| Konu: | (10/49, 113, 118, 252, 253, 254, 255, 256, 257, 258) NO.LU SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ARTAN ŞİDDET OLAYLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA BİR MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGELERİN ÖN GÖRÜŞMELERİ |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 99 |
| Tarih: | 25.04.2012 |
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada son yıllarda her alanda ve özellikle sağlık alanında sağlık çalışanlarına yönelik giderek artan şiddeti görüşüyoruz. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve değerli yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bakın, şiddetin bu kadar artmasının, ağırlaşmasının iki nedeni var: Birincisi ekonomik neden, bunu göz ardı etmeyin; ikincisi, sağlıkta dönüşüm politikalarının geldiği noktadır. Örnekleyeceğim, Antep'te Doktor Arslan. Dedesinin kanserden öleceğini on yedi yaşındaki, on sekiz yaşındaki delikanlı biliyor. Yardım istiyor, diyor ki: "Sayın Doktor, ben bunun öleceğini biliyorum zaten ama bunun öldüğünü söylemeyin, raporlamayın çünkü benim geçinecek durumum yok. Ben devletten yardım alıyorum, dedemin adına yardım alıyorum." Ve geleceği yok bu delikanlının. Geleceği olmadığı için de, hastane idaresi onun öldüğünü bildirdiği için de ve gittiğinde bankadan parayı çekeceği zaman karşılığını görmeyince gidip doktoru öldürüyor. Aslında, orada bu hançerlenen kişi doktor değil devletin kendisidir, Hükûmettir yani. Bu kadar yoksulluğun arttığı bir ülkede maalesef bu tür şiddetlerin artması en büyük nedenlerdendir.
İkincisi, önemli bir nokta tabii ki, özellikle vatandaşın ödediği katkı payları son zamanlarda iyice artmıştır. Sağlık Bakanı "Doktorla hasta arasında para ilişkisini keseceğiz." dedi. Çok mutlu olduk, gerçekten hoşumuza gitti bu uygulama ama bir de baktık ki kendisi hastayla hekim arasında, hastane arasında bir para ilişkisi kurdu ve âdeta bütün hastalardan bıçak parası almaya başladı, bütün hastalardan. Hangi sağlık kuruluşuna giderseniz gidin, istisnasız bıçak parası ödemeden, en az 5 lira ile başlayıp bu 40 liraya çıkan bir ödemeyi yapmadan kimse dışarı çıkamıyor. Eskiden parası olan özel muayenehaneye gider parasını öderdi. Şimdi herkes para ödemek zorunda. Az para zannetmeyin, sürümden kazanıyor. 74 milyonla 5, 10 ya da 40 lirayı çarpın ve bulun. Sadece normal polikliniklerde değil, acil servise gidenler de para ödüyor. Bakın, nasıl oluyor? Sizin karnınız ağrıdı değil mi? Ne yaparsınız? Gece nereye gidersiniz? Acil servise gidersiniz. Acil servise gittiğiniz zaman eğer gaz sancısıysa yeşil işareti yapılıyor, vatandaş eczaneye gittiğinde bakıyor ki cebinden para kesilmiş, ilaç parası kesilmiş ve dönüyor o doktora şiddet uyguluyor.
Şimdi, bu uygulamalar yani sağlıktaki dönüşüm uygulamalarının bir başka örneğini de size burada örnek olarak sunmak istiyorum. Sevgili milletvekilleri, saygıdeğer milletvekilleri; Urfa'da sabahleyin biraz geç kaldı diye bir doktor başhekime mazeretini anlatmaya çalışıyor, ters yüz oluyor, kavga çıkıyor ve öğleden sonra o hırçınlıkla, o kızgınlıkla doktor gidip tabii ki nasıl hizmet etsin? Kendisini anlamayınca ve karşılıklı çatışma veyahut da kavga sonucunda bir bakıyor ki, başhekim, kendi şıhının, müritlerinin, tarikatının 30-40 tanesi gelmiş, dövdürmeye kalkışıyor. Devlet yok, Hükûmet yok, koruma yok. Sayın Bakan diyor ki: "Biz koruma sayısını arttırdık." Efendim, koruma sayısını artırsanız, her hekimin cebine birer tabanca koysanız maalesef bu ekonomik ve sağlıkta dönüşüm politikaları nedeniyle bu işi çözemezsiniz.