GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUNU TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:30.01.2013

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 394 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı ile Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi hakkında Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunmaktayım.

Türk Silahlı Kuvvetleri personeli hakkında uygulanan disiplin hükümleri, 1632 sayılı Askerî Ceza Kanunu ile 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu'nda dağınık biçimde düzenlenmiştir. Mevcut düzenlemeler için disiplin amirleri veya disiplin mahkemelerince oda veya göz hapsi cezası verilmesine imkân tanıyan düzenlemeler de yer almaktadır. Mevcut mevzuat çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetleri personeli hakkında disiplin hükümleri uygulamaları yargıya taşınmış, buradan alınan neticeler de değişik tarihlerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine, taşınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi asker kişilere verilen oda hapsi cezasının Avrupa İnsan Hakları Sözlemesi'ne aykırı olduğu yolunda kararlar vermiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine açılmış dava sayısı 60'tır. Bu davalardan 10'u ülkemiz aleyhine sonuçlanmış olup diğerleri mahkeme gündemindedir. Tasarı yasalaşırsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulardan, kaynaklanan hak ihlallerinin gereği de yerine getirilmiş olmaktadır.

Bir sayın milletvekilimiz "Bu yasanın ne acelesi var?" diyor. Her gün Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine mahkûm olmanın Türkiye'ye kazandıracağı ne olabilir? Biz, mahkûmiyete yol açan hukuk kurallarını değiştirirsek Türkiye'nin itibarı yükselmez mi? Milletvekillerinin asli vazifesi Türkiye'nin itibarını yükseltmek değil midir? Dolayısıyla da bu kanun bir ihtiyaçtan doğmuştur.

İdareye güven ve kanunilik ilkeleri dikkate alınarak mevcut sistemde tanımlı olmayan disiplinsizlik teşkil eden eylemler Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyaçları da dikkate alınarak tek tek tanımlanmaktadır.

Yine, disiplin amirleri tarafından verilen disiplin cezalarına karşı bir üst disiplin amirine, disiplin kurulu tarafından verilen disiplin cezalarına karşı da bir üst komutanlığın disiplin kuruluna itiraz imkânı getirilmiştir. Mevcut sistemde yer alan disiplin cezalarına karşı yargı yolu kapalıydı. Ancak mevcut düzenlemeyle verilen disiplin cezalarına karşı Askerî Yüksek İdare Mahkemesine iptal davası açabilme hakkı tanınmıştır. Anayasa'mızın 129'uncu maddesinde "Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz. Silahlı kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır." denilerek bir farklı uygulama getirilebileceği Anayasa'yla hüküm altına alınmıştır.

21'inci maddede de mevcut tasarının disiplin cezası puanına bağlı olarak ayırma cezası verilebilmektedir. Bu ceza da yargı denetimine tabidir. Bu konuda önüne dosya gelen hâkim her bir verilmiş olan uyarı ve kınama cezaları dâhil tek tek inceleyecek hukuka uygun şekilde bir ceza verilmiş mi, verilmemiş mi? Hukuka aykırı ceza verilmişse iptal edecek. Dolayısıyla askeriyeden ayrılmak için gereken puanı doldurmadığı için yine bu askerî personelin Silahlı Kuvvetlerde hizmetine devamı doğrultusunda karar verecektir.

Bir başka düzenleme ise bedelli askerlikle ilgilidir. Bildiğiniz gibi, 6252 sayılı Kanun'la yükümlülere istekleri hâlinde 30 bin TL bedelli, yarısını başvuru sırasında, kalan yarısını da başvuru tarihinden itibaren altı ay içinde olmak üzere iki taksitte ödeme imkânı getirilmişti. Ancak ikinci taksitin ödeme süresini geçiren yaklaşık 2.500 vatandaşımız yasa gereği bedelli askerlik kapsamından çıkarılmıştır. Bu durumun vatandaşlarımızın mağduriyetine yol açtığı da kesindir. Düzenlemeyle belirlenen bedelin yarısını ödemek suretiyle başvurusu kabul edilenlerden ikinci taksit için öngörülen altı aylık süreyi geçirenler ve ilk taksitini geri alanlar ile şartları taşıdığı hâlde 15 Haziran 2012 tarihine kadar başvuruda bulunmamış olanlara bedelli askerlik hizmetinden yararlanmak için yeni haklar tanınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buradaki hatiplerin birçoğu Türk Silahlı Kuvvetlerindeki intiharlar konusunda açıklamalar yaptı. Onlarla ilgili biz şunu söylüyoruz: Türk Silahlı Kuvvetleri bu milletin ordusudur, bu milletin içinden çıkmıştır. Türk toplumunun içinde ne gibi bir hastalık varsa, bilin ki aynı hastalık Türk Silahlı Kuvvetleri içinde de vardır çünkü milletinin bir parçasıdır, onun dışında değildir.

Türkiye İstatistik Kurumunun Türkiye geneline ilişkin yayınlamış olduğu intihar istatistikleri incelendiğinde, ülke genelindeki intihar eğilimi ve davranışlarının -yaş grubu, eğitim seviyesi, coğrafi bölge, il dağılımı gibi- Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayrılmaz bir parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerine de taşındığı görülmektedir. İntihar davranışı açısından Türk Silahlı Kuvvetleri personelinde benzer yaş ve cinsiyet grupları açısından sivil örneklerden daha farklı bir epidemiyolojik veri bulunmamaktadır. Türkiye genelinde 20-24 yaş aralığının en fazla intiharın meydana geldiği yaş aralıklarından birisi olduğu, askerlik hizmetinin de bu yaş grubunda yapılması nedeniyle intihar davranışının askerî ortama taşınabileceği değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, yıllara bağlı olarak son on yılda intihar oranlarında yüz binde 32'den yüz binde 15'e, yaklaşık yüzde 50'lik bir azalma söz konusudur.

