GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DİSİPLİN KANUNU TASARISI VE TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:59
Tarih:30.01.2013

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, her zaman söylüyoruz; bu coğrafyanın vicdanı ya da müktesep hak kabulü yok, "pardon"u yok. Macera tutkusunun para etmediği topraklarda yaşıyoruz. Yalnızca bir kere hata yapıyorsun ve yok olup gitmek gibi çok ağır bir bedel ödüyorsun. Bir şans daha vermiyor tarih, uyanık kalacak ve tedbiri elden bırakmayacaksın. Tüm bunların yolu, güçlü bir orduyu sürekli hazır tutmaktan geçiyor. Güçlü bir ordu için ise fiziki kapasitenin ve hareket kabiliyetinin gelişmiş olması tek başına yeterli değil. Bunlar kadar iç huzurunun, moral ve motivasyon zenginliğinin de büyük önemi var.

AKP dönemi gelecekte planlı bir biçimde silahlı kuvvetlerin hırpalandığı ve mensupları arasına huzursuzlukların sokulmaya çalışıldığı yıllar olarak hatırlanacaktır. Vicdansızca kurunun yanında yaşın da yakıldığı, teröristlerle Mehmetçik'in aynı kefeye konularak, zihin karmaşasının yaşatıldığı, yıpratıldığı yıllardır 2002-2012 yılları. Ordu siyasetin öznesi yapılarak demokrasi ve millet düşmanı gibi gösterilmiş, terörle mücadele eden komutanlar zalimane suçlamalarla tutuklanarak cezaevine gönderilmiştir. Ast ve üst büyük bir kaos ve karmaşanın içine atılmış, ordudaki tüm dengeler tepetaklak edilmiştir. Ordunun en tepesindeki komutanlardan en alttaki erine kadar herkes mutsuzluk ve büyük bir şaşkınlık içerisindedir çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi ordusunu bizim Hükûmetimiz kadar hırpalayan başka bir olaya şahit olunmamıştır.

Aziz milletimiz ve onun bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri, artık kendi üzerinden yürütülen siyasal hesap ve istismarların son bulmasını beklemektedir. Ülkemizin AKP'nin yanlış dış politikası ile geldiği nokta da bunu zorunlu kılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, milletimizin göz bebeği ordumuzun her düzeydeki mensuplarının ciddi sorunları ve beklentileri vardır. Komuta kademesinde bulunan üst rütbeli subaylar yarın hangi düzmece ve ısmarlama iddia ve belgelerle suçlanacakları konusunda kaygılıdırlar. Yarın endişesi ile zihinleri meşgul, hizmet ettikleri devletin mücadele ettikleri terör örgütü ile müzakere içine girmiş olmasından dolayı arkalarında devletin desteği ve Hükûmetin siyasi kararlılığını görememekte, saldım çayıra Mevla'm kayıra anlayışıyla, sahipsiz bırakılmalarının üzüntüsü ile vatan bekçiliğine devam etmektedirler.

Orduda istifalar ve intihar vakaları artmıştır. Ast rütbeli subaylar da hem sosyal statüleri hem de özlük hakları dolayısıyla kendilerini itilmiş, kakılmış ve ihmal edilmiş kamu görevlileri olarak görmektedirler. Komutanları terörle mücadelede ortada bırakıldığı için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendilerine sahip çıkacak bir konumda bulunmadığı inancıyla, herkes çareyi kendi tedbirlerini üretmekte ya da stabil kalmakta bulmuşlardır. Komutanların vereceği acil emirler için bile, neredeyse iki hukukçunun tasvibi ile yazılı emir bekler hâle gelmişlerdir.

Gelelim çözüm bekleyen yıllanmış sıkıntıları ile astsubaylarımıza. Astsubaylar iki yıllık yüksekokul, subaylar ise dört yıllık fakülte mezunu sayılıyorlar. Subaylar mezun olur olmaz "mühendis" unvanı alırken astsubayların alması gereken "tekniker" unvanı onlardan esirgeniyor. Bu hakkın kendilerine verilmesini talep ediyorlar.

Yarbay ve daha üst rütbedeki subaylar görev tazminatı aldıklarından maaşlarının yüzde 85'ini, astsubaylar ise yüzde 45'ini emekli maaşı olarak almaktadırlar. Yirmi beş yıllık bir astsubay göreve yeni başlamış bir üsteğmen ile aynı maaşı almakta, aynı ortamlarda çalışan her türlü teçhizattan sorumlu astsubayın aleyhine olan maaş farklarının bir an önce düzeltilmesini beklemektedirler.

3600 olan ek göstergelerinin 4000'in üzerine çıkarılmasını, askeri kamplar ve orduevlerinden adil bir şekilde faydalanma hakkını talep ediyorlar. Ordudaki astsubaylarımızın sayısı 96 bin, subaylarımızın ise 30 bindir ancak sosyal tesislerden faydalanma imkânı astsubayların aleyhine üçte 1'idir. Hâl böyle ise, bu tesislerin sosyalliği nerede kalmıştır diye sormak lazım.

Aynı ayrımcılık askeri hastanelerde de var, poliklinikleri ayrılmış. İnsan silah arkadaşı ile hastalandığında da sağlığında da beraber olmak ister. Bu ayrışmanın doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyorum.

