GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUNU TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:30.01.2013

ÖZCAN YENİÇERİ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Anadolu'da bir tabir var: "Sürü elden gidince alaca dana hesabı yapılmaz." Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik saldırı, itibar infazı ve tutuklamaların alabildiğine devam ettiği bir zamanda, bunca subayın hapishanelerde bulunduğu bir anda disiplin yasasıyla uğraşmak biraz artistik bir yaklaşım biçimi oluyor, biraz fuzuli bir yaklaşım biçimi oluyor.

Türk Silahlı Kuvvetleriyle ilgili manzarayı umumiye şöyledir: Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ terör örgütü mensubu ve terör örgütü kurmaktan Silivri'de tutuklu. Yine, Genelkurmay eski başkanlarından Işık Koşaner'in en mahrem yerlerde sarf ettiği sözler çarşaf çarşaf medyada yer almış ve yayınlanmıştır. Her 6 generalden birisi tutuklu olarak hapishanede bulunmaktadır. Silah arkadaşlığının gidip yerini ihbar ve itham arkadaşlığının aldığı bir olgu ile Türk Silahlı Kuvvetleri karşı karşıyadır. Türk Silahlı Kuvvetleri, belgeleri bavullarla karargâhlardan dışarıya taşınan, ihbar ve ithamlarla yıpratılan bir silahlı karargâha sahip duruma ve konuma gelmiştir. Kendi hukukunu koruyamayan bir Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkeyi nasıl koruyacağını vicdan sahibi herkese buradan yüksek sesle sormak istiyorum. Acaba bu ihtiyaç mıdır ki Türk Silahlı Kuvvetleri kendi hava savunma sistemini koruyabilecek bir durumda değil de Suriye gibi bir ülkeye -kolu kanadı kırılmış, kendi içerisinde çelişkili bir ülkeye- karşı Amerika Birleşik Devletleri'nden, NATO'dan ve diğer ülkelerden Patriotlar ithal etmeye kalkıyor? Ve oradan gelen Hollanda askerlerinin Srebrenica'daki yapmış oldukları ortadayken bunu biz gerçekleştirmiş oluyoruz.

Karşımızda, millî mukavemeti kırılmış, her türlü istihbarat ve şer operasyonuna açık bir silahlı kuvvetler var. Eli kolu bağlanmış, moral ve motivasyonu tahrip edilmiş ve dağıtılmış silahlı kuvvetlerin Osmanlı tarihinde de örneği vardır. Biz 1826 yılında çürümüş yeniçeri ocağını kaldırdık, dağıttık. Bu ocak aslında kara kuvvetlerinin dağıtılması anlamına geliyordu. 1827'de de Navarin'de Fransız ve Rus, İngiliz donanması donanmamızı yok etti. 1828'de Rusya'nın saldırısıyla Türkiye karşı karşıya kaldı ve James Brown isimli bir İngiliz zabiti bu savaşı "Ordusuz Osmanlı milletinin bir imparatorlukla savaşı" olarak tasvir ve tarif etmiştir ve Sultan Mahmud sonuçta yenilmiş ve kendi valisi karşısında darmadağın olmuş, "Denize düşen yılana sarılır." demek durumuyla karşı karşıya kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, iktidarın her türlü süslü söylemine ve abartılı konuşmalarına rağmen Türk Silahlı Kuvvetlerinin beşeri motivasyonu yoktur. Subaylar, teröristle mücadelede ya da düşman karşısında bugün nasıl davranacaklarının kararsızlığı içindeler.

Bugünün Türkiye'sinde, PKK'nın iki numaralı ismi, eli kanlı, faşist, katil Şemdin Sakık'ın, PKK'nın Marmara sorumlusunun ve diğer birçok PKK'lı katilin TSK mensuplarının yargılandığı davalarda gizli, açık tanık olarak dinlenmesi her şeyi özetliyor.

Silivri'de tutulan kahraman subayların içinde bulunduğu şartlara üzülmeyen devlet yetkilileri, dağda ölen PKK'lılar için ağlıyorsa; eli kanlı teröristleri kastederek "Onlara yapılan bana da yapılsa ben de dağa çıkardım." sözleri ediliyorsa bu eli kanlı teröristlerle mücadele eden silahlı kuvvet mensuplarının içine düştüğü durumu tahmin etmek hiç de zor değil.

Nihayet Başbakan konuştu, dedi ki: "Neredeyse komuta kademesinde kimse kalmadı, böyle şey olmaz, Genelkurmay Başkanı'nı bile terör örgütü mensubu yapıyorsunuz; bu, morali altüst eder." dedi. Yani Başbakan Erdoğan'ın hiçbir konuşması bir öncekiyle tutarlı olmadığı için bu sözlerini de biz yadırgamıyoruz.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Hadi canım sen de!

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Başbakan Erdoğan hem döven hem de ağlayan bir insan pozisyonuna bürünmüş durumdadır. Sanki özel yetkili mahkemeleri AKP Hükûmeti değil de bir başka hükûmet kurdu. Sanki TSK'ya yönelik itibar infazlarını AKP medyası değil de Yunanistan medyası yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Sanki "Bu davanın savcısı benim." sözünü Başbakan Erdoğan değil de bir başkası söyledi. Sanki gereğini yapması için "Yargıya ben de gerekeni söyledim." sözü Başbakan Erdoğan'a ait değil de bir Japon'a ait.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Başbakan bu sözlerinde samimi olsa MİT Müsteşarı için çıkardığı yasaya benzer bir yasa çıkararak bu konuyu bir günde gündemden kaldırır ve dolayısıyla da yakınma da ortadan kendiliğinden kalkmış olur.

MEHMET METİNER (Adıyaman) - Şu an işgalci konumundasın, kürsüyü işgal ediyorsun.

ÖZCAN YENİÇERİ (Devamla) - Türkiye'nin hava savunma sistemini yabancılara teslim etmesi ve aynı zamanda da yarın da denizde vuku bulacak 12 mil veyahut Yunanistan'ın sözünü ettiği doğal gaz ve petrol arama faaliyetlerinde hangi donanmayı kullanacağınızı da burada yüce millet merak ediyor.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yeniçeri.