GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:26.04.2012

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 136 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de son yıllarda Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği müktesebatının iç hukukumuza aktarılması çerçevesinde demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, azınlıkların korunması ve saygı görmesi hususunda önemli düzenlemeleri güçlendiren ve güvence altına alan kapsamlı anayasal ve yasal reformlar gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, ölüm cezası kaldırılmış, işkence ve kötü muamelenin önlenmesine yönelik kapsamlı yasal ve idari düzenlemeler yapılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ışığında yeniden yargılama imkânı getirilmiş, gözaltı ve cezaevi koşullarına ilişkin düzenlemeler Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi normlarına ve Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi tavsiyelerine uygun hâle getirilmiştir. Olağanüstü hâl uygulaması ülke çapında kaldırılmış, düşünce, ifade ve basın özgürlükleri genişletilmiştir. Dernekler ve vakıflar ile toplantı ve gösteri haklarına ilişkin önemli iyileştirmeler yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, ceza kanunları bireyin hak ve özgürlüklerine derin biçimde müdahale eden yaptırımlar içermektedir. Ceza hukukunun toplumun kültür ve uygarlık düzeyi, sosyal ve ekonomik yaşantısıyla ilgili olması nedeniyle suç ve suçlulukla mücadele amacıyla ceza, ceza muhakemesi ve ceza infaz hukuku alanında sistem tercihinde bulunulması devletin ceza siyasetiyle ilgilidir. Başka bir ifadeyle, hukuk devletinde ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ile bunların infazına ilişkin kurallar ceza hukukunun ana ilkeleri ile Anayasa'nın konuya ilişkin kuralları başta olmak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, etik değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimleri göz önüne alınarak saptanacak ceza siyasetine göre belirlenir.

Buna göre, toplumda kamusal düzeni, güven ve huzuru bozan hangi eylemlerin suç sayılacağı, cezanın türü ve miktarı ile infaza ilişkin yasal düzenlemeler temelde devletin suç ve ceza politikasına bağlı bir konudur. Buna göre, yasa koyucu günün şartlarına ve toplumun ihtiyaçlarına göre suç teşkil edecek eylemleri tespit edecek ve suçların işlenmesini önleyecek ve suç işleyenleri topluma kazandıracak cezaları kanunlaştıracaktır.

Ceza mevzuatı çağın gereklerini ve yeniden oluşan millî ve insanlığın ortak değerlerini vurgulayan, insan haklarını ve toplumsal güvenliği korumayı hedefleyen bir suç ve ceza siyasetine dayandırılmalıdır.

Cezalandırılmakla güdülen asıl amaç işlediği suçtan dolayı kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayıp tekrar topluma kazandırılması olduğuna göre infaz rejiminin de buna göre düzenlenmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, 2005 yılında yürürlüğe giren yeni ceza mevzuatı işte bu anlayış temelinde yeniden düzenlenmiştir. Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu'yla oluşturulan yeni ceza adalet sistemi ile cezalandırma ve ıslah politikalarında çağdaş yaklaşımlar benimsenmiştir. Öte yandan, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile 4402 sayılı Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezleri ile Koruma Kurulları Kanunu'yla modern bir infaz sisteminin kanuni altyapısı oluşturulmuştur.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda suç karşılığı uygulanacak yaptırımlar "ceza" ve "güvenlik tedbirleri" olarak belirlenmiştir. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'da da ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, çağdaş demokrasilerde ceza infaz sisteminin etkinliği kadar insancıllığı da önemli bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Ceza infaz sistemine ilişkin yeni yaklaşımlarda suçluların ıslahı, topluma kazandırılması ve tekrar suç işlenmesinin önlenmesi ön planda bulunmaktadır. Ceza ve tedbirlerin infazına ilişkin mevzuat esasta ceza adalet sistemi çerçevesinde gerçekleştirilen yargılamalar sonucunda verilen kararların her türlü yargı mercilerinden geçerek kesinleşmelerinden sonra fiilen ve maddeten ceza ve tedbirlerin infazını kapsayan ve büyük kısmı itibarıyla idari nitelikte olan görev ve faaliyetleri içeren hükümlerden oluşmaktadır.

Bugün görüşmekte olduğumuz teklif ile iki konuda düzenleme getirilmektedir. Bunlardan birincisi, hükümlülerin avukatlarıyla ya da İnfaz Kanunu'na göre kendisiyle görüşme hakkı verilen sair kimselerle olan ilişkilerine ilişkin bir sınırlama getirilmiştir. İkincisi ise gerek hükümlü gerekse tutuklulara belli dereceye kadar yakınlarının ölümü ya da belgelendirilmek kaydıyla ağır bir hastalığa yakalanmaları hâlinde hangi koşullarda bunlara izin verileceğine yöneliktir.

