GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:100
Tarih:26.04.2012

CHP GRUBU ADINA ÖMER SÜHA ALDAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 136 sıra sayılı Yasa Teklifi'nin 2'nci maddesine ilişkin görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım.

Bu düzenlemeyle, hükümlülerin ikinci dereceye kadar kan ve sıhri hısımlarının ve eşlerinin ölümü hâlinde iki gün süreyle, yine bazı yakınlarının yaşamsal rahatsızlığı dolayısıyla da bir gün süreyle cezaevinden izinli çıkmasına dair bir düzenleme yapılacak. Aslında biz, bu sürelerin az olduğunu, iki günlük sürenin üç güne, bir günlük sürenin de iki güne çıkarılmasının Türk gelenekleri gereğince daha uygun olacağını düşünüyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu noktada, aslında yasayla ilgili bir saptamada bulunmakta yarar var. Bu yasa teklifi kamuoyunda "Haberal yasası" olarak yansıdı ama şu anda Sayın Haberal hakkında düzenlenen iddianamenin bir özeti yanımda ve bunun emniyet ifadesine ilişkin bölümüne kısaca değinmek istiyorum:

"Emniyet İfadesi: 1944 Rize Pazar Subaşı köyünde dünyaya geldiğini, anne ve babasının sağ olup iş adamı, annesinin ise ev hanımı ve dört kardeş olduklarını?" diye devam ediyor.

Evet, bu ifadenin alındığı 2009 yılının Nisan ayında Mehmet Haberal'ın annesi de, babası da sağdı ama bugün her ikisi de bu dünyada değiller. Buradan basın mensuplarına sesleniyorum çünkü biliyorum, bu yasal düzenlemenin bugün yasalaşmasından sonra yarınki gazeteler "Haberal Yasası Geçti" diye başlık atacaklar. Hayır, bu bir Haberal yasası değildir. Haberal'a, kendisini dünyaya getiren insanlara karşı sağlıklarında son görevini yapma hakkı verilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, madem bu Haberal yasası olarak yansıtıldı? Belki yakında aramızda olacak -en büyük dileğimiz bu- çünkü Sayın Meclis Başkanımızın bu konudaki samimiyetine inanıyoruz, tüm siyasi partilerin de bu konuda iyi niyetli bir çaba içinde olduklarına da inanmak istiyoruz. Bu anlamda 8 tane "terörist" dileriz yakın zamanda bu Mecliste, aramızda olacaklar. Bu teröristlerden bir tanesi -tırnak içinde söylüyorum- Sayın Mehmet Haberal. Hakkında, 2-3 bin sayfalık iddianame içinde bir bölüm ayrılmış.

Bu konuşmayı yaparken şöyle bir karar verdim: Gördüm ki kendi partime mensup insanlar dahi Sayın Haberal'ın hakkındaki suçlamaya neden olan eylemleri konusunda bilgi sahibi değiller. Bu kısa sürede size bir özet yapacağım.

Tabii, 65 sayfalık bir bölüm var. Cumhuriyet savcıları Haberal'la ilgili iddianamenin son bölümünde eylemlerini sıralamışlar. Kısaca onları okuyorum: "Şüpheli Mehmet Haberal'ın Cumhuriyet Çalışma Grubu kararları doğrultusunda planlanan `Cumhuriyete Saygı' mitinglerinde diğer rektörlerle birlikte hareket ettiği ve `Ordu Göreve' pankartlarının açıldığı mitinglere iştirak ettiği?" Birinci suçu bu.

TURGUT DİBEK (Kırklareli) - Ben de gittim o mitinglere, ben de vardım o mitinglerde.

ÖMER SÜHA ALDAN (Devamla) - İkinci suçu: "Birçok siyasi lideri bir araya getirip, Ergenekon silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda organize edip yönlendirmeye çalıştığı?" İkinci suçu bu.

Üçüncü suçu: "Telefon konuşmalarında, Hükûmetin devrilmesi gerektiğinden bahsettiği Mustafa S. ile yaptığı görüşmede, köprüyü geçene kadar aradaki siyasal kavgaların ortadan kaldırılması yönünde talimat verdiği; aynı siyasinin `Ben başbakan olacağım ama benim başbakanım da sizsiniz.' hitap ve övgüsüne mazhar görüldüğü?" Yani üçüncü suçu bu ve dördüncü suçu, dördüncü eylemi: "Ordu komutanlığı yapmış Ahmet Hurşit Tolon'un `Emredin, gece üçte kapınızdayım.' şeklindeki sözlerinden, şüpheli Mehmet Haberal'ın Ergenekon silahlı terör örgütünün karar mekanizmasında yer alan üst düzey yönetici konumunda bulunduğu, yasama ve yürütme organlarını ortadan kaldırmaya, görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs eylemleri içinde fiilen bulunduğu anlaşılmakla?" denilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi ve yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüsten iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla ve bir de silahlı terör örgütü üyesi olmaktan on ila on beş yıl arasında değişen hapis cezasıyla cezalandırılması istenen bir kişidir.

