| Konu: | TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 62 |
| Tarih: | 06.02.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, burada Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun Tasarısı'nı konuşuyoruz. Hakikaten önemli ve uzun süredir bekleyen bir kanun. Uzun süredir bekleyen derken yıllardır bu sözleşme imzalanmış olmasına rağmen kanunlaşmasının uzun süredir beklediğini ifade etmek için söyledim. Tabii ki burada öncelikle terör tanımı önemli yani imzalamış olduğumuz, onaylamış olduğumuz sözleşmede belirgin bir terör tanımı yok. Uluslararası literatürde de tam bir terör tanımı yok. Bunu baştan söylüyorum çünkü buradaki tanım, kanunun içeriğiyle ve birazdan ekleyeceğimiz maddelerle de ilgili. Onun için?
Tabii, böyle bir tanımın ötesinde yeni teknolojik gelişmeler, terörle ilgili birtakım çalışmalarda öne çıkan hususlar, bunların hepsi, arkadaşlar, önemli hâle geldi. Dolayısıyla da bu kanunun çıkmasına biz esas itibarıyla Milliyetçi Hareket Partisi olarak karşı değiliz ama içeriğinde bazı eksiklikler, endişe duyduğumuz hususlar var. Bu nedenle, terörle mücadelenin unsurlarından birisi olan finansman kaynaklarının önlenmesi hakkındaki bu düzenlemeyi geneli itibarıyla olumlu buluyoruz. Sadece 2002 yılında, 57'nci Hükûmet döneminde çıkmış olmasının ötesinde? Ben bizatihi kendim öğretim üyesiyken devlet kurumlarımızın birlikte yapmış olduğu bir Avrupa Birliği projesinde, hep beraber bu konudaki gelişmeleri değerlendirerek Adalet Bakanlığımızın, Maliye Bakanlığımızın, MASAK'ın, emniyet birimlerinin katılımıyla, ben de akademisyen olarak Türkiye adına bu çalıştaya katılmış idim. Dolayısıyla, o konudaki teknolojik gelişmeleri, terör örgütlerinin bu gelişmelerden nasıl yararlandığını ve bu örgütlü suçlarda -birtakım- kaçakçılıktan, uyuşturucu ticaretinden, insan kaçakçılığından, illegal faaliyetlerden nasıl kazanç elde ettiklerini ve bunların önlenmesinin ne kadar önemli olduğunu bizatihi yakından incelemiş, uzmanlarla beraber değerlendirmiş ve önlenmesine ilişkin hangi tedbirlerin alınacağına dair de bu konuda çalışma yapmış bir arkadaşınızım. Onun için, esas itibarıyla bunu gerekli bulduğumuzu ama yetersiz bulduğumuzu baştan ifade etmek istiyorum.
Tabii, yine, kanunun değerlendirmesine geçmeden önce, bu sadece bir unsurudur terörle mücadelenin. Yoksa, finansmanını tamamıyla kesecek aslında bir kanun tasarısı görüşmüyoruz, uluslararası sözleşmeye uygun hâle getirmek yolunda bir çalışma yapıyoruz değerli arkadaşlar. Tabii ki burada suçun önlenmesi, olmadan önce önlenmesi için de bu kaynakların kesilmesini önemsiyoruz. Ama bir de garabet içerisindeyiz değerli arkadaşlar. Burada terörizmin finansmanının önlenmesi için kanun çıkarıyoruz ama terörizmin önlenmesi için, terörün Türkiye'de önüne geçilmesi için maalesef bir kafa karışıklığı içerisinde AKP Hükûmeti. Yani, "Bunu gerekli buluyoruz, yetersiz buluyoruz." dedik ama öbür taraftan birtakım önlemlerin alınması gerektiğini de baştan not etmemiz lazım. Siz bir taraftan böyle bir kanun çıkarırken, eksik olmasına rağmen, içerisinde bazı önlemleri alalım diye bize söylerken, öbür taraftan, tam tersine terörü teşvik edici ve çözümsüzlüğe doğru götüren, burada müebbet hapse mahkûm olmuş teröristbaşını muhatap hâline getiren bir süreç içerisindeyiz. Çok ciddi anlamda kaygılarımız var. Yani, bu çıkardığımız kanunun bir anlamı kalmıyor o zaman. Siz bir taraftan terör örgütünün cesaretlendirilmesini? Bir taraftan Sayın Başbakan taahhütte bulunuyor, diyor ki: "Çıkarlarsa bir şey yapmayacağız, çıksınlar." Peki, çıkarlarsa, yanlarında götürürlerse, bu çıkardığımız kanunun ne