaba neler olabilir? Ben de şahsım adına söz almışken neleri paylaşabilirim diye düşündüm. Burada özellikle BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu başkanlarının görev sürelerine ilişkin bu uzatılma noktasındaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Elbette ki bu kanun teklifi içerisinde özellikle çiftçilerimizin borçlarının, özelleştirme kapsamında yer alan kuruluşlara borçların yeniden yapılandırılması noktasında Bakanlar Kuruluna bir yetkinin tanınması düzenlemesi de söz konusu. Bununla ilgili de görüşlerimi yüce milletimizle ve aziz Parlamentoyla paylaşmak istiyorum.

Tabii ki bu görüşler elbette önemli olmakla beraber biz de muhalefet milletvekilleri arkadaşlarımın, grup sözcüsü arkadaşlarımın ifade ettikleri makroekonomik performansa ilişkin düşüncelerimi ifade ettikten sonra, son olarak buradaki kurula ilişkin düzenlemenin Avrupa Birliğine üye ülkelerde, Amerika Birleşik Devletleri'nde, Kanada'daki düzenlemelerin nasıl olduğuna ilişkin de sizlerle bilgimi paylaşmak istiyorum.

Kriz nedeniyle birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede bankacılık sistemi zarar ederken ve sisteme kamu kaynaklarıyla destek sağlanırken, ülkemizde bankacılık sektörü herhangi bir devlet yardımı almadan güçlü sermaye yapısını ve kârlılığını devam ettirmiş olup, kriz sonrasında ekonominin toparlanmasında önemli rol oynamıştır.

Özellikle Türk bankacılık sistemi ülkemizde yeni bir kavramı taşımış olmakla beraber, Türkiye'deki ekonomik model baz alınmak kaydıyla, gelişmiş Avrupa ülkeleri "Türkiye modeli" diye bir başlık tartışmaya başladılar. Yani Türkiye'de krizle beraber BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun süreci yönetimiyle ilgili uygulamış olduğu temel politikaların hangi alanda ne kadar başarı gösterdiğini, Avrupa Birliğine üye ülkeler ve şu anda kriz süresi içerisinde yaşadıkları sıkıntıları atlatmak için Türk bankacılık sistemini âdeta örnek almaya çalışıyorlar. Türkiye küresel mali kriz sırasında ve sonrasında makroekonomik görünüm açısından iyi bir performans sergilemiştir. Önümüzdeki dönemde makroekonomik istikrarın korunması, para ve maliye politikalarının odak noktası konumundadır.

Türkiye bankacılık sistemiyle dünya ülkeleri arasında dikkat çekmektedir. OECD ülkeleri içinde kamudan bankalara kaynak ayırmayan tek ülke Türkiye'dir. Bırakın kamu kaynağı ayırmayı, garanti sistemimiz bile değişmedi. Mevduat garantisi krizden önce ne ise krizden sonra da aynı şekilde devam etmiştir. Örneğin, Ziraat Bankasının 2002'de kredi hacmi yıllık 200 milyon lira iken banka bugün haftada 155 milyon lira kredi verme konumundadır.

Türkiye sadece kamu bankalarını değil, BDDK ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu eliyle özel bankaları da sıkı denetime almıştır. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin etkisiyle mali bünyeleri ve kârlılık performansları kötüleşen bankaları da sağlıklı bir yapıya kavuşturabilmek amacıyla 2001 yılından sonra "Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı" uygulamaya konulmuştur. Program ile kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, TMSF'ye devredilen bankaların çözümlenmesi, özel bankacılık sisteminin rehabilitasyonu, gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi ve sektörde etkinliğin artırılması hedeflenmiştir.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - 57'nci Hükûmet döneminde, değil mi efendim?

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Program kapsamında kamu sermayeli bankaların sermaye yapıları güçlendirilmiş, görev zararı alacakları ödenmiş ve yeni görev zararlarının doğmasına imkân veren düzenlemeler kaldırılmış, kısa vadeli yükümlülükleri tasfiye edilmiştir.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Milliyetçi Hareket Partisinin eseri.

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bu bankalar operasyonel olarak yeniden yapılandırılmış, yönetimlerinde profesyonel bir kadro oluşturulmuş, şube ve personel sayısı rasyonel seviyelere düşürülmüştür.

TMSF'ye devredilen bankalar, birleştirme, satış veya doğrudan tasfiye gibi yöntemlerle kısa sürelerde çözümlenmiştir. TMSF tarafından çözümlenen bankalardan 2009 yılı Eylül ayı itibarıyla toplam tahsil edilen tutar 18,6 milyar dolar olup bu tutarın yüzde 70'ini banka hâkim ortaklarından yapılan tahsilatlar oluşturmaktadır.

