| Konu: | (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258) NO.LU SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 25.04.2012 |
MEHMET ŞEKER (Gaziantep) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın milletvekilleri, bizler bu araştırma önergelerini hazırlarken ciddi bir zaman harcıyoruz. İş olsun diye, Meclisin çalışmasını engellemek amacıyla da bunları yapmıyoruz. Mecliste önergeler hazırlanırken de aynı yöntemi izliyoruz. Ama görüyorum ki, yani muhalefet partisi böyle bir araştırma önergesini verdiğinde, böyle bir değişiklik önergesini verdiğinde hep bu gözle bakılıyor, "Bir engelleme amacıyla mı yapılıyor?" maksadıyla bakılıyor; oysa bizim bu önergeyi verdiğimiz tarih ekim ayının 6'sı. Aytuğ arkadaşımızın, Sayın Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı'nın önerge verdiği tarih eylül ayıydı. O önerge de gündeme gelmedi. Biz kendimiz onu 14 Martta bu Mecliste gündeme getirdik. Dedik ki: "Sağlıkta artan bir şiddet var. Artmasa bile, aynı kalsa bile, eksilse bile sağlıkta bir şiddet var ve bunu kabul etmek lazım. Bu, sağlık çalışanlarına karşı, hekimlere karşı, hemşirelere karşı yapılan bir şiddet. Buna bir tedbir alalım, bunu düzenleyelim, elimizden geleni yapalım." diye bir önerge vermiştik ve 14 Mart vesilesiyle de Meclise getirdik, maalesef yine sizlerin ret oylarınızla kabul edilmedi.
Sevgili arkadaşlar, şimdi, belki de ekim ayında biz böyle bir komisyon kursaydık ve çalışsaydık, ekim ayında bunu gündeme getirseydik, bu sorunları çözmeye çalışsaydık belki de bu arkadaşımız bugün aramızda olacaktı; bence aslında işin en can alıcı noktası burası. Lütfen, bu konuda verilen bu araştırma önergelerinin biraz daha ciddiyetle üzerinde durup, araştırıp, üzerinde çalışıp sonuçlandırmaya çalışmak lazım.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Esenyurt Devlet Hastanesinde şiddetin olduğu gün!
MEHMET ŞEKER (Devamla) - Evet, evet?
Şimdi, sayın milletvekilleri, sağlıkta dönüşüm, başlangıçta, o gün Genel Başkanımızın da bahsettiği gibi iyi umutlarla başladı, bazı şeylerde düzelme oldu. Bunlara biz de tabii, doğru yapılanlara "doğru" demek zorundayız ama maalesef son yıllarda sağlıkta dönüşüm sağlıkta ticarileşmeye döndü. Artık sağlıkta hastaneler bir ticarethane, maalesef hastalar da bu ticarethaneye gelen müşteriler olarak görülmeye başlandı. Özel hastane sayılarında artış oldu. Özel hastane sayıları artarken bunları büyük şirketler kurmaya başladılar. Özel sağlık şirketleri açılırken belli bir zaman sonra bu hastanelere maalesef vatandaştan para alabilmesi için katkılar konulmaya başlandı. Bu katkılar öyle rakamlara çıktı ki yüzde 90'lara ulaştı. Dolayısıyla şu anda özel bir hastaneye giden vatandaş ekonomik durumu yerinde değilse bu katkıları ödeyemez durumda. Dolayısıyla büyük çoğunluğuyla hastalar devlet sektörüne, devlet hastanelerine dönmeye başladılar, bu da bu hastanelerde yığılmalara sebep olmaya başladı. Burada maalesef sağlıkta dönüşüm bize aslında çok ciddi bir şekilde bir sıkıntıyı da gündeme getirdi. Bu neydi? Bu da? Biz hep şunu söylüyoruz: "Sağlıktan ne kadar memnunsunuz?" vatandaşa soruluyor. "Yüzde 76 memnunum." Ama aynı şey doktorlara soruluyor -Sayın Bakanım da burada, biliyor- doktorlar da diyor ki: "Biz de verdiğimiz hizmetin yüzde 85'inden memnun değiliz."