anlamı kalacak? Diyelim ki nakit varlıkları var. İllaki sisteme sokarak aklamaları gerekmiyor. Götürüp tekrar dışarı çıkarırlarsa nasıl tutacaksınız? Zaten garanti veriyorsunuz. Dolayısıyla, bunu, terörle mücadelenin önemli unsurlarından birisi olarak görüyoruz ama maalesef, şu andaki tutum terörle mücadeleden terörle müzakere sürecine geldiği için, bu kanunun çok da faydalı olmayacağını düşünüyoruz. Bu konularda yazmış olduğumuz? Sizi şimdiye kadar çok uyardık ama, arkadaşlarımız yukarıda söylüyorlar, Plan ve Bütçe Komisyonunda da söyledim; terörle mücadeleden terörle müzakereye nasıl geldiğimizi, hangi tavizler vererek bu noktaya geldiğimizi de yaptığımız uyarılarda sizlere sürekli olarak yazılı doküman olarak da öneri olarak da kanun tasarılarında, hem komisyonlarda hem de Genel Kurulda ilettik. Ama maalesef, bugün geldiğimiz noktada sizlerin kafa karışıklığı devam ediyor. Yani, Türkiye'deki bütün sorunlar bir taraftan yumak hâlinde devam ederken terör örgütüne verilen tavizler neticesinde, burada biz gece yarılarına kadar tutularak "İşte efendim, şu kanunu çıkaralım, bu kanunu çıkaralım..." Öbür taraftan, ekonomik, sosyal sorunlara ilişkin kanun teklif ve tasarıları bekliyor, yok veya Bakanlar Kurulundan geçmiyor veya bir bakan başka bir şey diyor, ekonomik sorunlar devam ediyor. Dolayısıyla, böyle bir taviz vererek, terör örgütüne silahlı mücadelesine destek verir tarzda bir taviz verdiğiniz zaman, sizden daha fazlasını isteyecek, her seferinde bir aşama katediyor ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekasını tehlikeye sokacak bir bölünme süreciyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.
Burada, hakikaten önemli şeyler var ve bu çerçevede alınan kararlar çok fazla. Tamam, Birleşmiş Milletlerin bir sürü kararı var. Bununla beraber yine, Birleşmiş Milletlerin yanı sıra, Avrupa Konseyinin kararları var. Bunların gerekçesinde söylemişsiniz, arkadaşlarımız değerli çalışmalar yapmışlar yani birçok şey gözden geçirilmiş. Baktık, arkadaşlarımız da yapmış ama uygulamada bunları göremiyoruz. Şimdi, Terörle Mücadele Kanunu var. Onun içerisine, 8'inci madde olarak daha önce bunlar dercedilmiş, belli şeyler yapılmış. Bu düzenleme, uluslararası hukukta bize bir yetki vermiyor. En önemlisi, yani bu terörizmin finansmanını önlemek anlamında bu imkânı tanımıyor, oradaki tanım başka değerli arkadaşlar.
Tabii, şu andaki mevcut düzenlememizde, birtakım mal varlıklarına el koyma, kara parayla mücadeleyle ilgili kanunda, diğer, Terörle Mücadele Kanunu'nda, Türk Ceza Kanunu'nda yine, birçok düzenlemeler yapıldı. Aslında uygulansa şu andaki kanunlarla Türkiye'deki finansman kaynaklarının önlenmesi sağlanıyor. "Peki, o zaman bu kanun ne getiriyor?" diye bakmak lazım. Yani, şu anda Türk Ceza Kanunu'nda var, diğer eşya müsaderesiyle ilgili 54'üncü madde, kazanç müsaderesiyle ilgili 55'inci madde; tekrar, CMK'da yine 128'de, 133'te bunlarla ilgili şeyler var. Ve en son, bunların ötesinde, yine az önce yapmış olduğumuz çalışmada söyledim 8'inci maddeyle ilgili, zaten buraya koymuşuz, yani 3713'e atıfta bulunuyoruz kanunun içerisinde, "Buradaki terör suçları?" diyoruz. Buraya baktığımız zaman diyor ki: "Her kim tümüyle veya kısmen terör suçlarının işlenmesinde kullanılacağını bilerek ve isteyerek fon sağlar veya toplarsa, örgüt üyesi olarak cezalandırılır." Peki, devamında ne diyor: "Fon, kullanılmamış olsa dahi, fail aynı şekilde cezalandırılır." "Bu maddenin (1)'inci fıkrasında geçen fon" diye onu da niteliklendirmiş, örgüt üyesi olmayı da diğer hususların içerisine koyarak tanımlamışız ve "Buradan cezalandırılır." diyoruz.
