HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Arkadaşlar, Türk Ceza Kanunu'nda, sonra Ceza Muhakemeleri Kanunu'nda biliyorsunuz bir değişiklik yapıldı 2005'te ve Avrupa Mahkemesi kararları kesinleştikten sonra yeniden yargılamanın yolu açılıyor.
Şimdi, bu düzenlemeyle, bu kanunla o kanun arasında bir çelişki doğuyor, bu çelişkinin giderilmesini hedef almıştık. Ancak, ben başka bir konuya dikkatleri çekmek istiyorum.
Yargılama söz konusu olunca yargılamanın üçlü sacayağı vardır: İddia, savunma ve yargı. Avrupa Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinde, iddia ve savunmanın "silahların eşitliği" denen çok önemli bir kuralı var.
Savunma hakkı kutsaldır arkadaşlar. Yargılamalarda da son söz savunmanındır. Şimdi, savunmanın bu kadar önemli olduğu bu sistem içinde, buradan bu yasalarla savunma yok ediliyor; idari komisyonlara, vekil düzeyinde herhangi birisi de takip edebilir konumlara düşürülüyor.
Ben buradan şuna geleceğim: Sayın Adalet Bakanı, sizin hassasiyetlerinizi, çabalarınızı, barış konusunda, çözüm konusunda, diyalog konusunda niyetlerinizi az çok bilen ve katkılarınızı da bilen birisi olarak söylüyorum. Sizler bir avukatsınız, bir hukukçusunuz; ben de bir avukatım, bir hukukçuyum ve ikimiz milletvekiliyiz; ben muhalefet milletvekiliyim, sizler bakansınız. İmralı adasında bir görüşme oldu. Bu görüşmeye 3 türlü gidiş vardır: Bir, Adalet Bakanlığının personeli gider; iki, İçişleri Bakanlığına bağlı jandarma ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı asker gider. 10 mil yasak vardır orada uygulanan 99'dan bu yana. Oraya cezaevi infaz memurları, müdürleri yanında bir de avukatlar gider. Oraya da giden 40 tane avukat bir seneyi aşkın süredir tutukludur ve duruşmaları bir hafta önce 28 Marta ertelendi. Şimdi, soruyorum: Burada görüşme yapılıyor. Avukat olarak gidiyorlar, vekâletleri var ve o avukat görüşmesinde, yasayla, Adalet Bakanının bir memuru bulunuyor. O tutanak anında size ulaşıyor, Adalet Bakanlığına. O görüşme konularında denildi ki: "Bilgi eriştiriyor bu avukatlar." Tutuklandılar." Sonra Hakan Fidan olayı gündeme getirildi ve burada bir yasayla soruşturma izne bağlandı. Avukatların özel yasaları vardı. Ancak son olarak da bir görüşme daha oldu. Daha öncesi, daha önce de görüşmeler oldu. Devlet adına MİT mensupları gidip görüşebiliyor, haber alıp getirebiliyor. Sonra partimizden de 2 milletvekili arkadaşımız; Sayın Ahmet Türk, Ayla Akat Ata, onlar da gittiler, görüştüler, geldiler. Peki, soruyorum: Sayın Bakanım, 40 tane avukat neden içeride Allah aşkına, söyler misiniz; neden 40 avukatı içeride tutuyorsunuz? Gidişse giden gidiyor, görüşse görüşme yapılıyor, bilgiyse bilgi alınıyor. Bu avukatlar niye içeride? Bu avukatların davasının konusu kaldı mı? Bunlar sırf görevini yaptı diye, vekâlet aldı diye -bir kere İmralı'ya giden avukatlar var- bir seneyi aşkın süredir tutuklu. Yahu, bu zulümdür, bunun izahı yoktur, bunun anlatımı olamaz; bunun hukukta yeri yoktur, vicdanda yeri yoktur, Allah katında yeri yoktur. Böyle, bu basit bahanelerle özel yetkili mahkemeler 40 tane avukatı örgüt üyeliğinden, bilmem, bilgi taşımaktan içeride tutuyor. Şimdi, burada "vicdan" denen bir olay var. Adalet Bakanlığının bu avukatlar için devreye girmesi lazım. Oradaki bilgileri eriştirmesi lazım. O bilgilerin dışında bir tek kelime dahi dışarıda bir işlemi olmadığı hâlde bu avukatların bu şekilde tutuklu kalması zulümdür. Davanın konusu bitmiştir, bu dava devam edemez, bu dava yürüyemez, bu avukatlar tutuklu kalamaz. Bu avukatları tutuklu tutmak ve diğer işlemleri yapmak birbirine tezat teşkil eder. Bu, adalet değil arkadaşlar; bu, adalet değil ve Sayın Adalet Bakanından bu konuyla ilgilenmesini talep ediyoruz.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.