Alınan tüm tedbirlere rağmen, birliklerde vefatla sonuçlanan herhangi bir kaza, olay meydana geldiğinde vefat eden personelin ailesine garnizon komutanlıkları vasıtasıyla bilgi verilmekte, ailenin talep etmesi durumunda olayın gerçekleştiği birliğe davet edilerek kaza olayının oluş şeklini ilk ağızdan dinlemeleri temin edilmekte ve mümkün olduğunca, zihinlerde bir şüphe kalmamasına çalışılmaktadır.

Ölümle sonuçlanan tüm olaylarda adli soruşturmanın yanı sıra idari soruşturma da yapılmakta, her olay kayıt altına alınmaktadır. Ayrıca, ailenin verilen bilgiler dışında belge talep etmesi hâlinde otopsi raporu ve savcılık incelemesi, bahse konu belgelerin adli makamlardan talep edilmesi konusunda bilgilendirme yapılmakta ve adli soruşturmanın yapıldığı makamın iletişim bilgileri verilmektedir. Müteveffanın ailesine yasal haklarının neler olduğu anlatılarak, takip etmeleri gereken hususlar ve hazırlamaları gereken evraklar hususunda da yardımcı olunmaktadır. Bugüne kadar kayıtlarımızda inceleme yapılmayan, şüpheli durumda bırakılan herhangi bir olay bulunmamaktadır. Bulaşıcı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış olan intiharların, günümüzdeki iletişim ve haberleşme imkânları göz önüne alındığında, toplumun diğer kesimleri tarafından süratle öğrenilmesi ve etkilenmesi de söz konusudur. Bu durum Türk Silahlı Kuvvetlerinin olduğu kadar ülke geneli için de intihar bulaşıcılığı riskini artırmaktadır. İntihar bulaşıcılığına olabildiğince engel olabilmek maksadıyla intihar ve intihar olaylarının medyada yer alması konusunda da dikkatli olunması gerektiği değerlendirilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hukuk yaşayan bir olgudur. Bu nedenle herhangi bir normun, herhangi bir düzenlemenin bu canlılığa uyum gösterememesi hâlinde değiştirilmesinden daha doğal bir şey de yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda Türk Silahlı Kuvvetlerimiz darbeyle ilgili ve açılan davalarla ilgili suçlanmaktadır. Öncelikle Meclis araştırma komisyonu raporunda da açıkça belirtildiği üzere, darbe milletin vermediği yönetim hakkının milletten çalınması ve gasbedilmesidir. Milletin en güvendiği kurumlardan birisi olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin milletin hakkını çalacağı veya gasbedeceği düşünülemez. Darbeyi bir çete yapar. Bu çetenin içerisinde basın vardır, üniversite vardır, iş adamı vardır, siyasetçi vardır ve Türk Silahlı Kuvvetleri içinde görev yapan kimseler de vardır. Çetenin diğer unsurları, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde görev yapanları öne sürerekten, milletin darbeyi Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı zannına kapılmasını isterler ancak millet basiretli sağduyusuyla her zaman göstermiştir ki bu yapılan doğru değildir ve cuntaya destek veren siyasetçilere de hiçbir zaman yönetim hakkını ve iktidar hakkını vermemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1960'da da günümüzde de "Şartlar tamam olursa ihtilal meşru olur." diyenlerle "Darbeler baskıların arttığı dönemde ortaya çıkıyor." diyen zihniyetin arasında hiçbir fark yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Siz darbe yapıyorsunuz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Devamla) - Biz millî birlik ve kardeşlik projesiyle Türkiye'yi güçlendirmek istiyoruz. Bu, milletin unsurlarını eşit, bir, kardeş görme projesidir. Milleti farklı görenlerin ırkçılık ve cahiliye dönemi gibi asabiyetini öne sürenleri milletimiz çok iyi tanımakta ve onları da hak ettiği yere koymaktadır.

Darbeleri Araştırma Komisyonunda da var; "Darbeci, siyasetçiyi itibarsızlaştırır. Darbecileri savunanları da aynı netice beklemektedir." Yine, oradaki görüş "Meclis araştırması, suçluları saptamak gibi yargısal nitelikte sonuçlar elde etmeye yönelemez." Doğru mu? "Meclis araştırmasıyla suçlu aranmaz, bazı kişilerin adalete teslim edilmesi söz konusu olmaz." Bu raporda söyleniyor. Ama burada, gelen hatip "Hani araştırma yaptınız, nerede zanlılar? Savcıya teslim etmediniz." diyerek, raporda farklı söyleyenler, burada farklı söylemektedir.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Siz 12 Eylül ürünüsünüz, tamam mı?

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Dolayısıyla, bizim milletimiz de her ortamda kendi işine geldiği gibi konuşanları çok iyi tanımakta ve sandık önüne geldiğinde de özüyle sözü bir olanları, halka ve Hakk'a hizmet yolunda kimin hizmetkârlık rütbesine talip olduğunu çok iyi bilmekte ve ona göre de notunu vermektedir.

Bu yasanın milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yılmaz.