Bu suçlarla ilgili şimdi "Yeni bir sürece girelim." diyoruz ama yaptığımız düzenlemede bu sefer "Avrupa Birliği istiyor, Avrupa Komisyonu istiyor." diyoruz; işte, "Birleşmiş Milletler sözleşmesi." diyoruz. Zaten ona uymak zorundayız, yani bu kanun çıksa da çıkmasa da, yüce Meclis bunu onayladığına göre oradaki maddeler bizim için geçerli, uymak zorunluluğumuz var. Bir talep gelirse de kendi iç mevzuatımızda sadece "Yöntemini iç hukukunuza siz uydurun." diye bir yetki vermiş, o iç hukuka uydurmak için de bugün bir şey çıkarıyoruz. Ama değerli arkadaşlar, bunu yaparken de ortada sorular var. Yani, bizi sıkıştırmışlar, şimdiye kadar durmuşuz, aralıkta kasımda yine çıkaramamışız. Bu Mali Eylem Görev Gücü 22 Şubatta bir toplantı daha yapacak ve "O zamana kadar bu kanunu çıkarmazsanız biz sizi OECD'nin Mali Eylem Görev Gücü'nden çıkaracağız." diyor. Anladık, onun için de sıkıştırıyorsunuz, "Bir an önce çıkaralım." diyorsunuz ama yine aynı yanlışı yapıyoruz. Burada bir taraftan bunu düzeltirken diğer taraftan, yine Avrupa Birliğinin raporlarında eleştirilen temel hak ve özgürlüklerle ilgili hususları da, yani hâkim teminatını da ortadan kaldırmış oluyoruz. Tabii ki birtakım kararların, idari kararların alınması için bu düzenlemeler gerekli ama burada kurmuş olduğumuz sözleşme içerisindeki tanım maalesef bizim istediğimizi tam karşılamıyor değerli arkadaşlar.
Şu anda, bu hâliyle bu kanunu çıkardığımız zaman? İşte, o sözleşmenin ekinde 9 tane ayrı madde var, biz de kanunun içerisine dercetmişiz ama bu şartlarda PKK'nın doğrudan terör kaynaklarını, finansman kaynaklarını, talep ettiğimiz zaman kestirme imkânını bu kanun tasarısı bize vermiyor. Ha, iç hukuk açısından evet, "Elimizi güçlendiriyor." diyebilirsiniz ama onlar zaten var. Az önce saydım, Terörle Mücadele Kanunu'nda da, Ceza Kanunu'nda da, daha önce, kara paranın aklanmasının önlenmesiyle ilgili kanunda da, hepsinde bunları yapmışız; yani uygulamada eğer yaparsak zaten bizim elimizi kolumuzu bağlayan yok. Bunlara el koyup müsadere etme ve gerekli çalışmaları yapma imkânımız var ama böyle bir şekilde buradaki 2'nci ve 9'uncu maddede asıl, mal varlığını dondurmayla ilgili olan Değerlendirme Komisyonunun yetkisini idari tedbirlerde hâkim teminatının dışına çıkarıyor olmamız önemli bir husus. Çünkü normal şartlarda öyle veya böyle bir karar alınacağı zaman idari tedbirlerde, hâkim teminatı? Burada ancak idarenin almış olduğu karara, sonra hukuki yollara başvurmanın dışında bir hâkim teminatı maalesef kalmıyor değerli arkadaşlar.