Hemen irdelemeye geçelim: Bu "Cumhuriyete Saygı" mitingi 25 Ekim 2003 tarihinde yapılmış; 40 bin kişi katılmış, bu mitinge 72 rektör iştirak etmiş, 4 rektör mazeret bildirmiş, 1 rektör mazeret de bildirmeksizin gelmemiş ve bunda "Ordu Göreve" pankartıyla ilgili olarak ise 11 kişi hakkında soruşturma gerçekleştirilmiş, bu 11 kişi hakkında yapılan soruşturma sonrasında Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesinin 29 Nisan 2008 tarih ve 2008/310 sayılı kararıyla beraatlerine karar verilmiş.

Değerli arkadaşlarım, ikinci suçlama "Birçok siyasi lideri bir araya getirip?" Bu konuda, baktığımızda, Sayın Abdüllatif Şener'le bir telefon görüşmesi var, Nisa Suresi'nin 58'inci ayetini anlatıyor o konuşma sırasında Sayın Abdüllatif Şener'e ve "Emaneti ehline teslim ediniz, insanları yönetirken adil olunuz.", bütün konuşmanın çerçevesi bu.

Üçüncü olarak: Mustafa S. adlı kişi Sayın Mustafa Sarıgül, yani Şişli Belediye Başkanı -kendisi bu davanın bir sanığı değil- aralarında bir sohbet sırasında, onu hoşnut etmek için "Sen benim ağabeyimsin, ben bir gün başbakan olacağım ama benim başbakanım da sizsiniz." türünden nezaketvari bir söz söylemiş ve bu da eylem olarak kabul edilmiş. Mustafa Sarıgül'le görüşmesinde "Bu Hükûmetin devrilmesi gerekir." diye hiçbir sözü de yok ayrıca.

Ve son olarak, Ahmet Hurşit Tolon'un "Emredin, üçte kapınızdayım." konusu var. Ahmet Hurşit Tolon sadece şunu söylüyor? Bir parti kurma girişimi var, "Millî Egemenlik Hareketi" diye kamuoyuna deklare edilen bir parti kurulacak. 2008'de bununla ilgili deklarasyon yayınlanmış ve denilmiş ki: "İlk yapılacak genel seçimlerde de biz seçime gideceğiz." Ahmet Hurşit Tolon bu görüşmeler sırasında Sayın Haberal'ı arıyor ve diyor ki: "Sen de gel, bu işin içine gir." O da nezaketen "Benim özel işlerim var, bir üniversitem var, ben onunla uğraşmak istiyorum." diyor.  Bunun üzerine Hurşit  Tolon da "Eğer ki fikrini değiştirecek olursan, üçte bile çağırın, koşarak gelirim. Saygılar sunarım." diyor. Ama bu ne oluyor? "Üçte bile çağırın, koşarak gelirim." sözcüğü, "Emredin, gece üçte kapınızdayım." şekline dönüştürülüyor.

Demek ki değerli arkadaşlarım, 40 bin kişinin katıldığı bir mitinge iştirak ederseniz, bir siyasi parti lideriyle Kur'an-ı Kerim'den bir ayet üzerine sohbet yaparsanız, bir belediye başkanı ya da emekli bir general size övgü dolu sözler söylerse, o takdirde 2 defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılacak bir konumdaki kişi olabilirsiniz.

İşin bir tuhaf tarafı daha var, onu da sizinle paylaşmalıyım. İşte, iddianamedeki bütün suç budur. 2-3 bin sayfalık iddianameyi çoğu kimse okumadığı için, işte yanlı televizyon ve gazetelerden insanların kafaları karıştırıldığı için ve teknik açıdan gerçekten -bir hukukçu olarak söyleyeyim- son derece kötü iddianameler söz konusu olduğu için toplumumuz gerçeği bilmiyor. Belki pek çok  vekilimiz suçlamanın ana ekseninin bu olduğunun farkında bile değil.

Çarpıcı bir örnek daha vermek istiyorum: Sayın Mehmet Haberal'ın ev ve iş yerlerinde yapılan arama sırasında, arama ve el koyma tutanağının 184'üncü maddesi var. Arama yapan polisler şöyle bir başlık atmışlar buldukları eşyalar ya da dokümanlarla ilgili: "Başkent Üniversitesinde çalışan hoca tiplilerin listesidir." diye yani hoca tiplileri sanki Haberal bir fişleme yapıyor gibi. Oysa Mehmet Haberal'ın Subaşı köyünün eski adı Haçapit. Dolayısıyla "Haçapitli hemşehrilerim" diye bir liste yapmış hastanede kendine yakın kişilerin kimler olduğuna dair ama polis tutanağı ne yazık ki "Üniversitede çalışan hoca tiplilerin listesi"ne dönüşebilmiş.

Bu açıdan, yakında belki bu tutuklu meselesi gündeme gelecek, takdirlerinize ve vicdanlarınıza sunuyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.