GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: FİNANSAL KİRALAMA, FAKTORİNG VE FİNANSMAN ŞİRKETLERİ KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:25
Tarih:15.11.2012

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi bu kanunun görüşmeleri yarım kalmıştı. Şimdi de bölümlerine geçtik.

Sayın Başkan, arkadaşlar yoklama için bekliyor galiba. Henüz -on dakika- yoklama olmaz, rahat olsunlar. Ben burada üzülüyorum. Kanunun içeriğine geçmeden önce?

Değerli arkadaşlar, değerli grup başkan vekilleri, değerli iktidar partisi yetkilileri; şu anda saat 19.00'u geçti ve görüyorsunuz, tahterevallinin öbür tarafı "Yetmez ama evet"çi olan, sizinle iş birliği yapan arkadaşlarımız gittiler. Burada gerilimi yarattılar, siz de oraya çanak tuttunuz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Kendilerine de söyle.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Ben size de söylüyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Kendilerine söyle.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, burada bir kanun tasarısı görüşüyoruz. Kusura bakmayın, biz bizeyiz, gitti, televizyon kapandı. Şimdi, iyi dinleyin. Şimdi, gittiler, siz de karşılıklı atıştınız. Sayın Başkana da buradan teessüflerimi sunuyorum çünkü biz bir tane söz isteyince "Efendim, 5 kişi." diyor, biri giriyor, öteki de giriyor, 20 kişi 30 kişi? Bu nasıl bir yasama anlayışıdır ben anlamıyorum. Bir tiyatro mu oynuyoruz, ne yapıyoruz? Yani 19.00'dan sonra televizyon kapandı sayın bakanlar. Şimdi, bir kanun çıkaracağız, zaten 20.00'de doluyor. Geçen sefer de aynısı oldu, geldik, burada o oldu, bu oldu, vallahi sizin tiyatronuza?

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Grup önerisi getirmeyin.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Grup önerisi gelir, o başka bir şey. Tam bir saattir burada "O ona sataştı, bu buna dedi, o onu dedi?" yapıyoruz.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) - Geçen hafta öyle demiyordun ama.

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Saat daha altıya on vardı. Bakın, saat daha altıya on vardı, "Yetmez ama evet"çilerle yaptığınız örtülü anlaşmaları görüyoruz. Böyle, milletin önünde, televizyon açıkken kavga etmenize de hiç kimse kanmıyor, kusura bakmayın.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, kaç gündür tartışıyoruz. Yukarıda Plan ve Bütçe Komisyonundayız, bakanlarımız geldi. Önceki gün Adalet Bakanına da sorduk, yetkililer sizin bakanlarınıza da soruyor. Bir taraftan, burada bütün şikayetlerimiz dile getiriyoruz. Cezaevinde tutuklu olan milletvekilleri var, oraya gelince "Efendim, yargıdır, biz karışamayız." Öbür taraftan, efendim, açlık grevi varmış, Sayın Arınç diyor ki: "Sayın Başbakan talimat verdi Sayın Ergin'e, hazırlık yapıyoruz." Peki, ne oldu bu? Nasıl? Hani bağımsız yargı? Biz burada yargının yerine her seferinde kendimizi koyup bir taraftaki, muhalefetteki arkadaşımıza hafif cezayı onaylarken bu taraftaki kendi arkadaşınıza grup başkan vekili olarak buradan işaret ediyorsunuz, Meclis Başkan Vekili ceza öneriyor, her birimiz aklıyoruz. Bu nasıl adalet! Yani ondan sonra da burada sanki aranızda bir kavga varmış gibi karşılıklı bir şey oluyor ve burası bloke oluyor. Peki, nasıl olacak? Öbür taraftan, şimdi, Sayın Başbakan "Efendim, idam cezası tartışılsın." diyor, bakanların hepsi "Yok öyle bir çalışmamız." diyor. Biz bu örtülü kavgaya inanmıyoruz.