Bir de burada başka bir şey var. Bizim bu koyduğumuz tasarıyla sözleşmenin içerisindeki tanım farklı. Yani neden uluslararası anlamda uygulayamayız diyoruz; biz -tırnak içerisinde- orada bir bölümünü kaldırmışız değerli arkadaşlar. Sözleşmenin bu, söz konusu 2'nci maddesinin birinci fıkrasındaki (b) bendinde aynen şöyle diyor: "Niteliği veya kapsamı itibarıyla, bir halkı korkutmak ya da bir hükümeti veya uluslararası örgütü herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya gerçekleştirmekten kaçınmaya zorlamak amacını gütmesi hâlinde?" Bundan sonrasına dikkatinizi çekiyorum, asıl bizim çıkardığımız kısım burası: "?bir sivilin ya da bir silahlı çatışma durumunda muhasamata doğrudan katılmayan herhangi başka bir kişiyi öldürmeye veya ağır şekilde yaralamaya yönelik diğer tüm eylemler?" Şimdi, bakın ne diyor: "Bir sivili öldürmeye veya silahlı çatışmada taraf olmayan birisini?" Yani somut örnek vermek gerekirse: Türkiye'de silahlı kuvvetlere yapılan terör eylemi, bu Birleşmiş Milletler sözleşmesi kapsamında bize bunun finansmanını sağlamak üzere gelen bir şeyi önlettirme yetkisi vermiyor arkadaşlar. Oraya 9 tane madde koymuşuz. İşte, önemli olan, 10'uncu bir madde olarak, terörden çok çekmiş, hâlen de bunun ızdırabını yaşayan bir ülkenin milletvekilleri olarak ve Hükûmeti olarak, Türkiye'nin hassasiyetlerini ve terörün kendine göre tanımının ötesinde, her ülkenin kendi özelliklerine göre, coğrafyasına göre, jeostratejik önemine göre farklılık gösterdiğini ve ne olursa olsun bir terör tanımı içerisinde bunun da tam tersine belki ek bir sözleşmeyle Birleşmiş Milletler sözleşmesine de, Avrupa Konseyinin konvansiyonlarının içerisine de yeni bir konvansiyonla eklettirilmesi asıl bizim için önemlidir. Yoksa, biz sadece onların söylediği şeyi yerine getirmiş olacağız, kendi iç hukukumuzdaki düzenlemeyi de biraz daha farklı bir hâle getirmiş olacağız.
Şimdi başka bir endişemi de sizinle paylaşayım: Dün gece yarısı dördüncü yargı paketinin Meclise sunulduğu yolunda İnternet sitelerine bilgi düştü. Ben henüz ayrıntısını inceleyemedim. Ama bu hâliyle, bazı şiddet içermeyen suçların terör tanımı kapsamından çıkarılacağını söylüyor. Eğer böyle bir şey komisyonlarda ya da Genel Kurulda, burada yapacağımız çalışmalarla eklenir, böyle bir sonuç çıkarsa o zaman ben size soruyorum: Terörün finansmanı şiddet içeriyor mu, içermiyor mu? Terörizmi finanse ederken bir şiddet kullanıyor mu insanlar? Kullanmıyor. Yani yapacağımız düzenlemelerin birbiriyle ilişkisini de hazır elimizi kolumuzu bağlayacak bir şeye gelmesini de bu vesileyle önlemiş olmamız gerekir diyor, sizleri iktidar partisi grubu olarak, Sayın Bakanı da Hükûmetin yetkilisi olarak buradan? Hoş geldiniz Sayın Bakanım, bu arada bakanlar değişmiş biz konuşurken. Fark etmiyor, hepsi Hükûmeti temsil ediyor, onun için?
Değerli arkadaşlar, şunun için söylüyorum: Hazır buradayken, bu kanunu yaparken de çıkardığımız kanunun birisini diğer bir kanunla etkisiz hâle getirmeyelim. Burada hakikaten önemli bir sorun. Maalesef buradaki hususu dikkate almadan biz de işi çözmüş gibi yapıyoruz. Burada sivillere karşı bir şeyi terör eylemi olarak Birleşmiş Milletler sözleşmesi nitelendiriyor. Burada, bizim, askerle polisle yaptığımız mücadeledeki saldırılar o zaman girmiyor. Ha, bizi bir de burada neden eleştiriyordular? "İşte, Türkiye'de uluslararası kuruluşlara veya devletlere karşı, Türkiye'ye karşı yapılan hareketler Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, Türk Ceza Kanunu kapsamında değerlendiriliyor. Yurt dışına yapılan saldırılar değerlendirilmiyor." diye de? Kısmen, bu sözleşmenin gereği olan bu kanunun çıkmasıyla belki biraz daha eleştiriden kurtulacağız veya 22 Şubatta galiba yapılacak Mali Eylem Görev Gücü'nün toplantısından atılmaktan kurtulacağız, ikinci bir ülke olmaktan kurtulacağız ama bizim işimizi çözmeyecek.
