GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AHMET TOPTAŞ VE 63 MİLLETVEKİLİNİN, VAN'DA 23/10/2011 TARİHİNDE MEYDANA GELEN DEPREMDEN SONRA 9/11/2011 TARİHİNDE MEYDANA GELEN DİĞER DEPREME KADAR BAZI BİNALARDA HASAR TESPİTİ YAPTIRILMADIĞI, HALKIN DEPREM BAKIMINDAN RİSKLİ BİNALARA GİRMEMESİ YÖNÜNDE UYARILMADIĞI, İLDEKİ KAMUYA AÇIK BİNALARLA İLGİLİ GEREKLİ TEDBİRLERİN ALINMADIĞI VE BU EYLEMLERİN 5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU'NUN 257'NCİ MADDESİNE UYDUĞU İDDİASIYLA BAŞBAKAN YARDIMCISI BEŞİR ATALAY HAKKINDA MECLİS SORUŞTURMASI AÇILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:106
Tarih:20.05.2013

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Değerli Başkan.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Hükûmet temsilcisi Suat Bey açıklama yaparken dedi: "Bayramlarla ilgili bir düzenleme var ise biz bu düzenlemeleri tekrar düzelteceğiz." dedi. Evet, demek ki mevcut olan bayramlarla ilgili bilgileri olmadığı için bir Hükûmet temsilcisinin, ben muhalefet milletvekili olarak burada Hükûmet temsilcisine bilgiyi veriyorum: 5 Mayıs 2012 tarihinde 28283 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan yönetmelik uyarınca ulusal ve resmî bayramlar ile mahallî kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihî günlerde yapılacak tören ve kutlamalara ilişkin... Yönetmelik burada değerli arkadaşlar ve burada Sayın Hükûmete bu yönetmeliği ibraz ediyorum. Madem ki bir Hükûmet temsilcisinin bu yönetmelikten haberi yok, mümkünse Resmî Gazete'de vermiş olduğum bu yönetmeliği esas alarak, yine vatandaş arasında ötekileştirmeyi yapmadan, bayramların kaynaşma, barışma, bir arada olma, birlikte kutlama gününe yakışır bir vaziyette bu yönetmeliğin derhâl değiştirilmesini talep ediyorum.

Depremle ilgili yasamızda, Anayasa'mızda, yönetmeliklerde, gayet rahat, bu konuda boşluk doğuran hiçbir mevzuat yok. Ancak, boşluk nerede doğuyor? Boşluk uygulamada doğuyor, boşluk Hükûmette doğuyor. Boşluk kamu görevlilerinde doğuyor. Tabii, bu boşluğun da doğmasının altındaki yegâne neden: Herhâlde bunun altında iltimas var, siyasi kayırma var, para var, rüşvet var, ne ararsanız var yani burada birilerini, şunu aldın, bunu aldın anlamında değil. Mevzuatımızda boşluk olmadığı hâlde, mevcut olan mevzuatın tatbik edilmeden vatandaşımızın risk altında yaşamasının altındaki sebepler ancak dediğim nedenlerden olabilir. Bunun dışında, kamu görevlileri gerçekten mevcut olan yasal düzenlemeleri eğer tatbik ederler ise bu konuda bir sıkıntının olabileceğine ben ihtimal vermiyorum.

Yine, şu anda, büyükşehirlerde yapılan büyük 25-30 katlı binalar var. Bunlarla ilgili sayın bakanlığa dedim ki sizin bu kadar yüksek binayla ilgili İmar Kanunu'nda herhangi bir hüküm yok, mevcut olan yönetmeliklerde bir hüküm yok. Siz, 25 kat üzerine bu yapı ruhsatını vermiş olduğunuz binalarla ilgili hangi mevzuata dayalı olarak ruhsat veriyorsunuz? Verilen cevap: "Evet, bu konuda herhangi bir yasal düzenleme yoktur, herhangi bir yönetmelik yoktur ancak her belediye kendisine özgü 25 katlı binalarla ilgili yönetmelik yapmakta, herkes kendine göre bir isim vermekte." Bu anlamda da gerçekten gerek Hükûmetin gerek kamu görevlilerinin, belediyenin bu büyük, yüksek katlı binalarla ilgili bir keşmekeşliği var. Bu keşmekeşliğin bir an önce durdurulması lazım, bu da gelecek açısından vatandaşımızın sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını tehlikeye düşüren bir husus.

Van depremiyle ilgili vatandaşımız yardım yaparken Hükûmet yetkilileri o dönem şöyle bir cümle sarf ediyorlardı: "Toplanan yardımlar teröre gidiyor, teröre yardım ediliyor." Vatandaşın bu toplanan yardımlarını engelliyorlardı ve bu gerekçeyle vatandaşa gidecek olan yardımları engelleyen Hükûmet, bugün kendisi bizzat teröre yardımcı oluyor, kendisi teröre yardım ediyor. Yani, bu açıdan vatandaşa giden yardımlar terör bahanesiyle engellenmiş oldu. Ne oldu depremlerde? O dönem Van'da 160 çadırda yangın çıktı, 12 vatandaşımız yanarak can verdi. Bu anlamda, Van depreminde gerçekten iyi bir sınav verdik mi? O dönem hatta Sayın Başbakan da "Biz ilk yirmi dört saatte geç kaldık." şeklinde bir açıklamada bulundu. Bu açıdan baktığımız zaman deprem Van'da bazıları için bir fırsat oldu. Kimler için fırsat oldu? Siyasal iktidarla yakın diyalog içerisinde bulunan müteahhitler için gerçekten bir fırsat oldu ama vatandaş arasında da bir ayrım yapıldı: Gayrimenkulü olanlar ve olmayanlar. Gayrimenkulü olup tapusu olmayan vatandaşlarımız var ve o vatandaşlarımız taşınmaz sahibi olduğu hâlde taşınmaz sahiplerinin yararlanmış olduğu imkânlardan yararlandırılamadı. O açıdan, vatandaş arasında da bir ayırım yapıldı.