Arkadaşlar, bu kanunla ilgili daha önce söyledik -arada tartışıldığı için genel çerçevesinin dışına da çıkılamadı biliyorsunuz- bu kanun daha önceki dönemde kadük olmuş bir tasarıydı ve Sayın Bakan tekrar getirdi. Evet, görüşülmesi lazım. İhtiyaç var mı? Var. Ama bütün kurumlara yeniden gönderilip bir tasarı şeklinde süreçten geçirilmediği için birtakım eksikliklerini Plan ve Bütçe Komisyonunda, alt komisyonda görüşülürken tamamladık, bir kısmını yine yapabildiğimiz kadarıyla arkadaşlarımıza söyledik. Hâlen daha burada kanunun içeriğiyle ilgili sıkıntılar var, bazı maddelerde tartışmalı olan hususlar var ama bundan da önemlisi, söylemeye çalıştığım şey, bu hususlar tasarı olgunlaşmadan önce ilgili kurumlarla, ilgili özel sektörle, ilgili bakanlıklarla görüşülerek -şifahi yapılan görüşmenin dışında- resmî süreçten geçmemiş. Komisyona geliyoruz, soruyoruz, diyoruz ki cezalar var üç tane, dört tane maddede; 42, 44, 46'da. O anda bakıyoruz, birinde verdiğimiz ceza altı aydan başlıyor, öbüründe bir yıldan başlıyor, diğerinde üçe kadar, bir yerinde beşe kadar. Dolayısıyla bir aceleyle kanun yapma telaşemiz var. Eğer bunlar normal süreçlerden geçmiş olsa, ilgili kurumların, kuruluşların ve özel sektör temsilcilerinin görüşleri alınmış olsa ne burada bu kadar uğraşacağız ne yukarıda, komisyonda o kadar uğraşacağız, alt komisyonda en son hâlini verdikten sonra da hızlıca çıkaracağız. Hele hele finansal krizin arkasından, dünyada yaşanan finansal piyasalardaki gelişmelerden sonra yeniden ele alınması gerekirdi diyoruz. Çıkarılması gerekliliği başka bir şey, içeriğindeki eksiklikler başka bir şeydir. Örnek: Arkadaşlarımız gelmiş, birtakım taleplerde bulunmuşlar. Hava ve deniz taşıma araçlarında kiracılar malik gibi değerlendiriliyor ama çok daha fazla olan kara araçlarında bunu sağlamıyoruz. Orada da söyledim, "Artık Genel Kurulda düzeltiriz." diye buraya kadar geldi. Bu yapılırken kara araçlarıyla ilgili de dernekler var, nakliyeciler var, Şoförler Federasyonu var, var oğlu var. Bunlardan her türlü belgeyi istiyoruz, bulmadığımız zaman hemen trafik polisleri, belediye sınırları içerisinde hal zabıtaları, hepsi yazıyor mu? Yazıyor. Dolayısıyla, bunların, baştan anlaşılarak, konuşularak, eksiği varsa tartışılarak muhalefetin görüşleri de alınarak gelmesi lazım; aksi takdirde bir yasama anlayışı olmuyor. "Biz yaptık, oldu." mantığı içerisinde getiriyoruz ve maalesef eksik çıkıyor. Aradan bir ay geçmeden yeni bir şey geliyor. İşte, birçok kanun hükmünde kararnamede olduğu gibi geliyor. Ne oldu diyoruz. Şunu ekleyelim yukarıda. Niye? Ya bu orada unutulmuş. Bizim söylediğimiz de bu, eksiği varsa burada enaniyet yapmadan, dinleyerek ama dinlemediğimiz zaman, görüş almadığımız zaman, zaten eksiğimizi tespit etme şansımız yok. Siz iktidar olarak görüşünüzü söyleyeceksiniz, sektör temsilcileri söyleyecek, biz de gördüğümüz eksiklikleri söyleyeceğiz, sonra makul olan neyse onlarda uzlaşacağız.