Gelin, biz, bunu vesile ederek bu terörle mücadele yöntemlerimizi gözden geçirelim değerli arkadaşlar. Çünkü uygulamada bunlar olmuyor, aynı şekilde yapmış olduğumuz sözleşmeler, imzaladığımız, onayladığımız sözleşmeler var, suçluların iadesiyle ilgili; maalesef, burada Avrupa Konseyinin de yine çıkardığı kararlar var. Onları da onayladık ama uygulamada işte -emniyet birimlerimiz, arkadaşlarımız burada, biliyorlar- Dışişleri Bakanlığı müracaatı yapıyor ama biz suçluları iade ediyoruz, onlar maalesef iade etmiyor yani şartlarına uygun olan sözleşmenin bile gereğini uygulamada yerine getirilmesini sağlayamayabiliyoruz. Onun için burada, terörle mücadeleyi tekrar gözden geçirelim, finansmanı bu unsurlardan birisidir ama asli unsur değil, ikincil derecede önemli olan unsurdur. Öncelikle terörle mücadeleye dönük terörle müzakereden vazgeçmemiz gerekiyor; aksi takdirde, burada bir sürü kanun çıkarırız ama uygulamada, çıkaracağımız diğer bir kanunla eğer burada taviz verirsek bunu yapamayız. Bir taraftan, en küçük bir şey olduğu zaman "Efendim, müzakere sürecimizi aman baltalamasın." diye alttan almaya devam ederseniz bunun önüne geçemeyiz. Biz çünkü Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman çözümden yana olduğumuzu söyledik. Bunun daha somut bir şekilde hem hâkim teminatının konulması hem de uluslararası anlamda uygulanabilir, hakikaten terörün finansmanını önleyecek biraz daha somut önlemler içermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Bu kanun çıksa bile ondan sonra yapılacak girişimlerle yeniden Avrupa Birliği nezdinde, Avrupa Komisyonu nezdinde ve Birleşmiş Milletler nezdinde ilgili kuruluşlarımızın bu tanımı Türkiye'nin de işine yarayacak şekilde değiştirilmesinin sağlanması gerektiğini düşünüyoruz çünkü burada uluslararası iş birliği olmadan bu önlemleri etkili hâlde yapabilme şansımız yok. Senelerdir, biliyorsunuz işte, Avrupa'da birçok yerde bazı ülkelerin farklı şekillerde -demin söylediğimiz suçlu iadesi örneğinde olduğu gibi- bunun önüne set olduklarını biliyoruz. Dolayısıyla, biz önce kendi mücadelemizi gerçekten mücadele şeklinde yapalım, bu taviz verme sürecinden vazgeçelim, öncelikle güvenlik önlemlerini farklı bir kategoriye, diğer ekonomik ve sosyal önlemleri ise bunun sonrasında alınacak yapısal önlemler olarak hep birlikte alalım; aksi takdirde, bir etnik kimliğe, bir coğrafyaya, bir bölgeye bir özel statü tanıdığınız zaman bu bir bölünme talebidir değerli arkadaşlar.
Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak milliyetçilik ve demokrasiyi ikiz kardeş olarak görüyoruz. Dolayısıyla, bütün halkımızın -etnik kökeni, yaşadığı bölge ne olursa olsun- temel hak ve özgürlüklerinin korunması, hepsinin birden demokrasi düzeyinin ve ekonomik gelişmişlik düzeyinin geliştirilmesi gerektiğine inanıyoruz ama bunu eşit yurttaşlık hukuku içerisinde herkese eşit imkânlar, eşit hak ve özgürlükler tanıyarak verebiliriz. Bölgesel olarak çok kültürlü, çok toplumlu bir düzene geçersek bu bölünme olur, Türkiye Cumhuriyeti devletinin sonu olur, maalesef biz de böyle seyretmeye devam ederiz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MEHMET GÜNAL (Devamla) - İnşallah, bu vesileyle bu müzakere sürecini gözden geçirir, bu bölünmeyi önleyecek önlemleri alırsınız diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Günal.