| Konu: | ASKERLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN (S.S.:82) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 25 |
| Tarih: | 29.11.2011 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecenin ilerlemiş bir saati. Yarın da devamı düşünüldüğü zaman umarım sağlığınız yerinde olur?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Olur, olur.
HASİP KAPLAN (Devamla) - ?ve sağlıklı bir tartışma ortamı olur çünkü gerçekten deminden beri izliyorum, bu konuda çok sağlıklı bir tartışma içinde olmadığımızı görüyorum. Yani Hükûmet, tasarısını getiriyor, önerge veriyor, diğer üç grup önergeler veriyor, aslında ortaklaşılabilecek konularda da bir ortaklaşma olmuyor.
Şimdi, zaten, başlangıç bakış açısı yanlış, sistem yanlış yani niye sadece bakaya veya kaçak veya firar durumunda 60 bin kişi olduğunu bir sorgulamak gerekiyor. Niye bu yasadan yararlanacak kişilerin sayısı yüz binlerle ifade ediliyor? Neden yurt dışında okuyanlar, çalışanlar, artı Türkiye'de, ülkede olanlar dâhil bu sayı yarım milyonu buluyor yani bir ordu kadar bir sayıyı buluyor?
Arkadaşlar, bunun temel nedeni, son otuz yıldır süren kardeşin kardeşi öldürdüğü kirli bir savaşın sonucudur artık. İnsanlar ölüyor ve anlamsız bir ölüm ve bu tamamen siyasetçilerin yönetememesinden kaynaklanan, süreci yönlendirememesinden kaynaklanan, Parlamentonun işlevini yapamamasından kaynaklanan ve sürekli silahlı kuvvetlere havale edilen Kürt sorununa asayiş gözlükleriyle bakıp, basit vaka olarak bakıp bunun kültürel, siyasal, sosyal, tarihsel, kimliksel, bütün boyutlarını göz ardı edip arkasından otuz yıl boyunca askeri bu alanlara sürmek ve hâlâ sınır boylarında? Bugün, Şırnak'tan, Cizre'den tam iki yüz minibüs -bakın, iki yüz minibüs- sınıra doğru asker gitti. Şimdi, o askerler on beş ay askerlik yapıyor. On beş ay askerlik yapanlara burada tam üç senedir umut işkencesi yapıldı askerlik kısaltılıyor diye, on iki aya inecek diye. Bunun adı umut işkencesidir. Şu an, bu bedelli konusunda da bu umut işkencesi farklı bir şekilde yürüyor. Sizlerin de cep telefonlarına mesaj veya emaillerinize gelen mesajlar vardır veya gelen fakslar. Hepsinde ortaya çıkan ortak noktalar var, dikkat ediniz. Şimdi, burada bizim bakış açımız belli, burada bir sorun var ve bu konuda bir talep var ve bütün parti gruplarına geliyor. Buna bir çözüm getirmemiz lazım ama adil olmamız lazım. Adaletli olabilirsek, ortaklaşabilirsek bunun altından kalkabiliriz. Bunu önergelerle değiştiremeyeceğimizi biliyoruz. Bizim sayımız 30-35, ana muhalefetin 135, sonuçta yetmiyor. Yani bir önerge? Burada bir tek önergenin grubun kararına rağmen çıktığını, vicdanla oy kullanılarak? Dört senedir Meclisteyim, kendi vicdanlarıyla oy kullanıp burada farklı bir yasayı geçirdiklerini görmedim. O zaman biz havanda su dövüyoruz. Bakın, 99'daki çıkarılan bedellinin paraları Marmara depremine verilmişti. Sayın Başbakan diyor ki şimdi: "Bunu şehit, dul, güvenlik güçleri ailelerine vereceğiz." Demek ki onların ihtiyaçları var, bu paraya ihtiyaçları var, değil mi, böyle mi düşünülüyor? Zaten, şehidi olan ailelerle ilgili yardım, yasal düzenleme, bunların hepsi var, güvenlik güçleri, polisle ilgili de çatışmalarda onlarla ilgili tazmin hukukuna, avukat tutulmasına kadar her türlü yardım ve hukuk var. Şimdi, Allah aşkına, vicdanınıza sesleniyorum, bu yasanın çıkması için, şehitleri, gazileri ve güvenlik güçleri malullerini sömürmenin, kullanmanın ne alameti var, ne gereği var? Yani bu gerekçeyle bu yasa çıkarılır mı? Bakın, biz bu sistemle ilgili şunu söylüyoruz: "Vicdani ret" denen