Jandarma Genel Komutanlığının yüzde 45'ini oluşturan uzman jandarmaların da sorunları var. Ülkenin en zor şartlarında, en ücra köşelerinde görev yapan uzman jandarmalar, astsubaylar gibi yüksekokul mezunu, hemen hemen aynı görevleri ifa etmekte, hatta astsubay eksikliği yüzünden onlara vekâleten ikiz, üçüz atamalara tabi tutulmakta, ancak astsubaylara verilen tazminat ve haklardan yoksun çalışmaktadırlar. Hiçbir uzmanlığı olmadığı hâlde beyaz ekmek mi yoksa çavdar ekmeği mi yiyeceğimize; 3 mü, 5 mi çocuk yapacağımıza kadar özel hayata müdahaleyi hak bilen Sayın Başbakan, önemli sorunlardan biri olan ve ordunun iç huzurunu doğrudan etkileyen uzman erbaş ve astsubay ayrımını ve uzmanlar aleyhindeki haksız uygulamaları yıllardır görmezlikten gelmeye devam etmektedir.

Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde, trafik, asayiş, komando timlerinde astsubaylarla aynı görevi yapan bir uzman jandarmanın ek göstergesi 2200 iken kurumdaki diğer personelin göstergesi 3600'dür. Aynı timde görevli personel ile arasında 350 liraya yakın tazminat farkı vardır. Bu fark, emekli ikramiyesi ve maaş farkı olarak ayrıca mağduriyete sebep olmaktadır. Hâlen daha uzman jandarmanın okuduğu askerî okul süresi fiilî hizmetten sayılmamakta, lojmanlardan yeteri kadar faydalandırılmamaktadır. Ordu içerisinde en düşük ücret uzman jandarmalarındır. Yaşı ne olursa olsun nöbetten düşürülmeyen de onlardır. Anlayacağınız, ücretleri az ama sorumlulukları dev gibidir. Hakikaten bu ayrımın, emredilecek bir alt kademe yaratma dışında Türk Silahlı Kuvvetlerine getirdiği bir faydanın olmadığını, adaletsizliklere yol açtığını düşünüyorum.

Bu sorunun çözümü yok mu? Var. Nasıl ki emniyet teşkilatında özlük hakları sıkıntılı olan bekçi sınıfı, emniyet hizmetleri sınıfına dâhil edilerek bu ayrımcılık kanun marifetiyle giderilmişse, açılacak hizmet içi kurslar ve sınavlarla, kademeli olarak, uzman jandarmalar astsubay sınıfına alınmalı, bu iki kadro sınıfı birleştirilmelidir. Önemli sayılara ulaşan uzman jandarmaların yeniden motive edilmesi ordu içerisindeki iç huzurun sağlanmasına da büyük bir katkı sağlayacaktır.

Uzman çavuş ve erbaşların da sorunlarına bir kulak vermek lazım. Bu kardeşlerimizin emeklilikleri yani yarınları yoktur. Yirmi beş yıllık uzman erbaş ile bir yıllık uzman erbaş ek göstergeleri olmadığından aynı maaşı almaktadırlar. Üç aydan fazla hasta olup rapor aldıklarında görevlerine son verilmekte, mağdur edilmektedirler.       En küçük hatalarında ordu ile ilişikleri kesilmekte, herhangi bir telafisi de bulunmamaktadır. Sosyal tesislere alınmaz, er muameleleri görürler.

Daha sayalım mı? Bu ilgisizlik ve itilmişlikten nasıl hizmet bekleyeceksiniz, sorarım sizlere. Bunları düzeltmek ve insanca çalışma şartları temin etmek bu kadar mı zor?

Silahlı kuvvetlerde bir de sivil memurlar var. Artık, haklı şikâyetlerini, sıkıntılarını duymayan kalmamıştır. Bu sıkıntıları kimlere iletseniz, çözümü için bir uğraş, bir gayret içerisinde olur. Tabiri caizse "Taş olsa dile gelir." AKP gelmedi. Üç defa bu sorunları kürsüye taşıyan Milliyetçi Hareket Partisi bu girişimlerine bir cevap bulamamıştır. Ne asker sayılırlar Türk Silahlı Kuvvetlerindeki memurlar ne de sivilliğin getirdiği avantajlardan istifade ederler. Mihneti çekerken ordu personeli, nimetinden istifade etme konusunda yad ile yabancı. Kendinizi onların yerine koyun. Dışlanmak sizde nasıl bir hissiyat yaratır ise onlar da aynı duygular içerisindeler. Devletini, ordusunu sevdiklerinden dolayı da çözümü hep meşru, hep şık yöntemlerde arıyorlar. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çözüm üretmesini bekliyorlar.

Nedir bu sorunlar? Bizzat Sayın Bakan söz verdi bu kürsüden "Diğer bakanlıklara geçişte muvafakatlerine yardımcı olacağım." diye. Değişen hiçbir şey yok, maalesef bu muvafakat sorunu kökten çözülmedi. Sayın Bakanla biraz önce konuştum, kendisinin kişisel gayretleri olduğunu ifade etti ancak bunun, takdir edersiniz ki, bir çözüme ulaştırılması gerekiyor.

Özellikle sivil memurlarımızla ilgili vereceğim önergede onların sorunlarını daha da sizlerle paylaşacağım.

Sözlerime son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Korkmaz.