Sevgili arkadaşlar, maalesef son yıllarda sadece reçete yazan, tahlil yapan, tetkik yapan bir doktor grubu yetiştirmeye çalıştık. Performanstan para alan, bunun için mücadele eden, bunun için gayret gösteren bir hekim grubu oluşturmaya başladık. Oysa ülkemizde ciddi anlamda koruyucu sağlık hizmetine önem vermemeye başladık, bunun da çok ciddi? Aslında ben daha önce de bundan bahsetmiştim, yine söyleyeceğim, maalesef şu anda koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli önemi vermediğimiz için diyabet hastalığında, hipertansiyonda, kalp hastalığında, kronik obstrüktif akciğer hastalığında, verem ve kanser gibi hastalıklarda da artış var. Demek ki bir şeyi yanlış yapıyoruz. Çok hasta bakmakla, çok insanı tedavi etmekle, çok insana reçete yazmakla, çok insana tetkik ve tahlil yapmakla bir yere varılmıyor. Bir ülkenin en iyi göstergesi, işte kronik hastalıkları artıyorsa o ülkede sıkıntı var demektir ve yine bilim adamları diyorlar ki: "Bir sonraki nesil sizden daha kısa ömürlü olacak." Bunun sebebi ne? Maalesef koruyucu sağlık hizmetlerine yeterli önem vermediğimizden kaynaklanıyor.
Ve en önemlisi de, biraz önce buradan konuşurken herkesin söylediği gibi, siyasi polemikler sağlıkta şiddetin artmasına sebep olmuştur. Ne dedik? Doktorları açgözlü olmakla suçladık. Ne dedik? "Yurt dışından hemşire getireceğiz. Siz yeteneksizsiniz, siz bu işi yapamazsınız; biz size yurt dışından hemşire getireceğiz." dedik. Ne dedik? "Size yurt dışından doktor getireceğiz." dedik. Maalesef "Doktora değil ben hemşireye iğne yaptırırım." dedi Sayın Başbakan. Bütün bunlar, maalesef, siyasi anlamda polemik konusu olmakta ve sağlıkta şiddetin, bugün önümüze gelen şiddetin en önemli sebeplerinden de birisi olarak görülmektedir.
Sayın Ünüvar, burada, hekim arkadaşlarımızın eylem yapmasını eleştirdi. Sevgili arkadaşlar, hekimler böyle bir günde eylem yapmayacak da ne zaman yapacak? Bir hekim arkadaşımız hayatını kaybetmiş, sağlıkta şiddet alabildiğince artmış, her gün? Kamuoyuna yansıyan bu bizim bildiğimiz, Sayın Bakanın söylediği gibi de sadece bize bahsedilen, basına düşen, haberimiz olan sağlıkta şiddeti konuşuyoruz burada. Oysa her gün her hastanede hekimler ve sağlık çalışanları itilip kakılmaktalar, bunları yaşıyorlar; kimisi basına yansıyor, kimisi yansımıyor ama yansımayanlar çoğunlukta. Onun için, burada hekim arkadaşların, özellikle Türk Tabipler Birliğinin bu konuda duyarlı davranmasını da takdirle karşılıyorum.
Peki, biz ne yapacağız sağlıkta başarılı olmak için? Burada samimiysek -bu komisyon tabii çalışacak, başarılı şeyler yapacağına da eminim- aslında şunları yapmak gerekiyor:
Öncelikle, Türk Ceza Kanunu'na sağlıkta şiddet ile ilgili maddeleri eklemek zorundayız. Bunu eklemiyorsak bu komisyon, maalesef, sadece bir rapor hazırlamakla kalır.