bir olay var. Bunu birçok üye arkadaşımın öğrenemediğini, tam bilgilenmediğini hatta bazıları "Vatan hainliği vicdani ret." diyor. Vicdani ret olayında silah almak istemez ama büroda çalışmak isteyebilir, mutfakta çalışmak isteyebilir, istihkâmda çalışmak isteyebilir yani öldürmek istemeyebilir bir insan, ne dağda olmak ister ne askerin kışlasında elinde silahla dolaşmak istemeyebilir. Bunu bütün Avrupa ülkeleri kabul ederken biz de o sözleşmelerin altına imza atmış olan bir ülke olarak AİHM'de mahkûm oluyoruz, bakanlar komitesine gidiyor ve Türkiye'ye "Aralık ayı sonuna kadar bu düzenlemeyi yapacaksınız." diyor. Sayın Adalet Bakanı keyfinden mi bu açıklamayı yaptı? Ama burada bir önerge verdik. Önerge bile tartışılamadan ret. Ret ama o ret, vicdani ret önünüze gelecek, bakanlar komitesiyle Avrupa Birliği süreci de önünüze gelecek, göreceksiniz ve bu yasanın arkasından da çıkarmak zorunda kalacaksınız. Şunu söylüyoruz biz, vicdani retle ilgili önergemizde şunu söylemiştik:
1) Herhangi bir bedel ödenmeden vicdani ret hakkı tanınır, devletin kamu kurum ve kuruluşlarında bunların nasıl çalışacağı Bakanlar Kurulunun düzenleyeceği bir yönetmelikte belirlenir.
Önergemiz buydu. Önergeyi bile Meclisteki birçok arkadaşımızın doğru dürüst bilmediğini görüyorum.
Askerlik süresiyle ilgili arkadaşlar, yirmi beş yaş olayını önergemizde, 4'üncü maddede getireceğiz. Kimisi yirmi altı diyor, kimisi yirmi yedi diyor. Önceki dönem yirmi yedi çıkmış, yirmi dokuz çıkmış. Yurt dışında okuyan, masteryapan, doktora yapan veya çalışan veya yeni iş kuran, yeni bir hayat edinenlerin hepsinin en dinamik yaş çağı yirmi beş ile otuz arasıdır. En büyük kesimin beklentisi de bu kesimden geliyor. Bakın, büyük ölçüde talep bu kesimden. Size bunu otuzla sınırlamanın mantığı nedir diye sorarım. Terörle mücadele zaafa uğramayacak.
Arkadaşlar, siz isteseniz, Meclis istese, Hükûmet istese, bir hafta Türkiye'de silahlar da susar ve çözüm için de istenilen adım atılır, bu kadar askeri yığmanın, harcama yapmanın, bomba atmanın, parayı çarçur etmenin, ondan sonraSayıştayın gizli yönetmelikleriyle denetlemenin engellenmesinin anlamı da kalmaz. Bakın, miktarı çok bulduk. Niye? Bu iş para işi değil, bu işi parayla ölçmeye, tüccar mantığıyla, çok para toplarım mantığıyla baktığınız zaman, bu kutsal olan vatan görevini sulandırmış olursunuz, oldu da, artık oldu bu, vicdan yaralı. Artık, askere giden yoksul çocuklar, aileler, bu şekilde gittiği zaman bir haksızlık gadri ile gidecekler "Paramız yoktu gidiyoruz." diyecekler.
Yine, bir şey daha söyledik. Önergemiz var "Deprem mağdurlarına da bu paralardan dağıtın." diye. Bilmiyorum, ona da hayır diyeceksiniz muhtemelen.
Yine bir şey daha. Bu kanun yürürlüğe girecek. Niye altı ayda başvursun insanlar? Kanada'da yaşayan, bilmem, Afrika'da yaşayan, Uzak Doğu'da yaşayan birinin kendisini düzene koyması, o parayı bulması için belki altı ay yetmez. Niye bir yıl olmasın arkadaşlar? Altı ayın mantığını da anlamıyorum. Hangi altı ay? Niçin altı ay? Neden altı ay? Bu konuda da bir önergemiz olacak, dikkatinize sunacağız.
Ama en önemlisi şu: Dört aylık askerliği de gördü bu memleket, yirmi bir günlük askerliği de gördü, on sekiz aylık askerliği de gördü ama bu son bedellide çıktı Sayın Başbakan "Olmayacak." dedi, oldu geldi, Genelkurmayla görüştü, geldi. Demek ki bundan sonra bir şeye "Olmayacak." dedi mi bilin ki tam tersi gelecek buraya. Bu yasa da aynen onun bir örneği.
Ben bunu şu anlamda ifade etmek istiyorum: Biraz gruplar konuşabilsek sabahlamaya gerek kalmaz diye düşünüyorum.
Teşekkür ediyorum.