Teklifin 1'inci maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 59'uncu maddesine altıncı fıkra olarak yeni bir fıkra eklenmektedir. Bu fıkra ile hükümlünün kendisiyle görüşme yapan kişiler aracılığıyla bir suç örgütünün faaliyetlerine yön verdiği hususunda somut olguların varlığı hâlinde avukatı veya diğer kişilerle görüşme hakkının sınırlandırılabileceği öngörülmekte ve bu sınırlamanın usul ve esasları düzenlenmektedir. Bu sınırlamaya karar verme yetkisinin bir hâkime verilmesi ve bu kararlara karşı itiraz yolunun açık olması da hükümlü bakımından ayrıca bir güvence oluşturmaktadır. Hükümlünün bu dönemde avukata ihtiyacı olması durumunda ise Türkiye Barolar Birliğince görevlendirilecek bir avukatın hukuki yardımından hükümlünün istifade etmesi sağlanmaktadır.

5275 sayılı Kanun'un "İzinler" başlıklı 93'üncü maddesinde, yüksek güvenlikli ceza infaz kurumlarında bulunanlar dışındaki hükümlülere mazeret izni, özel izin veya iş arama izni verileceği hüküm altına alınmış; 94, 95 ve 96'ncı maddelerinde de bu izinlerin nasıl kullanılacağına dair düzenlemelere yer verilmiştir. Kanun'un 116'ncı maddesinde ise tutukluların yükümlülükleri düzenlenmiş olup aynı Kanun'un 9, 16, 21, 22, 26 ve çeşitli maddelerinde düzenlenen hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanlarının tutuklular hakkında da uygulanabileceği belirtilmiştir. Hükümlüler bu izin çeşitlerinin hepsinden yararlanmakta iken tutuklular 6217 sayılı Kanun ve 650 sayılı KHK ile yapılan değişiklikten sonra, sadece yakınlarının cenazelerine katılma hakkına sahip olmuşlardır. Getirilen teklifin 2'nci ve 3'üncü maddeleriyle yapılması öngörülen değişikliklerle, hükümlünün ve tutuklunun belli şartlarda yakınlarının cenazelerine katılmalarına, önemli ve ağır hasta yakınlarını ziyaret etmelerine imkân tanınmakta, böylece insani infaz rejiminin gelişiminin sağlanması amaçlanmaktadır.

Getirilen düzenleme, Avrupa Cezaevi Kuralları Tavsiye Kararları'na da uygun bir düzenlemedir. Buna göre, 94'üncü maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle, yüksek güvenlikli ceza kurumunda bulunanlar da dâhil olmak üzere, güvenlik bakımından sakınca oluşturmaması koşuluyla, tehlikeli olmayan hükümlünün dış güvenlik görevlisinin nezaretinde, talebi hâlinde ve cumhuriyet savcısının onayıyla, ikinci dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin ya da eşinin ölümü hâlinde iki güne kadar, yol hariç, aynı derecede yakınlarının ağır hastalık hâlinde ise yol hariç bir güne kadar izin verilmesi öngörülmekte ve bu izinlerin sadece yurt içerisindeki yakınlarla ilgili olarak uygulanacağı da yine fıkrada hükme bağlanmaktadır.

116'ncı madde de - maddeye eklenen tutuklularla ilgili fıkrayla da- zaten, bunlara ölüm hâlinde izin, biraz önce bahsettim, 650 sayılı KHK'yla getirilmişti. Bu düzenlemede -önemli ve ağır hastalık- ana, baba, eş, kardeş, çocuk ile eşin anne ve babasından birinin önemli ve ağır hastalık hâllerinin sağlık kurulu raporuyla belgelendirilmesi durumunda tutukluya yine bir güne kadar hasta ziyareti amacıyla izin verilmesi öngörülmüştür. Bu konuda değerli muhalefetimizin de komisyon aşamalarında yapmış olduğu değerli eleştiriler olmuştur. Şüphesiz bu konuda günün ihtiyaçlarına, toplumun ihtiyaçlarına göre yeni düzenlemeler, değişiklikler yine ileride de belki yapılacaktır ama bu hâliyle bile, ben, getirilen teklifin yürürlüğe girmesi durumunda, yüce kurulumuzun uygun görmesi durumunda önemli faydalar, yararlar sağlayacağını düşünüyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, yüce kurulunuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kubat.