Bankacılık Kanunu'nun ve 6138 sayılı Kanun'un Fon'a tanımış olduğu yetkiler çerçevesinde yapılan takipler, tahsilat gelirlerinde 2005 yılından itibaren önemli artışlar sağlanmasında etkili olmuştur. Bankacılık sektörüne yönelik düzenleme gözetim ve denetim çerçevesini güçlendirecek, bankacılık sistemini daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak, sektörün dayanıklılığını geliştirecek ve sektöre güveni kalıcı kılacak yasal ve kuramsal düzenlemeler gerçekleştirilmiş, yasal çerçeve uluslararası standartlara uyumlaştırılmıştır.

Burada 2005 yılında çıkarılan 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile finansal istikrarın sağlanması, sektörün geliştirilmesi, denetim, uygulama ve düzenleme çerçevesinin güçlendirilmesi, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunması, kurumsal kabiliyetin güçlendirilmesi için yeni bir finansal yapı öngörülmüştür.

Bütün bu kapsam içerisinde, düzenlemeler içerisinde, burada, Türkiye'deki makroekonomik performans noktasında, Türkiye ekonomisinin âdeta kara bir tablo ve senaryoyla karşı karşıya kaldığını dile getiren konuşmacıları dinlerken açıkçası şunu ifade etmekte fayda görüyorum: Dışarıda vatandaşın Türk ekonomisine ilişkin, yurt dışında ekonomistlerin Türkiye ekonomisine ilişkin görüş ve değerlendirmeleri ayrı bir yerde dururken âdeta, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında ve bu kürsüden konuşmalarını yapan kıymetli konuşmacılar sanki bir başka dünyadan bahseder gibi bir algı içerisinde oldum. Bu istatistikleri konuşup ortaya koyduğumuzda geçmişteki bütün istatistikler nasıl ki TÜİK'in -daha önce Devlet İstatistik Enstitüsü, şimdi Türkiye İstatistik Kurumu olarak algıladığımız- bu düzenleme içerisinde verilerine baktığımızda, Türkiye'nin küresel finans krizi ortamında yaşadıklarıyla şu anda bulunan noktanın neler olduğunu her gün arkadaşlarımız ve bizler burada, bu kürsü aracılığıyla aziz milletimize anlatmanın yanında vatandaşımızın bizzat yaşamış olduğu ekonomide çok anlam ifade etmektedir.

Özellikle şunu belirtmekte fayda vardır: Gerek BDDK gerek Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'ndaki düzenlemeler olsun -malumunuz- kıymetli milletvekili arkadaşlarım, burada özellikle bağımsızlık kriteri ve bankaların, üst kurullar olarak değerlendirilirken, bağımsızlık kriterlerinden bir iki tanesi de buradaki görev alanların görev süreleriyle ilgilidir. Bir diğer başlık da buradaki bağımsızlık kriteri içerisinde başkanının atanma ve kriter ve şekilleriyle ilgilidir. Dolayısıyla, bu atama söz konusu olurken Avrupa Birliğine üye ülkelerde ikinci kez atamalar, üçüncü kez atamalar ve bu görev sürelerinin dört ve beş yıllık gibi bir süreyi kapsadığını rahatlıkla görüyoruz. Yani yapılan düzenleme aslında uluslararası norm standartları, Avrupa Birliği, gelişmiş Avrupa ekonomileri çerçevesinde değerlendirdiğimizde gayet makul ve yerinde bir düzenlemedir.

Ülkemiz ekonomisinin geldiği noktayı, bizleri izleyen vatandaşlarımız yaşadıkları gerçek, reel ekonomiyle karşı karşıya kaldıklarında bizlerin burada farklı kavramlarla, âdeta, anlattığımız kavramları bir manada üzerinde derin bir ideolojik tartışma yaratacak kavramları da kullanarak yapmış olduğumuz tartışmalar söz konusu olurken aslında vatandaşımız şunu söylemektedir: Siz ne konuşursanız konuşun, dışarıda biz bu ülkede siyasal istikrarla beraber?

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULKERİM GÖK (Devamla) - ?gerçekten siyasal istikrarın yanında çok da güzel bir ekonomik modelle yönetiliyoruz ve bu ekonomik model dünyaya örnek teşkil edecek bir ekonomik modeldir diyorum, bu kanun teklifine "Evet." oyu kullanacağımı belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gök.