Yine, başta Doktor Ersin Arslan olmak üzere görevi başında bu tür saldırıya uğrayan meslektaşlarımızın geride kalan yakınlarının geleceklerinin güvence altına alınması ve sorumluluğun yerine getirilmesi için tedbir alınması lazım. Bunu da Bakanlığın yapması lazım.
Yine, kurduğunuz doktor şikâyet hattı, kısa adı "SABİM" olan Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezinin, sağlıkçılara, hekimlere yönelik bir şiddet unsuru olarak kullanılmasına son verilmesi lazım. Hattın bu yönüyle işlevinin gözden geçirilinceye kadar durdurulduğunun da açıklanması lazım. Eğer tedbir alacaksak bunları yapmak zorundayız.
Tüm sağlık kuruluşlarının -kamu, özel sağlık kuruluşlarının- "çalışan sağlığı ve güvenliği" yaklaşımıyla şiddet açısından risk değerlendirilmesinin de yapılması lazım. Bunu da çok acil bir şekilde Sağlık Bakanlığının yapması lazım. Politikacıların, bakanların, üst düzey yetkililerin hekimleri, sağlıkçıları hedef gösteren ve değersizleştiren söylem ve üsluplardan da vazgeçmesi lazım. Eğer bu komisyondan bir şey elde etmek istiyorsak bunları çok kısa bir şekilde yerine getirmek zorundayız.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda artış gösteren doktorlara şiddet içerikli saldırılar toplumsal bir sorun hâline gelmiştir. Bu durumun nedenleri ise sadece güvenlik boyutuyla açıklanamayacak kadar derindir. Hastaların hakları konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması, ekonomik olarak yaşanan sorunların sosyopsikolojik olarak dışa vurumu, hastane çalışanları için yeterli güvenliğin olmaması ve daha da önemlisi çoğu zaman sağlık sistemindeki bozuklukların tek nedeninin doktorlar olduğunun yetkililer tarafından ifade edilmesi gibi nedenler doktorları hedef hâline getirmektedir.
Ülkemizde yaşanan üzücü olaylar sağlık personelinin moralini bozmakta, çalışma şevkini kırmakta ve sağlık personelini de yıpratmaktadır. Sağlık personeli hasta ve hasta yakınlarının fiziki ve sözlü saldırılarına maruz kalmaya devam etmektedir. Hastane kampüsü içerisinde bu tür olaylara müdahale edecek bir polis noktası bulunmaması, hastanelerde bulunan polislerin sadece hastaneye intikal eden adli vakalarla ilgilenmesi ve genellikle taşeron şirket elemanı olan hastanelerdeki güvenlik görevlilerinin yeterli yetkiye sahip olmaması sorunun güvenlik kısmının ne derece ciddi bir boyutta olduğunu da bizlere göstermektedir.
Sağlık hizmetinin kaliteli ve huzurlu bir şekilde sunulması, toplum sağlığının gelişmesi açısından olmazsa olmaz bir ilkedir. Sağlık personeli ve özellikle doktorların saldırıya uğrayacağı düşüncesiyle hareket ederek hizmet vermeye çalışması, toplum sağlığının gelişmesine, yeterli katkıyı sunmasına da engel olacaktır. Doktorların verimli çalışmaması sadece toplum sağlığını değil ülke ekonomisini de ciddi bir kayıpla sonuçlandıracaktır.
Özellikle son yıllarda, hastanın ölümü sonucunda hasta yakınlarının doktorlara dönük uyguladığı şiddet, küçük saldırıların ötesinde, ölümlere, ölümle sonuçlanmasa dahi sakat kalarak mesleklerinden uzaklaşmalarına neden olmuştur. Doktorlar tehdit altında olduklarını ve mesleklerini yapamaz hâle geldiklerini sık sık da vurgulamaktadırlar.
Bu vesileyle, bu komisyona çalışmalarında başarılar diler, hepinize sağlıklı günler diler, saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şeker.