Tabii ki, bu arada her bakanlığın kendine göre bakış açısı var. Doğal olarak şimdi, baktık, 37'nci maddede istisnalar ve vergi nispetine ilişkin hükümler var. Komisyonda dahi Maliye Bakanlığı yetkilileriyle diğer bakanlık tam uzlaşamıyor. Doğal olarak Maliyenin önceliği bütçe. Ne yapacak? Bütçede açık verdiği zaman ne oluyor? İşte, geçtiğimiz aylarda olduğu gibi, bu sefer hadi bakalım harçlara, vergilere, olmadı, kamu mallarına zam yapalım ki bütçe açığını kapatalım. Yani burada alacağımız bir yanlış karar, yarın dar gelirli vatandaşlarımıza, zaten gelir adalesizliğinden dolayı muzdarip olan vatandaşlarımıza, vergi adaletsizliği olarak da üzerine çıkıyor. Ya, dolaylı olarak aldığımız vergilere yüklenirsek, doğrudan vergi alamazsak işte burada yaptığımız yanlış uygulamaların sonucu maalesef az gelirli olan veya orta gelirin altındaki vatandaşlarımızdan çıkıyor. Onun için, burada, bu eksiklikleri gidererek çıkarmamız lazım.

Sayın Bakanla görüştüğümüzde, onlara, Genel Kurula kadar bazı eksikliklerimiz vardı, kurum temsilcileriyle görüşerek bazı düzenlemeler yapacaklarını söylediler. O konularda bizim de önergelerimiz var. İnşallah o eksiklikler de giderilir.

Bir de, bu tasarı görüşülürken söylemiştim, arkadaşlarımız hem finansal sözleşmeyle ilgili, öbür taraftan finansman şirketleri ve faktoring şirketleri ayrı ayrı birlik istiyorlardı. Bizlerin teklifi üzerine, sonra üçünü bir araya getiren bir meslek birliği kurduk. O görüşülürken demiştim ki: SPK kanunu geliyor, bakın bir sermaye piyasası kuruluşları birliği yapalım veya finansal kuruluşlar birliği yapalım, kısmen yaptık ama orada da sermaye piyasaları birliği gelecek.

Şimdi, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak birçok birlik, üst kurul, kuruluş, bağımsız kurul enflasyonuna karşıyız değerli arkadaşlar, seçim beyannamemizde de var. Geçmişten bugüne savunduğumuz şey, nasıl ki Ekonomi Bakanlığının tek elden yürütülmesini, koordinasyon eksikliğinin kaldırılmasını, ekonomiden sorumlu üç dört tane değil bir bakanlık olmasını istiyorsak mali piyasalarda da bir tane üst kurul, bunun altında da daire şeklinde örgütlenmeler istiyoruz. Aslında, ideal olan, aynı şekilde, finansal kuruluşlarla ilgili olarak da katılım bankaları beraber, diğer bankalar tek, diğerlerini de banka dışı finansal kuruluşlar gibi değerlendirmek aslında daha makul olacak çünkü hem kaynak israfı oluyor hem üyelikler anlamında yetersiz olan kuruluşlarımız oluyor hem de etki gücü olarak da daha çok üyesi olan kuruluşlar daha baskın çıkabiliyorlar. Biz, onun için hem mali kuruluşlarla ilgili hem mali koordinasyon yüksek kurullarıyla ilgili de bir tane mali piyasalarla ilgili tek kurum? Bir sürü, Para Kurulu var, Özelleştirme Kurulu var, Koordinasyon Kurulu var, bir tane, mali piyasalar, mali işler yüksek kurulu kurulur, ilgili bakanlar gelir, orada görüşülür diye düşünüyoruz çünkü aksi takdirde ne oluyor? Koordinasyon eksikliği olursa bir kısmımız frenci oluyor, bir kısmımız gazcı oluyor, o arada direksiyondaki boşluğu da, direksiyondaki şoförün ehliyetini de unutuyoruz ve sonunda olan içerisinde olan vatandaşlarımıza oluyor. Tamam, diyebilirsiniz "Sorun değil." ama o otobüsün içerisinde maalesef, hiç onunla alakası olmayan, frenle, gazla alakası olmayan, şoförlükle alakası olmayan vatandaşlarımız var. Hep beraber zarar göreceğimiz için gelin, bunları hep birlikte, iktidar, muhalefet anlayışı içerisinde yapalım, yasamaya tahakküm etmeden demokrasiyi işletelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal