GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA MUHAKEMESİ KANUNU İLE CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:57
Tarih:24.01.2013

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu kanunun kapağına bakarsanız, partimizden 4 arkadaşımızın tekliflerinin olduğunu görürsünüz yani biz, bu çalışmaya katkı sunan bir partiyiz. Yapıcı muhalefet ve tekliflerimizle yasama sürecinin içinde yer alıyoruz.

Biliyorsunuz, bir açlık grevi dönemi yaşandı. 10 bini aşkın insanımız ana dilde savunma için -ana dilde savunma da bunlardan bir parçaydı, önerilerden- açlık grevine girdi, 68'inci gün Türkiye büyük bir krizin eşiğine geldi ancak bu olumlu sonuçlandı ve umut ışığı oldu, hatta diyaloğun ve müzakerelerin zemini olarak umut doğurdu ve arkasından da yılbaşı öncesi ve hemen akabinde, sonrasında görüşmeler başladı ve bugün, Türkiye'nin bütün ikliminde barış rüzgârları esiyor ama nedense Mecliste savaş rüzgârları esiyor. Millet, asiller barış istiyor, vekiller nedense savaş istiyor! Bir tuhaflık var işin içinde.

Şimdi, biz, bu yasaya gönlümüzün rızasıyla, tam gönül rahatlığıyla mı oy veriyoruz? Hayır. Ana dilde savunmanın pazarlığı, tartışması olmaz. Bu   -hem uluslararası sözleşmeleri hem Anayasa 90'ı açıkladık- hazırlık aşamasında da, soruşturmada da, son aşamada da, her aşamada da sanık haklarının, temel hakların başında geliyor. Bunu birçok konuşmacı da açıkladı. Ama, şu an sınırlı bir savunma hakkı getiriliyor, bunun getiriliş nedeni de özel yetkili mahkemelerin uyguladığı sistemden kaynaklanıyor. Yargılamayı tıkadılar, sıkıntı yarattılar, bu sıkıntı cezaevlerine ve Türkiye siyasetine yansıdı. Ancak, bazen kritik aşamalarda küçük bir adım dahi atılması toplumda umudun ışıltısı oluyor, toplumun özlediği bir atmosferin adımı oluyor ve işte o günlerde, açlık grevinden hemen önce Sayın Adalet Bakanının yaptığı açıklamalarla ve Hükûmet tasarısı olarak kongrelerinde dile getirilmesi, Türkiye'de iklimin değişmesine bir temel neden olarak barışın umudunu güçlendirmiştir. O zaman, hepimize düşen görev, hem hukuku güçlendireceğiz hem adil yargılamayı güçlendireceğiz hem kutsal olan savunma hakkını güçlendireceğiz hem insan haklarını güçlendireceğiz, bununla beraber barışı ve demokrasiyi güçlendireceğiz. Eğer milyonlarca halk yaşıyorsa Türkiye'de ve kaderini bir yapmışsa, o Kürt kardeşin de Türk kardeşiyle eşit yaşamayı isteme hakkı var. Bir santim, bir zerre fazlasını istemiyor ama istediği için de sürekli aşağılanması durumu, hakaret, sürekli kırıcı, dışlayıcı açıklamalar bizim hepimizi üzüyor, bizi üzen bu. Bunun nasıl önüne geçebiliriz? Yani, hakikaten, şu ülkede hak ve hürriyetlerin bin yıllık kardeşliğimizi bozmadığını defalarca kanıtladık. TRT Şeş'te bu oldu, Vakıflar Yasası'nda bu oldu. Size birkaç yasa daha açıklayabilirim. Bakın, ülke bölünmedi.

Bütün düğünlerinizde "Caney Caney"i birlikte söylemiyor musunuz? Şemmame türküsü çıktığı zaman, Şemmame oyunu çıktığı zaman, ilk defa bölgede, Kürdistan'da değil, Trakya'da, Ege'de oynanıyordu.

Evet, size "Kürdistan" dediğimiz için kızacaksınız ama bu Meclisin ilk Meclis Başkanı Mustafa Kemal bu kürsüden, gizli zabıtlarda Kürdistan'dan, Kürdistan'ın mukadderatından, muhtariyetinden, demokratik özerkliğinden bahsediyor. Şimdi, kürsüde bu cumhuriyeti kuracak Mustafa Kemal'i bile eleştiriyorsunuz, o dönem konuşulanları bile eleştiriyorsunuz. "Kürdistan" kelimesi size öcü gibi geliyor, oysa bunlar çok konuşulmuş, biraz okuyun, arşivlere inin, kitapları okuyun. (BDP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, salt o değil, Lozan'ı da var, her şeyi de ama  bir şey söylüyorum: Her şeye rağmen barışta inat edeceğiz, direteceğiz, bu ülkede birlikte yaşayacağız, birlikte çözeceğiz. Bu halk buna kararını vermiş, hiçbir güç bunun önüne geçemez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.