Tabii, bize bugüne kadar gerek 1999 depreminde gerek Van depreminde gerek Kütahya Simav depreminde hep ders alındığı söylendi siyasal iktidar tarafından. Ancak, tabii, 1999 depreminde bir önceki hükûmetlerin hatası, kusuru, payı vardır ama ondan sonraki depremlerin tamamında vatandaşımızın mağdur edilmesinde Hükûmetin kusuru var.

Tabii, burada, bu bir Meclis soruşturması. Ancak, Meclis soruşturması hükûmeti denetleyen mekanizmalardan bir tanesidir. Meclis soruşturmaları Parlamento çoğunluğunun siyasal iktidarın elinde olmadığı parlamenter sistemlerde amacına ulaşır. En azından hükûmetin kendisine bir çeki düzen vermesi açısından, kendisini otokontrol açısından pratik bir yararı var. Ancak, Hükûmet çoğunluğunun bir siyasal iktidarın elinde olduğu parlamenter sistemlerde gerçekten -işte, Meclisin durumunu gayet görüyoruz- ciddiye alınmıyor, "Nasılsa parmak sayısıyla bu reddedilecek." anlayışı nedeniyle pek fazla ciddiye alınmaz. Zaten, ciddiye alınmadığının hemen size pratik bir örneğini de vereyim: Bu Meclis soruşturması dilekçesi 2 Nisan 2013 tarihinde verilmiş. 2 Nisan 2013 tarihinde veriliyor, 7 Mayıs 2013 tarihinde Başkanlığa geliyor. Ancak, bugüne kadar, yani 2011 öncesinde verilen Meclis soruşturmasına yönelik dilekçelerle ilgili, genellikle dilekçenin verildiği tarihle, Başkanlığa gelişiyle, Genel Kurula gelişi arasında toplam en fazla on veya on beş günlük bir süre var değerli milletvekilleri.

Teknik anlamda bu konuya baktığımız zaman: Dilekçenin verildiği tarih 2 Nisan 2013 tarihi, Genel Kurula geliş tarihi 20 Mayıs 2013 tarihi. 20 Mayıs 2013 tarihi günlerden pazartesiye denk getiriliyor. Peki, pazartesiye niçin denk getiriliyor? Halkın öğrenme, bilgilenme hakkından kaçırılması için bu getiriliyor. Mademki vatandaşın Parlamentoyu denetlemek hakkı, neyle yapacak? Ancak Meclis televizyonları vasıtasıyla yapacak. Meclis televizyonunun kapalı olduğu bir günde, yayına verilmediği günde Meclis soruşturmasının getirilmesiyle, gerçekten demek ki burada, vatandaşın öğrenmesi, vatandaşın bilgi alma hakkı bir yönden engellenmiş oluyor. Hani demokrasilerde katılımcılık esastı, bilgilenme, öğrenme hakkı esastı, şeffaflık esastı? Bunlar gayet rahat bunlardan kaçırılmış oluyor.

Evet, Van'da 23 Ekimdeki depremden sonra vatandaş evlerine giremedi ve giremedikten sonra Hükûmet yetkilileri o dönemde, efendim, "Deprem olmuştur, enerjisini boşaltmıştır. Artık bundan sonra yıkılmayan evler güvenlidir..." Bu deyimle, bu açıklamayla... vatandaş Allah'tan sonra kime inanır? Hükûmet yetkililerine inanır, devlete inanır. Ve inandılar, evlerine girdiler, ondan sonra gelen depremde 12 vatandaşımız hayatını kaybetti.

Tabii, binanın çökme suretiyle genel güvenliğin tehlikeye, taksirle tehlikeye sokulması nedeniyle Hükûmet yetkililerinin, valilerin ve belediye başkanlarının, tüm yetkililerin sorumlu olması lazım ancak görebildiğimiz manzara, bugüne kadar, 99 depreminde olduğu gibi, fatura yine müteahhitlere kesildi, Van depreminde de fatura yine müteahhitlere kesildi. Aslında faturanın kesileceği kişi kamu görevlileridir; bakandır, validir, kaymakamdır, belediye başkanıdır, fen işleri memurları ve yetkilileridir ama görebildiğimiz manzara, sadece ve sadece müteahhit sorumlu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) - Müteahhidin sorumluluğu açısından bu yetmiyor. Hukuk devleti olan tüm ülkelerde kamu görevlilerinin hesap vermesi lazım. Bu Meclis soruşturması da görevlilerin hesap vermesi açısından gündeme getirilmiştir.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)