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sağlıkta şiddete nereden gelindi? Ne oldu da bu halk kendisine sağlık ve şifa veren doktoruna, hemşiresine, sağlık çalışanına sürekli saldırır, öldürür duruma geldi? Geçmişte doktoru için minnet duyan, köyünden yumurtasını, hediyesini doktora getiren bu topluma ne oldu? Nusret Fişek Hoca zamanında, sosyalizasyon döneminde dağlarda, karda kışta, at sırtında halkına sağlık hizmeti veren ve el üstünde tutulan doktora halkın minnet duyduğunu maalesef göremiyoruz artık günümüzde. Doktor Mete Tan dönemindeki mesleki hazzın doruk noktasına ulaştığı, bugüne göre çok daha başarılı bir tam gün uygulamasına, 12 Eylül darbesiyle sağlık alanındaki barış ve mutluluğa son verildi. Darbe liderinin demeç ve uygulamalarıyla hasta-hekim, halk-sağlık çalışanı arasındaki huzur bozulmaya başladı. Kenan Evren, her gittiği yerde "Bu doktorları bağlayın, kaçmasın, aldıkları maaş benim subayımdan, generalimden çok fazla." gibi söylemlerle halkı kışkırttı, gerçek tam gün uygulamalarını ortadan kaldırdı. Sonraki yıllarda da bu söylemler giderek arttı, özellikle 2003 ve sonrasında Sayın Başbakanın, Sağlık Bakanının sağlık çalışanlarını aşağılaması ve hor görmesiyle birlikte Sağlıkta Dönüşüm Projesi'nde sağlık çalışanına yeterli değer ve önem verilmedi. Hekimi sürekli açgözlü göstermeleri bugünkü noktaya getirdi. Hele Sayın Başbakanın "Ben bunlara iğne bile yaptırmam." derken iki kez gidip ameliyat olması içine düştüğü aczin en güzel örneği değil mi? Ama bu tür söylemler halk ve hasta arasında kartopu örneğinde olduğu gibi giderek büyüdü, büyüdü ve bugün burada sağlıkta şiddeti konuşma ve sağlıkta şiddeti araştırma noktasına getirdi.
Sağlık Bakanlığının yüzde 80'lere çıktığını ifade ettiği hasta memnuniyeti ile pratikte yaşananlar doğru orantılı değildir. Hasta memnuniyeti yüzde 80'lerde olsa hasta ve yakınlarının taşkınlık yapıp sağlık personelleriyle tartışmak, darp etmek hatta öldürmek yerine teşekkür ederek ayrılması gerekirdi. Hasta memnuniyeti anketleri kurum performansını etkilediği için hastalar tarafından değil kalite birimleri tarafından masa başında doldurulmaktadır. Sağlık personeli memnuniyet anketlerinin personellerce doldurulması istenmektedir. Bu anketler özgür iradeyle doldurulan anketler değildir.
Ben, özellikle Sayın Bakan ve ekibine buradan söylemek istiyorum, özetlemek istiyorum: Darp ve şiddet olaylarında temel unsurlar şunlardır: Sağlıkta Dönüşüm Programı'nda vatandaşın yanlış bilgilendirilmesi, sağlık çalışanlarının vasıfsızlaştırılması, mesleklerin birbiriyle çatışması ve farklı istihdam modelleri, vatandaşın Başbakan ve Sağlık Bakanının açıklamalarıyla kendinde hak bularak sağlık personeline saldırması, idarelerin siyasilerden korkması ve sağlık çalışanlarını cezalandırması, 184 hattının yanlış kullanılması, sağlık kurumunda hizmet sunumu için gerekli donanımın olmaması, yetersiz personel çalıştırılması, mevzuat yanlışlıkları, idarecilerin kanun ve yönetmelikleri bilmemesi, sevk ve idarenin profesyonel kadrolarca yapılmaması, liyakate dayalı istihdam yapılmaması, aile hekimliğiyle insanların hizmete ulaşması kısıtlandığı için hastanelere başvurmaları ve uzun süreli beklemeler sağlıkta şiddeti artıran unsurlardır.
Maalesef sağlık çalışanları arasında çok büyük bir ayrım yapılmaktadır. Bir vatandaşın yine Şanlıurfa Susurluk Devlet Hastanesinde eşini Adana'ya süren düşünce? Gidiyor Ankara'ya diyor ki: "Ben eşimi tekrar yanıma almak istiyorum." ve ona söylenen teklif şu: "Eğer sen üyesi olduğun sendikadan ayrılırsan senin istediğini, bunu yaparız."
SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) - İftira, iftira? Büyük iftira bunlar!
NURETTİN DEMİR (Devamla) - Maalesef bu çok yaygın. İnsanlar baskı altında, sıkıntı altında ve dertlerini bir türlü söyleyemiyorlar.
TTB ile ilgili bir şey söyledi AKP milletvekili arkadaşımız. Gidin TTB'nin sayfalarına bakın. Geçenlerde Dünya Tabipler Birliği Başkanı ve Tabipler Konseyi Başkanı geldi. Hekimlerin çekmiş olduğu sıkıntılar anlatıldı hem Ankara'da hem İstanbul'da. Maalesef hekimler, sağlık çalışanları gerçekten Türkiye'nin şu anda sesini çıkaramayan sessiz kesimleridir.
Ben özellikle, şiddetin ortadan kalkması için her türlü konuda grubumuz adına, grubumuz olarak elimizden gelen desteği vereceğimizi burada ifade ederek iyi akşamlar diliyorum.
Sağ olun, teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demir.