| Konu: | TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUNU TASARISI VE TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 59 |
| Tarih: | 30.01.2013 |
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Önergemiz üzerinde söz almış durumdayım.
Uzun süredir, Cumhuriyet Halk Partisinden Veli Ağbaba, Nurettin Demir ve benden oluşan cezaevi inceleme komisyonu Türkiye'deki bütün cezaevlerinde incelemeler yapıyoruz. Bunun yanında askerî cezaevlerinde de incelemeler yapıyoruz.
Askerî cezaevlerindeki şartlarla ilgili, bundan birkaç yıl önce, bu, çok sayıda muvazzaf asker tutuklandığı zaman, iktidar partisine yakın kaynaklarca sanki askerî cezaevleri yedi yıldızlı otelmişçesine yaratılan algının aksine, bütün cezaevlerinde olan, insanın seyahat özgürlüğünü kısıtlama dışında daha pek çok evrensel anlamda hapis cezasında yer almaması gereken ama ülkemizde yapılan uygulamaların hepsinin bütün cezaevlerinde, askerî cezaevlerinde de uygulandığını ifade etmek isterim. Kişiye bağlı hataların, kişiye bağlı istismarların daha az olduğu konusunda bir olumlu görüş bildirebilirim ancak kamuoyundaki, askerî personel cezaevinde, cezaevi şartlarında yaşamıyor, lüks orduevlerinde yaşıyormuş." gibi yaratılan algının da maksatlı olduğunun altını çizmek isterim.
Son olarak, İzmir'de, askerî casusluk davası olarak bilinen, kamuoyunun gündemine taşınması için önemli gayret sarf ettiğimiz, zaman zaman Meclis kürsüsünden zaman zaman yerimizden bir dakikalık sözlerle de ifade etmeye çalıştığım hususta o sekiz aydır beklenen iddianame nihayet ortaya çıktı ve o iddianameden sonra da yine birtakım medya tarafından, birtakım basın-yayın kuruluşları tarafından burada tutuklu olan askerlerin itibarsızlaştırılması, -daha önce de ifade etmiştim- annelerinin, babalarının, eşlerinin, çocuklarının insanların yüzüne bakamayacak duruma geldiği bir iddianame söz konusu. Dokuz ay boyunca burada acımasızca yayınlar yapıldı ama gelinen noktada, iddianamede, bir örgütün olduğu, bu örgütün kişilerin belli görüntülerini temin ettiği, bunun üzerinden şantaj yoluyla bilgi sızdırdığı söyleniyor ama bir "Pandora'nın Kutusu" diye bir kutu olduğu, hâlâ daha o kutunun açılamadığı, eğer açılacaksa içeriden böyle şeylerin olduğu savlanarak bu kişilerin yine somut delillerle suçlanma noktasında ve bu konuda savunma haklarını kullanma noktalarındaki beklentileri boşa çıkmış durumda.
Belki de Türk yargı sisteminde ilk kez karşı karşıya olduğumuz, iddianamenin içinde bir kutucuk var, kutucuğun şifreleri açılmaya çalışılıyor. Önce, insanlar geneli üzerine savunmalarını yapacaklar; ondan sonra, artık kim kutucuğun neredeki şifresini çözerse yeni iddialar ortaya konacak. Ama daha önce de söylemiştim, oradan, deniz üs komutanları, F16 filo komutanları, GATA'nın seçkin bilim adamları, hastanelerin başhekimleri; astsubayların, subayların terfileriyle ilgilenenler, tayinleriyle ilgilenen kişilerin hepsi de inanılmaz derecede çirkin ithamlarla kamuoyunun nezdinde küçük düşürülür durumdalar.
Bu durumla ilgili yapmış olduğumuz bütün çabalara rağmen, örneğin, bugün Sayın Arınç, komutanın istifasıyla ilgili meselede? Zaten insanlar iddianamede isimlerinin geçmesinden ve ispata muhtaç olan bu iddiaların kimsenin arkasında durmadığı, "Bir yerlerde var." denip iddiaların olduğu yere, bu eksikliğe bir de Hükûmet katıldı bugün... Donanma Komutanının istifasıyla ilgili konuda -biraz da yayının olmamasından dolayı rahat konuşacağım; aslında, ben bile bunu ifade etmek istemem buradan- Sayın Arınç çıktı, Donanma Komutanının niçin istifa etmiş olabileceğini, sanki kendince vicdanlı davranarak "İddianamede kendisi suçlanmıyor, yani herhangi bir suçlamaya muhatap değil ama?" deyip ailesinin çok kıymetli bir üyesine orada atılan çamuru ülkenin gündemine taşıma noktasına kadar gelebildi. Sonra da bunu sanki bir vicdanla söylüyormuş gibi davranıyor. Ama bu ayrılıkçı dilin, bu ötekileştiren dilin, bu hedefe koyan dilin, bu itibarsızlaştıran dilin zaten sorunu da buradadır.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Önergeyle ilgili bir kelime konuş ya! Önergede var mı bu?
ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - Öyle bir şey ki, bu kürsüde şöyle şeyler söylendiğine şahit oluyoruz: "Deprem o kadar kötü bir şeydir ki Türk-Kürt ayırmaz, Alevi-Sünni ayırmaz." diyor buradan arkadaşlar. İşte, bu dilin kendisi sorunlu çünkü deprem iyi bir şey olsa bu ayrımları yapmasını beklersiniz. Sayın Arınç da o kadar vicdanlı birisi ki komutanın niçin istifa etmiş olabileceğine yönelik 900 sayfalık iddianamenin içinden bulduğu iki satırlık şeyi ülke gündeminin en tepesine taşıyor. Bunun, sadece ve sadece orduya karşı yürütülen bu itibarsızlaştırmanın bir Hükûmet desteği aldığı noktasındaki şüpheler ağır şüphe hâlini bir ispatla da taçlandırmış durumda.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özel.